1)"un, ekmek çabuk küflendiği için seferden aylar önce güzergâhtaki çeşitli noktalara, cephelere yakın yerlere fırınlar yapılırdı. un ve odun da bu fırınların yanında saklanırdı."
2)"Sahra fırınlarında yemek ve ekmek pişirilirken çıkan duman düşman donanmasının ateş açmasına sebep olduğu için kimi zaman dağıtılan yemekler soğuk da olabiliyordu. Düşmana açık hedef olmamak için fırınlar mümkün olduğu kadar cephe gerisine, vadilerin içine kurulmuştu.
3)Burada pişen yemeğin karavana ile cepheye taşınması esnasında soğuması, dökülmesi veya top atışlarından dolayı içlerine çerçöp ya da toz kaçması normaldi." Yiyecek temini için"nakliye hayvanıyla hizmet veriyordu.
4)İç kısımlarda faaliyet gösteren ambarlar ile dağıtım merkezleri arasındaki sevkiyat, bombardımandan korunmak amacıyla geceleri yapılıyordu.
5)Çanakkale Savaşında, Karadan Uzunköprü’ye trenle; denizden gemilerle iskelelere getirilen iaşe malzemesi, buradan erzak kollarıyla menzil ambarlarına naklediliyordu. Yollarda asker ve cephane sevkiyatıyla birlikte onlarca erzak kolu da faaliyet gösteriyordu."
6)"Muharebelerin en kızıştığı anlarda, siper savaşlarının uzadığı ve gece taarruzlarının yapıldığı zamanlarda tabii ki yemek yemeğe fırsat olmuyordu. Birkaç gün uykusuz kalan askerin normal bir beslenme düzeni olacağını iddia etmek mümkün değildir.
7)Depolarda uygun şekilde muhafaza imkânı olmayan bazı gıdalarda bozulma, kurtlanma ve ıslanmalar gözlenmişti. Peksimetlerin çok kuruyup acemi askerlerin dişlerini kırdığı da bilinir.
8)Öte yandan askerler yakınmak yerine bozuk gıdalarla dalga geçmek suretiyle yaşanan sıkıntıyı hafifletmeyi tercih etmişlerdi.Balkan Savaşlarında tesis edilmeye çalışılan menzil sisteminin en iyi işlediği ve kurumsallaştığı cephe Çanakkale’dir.
9)Savaş alanının devlet merkezine ve üretim sahalarına yakınlığı yanında bölgedeki ulaşım yollarının elverişli olması Gelibolu Cephesi’nin lojistiğini kolaylaştırmıştı.Savaş alanında bizi en çok zorlayan durumlardan birisi de açlıktı.
10)Yokluk zamanında, daha fazla enerjiye ihtiyaç duyan on binlerce askerin doyurulması neredeyse imkânsızdı. Öğlen bir şeyler yesek akşam aç yatardık, akşam bir şeyler yesek ertesi gün aç kalırdık. Bu topraklarda bağımsız yaşayabilmek için çok ağır sınavlardan geçtik.". .
11) Fotoğraf:Balkan Savaşları sırasında cephede ekmek pişiren askerlerimiz..(1912)
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1)Mys’ler ve Teukr’lar,”Asya Trakyası”,”Avrupa Trakyası”,Hunlar”
2)SELAHİ DİKER
"Get'ler (Getae),Traus'lar ve Thesselya'daki Kreston halkının kuzeyindekiler hariç muhtelif isimler taşıyan Trakyalılar her hususta aynı örf ve adetlere sahiptirler.(Herodot V.3)
3)"Önce Strymon'lılar adı ile Strymon'da oturan Trakyalılar,Asya'ya geçince Bithynler adını aldılar.Onların ifadelerine göre oradan Mys'ler ve Teukr'lar (Teukri=Truvalılar) tarafından çıkarılmışlardır.(VII.75)
ATATÜRK, yurtdışında Türkiye'yi layıkıyla temsil ettiğini duyduğu KURTDERELİ MEHMET PEHLİVAN ile tanışır. Ve o günün gece yarısı, kendisine bir mektup yazar.
