6 gün önce piyasaya çıkan kitabım bugün 2. baskıya geçmiş bulunuyor.
Gösterilen ilgiye şükranlarımı sunuyorum.

ÖNSÖZ
Bu çalışmanın amacı, Türk Tarihinin gizlenen eski çağlarını günümüze aktarmak, gerçek Türk Tarihini yeni nesillerin öğrenmesini sağlamak ve kasıtlı olarak,
1-++karanlıkta bırakılan çeşitli sorulara cevap bulmaktır.

Türk Tarih Tezi'ni okuyan herkesin bildiği üzere, Atatürk ilkönce Sakaları/İskitleri araştırmıştır.
2-Ancak Türkiye'de "devlet teorisi" Atatürk'ün ölümünden sonra maalesef yabancı teorisyenlerin
manipülatif aktarımlarına maruz kalmıştır. Örneğin Türk devletlerinin doğuşunu ve bizim imparatorluklar ve ordu geleneğimizin
bugünkü devlet kurum ve işleyişlerine aktardıkları mirası
3-inceleyen çalışmalar pek yapılmadı.
İskit Yazıtları (Macaristan'daki
Maros Nehri civarındaki Vuin köyünde bulunan 23 parça Altın
Eşya Yazıtları, Romanya'daki Siebenbürgen köylerinde Homorodkaracsonı'da bulunan Yazıt Kömeç/Kömeç Yazıtı, +++
4-++Stalingrad ile
Salsk arasında bulunan ve Novoçerkassk Müzesi'ndeki Gümüş Şişe ve Kil Şişe Yazıtı,
Bulgaristan'da bulunan Şuman Sıntaşı Yazıtı, Nagyszentmiklós Yazıtları'ndan çıkan yazı,
Uluguç Yazıtı ile
Esin-Anıç'ta bir kabın altına yazılmış yazı), Yine Orhun Yazıtları,
5-Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig'i, Kaşgarlı Mahmud'un Divan-ı Lügat'it Türk'teki "Türk" maddesi bile devlet teorisi açısından incelenip ele alınmamıştır!
6-İskitler, geniş kültür coğrafyasıyla tarihte oynadıkları rol, yarattıkları sanat eserleri ve atlı kavimler medeniyetinin kurucusu olmaları sebebiyle hareketli bir kavimdir.
7-İskit kültürü, antik
Doğu ve antik Batı kaynaklarıyla birlikte, arkeolojik buluntular,
İskit yazıtları ve kurganlarından çıkan buluntularla aydınlatılmaktadır. İskitlerin bıraktığı kültür mirası hakkında özellikle kurganlar ve yazıtlar çok önemli bilgiler vermektedir.
8-Lügat-it Türk'teki "Türk" maddesi bile devlet teorisi açısından incelenip ele alınmamıştır!
9-İskitler, geniş kültür coğrafyasıyla tarihte oynadıkları rol, yarattıkları sanat eserleri ve atlı kavimler medeniyetinin kurucusu olmaları sebebiyle hareketli bir kavimdir.
10-İskit kültürü, antik
Doğu ve antik Batı kaynaklarıyla birlikte, arkeolojik buluntular,
İskit yazıtları ve kurganlarından çıkan buluntularla aydınlatılmaktadır. İskitlerin bıraktığı kültür mirası hakkında özellikle kurganlar ve yazıtlar çok önemli bilgiler vermektedir.
11-Sibirya'dan Çin Denizi'ne, Moğolistan'dan Tuna Nehri'ne, Afganistan'dan Hindistan'a, Azerbaycan'dan, İran'dan Anadolu'ya,
Trakyaya, Mısıra, Filistine kadar uzanan, tarihin gördüğü en büyük konfederasyonu kuran İskitler, ticarette ve sanatta ileri seviye bir uygarlığa sahipti.
12-Sağlık için 14 koruyucu bakteri barındıran kımızı, Batılılar ilk defa 19. yüzyılın sonunda tanımış ve ilaç niyetine içmişlerdir (İskoç bir doktorun Moğolistan gezisinde tanıyıp öğrendiği ve 1885
yılında Londra'da kurduğu Kımız Enstitüsü'nde ürettiği kımızlar o yıllarda İLAÇ
13-...o yıllarda eczanede ilaç niyetine satılıyordu).
14-Binlerce yıl önce atları eğitip kımız üreten, hakanlarına altın
elbiseli zırh diken, dünyanın en eski halısı "Pazırık Halısı"nı yaratan, "bozkırın kuyumcuları" diye anılan "Atlı Çoban Kültürü"nün
mimarlarını Batılılar neden göçebe diye küçük görmüşlerdir?
15-"Türk Devlet Teorisi" Ön Türklerin Atlı Çoban Kültürü'yle başlar.
"‘Atlı Çoban Kültürü'nden devlet mi olur" diyen Batılılar, yıllardır coğrafyalarındaki arkeolojik kazılarda kendi atalarına ait bir at kemiği aramaktadır. O halde at kemiklerinden onur ve gurur kazanma peşinde,
16-O halde at kemiklerinden onur ve gurur
kazanma peşinde olan Batılılar, söz, devlet ve imparatorluk kurmaya gelince; at besleyenleri, at üzerinde uzun süre durabilmek
için damgalı pantolon yapanları, ata üzengi takarak at üzerinden
isabetli ok atanları,
17-++atlı süvari ordularıyla savaşlarda yenilmeyen,
hatta dünyaya savaşmayı öğretenleri, tarihin bilinen en eski çağlarında karavan arabalarında yaşayan, atlı arabalarıyla seyahat
edenleri neden hor görme gayretindedirler?
18-Tüm bunları genel klişelerden uzak, toplumların birbirine olan üstünlüğünün en olası ölçütü ve yaşamın devamlılığının nedeni olan doğaya-ekolojiye duyulan saygı, bağlılık ve bilimsel açısından inceledik.
