SUNİ OLARAK YARATILAN “KÜRT SORUNU” DEDİKLERİ ŞEY: 500 YIL ÖNCE YAVUZ’UN TÜRK DÜŞMANI SİYASETİ VE İSKAN POLİTİKASININ BİR DEVAMIDIR.
1)Bu günlerde Kürt “Kürt Sorunu”diye piyasaya sürülen şey,Yavuz’un 1512 den sonra İran’ın Kirmenşah bölgesinden Anadolu’ya getirttiği ve İran Türkleriyle,Anadolu Türkleri arasına kama gibi sokup,kendi iktidarını sağlama almak için yerleştirdiği İrani ( Pers) göçebe bir ➡️
2)aşiret topluluğudur. BUGÜN Türkiye’de ben kürdüm diyenlerin bir çoğuda Osmanlı 16. yüzyıl tahrir defterlerine bakarsanız Anadolu kökenli ve Yavuz’un Anadolu’ya İran’dan getirdiği Pers aşiretleri tarafından asimilesi edilmiş, kayıtlarda TÜRKMEN olarak adı geçen,➡️
3)ancak şimdi kendini KÜRT sanan bazı aşiretlerdir. Bunlardan bazıları şunlardır:Hörmekli Aşireti, Karaballı Aşireti, Pınarlı Aşireti, Kubatlı Aşireti, Deli budak oymağı Aşireti, Kara güne Aşireti,Şeyhbizin Aşireti, Aygut oymağı Aşireti, Çemişgezeklü Aşireti,➡️
6)Tanas Aşireti, İzzeddinliler Aşireti...
gibi aşiretler esasında Anadolu’daki Türkmen boylarıdır. O gün Yavuz, Çaldıran seferinden sonra Anadolu Türkmenleri ile Horasan Türklerinin arasına, tampon bölge olarak bizzat iskan ettirdiği bu Pers aşiretleri ile ve daha ➡️
7)sonradan da bilerek Mısır’dan getirdiği Emevi hilafet sancağı ve 3000 Emevi mollayla birlikte, kendi Emevi asimilasyoncu saltanatını ve Türk düşmanı iktidarını Anadolu’da sağlamlaştırmak istemiştir.
8)Bu anlamda da o günden bügüne kadar, Anadolu’da iktidar baskısıyla oluşan, Kızılbaş-Türkmenlikten inanç olarak asimilasyoncu baskı, tehdit, katletme ve sistemli bir biçimde yapılan devşirilmelerle, Anadolu’da ki emevileştirme süreçleri, ➡️
9)1908-1938 arası Jöntürk, İttihat ve Terakki ve Mustafa Kemal Atatürk döneminde geçici olarak sekteye uğratılsa bile, bu süreç bugünde hala devam etmektedir. 1946’dan itibaren iktidara gelenlerin yaptıkları icraatlar bunun delilidir.➡️
10)İşte bu nedenlerlede yukarıda değinildiği gibi, tarihte Yavuz’un Anadolu’ya yerleştirdiği bu Pers kaviminin ve bugünkü sahte “Kürt sorununun” ve Anadolu Yesevi, Bektaşi, Alevi olan Tüm Türkmenlerin önemli ölçüde emevici bir asimilasyona tabi tutulmasının birinci sorumlusu ➡️
11)Yavuz’dur, ondan sonra gelen Kanuni ve II. Mahmud’dur ve 1908- 1938 aradı hariç ondan sonra da onun yolundan gidenlerdir.1908- 1938 arası hariç ondan sonraki iktidarlardır. Çünkü Türkiye’de Türklük her zaman bizzat Devletin başındakiler tarafından kendilerine ➡️
12)karşı gerçek bir tehdit olarak görülmüştür. Türk’ün benlikle ilgili bir bilinç sıçramasına uğramasını engellemek için ve binlerce yıllık Türk törelerine göre toparladıkları anda emperyalizme dur diyecekleri için, ➡️
13)Türk’ün başını kaldırmaması konusunda strateji geliştirmişlerdir.O yüzden de her dönem Türk’ün başının, her süreçte Emevi ideolojisi ve asimilasyon yoluyla ezilmesinin gerektiğine karar vermişlerdir.
