Cumhuriyet tarihi bir açıdan köyden kente göçün tarihi. Devrim, köye ulaşmıyor ama köylü devrimin ulaştığı kente göç ediyor. Ne büyük çatışma!
Bu çatışmada köylü, milletin ahlaken üstün olan parçası haline geldi. Kentlinin ahlakı her fırsatta aşağılandı. Devrim de geriye gitti.
Bu çatışmayı sömürmeyi başaran hareket islamcılık oldu. İslamcılar kentliyle çatışan, yoksullaşan köylüleri manipüle etmeyi başarabildi. Bana göre buradan geri dönüşün mümkün olması ancak devrimci bir irade gerektirir. Aksi halde bu batak Türkiye’nin kaderi olur.
Ne diyor Oytun Erbaş, “biz yılbaşı kutlamayız, elimizde kadehle gezmeyiz.”
Neden bu denli gurur duyuyor? Çünkü en çok 1-2 kuşak önce kente göç etmiş çoğunluğun dalkavukluğunu yapan siyasetin etkisi altında.
1️⃣Elektrik tarifesi her 3 ayda 1 yenilenir; 1 Ocak, 1 Nisan, 1 Temmuz…
İndirim hatırlamıyorum…
Biri hariç. O da 31 Mart Seçimleri’ne gidilen 3 aylık döneme girerken 1 Ocak 2019’da yapıldı. 1 Temmuz 2019’da da İstanbul seçimi de bitince eskisinden pahalı hale getirildi.
2️⃣Bu grafiği BirGün Gazetesi’nde zamdan sonra hazırlamıştık. Bakın, tam bir seçim yatırımı olarak elektriğe indirim yapıldığı ve sonra katmerli biçimde o indirimin geri alındığı grafikte de görünüyor.
3️⃣Buradan “erken seçim hazırlığı var” gibi bir anlam çıkmasın. Hayır, fahiş bir zammı bu halkın sırtına yıkmaya çalıştılar, 1 yıl sonra da unuttururuz dediler. Ama millet yemedi, yediremediler.
1⃣Onlarca yıl hatırlanacak bir gündü 20 Aralık. Bakan Nebati'nin 23 Aralık'taki açıklamalarına göre büyük finansörlerin tuzağa düşmemiş, olan küçük yatırımcıya olmuş.
Soru; büyük finansörlere, 20 Aralık operasyonu sızdırılmış olabilir mi?
Cevabı beraber arayalım +++
2⃣Son zamanlarda, ekonomi yönetiminin aldığı kararların bir takım sermayedarlara sızdırıldığına dair çeşitli spekülasyonlar var.
Tarih 18 Aralık; bakın Gazeteci Deniz Zeyrek Fox Tv'de ne diyor?
"FAİZİN %19'DAN %14'E DÜŞÜRÜLECEĞİNİ KULAKLARIMLA DUYDUM"
Başka kimler biliyordu?
3️⃣Bir diğer ipucu… 16 Aralık’ta politika faizinin belirleneceği toplantıdan 1 gün önce HM Bakanı’nın kardeşi, tekstil patronu Seyid Nebati, toplantıdan 1 gün önce kararı nokta atış söylüyor!
2 aydır yaşadıklarımızı faizler düştü diye yaşadığımızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Krediye erişim artık çok daha zor. Bankalar bu ortamda kredi vermek de istemiyor. Evet, kredi faizlerini düşürmek istiyorlar ama bunu başarabilmiş değiller.
1/
Bu yüzden iktidarın ekonomi patikasında an itibariyle olumlu bir mesafe kaydedilmiş değil. Kredi faizleri düşecek, iş dünyası kredi çekecek, yatırım, istihdam ihracat artacak vaadine yaklaşmak bir yana uzaklaşılıyor. Finans sermayesi reel sermayenin istediğini yapmıyor.
2/
Yani 2 ayın sonunda elimizde şu var;
1- Daha yüksek kredi faizi 2- Daha yüksek enflasyon 3- Daha yüksek döviz kuru 4- Çok daha yüksek döviz kurunu biraz düşürmeyi başarmış bir finansal ürün…
3/
Bu ürün yalnızca gerçek kişilerce ve yalnızca 3 ay ve daha uzun vadeli hesaplar tarafından satın alınabilecek. %8’in de 3 puanı TL’de, 5 puanı dövizde. O 5 puanın tümü dövizini bozdursa toplam dolarizasyon %65’ten %63’e iniyor. Ortada şişirilmiş bir kampanya var.
Hazine risk altında, kabul. Ancak zaten bu ürünü toplam DTH’lerin kabaca %4’üne karşılık gelen kısmı alabilecek.
Yani dövizdeki düşüş çok büyük oranda “haber etkisi”.
2/
Doların 18 TL’ye tırmanması büyük oranda likidite kıtlığından kaynaklanan, altı boş bir yükselmeydi. Dolayısıyla haber etkisi sayesinde, Dolar’daki 5 TL’lik köpük temizlenmiş oldu.
3/
Muhalefet yeni ekonomi modeline ilişkin “beceremezsiniz, inat etmeyin” demekten öte bir söylem geliştiremiyor. Erdoğan da bu boşluk sayesinde krizi o her zaman kullandığı “elitlere karşı savaş” söylemine büküyor ve kendine yol döşüyor. Peki Erdoğan gerçekten beceremiyor mu?
1/
Aylardır ekonomiyi konuşmamak için türlü bahaneler bulan Erdoğan, artık her fırsatta ekonomi konuşuyor. Başarısızlığı, krizi, yönetememeyi sermaye güçlerine karşı bir çatışma zeminine oturtuyor. Böylece ekonomik başarısızlık politik bir başarıya dönüşüyor.
2/
Dolayısıyla ekonomik başarısızlık üzerinden kurguladığı bu yeni hikaye, politik bir başarının anahtarı oluyor.
Hem bir gelecek vaadediyor, hem de sözümona egemenlerle savaşıyor. Muhalefet bu hikayede tam da Erdoğan’ın istediği gibi konum alıyor.
3/
Hükümet, kuraklık nedeniyle yaşanması muhtemel hububat krizinde ithalata güveniyor. Ancak sadece bizde değil dünyada da hububat fiyatları artıyor. Üstelik bizde bir de dolar/TL yükseliyor. Kısacası ne altın, ne Dolar ne Bitcoin...Yatırım yapacaksanız ekmeğe yapın!
İtiraf niteliğinde bir tedbir daha... Neden makarna ihracatı izne bağlanıyor? Çünkü yurtiçindeki buğday üretimimiz artık iç tüketime dahi yetmiyor. 2020 buğday üretimimiz 1990’dan daha az. Nüfusumuz 1990’dan %75 daha fazla.
Buğday üreticisine yıllardır sırt çevrildi. Buğdaydaki ithalata “makarna yapıp satıyoruz” denildi. 2021’deki kuraklıkla birlikte ekmeklik buğday için de ithalata başlandı. Artık yediğimiz ekmeğe bile Cargill gibi gıda tekelleri talip. İşte yerli ve milli ekonomi masalı...