10-Bu çalışmada, İskitlerin dili, yazısı, parası, inancı, töresi, beslenmesi, yaşam tarzı, sanatı, kadınların konumu ve coğrafyası ortaya konularak, İskit-Oğuz Aynılığı da karşılaştırılmıştır.
11-İskitlerin devamında, aynı kültür-sanatı ve yaşam tarzını sürdüren
Hunları ve bu kültürün daha sonraları, devamındaki Göktürklere,
Selçuklulara ve erken Osmanlı’ya yansımalarını da gösterdik.
12-BİRİNCİ KISIM
GİRİŞ
1.1 İSKİT TARİHİ, COĞRAFYASI VE
KÖKENİ MESELESİ
Bu memleket tarihte Türk'tü, bugün de
Türk'tür ve sonsuza dek Türk olarak
yaşayacaktır.
16 Mart 1923
Mustafa Kemal Atatürk
13-Yazılı belgelerde ilk kez MÖ VIII. yüzyılda adı geçen İskitler,
MÖ VIII. ve VII. yüzyıllarda Mançurya'dan Altay'a, Doğu Avrupa'dan Ön Asya'ya kadar büyük bir coğrafyaya yayılmış ve 12 özerk
kağanlıktan oluşan tek bir hakan tarafından yönetilmiştir.2
14-İskitler,
savaş zamanları bir hakanın etrafında birleşen ve büyük bir alana
yayılan "yarı özerk krallıklar" şeklinde tarihte sahne aldıkları için
tüm İskitlerin yaşadığı coğrafyayı eski zamanlarda tek bir kitabede veya eserde bulmak mümkün olmamaktadır. Lakin parçaları,
15-++birleştirdiğimiz zaman İskit coğrafyasını ortaya koymak mümkün olacaktır.

Arkeolojik buluntulara göre MÖ IX. yüzyılın içinde İskitler,
Tuna Nehri'nden Çin'in batı sınırlarına kadar uzanan büyük bir coğrafyaya yayılmışlardır.3
16-Kuzeydoğu bozkır bölgesi yüksek Pamir, Tien-Şan, Altay dağ kolları ve Batı Türkistan üzerinden batıya
ve aşağı Tuna bölgesine kadar bütün Güney Rusya'ya yayılmıştır.
Batıda Silezya'ya (Polonya) kadar uzanan bölgenin, Doğu Türkistan ve Gobi bölgesiyle olan bağlantısı,
17-doğudaki çok sayıda geçitle
kurulabilmiştir.4
Bölgenin doğu tarafında geniş göller ve nehirler bulmuş, batı tarafında ise oldukça verimli topraklara sahip olmuşlardır. Güneye doğru uzanan geniş sahalardan da Hazar, Karadeniz ve Azak
Denizi'yle İran'ın (Yunanca eski Persia)
18-++kuzeyindeki geniş yaylalara ve Kafkaslar'a uzanmışlardır. (Harita kitabın 16. sayfasında)
19-Konargöçer yaşam süren kavimlerin aradığı coğrafya bulunmuş, göçler amacına ulaşmıştır.
Bu sebeplerden olmalı ki Batı Türkistan bozkır bölgesinden Tuna nehrine uzanıp, güneydeki
eski Persia'nın kuzeyindeki coğrafyayı da yurt tutmuşlardır.
20-Özellikle Türk okuyucular, bazen de Batılı okuyucular "İranlı" kelimesini etnik ifade gibi anlayarak çoğu zaman yanlış çıkarımlara varmaktadır. Susular, Elamlılar ve Medlerin yaşadıkları bölgelerin,
Greklerin Persia dedikleri eski İran ülkesiyle ilgisi yoktur; çünkü
21-çünkü
Persia, o dönemlerde Basra Körfezi'nin güneydoğusundaki küçük bir bölgenin adıdır.
Ancak I. Kiros zamanından itibaren eski
kavimlerin bölgeleri Persler tarafından istila edilerek Persia'ya
katılmış ve Persia sınırları genişletilmiştir.
22-Coğrafi bölge olarak küçük Persia'nın dışında kalan geniş alanda I. Kiros öncesinde Türk
soylular vardır.5
23-Herodot, Aristo, Pompeius, Justin gibi eski tarihçiler ve bilginler ile François Lenormant, Jules Oppert, Edwin Norris gibi diğer
bazı modern tarihçiler, arkeologlar, dilbilimciler, nümizmatikçiler, Asurologlar, Sümerologlar, Persopologlar… Doğrudan veya
dolaylı olarak,
24-++Turanilerin tarihin en eski kavmi ve en erken üç
kıtaya yayılan bir ulus olduğunu söylemişlerdir.

Alman dilbilimci ve tarihçi Baron Busen, Kuzey Hindistan ve İndus Nehri bölgesi halklarının dilinin Türk soylularının dilinden türemiş olduğu
görüşündedir.
25-Tevrat'ın ilk kitabı olan Tekvin'de Nuh Tufanı'ndan
sonra insanlığın yeniden türeyişinin aktarıldığı bölümde Medler ve İskitler varken İranlıların varlığından hiç söz edilmemiştir.
MÖ 1500 yılı civarı yazıldığı söylenen Tekvin'in yazıldığı zamanlarda,
26-++bugünkü İran topraklarında Persler veya Batılıların anladığı anlamda Aryanlar henüz ortada yoktur.