14) Tüm tarihe bakılınca Anadolu’da Türkleri yok etmek iki koldan yapılmış olduğu açıktır.Birincisi, İran Kirmanşah’tan Yavuz’un getirdiği Pers aşiret topluluğu (Dağlı Persler- kürtler) ile Türk bölgesi işgal ettirilmiş, diğer yandan da bölgede yaşayan Türkmenler ➡️
15)zorla bu aşiretlerin içine sürülüp asimile ettirilmiş tir ( misal Karakeçililer gibi), ikincisi ise bir yandanda Kızılbaş- Türkmen inancı olan Yesevilik ve Bektaşilik yolunda giden Türkmenler ağır bir biçimde baskı altına alınıp, katledilmiş ve kalanlar da korkudan ve ➡️
16)kurumsal olarak inanç soykırımına tabi tutulmuştur. Emevileştirilmiştir.Bugün ‘Kürt’ denilen İran kökenli Pers aşiretlerinin ki konuştukları dil çok parçalıdır ve coğrafi nedenlerden dolayı da bir birini anlamadıkları bir dil olan bu dil presçenin ( Farsçanın ) ➡️
17)bir alt grubudur.Yani bugünkü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ki “kürtler” İran Persliği’nin Yavuz’un da yardımı ile Anadolu’ya girmiş halidir. Coğrafya ya bir baktığınızda Anadolu ve Türkmeneli bölgesi, Urumiye’de dahil şu anda bu Pers aşiret topluluğunun bulundukları ➡️
18)yerlerin tamamı, tarihsel olarak klasik bir öntürk ve Oğuz diyarıdır.Örneğin, Hakkari, Urfa, Iğdır, Kars, Tunceli, Bingöl, Adıyaman, Diyarbakır, Erbil, Telafer, Musul, Dohuk, Sincar, Süleymaniye, Altınköprü, Kerkük, Tuzurmahutu vs klasik bir oğuz şehridir.➡️
19)Bu bölgelerde arkeolojk kalıntılara baktığınızda da (Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da dahil) 500 yıldan önce hiç bir yerde bu Pers aşiret topluluğuna ait bir bilimsel kanıt ve kalıntı yoktur.Bilimsel kalıntının ve kanıtın olmadığı yerde ise o grup yaşamamıştır. ➡️
20)O bölge o gruba ait değildir.Ama bu sözü edilen bölgelerde 1000, 2000, 3.500 yıllık Türk kurgan ve kaya yazıtları, anıtları ve diğer arkeolojik kalıntılar vardır.Bu bakımdan kardeşlik masalları altında Türk yurdunda Kürt sorunu var demek cahilliktir.Ard niyetlidir. ➡️
21)Siyasidir. Ve bilimsel olarak denemez.Diyenler Türk, İran ve bölge tarihini iyi bilmemektedir.Bir tarihin yazılması, okunması, araştırılması ve tarih konusunda doğru sonuca varılması için, arkeolojik, etnolojik, demografik, etnografik, dil bilimsel, antropolojik verilerle ➡️
22)konuyu ele almanız gerekir.Bu konudada doğru bir sonuca ulaşmak istiyorsanız akıl ve bilimi rehber olarak almanız lazımdır.Örneğin bu bölgeler son 500 yıldır Pers aşiretleri tarafından Yavuz gibiler eliyle asimile edilselerde, Türk diyarı olduğunu kanıtlayan esas ➡️
23)olgu arkeoloji, dil bilim, etnografi, antropoloji gibi bilimlerin dallarıdır. Bu bilim dallarının onaylamadığı hiç bir tarih yazımı gerçek değildir.Sahtedir...
Türkiye’de ikide bir suni olarak bu gibi konulara “ Kürt sorunu”, Kürt vs demek Yavuz’un Türk düşmanı ve Emevi ➡️
24)politikasının devamını bugünde korumak ve kollamak demektir.Bu yanlış tutum Alparslan’la, Atatürk’le çatışmak demektir.Bu, Cumhuriyet döneminde bu konuyu kullanan Emperyalizme ve Türk düşmanlığına hizmet etmek demektir.Bu konu bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti ➡️
25)kurulduktan sonrada emperyalistlerin Şark politikasının bir aleti olmuş durumdadır. Bu tesafüf değildir.Yavuz’un o günkü ve Emperyalistlerin bugünkü Türk, Alparslan ve Atatürk düşmanı politikaları bu nedenle rarihsel süzgeç içinde buluşmuştur.➡️
26)Bugünkü Türkiye’de, 500 yıllık bir süreçte var edilmeye çalışılan bu sahte “Kürt konusunun” tarihsel gerekçelerini bilmeden kamuoyu önünde bunun ahkamını kesmek anlamsızdır, ki kim kesiyorsa yaptığı bilimsel olarakta cahilliktir. Gerçek dışıdır.Tarihsel olarakta büyük bir ➡️
