Psikiyatrik bozuklukların/hastalıkların kendilerine has bir fenomenolojileri (hissiyatları) ve bilişsel profilleri (düşünce biçimleri) var. Psikiyatristlerin/psikologların çoğu tedavi ettikleri bozukluklardan/hastalıklardan muzdarip olmadıklarından buna direkt bir erişimleri yok.
Mecburen tedavi ettikleri kişilerin söyledikleri, yaptıkları üzerinden "dışarıdan" bir kavrayışa sahip oluyorlar. Bunun sık sık psikiyatrik sorunları olanlarla akıl sağlığı profesyonelleri arasındaki iletişimi güçleştirdiğini düşünüyorum.
Diyelim ki elimizde her psikiyatrik bozukluk/hastalık için haplar var ve bunlar geçici bir süreyle kullananların majör depresyon, anksiyete bozukluğu, DEHB, bipolar bozukluk, OKB, şizofreni, otizm, borderline gibi durumları deneyim etmelerini sağlıyor olsun.
Psikiyatristlerin/psikologların bu durumları geçici sürelerle deneyim etmelerini sağlayabilseydik tedavi ettikleri kişilerle daha fazla empati kurarlar mıydı veya söz konusu durumlar hakkında daha doğru bir kavrayışa sahip olurlar mıydı? Bence evet.
Aynısı aile üyeleri için de geçerli. Ben bir DEHBli olarak ailemle bu yüzden çeşitli sorunlar yaşadım mesela. Eğer DEHBli olmanın nasıl bir şey olduğunu "içerden" bilselerdi bana nasıl yaklaşırlardı? Muhtemelen daha empatik bir şekilde.
Şimdilik elimizde bir hapla psikiyatrik/psikolojik bozuklukları deneyim etmeyi sağlayamıyoruz. Ama sağlayabilseydik pek çok şeyin çok daha farklı olacağını düşünüyorum.
Buna en yakın şey, şu anda, psikiyatristlerin ve psikologların söz konusu durumlardan muzdarip olan kişilerin oluşturdukları komünitelere aşinalık kazanmaları.
Bu komünitelerde insanlar kendi geliştirdikleri başa çıkma stratejilerini, belirtiler/güçlükler hakkında herhangi bir tanı kılavuzunda gördüklerimizden çok daha spesifik detayları paylaşıyorlar.
Akıl sağlığı profesyonelleri için yapabilecekleri en iyi şeylerden biri bu tür komünitelere izleyici olarak dahil olmak olurdu bence. Bir hapla DEHB'i deneyimlemenizi sağlayabilene kadar en iyisi bu.
Epistemolojide "standpoint epistemology" diye bir yaklaşım var. Bu yaklaşımda ciddi sorunlar olduğunu düşünüyorum ancak burada söylediklerim kısmen de olsa standpoint epistemology'nin varsayımlarına dayanıyor.
Aşağıdaki "onkologlarda da kanser oluşturalım" eleştirisindeki problem, kansere üçüncü şahıs bakış açısından erişimimizin olması. Psikiyatrik bozukluklar açısından, bunlar zihinle ilgili oldukları için, dışarıdan baktığınızda kavrayışınızdan bir şeylerin eksildiği daha makul.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Peki incelliğin bu "eleştiriyle" ne alakası var? Fikrine katılmadığımız bir erkeğe otomatik olarak sekse erişimin yok dememizin anlamı ne? Tweetin alıntıladığı kişinin incel olduğunu gösteren herhangi bir şey var mı?
Incel "makbul fikirleri olmayan erkek" anlamına gelmeye başladı da biz mi duymadık?
Bu arada incellerin sadece kadın nefretinden, anti-feminizmlerinden, sağcılıklarından vs. dem vuruluyor ama savundukları fikirleri neden savunduklarını ucundan kıyısından bilen tek bir eleştirmen görmedim. Inceller neyi savunuyor desem 30 saniye konuşabilecek çok az kişi var.
Bir görüşü/ideolojiyi kimlik olarak çekici bulmuyorsak çoğumuz kendimizi ne yapıp edip onu reddetmeye ikna ediyoruz. Ama çekici buluyorsak da ne yapıp edip kendimizi onu kabul etmeye ikna ediyoruz.