27-Nitekim Lenormant, Oppert,
Norris, I. Taylor, N. L. Westergaard, H. C. Rawlinson, F. de Saulcy, E. Norris gibi Batılı tarihçilere göre Perslerin İran topraklarına
gelişleri MÖ 9. veya 8. yüzyıldır.6
28-Bu da demektir ki İran toprakları tarihin en eski devirlerinden beri Turanlıların, Elamlıların ve
Türklerin topraklarıydı. İranlılardan önceki sahipleriyse Medler ve İskitlerdir.7
29-Herodot'un bildirdiğine göre İskitler, Kimmerleri kovalayarak Ön Asya'ya gelmiş ve Medlerin egemenliğine son verip 28 yıl Ön Asya'da hâkimiyet kurmuşlardır; sonra tekrar Urartuların yaşadığı coğrafyaya çekilmişlerdir.8
30-İskitlerin Ön Asya'da, Mezopotamya'yı (Yun. Suriye) baskı altına alıp (MÖ 611)9
Filistin'e, Mısır'a kadar gittikleri düşünüldüğünde ne kadar geniş bir coğrafyaya yayıldıkları daha iyi anlaşılmaktadır.
31-İskitlerin bu kadar geniş bir coğrafyada tek hükümdar tarafından idare edilmelerinin zorluğu ortadadır. Bu durumdan dolayı
idari yapıları yayıldıkları coğrafyanın genişliğinden etkilenmiştir.
32-Askeri teşkilatları onların sürekli yeni topraklar elde etmeleri ve farklı kavimlerle mücadeleye girmeleri sonucunda gelişmiştir. (Harita 18. sayfada)
33-Antik dönem yazarı Thukididis, İskitlerin askeri yönden gücünü tasvir
ederken, İskitler ile Avrupa devletleri
teker teker ele alınıp karşılaştırıldığında
hiç kimsenin İskitlere karşı koyamayacağını ve hatta Asya'daki tüm devletlerin İskitlere karşı birleşse bile yine de,
34-++üstün gelemeyeceğini aktarırken o da
Herodot gibi İskit atlı birliklerine işaret etmektedir.
O çağlarda birçok kavim
yürüyen süvari birlikleriyle savaşırken,
süratli hareket edip at üstünde uzaktan
ve her yöne ok atan İskit atlı birlikleri
tüm ordulara karşı üstünlük
35-++sağlıyordu.
Buradan İskitlerin çok güçlü bir askeri organizasyonu olduğu sonucu ortaya
çıkmaktadır.10
36-Temelde Herodot (MÖ 484-MÖ 425) İskit bilimciliğinin babası kabul edilir. Asur kaynaklarının da onayladığı Yunan kaynaklarına göre Kimmerleri yenen İskitler, Azak Denizi'nin batı sahillerindeki Kuzey Karadeniz yakasındaki topraklara yerleşmiş olup
başta Herodot olmak üzere,
37-++pek çok Grek kaynağı bölgeye "Pontiya
Bozkırları" (Dinyeper Nehri'nden Ural Dağları'na kadar olan alan) adını vermiştir.
38- Herodot "Karadeniz'in kuzeyindeki İskit coğrafyasında sekiz nehir vardır" diyerek bu nehirlerin başlıcalarının
Tuna, Dinyester, Dinyeper ve Don Nehirleri olduğu bilgisini vermiştir.
39-Anadolu'da ise Kızılırmak'a kadar olan bölgenin doğusuna "İskit coğrafyası" demiştir.11
Söz konusu bu nehirlerin yanında Hazar Denizi, Azak Denizi ve Karadeniz'in her iki yakasında da İskit varlığına işaret etmiştir.
40-Anadolu'da, Kızılırmak'ın doğusunda12
ve Çoruh Vadisi boyunca İskit varlığı bulunduğunu Yunan general Ksenofon (MÖ 431-MÖ 354) Anabasis (Onbinlerin Dönüşü) adlı
eserinde belirtmiştir.13
41-Modern tarihçilikte İskit bilimci olarak kabul edilen Arkeolog
Tadeusz Sulimirski (1898-1983), İskitlerin Pontiya bozkırlarını
ele geçirme tarihinin MÖ 9. ve MÖ 8. yüzyıllar olduğunu öne sürer.
42-Sulimirski, bu dönemlerden daha eski bir tarih olasılığının mümkün olduğunu söylese de somut İskit uygarlığının görüldüğü dönemi bütün eski çağ tarihçileri gibi MÖ 7. yüzyıl olarak kabul
etmektedir.
43-İskitler, bölgeye sonradan gelen bir kavim olduğundan onların kökleri ve geldiği coğrafya hakkında muhtelif fikirlerin oluşması da doğaldır. Herodot, İskitlerin Pontiya bozkırlarına
Asya'dan geldiğini söylemiştir.
44-R. Grosse de arkeolojiye dayanarak İskitlerin köklerini Türkistan'a ve Batı Sibirya'ya bağlayarak
Herodot'un bilgilerini onaylamıştır.
İskitler, tunç çağında (MÖ
3000-MÖ 1000) hem hayvancılık hem çiftçilikle meşgul olan göçebe/göçer bir halktır.
45-Göçebe yaşam İskitleri tehlike anında sahip oldukları yurtlarını, tekerlekli evleriyle, çok hızlı bir şekilde değiştirmeye zorluyordu.
Bu sebeple İskitlerin kalıcılıkları kısa oluyordu, daimi meskenleri çok azdı.
46-Herodot'un tasvir ettiği dönemlerde de
İskitlerin şehirleri görüldüğü kadarıyla olmamıştır.
Aynı durum İskitler gibi göçebe yaşam süren Kimmerler için de geçerlidir.
47-Antik Yunan yazarı ve ozanı Homeros (MÖ 9. yüzyıl) Odysseia'sında Pontiya bozkırlarına yerleşmiş kavimden "kısrak sağanlar", "kısrak sütü içenler" şeklinde bahsetmiştir.
T. Sulimirski'ye göre Hesiodos "kısrak sağan" tabiriyle İskitlerden ilk bahseden kişidir.
48-T. Sulimirski, Homeros'un "kısrak sağanlar" ifadesiyle İskitleri kastettiğini ihtimal dahilinde görmektedir.