27)yalana alet olmaktır ve hafızasızlıktır. Kısaca tarihte bilimsel olarak Kürt diye bir kavim yada millet yoktur. Bunlar Anadolu’ya Yavuz eliyle getirilmiş pers aşiret topluluklarıdır.Konuya bu şekilde yaklaşmak gerekir.➡️
28)Sorun bunu bilim dışı yanlış anlamaktan ve dillendirmekten kaynaklanmaktadır.İşin özü ise, ikide bir “ Kürt sorunu” diyerek yapılan bu sahte tanımlamalarla amaç Türk’ün yurdunu dağıtmak ve haritadan silmektir.Buna alet olmak Türk milletine düşmanlıktır.➡️
29)İleride de görülecektir ki karşımıza ‘ Arap sorunu ‘ olarak, 50 yıl sonrasının Türkiye’si nin sorunu olarak gelecektir. Bunu görmek için kahin olmaya da hiç gerek yoktur. Çünkü Suriye’den Türkiye’ye gelen Araplar Türkiye’ye yaşatmaktadır. ➡️
30)Türk yurdu yine geçmişte Yavuz’un bölgeye Arap ve Pers ideolojisiyle ve insan yığınağı ile yaptığı gibi , şimdide Suriye ve Irak’tan getirdiği Araplarca da yeni bir işgal ve asimilasyona tabi tutulacaktır. Malesef ilerde de Türkiye’nin gelecek nesillerinin başına ➡️
31)sorun köpürtecek olan kötü bir miras olarak kalacaktır. O yüzden herkes, özellikle kendisine ben Türk milliyetiden biriyim diyen herkes, bu konuda kendine ve başkasına karşı dürüst ve uyanık olmalıdır.Türk’ü padifize eden uyduruk kardeşlik masallarına da özellikle bu ➡️
32)saatten sonra hiç güvenilmemelidir. İnanılmamalıdır.
Peki buna karşı ne yapılmalıdır❓
Bunlara cevap olarak, yapılması gereken şey ise, Türkler, Türkiye’nin, Azarbaycan ve Türkmeneli coğrafyasının tarihte ve bugünde Milli lider Atatürk’ün de dediği gibi Türk ➡️
33)olduğunu, yapılması gereken bilimsel çalışmalarla desteklemeli, bugüne kadar bu konuda tatminkar olmayan tarih sil baştan yazılmalı, bugüne kadar tarih Türk düşmanı Hanedanlar ve zalim iktidarlar tarafından uydurulduğu gibi sahte tarih ve hamasetle değil, ➡️
34)bilimsel olarak aşiretler, tarihi yazılı belgeler ve coğrafya, arkeolojik kalıntılarının ortaya çıkarılan bilimsel deliller ile yeniden yazılmalıdır. Ve gerçekten bugün çok ihtiyaç olduğu gibi Millet, bu konuda iyi ve yaygın bir biçimde eğitilerek bilgilendirilmelidir.
➡️
35)Bilinçlendirilmeli ve onurlandırılmalıdır.Yani kısaca bu şekilde de bugüne kadar hakim güçlerce sıralanan, ama ihtiyaç olan bölgeye ve Türklere ilişkin gerçek tarih tekrar yazılmalıdır.Bunun yazılmasından da , öğrenilmesindende ve öğretilmedinden de her vatandaş ➡️
36)kesinlikle sorumluluğunun bilincinde olmalıdır.Bu,bugünkü Türklerin,Atalarına ve gelecek nesillerine karşı, insanlığada karşı onun bunun eline bırakılmayacak kadar, değerli bir borçtur.Kimse bu konuda bu nedenlede kendi benliğine ve sorumluluğuna bana ne de dememelidir!➡️
37)Ve bu konuda bir Türk evladı olarak onurlu davranmalıdır!
1)Türkiye'yi kelimenin tam anlamıyla her bakımdan ABD emperyalizmin pençesine bırakan Menderes, bilindiği gibi siyasi gücünü din istismarı ve köylü-çiftçi odaklı söyleminden almıştır.
2)Ancak aynı Menderes, bir taraftan Atatürk'ün Türkçe okuttuğu ezanı yeniden Arapça okutmayı "dine dönüş" olarak adlandırıp, milletvekillerine "Siz isterseniz Hilafeti bile getirebilirsiniz" demiştir. Menderes'in DP'sinin 1950/1960 yılları arasında ABD ile imzaladığı tarım
3)anlaşmalarında Türkiye'nin ABD'nin kalmış don yağını ve konserve etlerini de aldığı belirtilmiştir. Ancak bu yağların ve etlerin ne eti olduğu konusunda en ufak bir açıklayıcı madde ve bilgi yoktur.
"Atatürk demek, namus ve şeref demektir...