Örnek: Z kuşağı dinden neden uzaklaşıyor? Bunun tek nedeni olmasa da önemli bir nedeni "dindar" kimliğinin ciddi bir kesim için cazibesini tamamen yitirmiş olması. Bunu tersine döndürmek istiyorsanız argümanlar öne sürmek yerine dinin imajını düzeltmekle işe başlamanız lazım.
Liberalizmin imajı soldan genel olarak daha kötüydü. Son yıllarda liberal gençlerin ortaya çıkma nedeni de liberal kimliğinin kısmen daha cazip hale gelmesi.
"Deveyi hörgücünün külfetinden azat etmeyin; bunu yaparak onu deve olmaktan azat ediyor olabilirsiniz."
- G.K. Chesterton
Bu sözü insana uyarlayalım. Biz insanlar belli türden kulfetleri çekecek, çekmeden mutlu olamayan, en iyi haline gelemeyen varlıklarız.
Tamamen rahat, acısız, külfetsiz bir hayat bize göre değil. Bunlar olmadan doğru işlev gösteremiyoruz. Ya kaygılanacak yeni şeyler buluyoruz, ya da amaçsızca savrulup gidiyoruz. "Acısız, her şeyin düzgün gittiği bir hayat" arzulamak gerçekçi olmamayı geçtim mutlu dahi etmiyor.
Gereken belli bir dert miktarını normal görmek, tamamen kabullenmek. Özellikle okumuş, hali vakti yerinde insanların sıkıntılarının temelinde (ve bana kalırsa yeni neslin de her şeyden kaygılanmasının da) bu gerçekçi olmayan istek var.
"Başarılı olanların, para kazananların tamamı ruhunu satıyor." muhabbetinin başarısız insanlar için bir başa çıkma stratejisi olduğunu düşünüyorum. Çoğumuz için ruhumuzu satmadan, haysiyetimizden ödün vermeden maddi açıdan başarılı olmanın yolları var.
Tabi bazıları için bu daha zor. Antikapitalist biri için bunun hemen hemen hiç yolu yok. Belki bir yolu kooperatif formatında iş kurmak olabilir.
Yüksek sanatlardan haz alanlar için de bu biraz daha zor. Genelde ya sanatciliktan vazgeçmeleri ya da istemedikleri şeyler yapmaları gerekiyor.
"Görelidirler" ile kastedileni anlamadım. Epistemik açıdan mı görelidirler? Yani hiçbirimizin karara varmasının mümkün olmaması anlamında? Yoksa ontolojik anlamda ve doğruluk açısından mı görelidirler? Yani konuyla ilgili hiçbir objektif doğru mu yok?
İyi niyetli bir şekilde yaklaşırsam ilkinin kastedilmesi lazım. Ama ilk tez bile problemli, çünkü bu görüş yanlış anlamıyorsam evrenden yola çıkarak yaptığımız bütün çıkarımların aynı epistemik güce/geçerliliğe sahip olduğunu varsayıyor.
Diğer alanlarda yaptığımız çıkarımlarda böyle bir görelilik yoksa özellikle felsefi/teolojik çıkarımlar hakkında bunun olmasını beklemek için bir gerekçemiz var mı? Olduğunu sanmıyorum.
Pair-bonding bir tür olduğumuz için açık ilişkinin problemleriyle başa çıkmaya çalışmamız -ortada daha az riskli bir alternatif varken üstelik- akıntıya karşı kürek çekmek anlamına gelirdi.
Bu konudan şurada bahsetmiştim. Risklerden bahsettiğim için "İnsan biyolojisi açık ilişki yaşamayın diyor" dediğim ya da ahlaki bir eleştiri yaptığım düşünülebilir. Ancak kastettiğim bunlar değil.
Yanlış anlaşılabileceği için KİMSE AÇIK İLİŞKİ YAŞAMASIN DEMEDİĞİME dikkat çekiyorum tekrar. Bunu demiyorum, ama mutlu olmak istiyorsanız muhtemelen açık ilişki yaşamamanız lazım.