Herodot, İskitler ile Kimmerlerin birbirine çok benzediğin ve pek çok ortak yaşam alanları olduğunu söyleyerek İskitler ile Kimmerlerin toplumsal hayatları ile ++
49- ++iktisadi hayatlarının birbiriyle uyuştuğunu söylemiştir.
50-Herodot dahil pek çok eskiçağ yazarı
ağız birliği etmişçesine İskitlerin metal eserleri ile Kimmerlerin
eserlerini birbirinden ayırt etmenin neredeyse imkânsız olduğunu söylemiştir.14
51-Benzer bir durum Kimmer ve İskit çağından daha
geride, Sibirya ve Altay civarında da görülmektedir.

Arkeolog Semih Güneri Türk-Altay Kuramı adlı eserinde MÖ 8. yüzyıl İskit çağı
öncesinde yatan en az 7 bin yıllık bir birikimi anlayabilmek için
sırasıyla demir çağı,
52-++eneolitik çağ ve neolitik çağda anayurt Yenisey-Lena bölgesinde neler olduğunu, Türk halklarının bu erken tarihsel evreler içinde hangi koşullarda bulunduğunu ortaya çıkartmak gerektiğine işaret etmektedir.
Güneri "MÖ 8. yüzyıldan sonra ‘İskit çağı' olduğu için,
53-++bu kültürü biliyoruz" diyerek,
"aynı toprak parçasını kullanmayan, savaş zamanları hariç tek bir lider
önderliğinde toplanmamış, temel ortak maddi kültürleri içinde farklı yerel arkeolojik stiller geliştirmiş, ama tek ortak nokta olarak Türkçe de ,
54-..Türkçe de birleşen milattan sonraki klasik Türk dönemlerindeki gibi bölgede birden fazla gruptan söz edebiliriz" diyerek aynı ve
yakın coğrafyada bulunan konargöçer toplulukların dil ve kültürel yapısının birbirine benzediğini söylemektedir.15
55-Murat İskenderoviç Adjiyev Türklerin Saklı Tarihi adlı eserinde Rusların, önceleri kökenlerini Bosfor-Kimmer devleti ve İskitlere, sonradan da Slavlara bağlandıklarını söylemektedir.
56-Adjiyev,
Rusların köklerini bağladıkları birbirine benzeyen bozkır kavimlerinin aslında "Kıpçak" olduğunu belirtip Kıpçakların da İskit ve
Hun tayfaları olduğunu aktarmaktadır.
57-Adjiyev'e göre Sibirya'dan,
Altaylar'dan başlayıp Kuzey Hindistan, İran, Ön Asya ve Kuzey Afrika yönlerine dağılan insan seli misali büyük göçler olmuştur.
58-Adjiyev'e göre bu emsali görülmemiş nüfus patlamasını yaratan tayfalar Saka, İskit, Hun, Aryan, Get, Got, Türk, Saks, Poloveç, Cermen, Burgun, Kuman olarak isimlendirilen ve aynı dili, Türkçeyi,
konuşan aynı pınardan beslenen, dış görünüşleri birbirinden
farksız,
59-++kendilerine 30'dan fazla isim verilen Altay kavimleridir.16
60-İranlı müellifler, Herodot'un ve yukarıda ismi geçen diğer Grek yazarların aksine İskitler için "saka" tabirini kullanmıştır.
İran kaynaklarında kullanılan "saka" kelimesinin anlamı Yazıcı'ya göre "kahramanlık belirten erkek adı"dır.
61-Ünlü Kıpçak hükümdarlarından birinin adı "Saka Han'dır. Saka kelimesinin "dağ yamacı" anlamına geldiği, Çağatay Türkçesinde de "sak" kelimesinin
"yan" (taraf) anlamına geldiği, bu durumda İskitlerin hâkimiyet alanının anayurdun yan tarafına düştüğü de belirtilmektedir.
62-Codex Cumanicus yazarı, Latince, Tibetçe ve Çince metinleri Macarcaya çeviren Géza Kuun "Sakai" adının "sağ", "akıllı", "yetenekli",
"ileri görüşlü" anlamına gelen sözlerle aynı olduğunu belirtmiştir.17
63- "Sa/sak" kelimesi birçok Türk lehçesinde "yay" manasına,
bazı Türk lehçelerinde ise "kuvvet, güç" anlamına gelmektedir.18
64-İranlılar, İskitlerin;
- Fergana, Orta Tiyanşan ve Kaşgar taraflarında,
- Aral Gölü ve Hazar Denizi arasında,
- Şimdiki Rusya'nın güneyinde
yaşayanlarını bu hâkim milletin üç grubu olarak tanımlamışlardır. Ahamenid İmparatoru Büyük Dara'nın kitabesi böyledir.19
65-Türk destanlarında "Alp Er Tunga", İran destanlarında "Afrasiyab" adıyla tanınan kahraman, büyük İskit devletinin en şevketli
devrini, sükût ve barış çağını yaşatan kahraman olarak kabul edilir.
66-İran destanlarında Afrasiyab'ın İranlılarla olan mücadeleleri ve onun hakkındaki efsaneleri anlatılmaktadır.
67-Bu kitabelerde Alp
Er Tunga'nın, Keyhüsrev (Medya hükümdarı Siyaksares) tarafından yenildikten sonra (MÖ 625) yine onun tarafından Tiyanşan'da
Koçkarbaşı ve Kimekler ülkesine (Altaylar'a) kadar takip edilmesi;
nihayet Azerbaycan'da Keyhüsrev'in eline geçerek öldürülmesi ve
68-++kendinden sonra oğullarının devri anlatılmaktadır.
