Amerikalı Etolog ve davranış araştırmacısı John B. Calhoun 1972’de laboratuvar ortamında fareler için ütopik bir düzenek kurdu.
Sıçan ütopyası ve fare cenneti gibi görünen şey - sınırsız yiyecek ve su, çoklu düzeyler ve özel yuvalama alanları - hızla bir popülasyonun azalmasına
ve ardından üyelerin rahatsız edici ve patolojik davranışlarına yol açan çalkantılı tıkanıklığa dönüştü.
Bu John Calhoun’un nüfus yoğunluğunun davranış üzerindeki etkilerini incelemek için yaptığı deneylerin bir parçasıydı.
Günümüzde Universe 25 Fare Deneyi olarak bilinen bu deney, giderek artan dünya nüfusunun olumsuz sonuçlarını çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyordu.
Calhoun, mükemmelleştirilmiş deney alanına dört çift sağlıklı fare yerleştirdi.
İlk 104 gün boyunca fareler yeni yaşam alanlarını keşfettiler, bölgelerini işaretlediler ve yuva yapmaya başladılar.
Daha sonra nüfus artmaya başladı, her 55 günde bir ikiye katlandı.
Popülasyon, deney alanının kapasitesinin 1/4’ünün altındayken bile, farelerin çoğu hala belirli alanlarda bir araya toplanıyordu. Yemek yemek ortak bir aktiviteydi, ama fareler kendi başlarına yemek yiyebilecekleri çok yer olmasına rağmen beslenme zamanlarında bir araya geliyordu
315. günde fare popülasyonu 620’ye ulaştı.
Bu noktadan sonra kalabalık nüfus kaosu tetiklemeye başlıyor
Fareler diledikleri gibi oyun oynayamıyor ya da rahat bir şekilde beslenemiyorlar.
Erkek fareler arasında başlayan rekabet, güçsüzlerin yuvalarını kaybetmelerine neden oluyor
Kalabalık davranış çiftleşmeyi caydırdı ve doğum oranlarının düşmesine büyük ölçüde katkıda bulundu.
Kaos doğal olarak şiddeti tetikliyor.
Yuvasını kaybettiği için zeminde bulunmak zorunda kalan fareler kendilerine ait bir bölgeye sahip olamamanın verdiği öfke ile
yanlarındaki farelere saldırıyorlar, ısırıyorlar ya da kovalıyorlar.
Şiddet, zeminden odalara da sıçrıyor ve zemindeki fareler odalara baskınlar gerçekleştirerek içerideki fareleri öldürüyor ve odayı ele geçiriyorlar.
Tüm bunlar gerçekleşirken verilen yem ve su miktarı, fare nüfusu ile doğru oranda arttırılıyor. Yani farelerin şiddetini tetikleyen açlık değil.
Dişi fareler erkeklerin rekabetinden etkilenmemek için tek başlarına yaşamaya ve yavrularından bazılarını yemeye başlıyorlar.
Calhoun’un ‘beautiful ones’ olarak adlandırdığı fareler ise diğerlerinden ayrılarak en üst kattaki odalara çekiliyorlar. Odaların kapılarını kapatacak kadar toplumdan kopan bu fareler, bir süre sonra üreme faaliyetini de durdurarak hayatlarını bir nevi güvenli moda alıyorlar.
Deneydeki fare toplumunun geri kalanında ise yamyamlık, çocuk katliamı ve bulaşıcı hastalıklar kol geziyor.
Deney 560. güne geldiğinde fare nüfusu 2200’e dayanıyor. Fakat kaos ve şiddetin etkisi ile inanılmaz seviyelere ulaşan fare nüfusu hızlı bir düşüşe geçiyor.
Yalnızca 50 gün sonra deneyin 610. gününde fare nüfusu 100’ün altına düşüyor. Bu noktada toplum ikiye ayrılmış durumda, kaostan kaçarak en üst katta yaşayan ‘elitler’ ve şiddetli mücadelede rakiplerini öldürerek hayatta kalmayı başaranlar.
Bu noktada tuhaf bir gözlem gerçekleşiyor. Deneyin 250. gününde yaşayan ilk 100 fare ile deneyin 610. gününde yaşayan son 100 fare arasında yaşam şartları aynı olmasına rağmen son kalan 100 fare, geçmişin acı hatıraları nedeni ile benzer bir refah seviyesine ulaşamıyor.
650. günde akvaryumdaki son dişinin ölmesiyle de şanslı 8 soyu tamamen son bulmuş oluyor.
1972’de Calhoun, kemirgen ütopyasının sonuçları hakkındaki gözlemlerini paylaştı.
Bu deney farelerin pek çok açıdan insana benzediğini ve herhangi bir baskı ya da stres olmadığında odaklarını, amaç ve kimlik duygularını kaybettiklerini kuramlaştırdı. Yaşamsal kaynakların bolluğu ve bunları elde etmek için hiçbir şey yapmaya gerek kalmaması nedeniyle,
toplumsal rollere veya işlere duyulan ihtiyaç azalmıştı. Fareler, yemek yeme ve uyuma gibi fizyolojik gereksinimler dışında tüm işlevlerini yerine getiremez hale gelmişlerdi.
Evren 25 deneyi insanlığın yok olmasına dair bazı iç görüler sunmaktadır.
Bu deney daha çok nüfus planlaması propagandasında kullanılmıştır. Bununla birlikte temizlikleri yapılmasına, beslenme ihtiyaçlarının tamamen, barınma ihtiyaçlarının ise kısmen karşılanmasına rağmen gereğinden fazla kalabalıklaşan toplumlarda
nasıl bir kaos oluşabileceği açık bir şekilde görülmüştür.
