Osmanlı İmparatorluğu dünyada hiç bir ulusun yapmadığı hatayı yaparak devşirmelere devletin tüm yönetim kadroları teslim etti. Görevleri savaşmak olmayan sadece padişahı korumakla görevli olan Kapıkulu Sipahileri gibi özel muhafızları tamamen devşirmelerden seçtiler.
Bu devşirme unsurlar imparatorluğun asli kurucusu olan Türklere yapmadıklarını bırakmadılar. Bu devşirmelerden Sadrazam Rum Mehmet Paşa Karamanoğulları'nı Konya'dan Aksaray'a yalın ayak kırbaçlatarak yürüttü.
Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet tarafından görevden alındıysa da kısa süre sonra tekrar göreve getirildi. Türk vezir Çandarlı Halil Paşa katledildi, Rum Zağanos Paşa vezir yapıldı. Zağanos'un sonunda ki Nos kelimesi Rumca'da bey demektir.
Annesi Hüma hanım Yahudidir, Süt annesi Mara Despina Katolik Sırptır.(farklı kaynaklarda farklı bilgiler bulunmaktadır.)
Yine Bosnalı Katolik bir aileden gelen devşirme Sadrazam Kuyucu Murat Paşa kadın, çocuk, yaşlı demeden on binlerce Türkmen'i katlederek cesetlerini kuyulara doldurttu.
Devşirmeler Yavuz Selim'i ikna ederek devletin kuruluşunda dedeler, babalar, alperenler olarak hem kılıçlarıyla hem de dergahlarıyla büyük rol oynayan öz be öz Oğuz Türkleri olan Alevi-Bektaşileri katlettiler.
Sonra da kardeş olan Safevi Türkmen Devleti'ne ve Şah İsmail'e saldırttılar. Osmanlı'nın ve Ordunun omurgası olan Tımar Sistemini bozarak devşirme yakınlarına verdiler.
Osmanlı'nın asli kurucu unsuru olan Türkleri idrak-ı bi idrak beyinsiz Türkler diye aşağıladılar.Türkmen kökenli memurların görevden uzaklaştırılp yerlerine getirilen devşirme kadrolar ile birlikte yolsuzluk,rüşvet ve ağır vergilerin artması ile Celali İsyanlarına neden oldular.
Yine Yavuz Selim'in Mısır seferleri sonunda İstanbul'a getirdiği Arap din adamları her türlü yeniliğin önüne set çekerek imparatorluğun çöküşüne neden oldular.
Yine La Rossa veya Roxelana adı ile bilinen Hürrem Sultan'ın entrikaları ve ihtiraslarıyla Şehzade Mustafa'yı katelettiler.
Karamanlı bir ailenin çocuğu olan, Amerika'yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınan Piri Reis'i çeşitli iftiralarla idam ettirdiler.
“Hasta Adam” olarak nitelendirilen Osmanlı bilim, sanat ve teknolojiden uzaklaştı ve kendi içine kapanarak dini bağnazlığın tuzağına düşerek yenilikten hep geri kaldı.
Saray ve ulema; yağmuru, depremi, yoksulluğu, savaşı, galibiyeti-mağlubiyeti, salgın hastalığı ve nihayet olan-biten her şeyi dini gerekçelerle izah eder olmuştu.
Keşifleri, icatları, matbaayı engelleyen, bilimden kopmamıza neden olan, hep dini ulema oldu.Koca imparatorluk bilim alanında çalışan insanlara fırsat tanımadığı gibi, kendi çabasıyla yeni buluşlara yönelen insanına da, Türk halkını da etmediğini bırakmamıştı.
Hal böyle olunca, bilimi önceleyen ülkelere el açıp dilenmek zorunda kaldı.Demem o ki, Saraya hâkim olan “tek adam”ların ve Onların eteğinden inmeyen ulemanın cehaleti, Osmanlı'yı batırdı. Osmanlı'nın çöküşünde Mustafa Kemal'e bahane bulanlara anlatınız bunları...
Siyasi ve askeri dehası üzerine binlerce kitap yazıldı. Ama ülkenin gelmiş geçmiş en vizyoner en isabetli girişimcisi olduğu pek yazılmadı.
Ömrü boyunca tek hatalı ekonomik karar almadı.Temelini attığı devlet şirketlerinin %100'ü başarılı oldu.
1924'de Türkiye İş bankasını kurdu, bir asır geçti halen bankacılık sektörünün lideri.
Ekonomik dehasının kanıtlarından biri de, Türk tekstilinin temeli kabul edilen Nazilli Sümerbank Basma fabrikasıydı.
Ruslar'a yaptırdı.
Krediyi Ruslar verdi.
Makineleri Ruslar getirdi.
Rus mühendisler kurdu, eğitim verdi.
Eğitti, öğretti.
1937'de bizzat açtı.