Bu kitabelerden anlaşıldığına göre İskit hâkimiyetinin altın devri, büyük İskit
fatihi Alp Er Tunga'nın Medya hükümdarı Keyhüsrev tarafından yenilerek ele geçirilip öldürülmesi neticesinde sona ermiştir.
60-Asuri kitabelerde ve Yunan kaynaklarında verilen bilgi ile Çinlilerin,
MÖ 623'te Suo/İskit devletinin 12 krallığını zapt ve işgal eylediklerine dair Çin kaydı, Herodot'un aktardıklarını doğrulamaktadır.
61-MÖ 530'da Ahamenid İmparatoru Kiros ve 485'te Büyük Dara, Türkistan seferine çıktıklarında İskitlerin hükümdarlığı devam etmektedir.
Togan'a göre Afrasiyab'ın (Alp Er Tunga) oğullarının
hükümdarlığına dair İran rivayetleri üstte belirtilen diğer tarihi kayıtlara uymaktadır.
62-(üstteki kaynak no madde 20)
Ön Asya ve Uzakdoğu'daki İskitlerle ilgili
kayıtlar, MÖ 625-623 arasında cereyan eden olayları yansıtmaktadır.
63-Togan, MÖ 569 yılına ait "Hunların da ecdadı olduğunu söylediği İskit kavmiyle" siyasi münasebetlerine ait Çin kayıtlarının
olduğunu söyleyerek antik Batı ve İran kaynaklarını Çin kaynaklarından teyit etmiştir.(21)
64-Ahamenid Kralı I. Darius'un (MÖ 522-486) Behistun (Bisütun) Yazıtı üç dilde yazılmış, bu yazıtta Darius'un tahta geçişi ve zaferleri anlatılmıştır.
Yazıta "Behistun" adının verilmesi bulunduğu
yerin aynı adla anılmasındandır.
65-Yazıtın üç dilli olması ise yaşadığı halkların dilinden dolayıdır. Yazıtın beş sütundan oluşan ilk
kısmı, o günkü Pehlevice (Derice veya Darice) diliyle yazılmıştır.
66-Ortadaki üç sütundan oluşan kısım, Batılı bilginlerin İskitçe-Medce, İskitçe-Tatarca ve Yeni Elamca dedikleri dille yazılmıştır. Yazıtın ortadaki kısmının diline, 1822 yılında Medce diyen ilk bilginlerden birisi J. Saint-Martin'dir.(22)
67-Bu yazıta göre Medler dil ve ırk bakımından Perslerden farklıdır.
Jules Oppert bu yazıtları okumuş,
1855 yılında yayınladığı Ecriture Anarienne adlı eserinde
Asur ülkesindeki ilk konuşulan dilin, Türkçe ve Moğolcayla akraba Turani bir dil olduğunu savunmuştur.
68-Bayrakdar'a göre bazı
bilginler onun bu tezine karşı çıkmışlarsa da sonraki ve günümüzdeki çalışmalar Oppert'i doğrulamıştır.23

(Bisutun yazıtına ait görseller kitabın 24. sayfasındadır)
69-1.2. DOĞU VE BATI KAYNAKLARINDA İSKİTLER

Türk milleti, tarihinle övün; çünkü senin ataların uygarlıklar kuran, devletler, imparatorluklar
yaratan bir varlıktır. Sen, Anadolu
denilen bu yurda sonradan gelme
değil, ilk yerleşip uygarlık kuranların çocuklarısın. ...
70-+++Fakat geleceğine güvenebilmek için bugün çalışman gerekir; çünkü yalnız tarih
övüncü bir meziyet sayılmaz.
1 Kasım 1934
Mustafa Kemal Atatürk. (24)
71-İskitler hakkında kaynaklar, genel olarak antik Batı kaynakları
ve antik Doğu kaynakları olmak üzere iki grupta toplanmaktadır.
Antik Batı kaynaklarında; MÖ 9. yüzyılda Homeros'un İlyada
ve Odysseia'sı; kuzeyin geniş düzlüklerinde yaşayan, kısrak sağan
ve kımız içen +++
72-++dürüst insanlardan bahsetmektedir.
Hesiodos'un şiirlerinde ise İskitler "skudai" olarak yer almıştır. Şair Aristeas (d. MÖ 600) ve tarihçi Hekataios'un (d. MÖ 550) eserlerine atıfla Herodot'un dokuz kitaptan oluşan Historia adlı eserinin dördüncü kitabının ++
73-++değişik bölümlerinde,
Hipokrat'ın Havalar, Sular ve Mevkiler adlı kitabında, Thukididis'in Peleponnesoslularla Atinalıların
Savaşı, Ctesias'ın Percica'sı, Hipokrat'ın Se Aere'si ve Amasyalı
Strabon'un (MÖ 63-MS 24) Geōgraphika adını taşıyan 17 kitaplık
coğrafya eserinin
74-++değişik bölümlerinde İskitlerin tarihi ve âdetleri
hakkında bilgiler verilmiştir.25
yine,
Diodorus Sicullus'un ikinci kitabı, Plinius'un Naturalis Historia'sı, MÖ 7. yüzyıldan itibaren Lesboslu (Midilli) kadın şair Sappho, Hellespontuslu Aristeas, Miletli Hekataios,
75-++Ozan Pindare, Attikalı üç trajedi ustaları Eshilos, Sofokles ve Euripides, Plutarhos,
Theopomre, Sephore, İskenderiyeli Ptolemaios'un (Batlamyus)
eserleri de temel antik Batı kaynaklarından sayılmakta ve İskitlerden bahsetmektedirler.26
76-Ksenophon'un Anabasis (On Binlerin Dönüşü) adlı eseri de
MÖ 5. yüzyıl sonlarında Anadolu'daki İskitler hakkında bilgi vermiştir. Bu eserden Kızılırmak'ın doğusundaki İskit varlığı ile Doğu
Karadeniz ve Doğu Anadolu, Çoruh Nehri çevresindeki İskit varlığı anlaşılmıştır.27
77-Karadeniz'in kuzeyinde/denizin ötesindeki İskitler hakkında MÖ 2. yüzyıldan itibaren yükselen Roma'yla birlikte oluşan Latince eserler de bilgi vermektedir.