Atatürk demek, hiç bir ülkenin egemenliğinde olmamak demektir...
Atatürk demek, bu sokaklarda korkmadan yürümek demektir...
Bu şehre, bu memlekete, BENİM VATANIM diyebilmektir...
Anladın mı oğlum?"
YAŞA YAŞA BİN YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA!
4 ya da 5 yaşında idim. Yıl 1952-53 olmalı...
Bir gün Anneannemle Söğütlü çeşmeden Altıyol'a doğru yürüyorduk...
Yol kenarındaki kitap satan bir satıcı vardı. Tezgah üzerinde başka kitaplar vardı ama Atatürk'ün kitapları yerde idi...
Anneannemin kitap satan adama ;
''Atatürk'ün kitapları niye tozun toprağın içinde, onları tezgahın üstüne koysana" diye bağırdı.
Kitap satan adam da;
"Amaaan teyze ölmüş gitmiş adam ne olacak" dedi...
Osmanlı İmparatorluğu dünyada hiç bir ulusun yapmadığı hatayı yaparak devşirmelere devletin tüm yönetim kadroları teslim etti. Görevleri savaşmak olmayan sadece padişahı korumakla görevli olan Kapıkulu Sipahileri gibi özel muhafızları tamamen devşirmelerden seçtiler.
Bu devşirme unsurlar imparatorluğun asli kurucusu olan Türklere yapmadıklarını bırakmadılar. Bu devşirmelerden Sadrazam Rum Mehmet Paşa Karamanoğulları'nı Konya'dan Aksaray'a yalın ayak kırbaçlatarak yürüttü.
Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet tarafından görevden alındıysa da kısa süre sonra tekrar göreve getirildi. Türk vezir Çandarlı Halil Paşa katledildi, Rum Zağanos Paşa vezir yapıldı. Zağanos'un sonunda ki Nos kelimesi Rumca'da bey demektir.
Siyasi ve askeri dehası üzerine binlerce kitap yazıldı. Ama ülkenin gelmiş geçmiş en vizyoner en isabetli girişimcisi olduğu pek yazılmadı.
Ömrü boyunca tek hatalı ekonomik karar almadı.Temelini attığı devlet şirketlerinin %100'ü başarılı oldu.
1924'de Türkiye İş bankasını kurdu, bir asır geçti halen bankacılık sektörünün lideri.
Ekonomik dehasının kanıtlarından biri de, Türk tekstilinin temeli kabul edilen Nazilli Sümerbank Basma fabrikasıydı.
Ruslar'a yaptırdı.
Krediyi Ruslar verdi.
Makineleri Ruslar getirdi.
Rus mühendisler kurdu, eğitim verdi.
Eğitti, öğretti.
1937'de bizzat açtı.
2500 insanımız istihdam edildi.
Kadın-erkek moral motivasyon baloları düzenleniyordu.
700 kişilik sinema salonu vardı, haftanın 6 günü film gösteriliyordu.
Bir ülkede halk hükümdara karşı ayaklanır. Haklıdırlar da. Ne adalet, ne düzen kalmıştır ülkede.
Hükümdar ayaklanan halkı meydandaki büyük bir havuzun etrafında toplar ve bir konuşma yapar :
- Eğer isterseniz benden çok kolay bir şekilde kurtulabilirsiniz.
- Böyle isyan etmenize hiç gerek yok.
- Şimdi ben bu havuzu boşalttıracağım üzerini de kapattıracağım.
- Sizden tek isteğim, bu havuzu süt ile doldurmanız.
- Herkes gece yarısından sonra bu havuza tek başına bir kova süt dökecek. Ama herkes.
- Kimse kimseyi görmeyecek. Güneş doğarken hepiniz burada olun.
- Havuz süt ile dolduğunda ben tahtı bırakıp gideceğim.
Selanik’te doğduğu gün hiç kimse fark etmemişti, onun ilk kez doğduğunu.
Tıpkı “Öldü” denilen gün doğduğunu fark edemeyenler gibi.
O adamın iki doğum günü vardı, biri 1881 olan, diğeri 1938’te doğan.
İlk doğumunda, Osmanlının ve dünya mazlumlarının bahtı batıktı.
Türk ulusunu kurtaracak bir “O adam” lazımdı.
Öyle bir “O adam” olmalıydı ki, diğer adamlardan ayrı yazılmalıydı.
O adam; bilinir adıyla Mustafa, öğretmeninin eklemesiyle Kemal, savaşlarda elde ettiği pâyeyle Gazi Hazretleri, milletinin ona layık gördüğü unvanla Atatürk olmalıydı.
O adam;