2500 insanımız istihdam edildi.
Kadın-erkek moral motivasyon baloları düzenleniyordu.
700 kişilik sinema salonu vardı, haftanın 6 günü film gösteriliyordu.
Bir ülkede halk hükümdara karşı ayaklanır. Haklıdırlar da. Ne adalet, ne düzen kalmıştır ülkede.
Hükümdar ayaklanan halkı meydandaki büyük bir havuzun etrafında toplar ve bir konuşma yapar :
- Eğer isterseniz benden çok kolay bir şekilde kurtulabilirsiniz.
- Böyle isyan etmenize hiç gerek yok.
- Şimdi ben bu havuzu boşalttıracağım üzerini de kapattıracağım.
- Sizden tek isteğim, bu havuzu süt ile doldurmanız.
- Herkes gece yarısından sonra bu havuza tek başına bir kova süt dökecek. Ama herkes.
- Kimse kimseyi görmeyecek. Güneş doğarken hepiniz burada olun.
- Havuz süt ile dolduğunda ben tahtı bırakıp gideceğim.
Selanik’te doğduğu gün hiç kimse fark etmemişti, onun ilk kez doğduğunu.
Tıpkı “Öldü” denilen gün doğduğunu fark edemeyenler gibi.
O adamın iki doğum günü vardı, biri 1881 olan, diğeri 1938’te doğan.
İlk doğumunda, Osmanlının ve dünya mazlumlarının bahtı batıktı.
Türk ulusunu kurtaracak bir “O adam” lazımdı.
Öyle bir “O adam” olmalıydı ki, diğer adamlardan ayrı yazılmalıydı.
O adam; bilinir adıyla Mustafa, öğretmeninin eklemesiyle Kemal, savaşlarda elde ettiği pâyeyle Gazi Hazretleri, milletinin ona layık gördüğü unvanla Atatürk olmalıydı.
O adam;
•••Büyük TÜRK Milletimiz Gerçekleri ÖĞRENSİN/ÖĞRETSİN •••
️ESKİ TÜRKLERDE KADIN
[... Tarihte hiçbir toplum, kadını Türkler kadar erkekle eşit saymamış ve hak tanımamıştır.
Kadınların özgür ve cinsler arasında farklılıkların az olması, Türk kadınlarının kendilerine özen göstermediği, süs ve güzelliklerine dikkat etmediği, cinselliğe önem vermediği anlamına gelmezdi.
Giysileri son derece renkli ve süslüdür, zarafete ve alımlılığa önem verirler, beğenilmeyi severler ve güzellikleriyle ilgili övgüleri, ‘memnuniyetle kabul ederlerdi’. Serbestçe kullandıkları özgürlüklere sahiptiler ama son derece ‘iffetliydiler’.
Masal değil gerçek! Bir adam düşünün ki 1300 yıl sonra doğacak torunları için bile "Çin bizi aldattı, bize ipek sattı, bizle tatlı konuştu, bizi kendisine alıştırdı, bizi böldü, tatlı söze aldanma Türk, yoksa ölürsün." demiş olsun.
Şaka gibi, 1300 sene önce mandacılığa karşı milletini uyaran bir kağan, bir ata.
Yıl oldu 1950, daha dünkü Amerika geldi, siz süt üretmeyin, biz size süt tozu getirdik bundan için dedi, içtik. Siz uçak üretmeyin, zahmet etmeyin biz size satarız dedi, uçak fabrikasını kapattık.
Siz otomobil üretmeyin, biz üretir size satarız dedi, fabrika kapandı. Buna nasıl razı olduk❓
Açın bakın 1919 Erzurum Kongresi kararlarında, manda ve himaye kabul edilemez diyorken, buna karşı 4 sene savaş verilmişken bir millet 1950'lerde bunu nasıl kabul etti❓
BORÇLARINI, AŞAĞILANAN TÜRKLER ÖDEDİ
1)Fatih Sultan Mehmet döneminde (1451–1481) Türkler devlet yönetiminden uzaklaştırıldı. Onların yerlerine “devşirme” denilen Hıristiyan Avrupalı kökenliler getirildi. Osmanlı ordusunu oluşturan yeniçeriler de Türk değildi.
2)10–15 yaşlarında ailelerinden koparılıp payitahta getirilerek eğitilen Avrupalı Hıristiyan çocuklardı. Sarayda “Enderun” denilen, yönetici yetiştiren bir okul vardı, bu okula Türkler alınmazdı.
4)Harem denilen seks kölesi hapishanesindeki cariyeler de Avrupalı Hıristiyan/Yahudi köle kızlardı. Harem’e Türk alınmazdı. Padişahlar ve şehzadeler, cariyelerle nikâhsız çiftleşirlerdi. Osmanlı, Türkleri devlet yönetiminden ve ordudan uzaklaştırmakla kalmadı.