Deney bireylerin özgür oldukları alanlar daraldığında nasıl agresifleştiklerini ve toplumun saldırganlaşarak kendi kendini nasıl yok ettiğini göstermiştir.
Binlerce yıl önce, 30 keçi Sümerliler tarafından takas edildi. İşlemi kayda geçirmek için, küçük bir kil tablete, işlemin faturası oyuldu. Basit geometrik işaretler çiftlik hayvanlarını ve erzakları temsil ediyordu. Dairelerin içindeki çentikler ise miktarı gösteriyordu.
İlk resimsel yazı sistemi Sümerliler tarafından MÖ 3250 civarında kullanılmaya başlandı. Sümerlilerin resimsel yazıyı kullandığı dönemde Mısır’da da Hiyeroglif resimsel dil kullanılmaya başlanmıştı.
Resimsel – Piktografik – yazı, anlatılmak istenen kavramın şeklinin çizilmesi ile başlamıştı. Anlatılmak istenen dağ ise üç tane yan yana tepe çiziliyor, anlatılmak istenen eğer kadın ise bir üçgen çiziliyordu.
15 Mart 1860 yılında Ukrayna’nın Odessa bölgesinde dünyaya gelir.
Meraklı ve çalışkan bir çocukluk geçirir.
1879’da liseden mezun olduktan sonra Odessa’daki Imperial Novorossiysk Üniversitesi’nde Matematik ve Fizik Fakültesi’ne girer.
Waldemar Haffkine (Vladimir Khavkin), tıp tarihine bulaşıcı ve insanlar için ölümcül olan hastalıklara karşı icat ettiği aşılarla geçen bir isim.
Bulduğu kolera, veba aşısı sayesinde sayısız insanın hayatını kurtardı.
Asi ve isyankar bir genç olan Haffkine öğrenci hareketlerine katılıp protesto ve gösterilerde bulunduğu için okuldan atıldı. Bununla birlikte, yeteneği ve azmi, kendisinin profesörler ve akademik kadrodan destek görmesini sağladı.
1943, Nevşehir Ürgüp’de Tahsin Ağa Kütüphanesine bir görevli atanır.
Günler geçse de tek bir kişi bile gelmez, en sonunda 1 hafta olur.
Kimsenin gelmediğini görünce amirlerine durumu bildirir.
Beklemediği bir cevap alır ;
– Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?
– Alıyorum.
– Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.
Mustafa Güzelgöz, 1921 yılında Nevşehir’in Ürgüp ilçesinde doğdu.
II. Dünya Savaşı nedeniyle 1940 yılında askere alınarak üç buçuk yıl Tokat'ta askerlik yaptı.
Askerlikten sonra memleketine döndü.
Ortaya çıkış tarihini ve yerini gösteren net bir belge yok.
Arkeolojik bulgulardan elde edilen bilgiler ışığında, tarihin köklü medeniyetlerinden birisi olan Sümerlere kadar uzandığı, yine bu bulgular ışığında,
MÖ 2500’lü yıllarda Çin’de askerlerin bu oyunu oynadığı ortaya çıkmıştır.
Futbol, Dünya’da en çok sevilen ve takip edilen spor dallarından birisi.
Homeros’un eseri Odessa’da da topla oynanan bir oyundan söz ediliyor.
Romalı askerler tarafından oynanan Harpastum ise günümüzde oynanan modern futbolun temeli sayılabilir
Çinliler, iki takım halinde topu yere düşürmeden ortadaki çitin karşı tarafına atmaya çalışırlarken, Avustralya yerlilerinde topu en yüksek noktaya çıkaran gol atmış sayılıyordu.
O halkını ışığa kavuşturan adam.
İsminin anlamı da tam olarak bu.
Hayatı boyunca 70 civarı takma isim kullandı.
Bugün hala ulusunun kurucusu olarak anılmaktadır.
Ho Chi Minh yani en aydınlamış olan.
Vietnam’ın Atatürk’ü sayılan, komutanlık kariyerinde ülkesinde hem sömürgeci Fransa’yı, hem de istilacı Amerika Birleşik Devletleri’ni kesin zaferler kazanarak yenmiş tek lider Ho Chi Minh.
1890 yılında o zamanlar Fransızların Hindi Çini olarak bilinen Fransız sömürgesi, Vietnam da doğar.
21 yaşında Fransız gemisinde iş bulur. Tüm dünyayı gezer.
1919 – 1923 yılları arasında Fransa’da çalışırken sosyalist arkadaşlarıyla vakit geçirmesiyle başladı.
Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesinin ardından Sovyet güçlerinin 1989'da geri çekilmesinden sonra Afganistan'daki merkezi hükümetlerin zayıflıklarından yararlanarak iktidara geldiler ve ülkenin büyük bölümünü kontrolü altına aldılar.
Arapça Talib (öğrenci) kelimesinin çoğulu Taliban (öğrenciler) adını benimseyen örgüt, ülkenin güneyinde Molla Ömer Ahund liderliğinde yaklaşık 50 medrese öğrencisiyle birlikte 1994'te kuruldu.
Afgan toplumu içerisinde hızla taraftar toplayan ve yükselen grup, amacını, Sovyet savaşı ve akabinde patlak veren iç savaşlar sırasında ortaya çıkan savaş ağalarından kurtulmak olarak tanımladı.