78-Daha sonraki dönemde Priskos,
Jordanes ve MS 96 ile MS 378 yılları arasındaki Roma tarihini yazan Ammianus Marcellinus da önemli bilgiler vermiştir.
79-Antik Doğu kaynakları ise Çin kaynakları ile Asarhaddon ve
Assurbanipal'e ait Asur krallarının kaynakları, parçalı bilgiler içeren Urartu kaynakları, Asur'un çöküşü ve Ninova'nın (Ninova
Asur devletine başkentlik yapan, Irak'ın kuzeyindeki Musul kenti ve civarıdır) çöküşü
80-hakkında bilgi veren Babil kaynakları ile
Ahamenid Kralı Büyük Darius'a ait Persepolis-Bisutun Yazıtı ve
İbranilerin Kutsal Kitabı Ahdiatik (Eski Ahit) ve de Khroneli Moses gibi kaynaklardır.
81-Bu kaynaklarda İskitler genel olarak şu şekilde anılmaktadır:
Bazı Ermeni kaynaklarında İskitler "Şak/Sak" olarak geçmiştir.
82-Ermeni Tarihi isimli eserini 1265 yılında tamamlayan Ermeni tarihçi Kiragos bu eserinde, 1071 yılındaki Malazgirt Savaşına atıf yaparken "İskitler geri döndü" diyerek Selçuklulara İskitler demiştir.28
83-İskitler Urartu kaynaklarında "İşkigulu ve Saga", eski İran kaynaklarında "Sak-Saka" ve Ahdiatik'te ise (Tevrat) "Aşkenaz" olarak yer almaktadırlar. Pers kaynaklarında İskitlerden genel olarak
"Saka", Ön Asya'nın çiviyazılı Asur kaynaklarında ise "Aşguzai
veya İşkuzai"
84-diye bahsedilmiştir.29

Bizans kaynaklarında İskitlere, Türkler (Theophylactus Simocatta) ve Hunlar (Theophenes Confessor) denilmiştir. Bizanslılar
ve İranlılar tarafından Hunlar da zaten Türkler olarak biliniyordu.30
85-Kraliyet Yazıtları olarak bilinen İran'daki Nakşi Rüstem, Persepolis ve Susa'daki Pers kralı I. Darius Yazıtı'na göre İskitler dörde
ayrılmakta ve onlara;
- "Saka Haumavarga" (Haoma içen İskitler),
- "Saka Tigraxauda" (Sivri şapkalı İskitler),
86- +++
- "Saka tyaiy paradraya" (Denizin ötesindeki İskitler) ve
- "Saka tyaiy para Sugdam" (Sogdiana'nın/Semerkant'ın ötesindekiler) denilmekteydi.
Strabon, Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan Sarmatlar ve Alanları İskitlerden saymıştır.
87-Strabon, Hazar Denizi'nin doğusunda
sırasıyla Daae, Massaget ve Saka isimli konargöçer topluluklarının
bulunduğunu söyleyerek bu toplulukların hepsine İskit demiştir.
Herodot, Strabon gibi, Massegetlerin ve Sakaların İskit tayfaları olduğunu söylemektedir.
88-Romalı asker-tarihçi Ammianus Marcellenius'tan öğrendiğimize göre Alanlara daha önce Massagetler
deniliyordu.
Ona göre İskitler olarak bilinen "Daaeler" Hazar Denizi'nin hemen doğusunda, Massagetler, Oxus (Amu Derya/Ceyhun) ve Jaxartes (Sir Derya/Seyhun) nehirleri arasında,
89-İskitler ise Jaxertes nehrinin hemen doğusunda yaşamaktadır. Herodot,
İskitlerin Orta Asya'da yaşayan Massegetlere yenilmesi ve sonrasında batıya doğru göç etmeleri nedeniyle, İskitlerin köklerinin
Orta Asya'da olduğuna işaret etmektedir.
90-Herodot, Karadeniz'in
kuzeyindeki İskitlerin her iki yanının da denizle çevrili olduğunu
söylemiş, batı ucunu Trakya kıyılarından bir körfez çizerek günümüzdeki Kırım'a uzatmıştır.31
91-Roma kaynakları İranlıların kökeninin İskitler olduğunu bize bildirmektedir.
Ammianus Marcellenius, İskitleri İranlı değil,
İranlıları İskit saymıştır.
92-Doğu Roma kaynaklarına göre de Massegetler, Hunlar olarak biliniyordu (Prokopius). Doğu Roma/Bizans tarihçilerinden Menander Protektor, Türklerin eskiden İskitler diye çağrıldığını ve İskitçe konuştuklarını yazar. Bizans kaynaklarında İskitlere Türkler ve Hunlar denilmiştir.
93-İskitler, Müllenhoff'a göre İranlı,
Neuman'a göre Moğol,
Samaksasof'a göre Slav,
Fiesel'e göre Germendir.
Grakov gibi günümüz tarihçilerinin birçoğu
İskit tanımlamasını İran üzerinden yapmaktadır.
Oysa Ermeni, eski İran, Yunan, Roma, Çin, Arap, Asur/Süryani ve
94-+++ Avrupa ortaçağlarında yazılmış kaynaklarda yer alan bilgilere baktığımızda
İskitlerin İranlılarla ilişkilendirildiğine dair herhangi bir kayda rastlanmamıştır.32
95-Herodot, İskit Konfederasyonunu kuran ve hükmeden aristokrat zümreye "Han İskitleri" manasında "Çar İskitler" demiştir.
