Kesinlikle bu. Eğer DEHB salt bir dikkat "eksikliği" olsaydı hiperodaklanma durumunu açıklayamazdık. Sıkıntı daha çok dikkat regülasyonuyla ilgili. Dikkat etmen gereken yerde edemiyorsun, etmemen gereken yerde ediyorsun.
Tam da bu nedenle bazı ebeveynler "E bizim çocuk bilgisayar oyunlarına saatlerce odaklanıyor ama ders çalışmıyor? Onun durumu odaklanamamak değil tembellik." diyebiliyor. Bunu ebeveynlere kavratmak konusunda psikolog ve psikiyatristlere çok iş düşüyor.
Öte yandan bazı durumlarda şans/hayat seçimleri/ortam vesaire sayesinde dikkat etmen gereken yerde aşırı derin bir dikkate de sahip olabiliyorsun. Aşırı tutkulu ve yetenekli olduğun yaratıcı bir alan bulduğunda mesela. Bazılarının DEHB'e bir "süper güç" demeleri bundan kaynaklı.
Tabi süper güç benzetmesi bazı durumlarda biraz "duyarsızca" olabiliyor. DEHB'in seviyeleri var. En uç seviyede süper güç muhabbeti tamamen yersiz kaçabiliyor.
Yine bilişsel yetenekler açısından daha düşük seviyedeki (ortalama ve altı IQ sahibi olanlar) DEHBliler için dediğim türden bir uğraş bulmak çok daha zor. O nedenle bu tür şeyler söylerken dikkatli olmakta fayda var.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Burada yazılanlar hakkında bir şeyler söylemek isterim.
Muhtemelen sağcı Amerikan Twitter'ına daha aşina olduğum için Rogan'ın bahsedilen bölümler hakkında özür dilemesiyle ilgili "sağdan" gelen tepkiler hakkındaki şahsi gözlemlerim daha farklı.
Kabaca gördüğüm kadarıyla özrü eleştirenler "Biz ırkçıyız o yüzden siyahlara n demek özür dilenecek bir şey değil" diyerek eleştiren "aşırılar" değil.
Özrün eleştirilmesinin esas nedeni Rogan'ı eleştirip üzerinde baskı kurarak sindirmeye çalışan kitlenin bu özrü hiçbir şekilde kabul etmeyeceği ve özürden cesaret alarak Rogan'ın üzerine daha da fazla gelecekleri gözlemi. Irkçılık değil.
Benim de içinde bulunduğum entelektüel, kafa emekçisi camiada spor salonuna gidip ağırlık kaldırmaya karşı köklü bir önyargı var. Spora gittiğiniz zaman entelektüel gelişiminize zaman ayıramayacakmışsınız gibi. Spora harcayacağınız zamanda kitap okuyabilirsiniz sonuçta değil mi?
Bu konuda birkaç şey söyleyeyim. Eğer gününüzün ciddi bir bölümü sosyal medyada geçiyorsa bunu söylemeye kesinlikle hakkınız yok. Dahası, düzenli spor yapmak düşündüğünüzden daha az vakit alıyor.
İkincisi, sporun "boşa geçen zaman" olduğunu düşünüyorsanız sporu akıl sağlığınızı ve bilişsel performansınızı olumlu etkileyecek bir şey olarak düşünün.
Yılınızı planlamak için hala geç değil. Hala yapmayanlar için yıllık planınızı daha iyi bir şekilde yapmanızı sağlayacak birkaç tavsiye vereceğim.
1. İlk olarak hayatınızı üzerinde çalışmak ya da vakit harcamak istediğiniz 5-6 alana ayırın. Okul, maddiyat, kişisel gelişim, sosyal ilişkiler, alışkanlıklar ve eğlence gibi (bunlar kişiden kişiye değişir). Bu kategorilerin baştan belirlenmesi kafanızı netleştirir.
2. Bir "brain dump" yapın. Yıl içinde yapmak, üzerine düşmek, vakit ayırmak istediğiniz her şeyi ama her şeyi -yeterli vakit var mı yok mu diye düşünmeden- bu kategorilerin altına yerleştirin.
Meselenin bir tarafı solun bu konuyu sahiplenmesi kesinlikle. Diğer bir tarafı Türkiye'de belli konular hakkındaki tabular çok güçlü olduğu için liberallerin çoğunun da bu tabuları benimsemeleri. Ama sadece Türkiye'deki durumdan kaynaklandığını sanmıyorum.
Azınlık hakları meselesinin genelde "kolektif haklar/grup hakları" üzerinden okunması ve grup çıkarlarını koruma adına spesifik yasaların/yasal hakların talep edilmesi en azından sağ liberalizm türleriyle gerilimli. "Bizim cenahın" çoğu için "grup hakları" bir boş gösteren.
Öyle olması gerekiyor mu? Muhtemelen hayır (Bkz. Nozick'in zulüm görmüş azınlıkların soyundan gelenlere tazminat ödemekte prensipte sorun görmemesi). Ama popüler düşünce çizgisi bu yönde.
Peki incelliğin bu "eleştiriyle" ne alakası var? Fikrine katılmadığımız bir erkeğe otomatik olarak sekse erişimin yok dememizin anlamı ne? Tweetin alıntıladığı kişinin incel olduğunu gösteren herhangi bir şey var mı?
Incel "makbul fikirleri olmayan erkek" anlamına gelmeye başladı da biz mi duymadık?
Bu arada incellerin sadece kadın nefretinden, anti-feminizmlerinden, sağcılıklarından vs. dem vuruluyor ama savundukları fikirleri neden savunduklarını ucundan kıyısından bilen tek bir eleştirmen görmedim. Inceller neyi savunuyor desem 30 saniye konuşabilecek çok az kişi var.
Psikiyatrik bozuklukların/hastalıkların kendilerine has bir fenomenolojileri (hissiyatları) ve bilişsel profilleri (düşünce biçimleri) var. Psikiyatristlerin/psikologların çoğu tedavi ettikleri bozukluklardan/hastalıklardan muzdarip olmadıklarından buna direkt bir erişimleri yok.
Mecburen tedavi ettikleri kişilerin söyledikleri, yaptıkları üzerinden "dışarıdan" bir kavrayışa sahip oluyorlar. Bunun sık sık psikiyatrik sorunları olanlarla akıl sağlığı profesyonelleri arasındaki iletişimi güçleştirdiğini düşünüyorum.
Diyelim ki elimizde her psikiyatrik bozukluk/hastalık için haplar var ve bunlar geçici bir süreyle kullananların majör depresyon, anksiyete bozukluğu, DEHB, bipolar bozukluk, OKB, şizofreni, otizm, borderline gibi durumları deneyim etmelerini sağlıyor olsun.