2) Mektubunda, “Çoluk çocuğun için sana ufak bir armağan gönderiyorum. O, bu mektubumla beraberdir. Pehlivan ömrünün tam sağlıkla uzun sürmesini dilerim” der. .
3) Gece yarısı mektubu, Salih Bozok’a vererek Otelde kalmakta olan Kurtdereli’ye yollar. Mektubun içinde, 1000 Liralık da bir İş Bankası çeki vardır. Çekin üzerinde, “Kurtdereli Mehmet Pehlivan’a 1000 T. Lira veriniz.
"Anadolu'nun çeşitli yerlernde yapılan kazılarda çıkan kemiklern DNA analizleri şaşırtıcı gerçekleri ortaya koyuyor.Herodot tarihi der ki;M.Ö.625 yılında Zile yakınlarnda Pers ordusu bir hile ile Saka/iskit ordusunu(Alper Tunga'yı) yenene kadar tüm Anadolu"ya Saka'lar hakimdi.
Saka'lar MÖ. 5. Yy.da Altından elbise yaparken, o tarihte ne Rus vardı, ne Alman ne de Fransız vardı.
Biraz daha geriye gidelim...
Sümerlere( yani orta asyali Kengerler)
Turukku'ya, "Türk" Turku krallığına gidelim...
Çünkü Anadolu medeniyetini kuranların eski Yunan Medeniyeti olduğu tezi bize yıllardır yutturulmuştu ya.... biraz öfkeliyiz bu tarihi yalanlara karşı!
1/ 16.yy Osmanlı kayıtlarında TÜRKMEN olarak adı geçen, ancak, kendini “KÜRT” sanan bazı aşiretler:
Barzani Aşireti
Hörmekli Aşireti
Karaballı Aşireti
Pınarlı Aşireti
Kubatlı Aşireti
Deli budak oymağı Aşireti
Kara güne Aşireti
Şeyhbizin Aşireti
Aygut oymağı Aşireti
Alman Prusya Kralı Büyük II. Frederick, 1750 yılında Berlin yakınlarındaki Potsdam ormanlarında gezinirken, bir değirmenin bulunduğu alçak bir tepe üstünde durur. Manzara güzel, hava nasıl ferahtır.
Adamları değirmenciye kralın bu isteğini iletmek için gider kapısını çalarlar ve yaşlı değirmenci kapıyı açar.
- Buyrun?
- Bizi Kral gönderdi. Burayı görüp çok beğendi, satın alacak. Kaç para?
- Satmıyorum ki ne parası?
- Saçmalama Kral istedi.
- Bana ne. Ben satmadıktan sonra kimse alamaz ki.
Adamları gelip Kral'a diyorlar ki;
- Efendim beğendiğiniz yerdeki değirmenci deli. Satmıyorum dedi.
- Çağırın bakalım bana şu adamı.
İngiltere'nin yaptırıp Sultan Abdülmecid'e
hediye ettiği bu armayı Osmanlı arması sanıp duvarlara asıp imparatorluk hayalleri kurmak nasıl bir ruh halidir❓
Öyle ya❓ Lozan'ı yenilgi sayan, Atatürk'e İngiliz Kemal diyenler İngiliz armasını da Osmanlı arması sanıp duvara asıyor.
1-Osmanlı arması, Windsor’da
1854 tarihli Kırım Harbi’nde İngiltere, Fransa ve Sardinya, Osmanlıların müttefiki olarak Ruslarla harbetmişti.
Bu vesileyle Fransa, Sultan Abdülmecid’e Legion d’Honneur nişanı verdi...
2- Fransa’dan geri kalmak istemeyen İngiltere de, padişaha Dizbağı Nişanı verdi.
Böylece Sultan Mecid, yabancı nişan kabul eden ilk hükümdar oldu.