Çar İskitler adlı eserinde İskit İmparatorluğunu bir konfederasyon şeklinde kuran ve yöneten yönetici aristokrat sınıfın Türk ve/veya Turani olduğunu
96-+++ortaya koyan Zaur Hasanov'a göre İskitya'yı baştan başa gezmek için yedi dil bilmek gerekmektedir.33
97-Hasanov Çar İskitler adlı eserinde İskit dili ve mitolojisinin, V. İ. Abayev, S. S. Bessonov, K. Videngren, J. Dumezil, S. A. Jebelev, G.
Neuberg, L. İ. Marinoviç, G. A. Koşelonko, M. İ. Artamonov, E. Benvenist, B. N. Grakov, F. G. Mişşenko, E. A. Grantovski, V. P. Klinger,
98-+++ I. Tolstoy, A. Kristensen, V. F. Miller, B. A. Rıbakov tarafından araştırıldığını ortaya koymaktadır.
99-İskit güzel sanatları konularının mitolojik tahlilini ise S. S. Bessonov, Y. Y. Kuzmin, D. A. Maçinski, B. N. Mozolevski, D. S. Rayevski'nin eserlerinde etraflıca
incelendiğini aktarmaktadır.
100-D. S. Rayevski'nin, Y. Y. Kuzmin'in D. A. Maçinski'nin, A. M. Hazanov'un tetkiklerinin konusu ise "İskit medeniyeti metinlerinin
sembolik semantiğinin yorumu"dur.
101-Hasanov, eserinde, yukarıda bahsedilen konular hakkında, D. S. Rayevski'nin ve sosyal problemlerin analizi konusunda A. M. Hazanov'un araştırmalarına kapsamlı olarak yer vermiştir.
102-Batı müelliflerinden M. Rostovtzeffve E. H. Minns de konuya dair kapsamlı eserler vermiştir.
103-Sulimirski'nin eseri nadir bir çalışma olup
"İskit kronolojisini" ayrıntılarına kadar araştıran bir eserdir. İskitlerin menşei, medeniyeti ve dil problemlerini araştıranlardan biri
de büyük Fransız araştırmacısı J. Dumézil'dir.34
104-Türkiye'de İskitlerin tarihini ve dilini Bahaeddin Ögel, Zeki Velidi Togan, Taner Tarhan, Galip Ataç, Mirza Bala, Ali Sevim, İsmail
Berkök, İlhami Durmuş, Ekrem Memiş, Erdoğan Merçil, Mehmet
Bayrakdar ve Emine Sonnur Özcan araştırmıştır.
105-Ancak İskitlerin
İranî mi, Turani mi olduğu konusu hâlâ tam olarak aydınlatılamamıştır. Araştırmacılar konuyu daraltıp konunun belli bir kısmına
ışık tuttukları için bütüncül bir yaklaşım ortaya konulamamıştır.
Pek çok müellif İskitleri parça parça işlemektedir.
106-Bunun sonucu
olarak İskitler, Yunan kaynaklarına göre Yunan, İran kaynaklarına göre de İranlı kabul edilmektedir. İskit İmparatorluğunun büyük
coğrafyasının sınırları ise hiçbir eserde tam olarak ortaya konulamamıştır.
107-Bu çalışmayla İskit İmparatorluğu'nun coğrafi sınırlarının, dilinin, inancının, sanatının ve devamındaki kültürel geçişin
ortaya konulmasını amaçlanmıştır.
108-İskitler hakkında Çin kaynakları da bilgi vermiştir.

Çin kaynaklarından birisi Shiji'dir.
Bu kaynakta eski devirlerden MÖ 120 yılına kadar vuku bulan olaylardan ve komşu kavimlerden bahsedilmiştir. Diğer bir kaynak ise Hanshu'dur. Bu kaynakta MÖ 206'dan MS 20 yılına kadar
109-+++ olan olaylara yer verilmiştir.
Çin kaynaklarından Hanshu'da, İskitlerin doğu grubundan "Sailer" diye bahsedilirken bu grubun bir kolundan da "Sair-wang"
diye bahsedilmektedir.35
110-Memiş'e göre MÖ 9. yüzyıla kadar Çin'in batı sınırındaki Hiyung-nular, saldırılarıyla buradaki çiftçi halkı o derece bunaltmış
ve yerleşkeyi o kadar çok tahrip etmişler ki Çin İmparatoru Suan
(MÖ 827-781) onlara karşı harekete geçerek
111-++Hiung-nuları (kırsal göçebe kabileler konfederasyonu) batıya sürmüştür.
Böylece bozkırda zincirleme bir göç dalgası başlamıştır. Böyle bir göçün nedeni olarak MÖ 800 yıllarındaki bir kuraklık gösterilmişse de her
ne sebeple olursa olsun başlayan bu göç,
112-++İskitlerin Güney Rusya,
Karpatlar ve İran yaylalarının kuzey alanlarında ve Ön Asya'da
görülmelerinin nedeni olmuştur. Bu tez, eskiçağ Ön Asya belgelerinde verilen bilgilerle uyum göstermektedir.36
113-Divanü Lügat-it Türk ve Kutadgu Bilig'den de bilgi sahibi olduğumuz Alp Er Tunga, MÖ 8. yüzyılda yaşamış bir İskit kağanıdır.
İranlı şair Firdevsî, İran-Turan savaşlarını konu alan 60 bin beyitlik Şehname'sinde ondan "Afrasiyab" olarak bahsetmiştir.
114- Alper Tunga'nın öldürüldüğü dönemler Ön Asya tarihinde, Med ve Babil ittifakına karşı Asur ve İskit ittifakının olduğu dönemlere denk gelmektedir.
