Ümraniyespor, Eyüpspor ve Tuzlaspor bu sene Süper Lig’e yükselirse SL’de temsil edilen İstanbul takımı sayısı 9’a yükselebilir.
Tek birisi çıksa dahi 7 İstanbul takımı olur ki bu bile çok fazla.
Anadolu’da taraftarı, kültürü, tarihi olan nice takım yerlerde sürünüyor.
İstanbul takımlarının başarısının sosyo-ekonomik sebepleri var.
Örneğin rahat transfer yapabiliyorlar çünkü kaliteli futbolcular İstanbul’da yaşayabilmek için bu takımları tercih ediyor.
Bir çözüm bulunmalı. Anadolu takımları cazip hale getirilmeli.
Diyarbakır, Urfa, Mardin, Mersin, Kocaeli, Sakarya, Balıkesir, Samsun, Van, Aydın gibi tarihi başarılarla dolu şehirler Süper Lig’de temsil edilmiyor.
İstanbul’un statsız, taraftarsız mahalle takımları Süper Lig’de cirit atıyor.
Böyle Türkiye Ligi olmaz.
İstabul ligi olur.
Burada siyasetçilere de büyük görev düşüyor. Belediye ve kamu kaynaklarından asalakça nemalanan; gücünü kendi taraftarından ve tarihinden almayan hiçbir kulübe destek verilmemeli.
Ümraniyespor’un Süper lig’de ne işi var kardeşim?
Nereden geliyor bu takımın kaynakları?
Ümraniye’de yaşayan bir arkadaşım var ona sordum “takımınız Süper lige koşuyor” diye adamın haberi bile yok…
Bu takım yükselse ne olur yükselmese ne olur.
Daha ilçede aidiyet oluşturamamış.
Belli ki üç beş siyasi destekliyor, kaynak buluyor.
Ayrıca bir kural getirilmeli. Her takım, sadece kendi stadında oynayabilir diye.
Karagümrük takımı daha Karagümrük semtinin yakınına dahi uğramadı. Tekirdağ sınırında, Olimpiyat’ta maçlarını oynuyorlar…
Ümraniye çıkacak onlar da maçlarını Ümraniye’de oynamayacak.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Günümüzde Türkiye’de de epey şubesi olan Molly Malone’s isimli “Irish Pub” aslında İrlanda’da büyük kıtlık zamanı Molly adında güzel bir kadının acıklı hikayesine dayanıyor.
“Güzel şeyler sokakları terk etmez”
Molly Malone, bundan üç yüz küsur yıl önce Dublin’de yaşamış, güzeller güzeli bir balıkçı kızıdır.
Sabahtan akşama kadar, gıcırtılı tekerleklerini zorlukla döndürdüğü el arabasıyla “cockles and mussels” diye bağırarak Dublin sokaklarını arşınlarmış.
Kıtlık günlerinde aç kalan Molly, bazı rivayetlere göre bedenini satmaya bazı rivayetlere göre ise bu yönde iftiralara maruz kalmaya başlamış.
Kendisi gibi yoksul bir delikanlı olan kemancı Timothy büyük bir aşkla seviyormuş Molly’i ancak elinden gelen bişey yokmuş.
Türk milliyetçiliği tarihi ihtilallerin, ihtirasların, darağaçlarının, sürgünlerin, tutkulu mücadelenin, dramatik kayboluşların öyküsüdür.
2015-2018 arası yaşananlar ise 150 yılda ilmek ilmek örülen bir ideolojinin son karakter gösterisi ve varlık-yokluk savaşının resmi oldu.
2022 Türkiye’sinin en etkili siyasi partilerinden olan İYİ PARTİ; aslında uzun yolculukların, onurlu bir direnişin, tarla kurultaylarının, mahkeme kapılalarının, darbe soruşturmalarının sonunda kurulmuş bir manifesto hareketidir.
Türkiye’nin en köklü ve geniş tabanlı ideolojilerinden Türk Milliyetçiliği’nin mevcut iktidar partisi tarafından yutulup hazmedilmesine razı gelmeyen insanların isyanının sonucudur.
Siyaset, halkı ikna sanatı olduğu kadar vahşi doğada dahi eşine az rastlanan bir hayatta kalma savaşıdır.
Bazen en güvendikleriniz, bazen uçurumun kenarından kurtardıklarınız, bazen ise kol kanat gerdikleriniz avcınız olabilir.
Tıpkı görseldeki üç adamın hikayesindeki gibi…
6 Mayıs 2010 gecesi, Metacafe’de paylaşılan bir içerik Türkiye’yi ayağa kaldırdı.
Bir yatak odasının içini gösteren videoda, çıplak bir kadın ve yarı çıplak bir erkeğin üstlerini giyindiği görülüyordu.
Bahsi geçen video, Akit’in sitesi habervaktim.com’da da paylaşıldı.
Türkiye gündemine bomba gibi düşen videodaki erkeğin CHP Genel Başkanı, ana muhalefet lideri Deniz Baykal, kadının ise CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok olduğu iddia edildi…
Özellikle Girit’te Kıbrıs’takinden bile fazla Türk varmış.
O günlerde bir mücadele kültürü inşa edilebilseydi Girit de bugünkü Kıbrıs gibi bir statüye sahip olabilirdi. Belli bir bölümü Türkiye’ye ait olabilirdi.
Şu rezilliğe bakınız…
Osmanlı İmparatorluğu, koskoca Rodos Adası’nı bin kişiyle savunmuş.
Mahalleden adam toplasak daha uzun süre direnirdik.
Erdoğan’ın muhtemelen “Prompter metnine” bağlı kalmadan söyleyiverdiği “Edirne’deki zat İmralı’dakine hesap verecek” ifadeleri basit bir açıklamanın ötesinde kökleri açılım sürecine dayanan travmatik bir düş kırıklığını deşifre ediyor…
Demokratik Açılım/ Kürt Açılımı kapsamında, 23 Şubat 2013’te BDP/ HDP heyeti ile görüşen Abdullah Öcalan, “Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz” sözleriyle Başkanlık Sistemi’ne destek verebileceklerini ifade etmişti…
Selahattin Demirtaş, o günlerde henüz yıldızı parlamış bir Kürt siyasetçisiydi. BDP Genel Başkanlığına, Öcalan’ın onayıyla 2010 yılında getirilmişti. Sadece 36 yaşında getirildiği bu görevde Açılım Sürecine tanıklık ediyordu. 2011 Seçimleri’nde Hakkari’den milletvekili olmuştu.