115-MÖ 7. yüzyıl sonlarına doğru bölgedeki İskit hâkimiyetinin güç kaybetmesiyle Asur hâkimiyetinin de sona ermeye
başladığı ve Asur'un yıkıldığı (MÖ 612) görülmektedir.
116-Alp Er Tunga'nın öldürülmesi Turan halkları arasında büyük
üzüntülere sebep olmuştur. Alp Er Tunga adına ağıtlar söylenmiştir. Bu ağıtlar Türkçe olup, bugün dahi anlaşılıp halk dilinde söylenmektedir.
117-Alp Er Tunga'nın tarihi çerçevede değerlendirilmesi
Herodot'un, İskitlerin yönetici hanedanının ve aristokrat sınıfının
Turani bir Türk soyundan olduğu iddiasını destekler niteliktedir.
118-Filoloji malzemelerini Türkçe kelimelerle karşılaştıran Géza Kuun da belgelerin bolluğunun İskitlerin kolektif adının farklı göçebe
Türk boylarını içerdiğini açıkça gösterdiğini belirterek İskitlerin
Türklüğünü kabul etmektedir.37
119-İskitler üzerine çalışan Türk bilim insanlarından Hasan Ata bin Molla Mehmet El'abeşi, Tarih-i Kavmi Türki (1909) adlı eserinde, S. Maksudi Arsal, Türk topluluklarının özelliklerini dikkate
alarak yazdığı Orta Asya (1930) adlı eserinde ve
120-M. Taner Tarhan,
İskitlerin dini inanç ve âdetleriyle ilgili yaptığı çalışmasında onların inançları, ölü gömme ve kurban kesme âdetleri hakkında
bilgiler vermişler, İskitlerin Türklüğünü savunmuşlardır.38
121-İbrahim Çeşmeli de İskitler, Hunlar ve Göktürklerde Din ve Sanat adlı
eserinde İskitlerdeki din, mit, sanat, gelenek, görenek, cenaze ritüelleri, mezar kültürünün Hunlarda ve Göktürklerde de devam
ettiğini söylemiştir.39
122-İskitlerde ve bazı Hun topluluklarında görülen kağanları mumyalama ve dövmeli kağanlar kültürünün sonraki devirlerde de
devam ettiği görülmektedir. Örneğin Müslüman Türkiye Türkleri de kağanlarını, hükümdarlarını mumyalamıştır. (ilgili görseller kitabın 33-35. sayfasındadır)
123-Erken dönem Osmanlıda da bu gelenek vardır. Hatta Anıtkabir öncesi Atatürk de
mumyalanmıştır.
Türkiye Selçuklularında başta II. Kılıç Arslan, I.
Keyhüsrev, II. Süleyman Şah, III. Kılıç Arslan ve daha birçokları
mumyalanmıştır.40
124-Bu durum, İskitlerle başlayıp onlardan Hunlara ve Göktürklere geçen, sonra da onların devamı olarak görülen Oğuzlara (Anadolu Selçuklularına) kadar ulaşan köklü bir Türk
geleneğinin varlığını ve kültürel geçişini göstermektedir.
125-Türk tarihinin meselelerini inceleyen Türükoğlu Gökalp gibi
araştırmacılar Türk tarihini "devlet" tarihinden başlatmak gerektiğini söylemektedir. Bu yüzden tarihimizi Hunlardan başlatmaktadırlar. Oysa bu görüş tutarlı değildir.
126- Zira hiçbir devlet gelişmiş
bir teşkilatla doğmamıştır; mutlaka önceki devirleri de vardır.
Türk dilinin ve yazısının gelişmesi de böyledir, devletlerin askeri ve siyasi tarihi de böyledir.
Örneğin asırlardır Yahudi devleti yoktur, ama milleti ve tabii ki tarihi vardır.
127-Bu yüzden tarihimizi Hunlardan başlatmak doğru bir yaklaşım değildir, bunun evveliyatı
olduğu ortadadır. Yapılması gereken, Hunları, İskitlerin devamı, ardılı olarak görmektir.
128-Bahaeddin Ögel Türk kültürünün, antropolojik ve arkeolojik belgelere göre, Hunlardan çok önce Anav'da,
MÖ 3000'lerde Altay Dağları civarında doğduğunu(41) ve bu kültürün uzun süre orijinal olarak takip edildiğini, Orhun ve İrtiş Nehirleri boylarına doğru yayılıp daha sonra
129-++ Orta Asya'nın bir Türk
kültürü havzasına dönüşmüş olduğunu(42) söylerken sürekli birbirine aktarılan bir kültürel geçişten bahsetmektedir.
130-Türklerin eski çağlarına ait Süryani, Ermeni, Yahudi, İslam (Arap-İran) rivayetleri de bilgiler verir.
6. yüzyılda yaşamış olan Efesli Johan ve Rhetor'un eserleri,
Türklerin bu çağlarına ait bilgiler verir.
131-İslam rivayetleri ise Tevrat'tan, Yahudi rivayetlerinden kaynaklandığı için bunlar daha
önemli görülmektedir. Bu rivayetler ilk İslam tarih yazarlarına referans olmuştur.
Tarihçi Hammer, Tevrat'taki "Togharma" ismini "Türk" ismiyle ilgili olarak görmüştür.
132-Bu kelime çeşitli araştırmalarda "Togom, Torkom, Torgoman" biçimlerinde yazılmış
ve bu kelimeyle Türklerin kastedildiği ileri sürülmüştür.
133-Tevrat'ı referans alan daha sonraki Türk kaynakları da insanlığın ikinci atası olarak Hz. Nuh'u görmüş ve Türkleri Yafes'in soyundan göstermişlerdir.43
134-XII. yüzyılda Musevi seyyahı Tudelalı Benjamin, Rumların çok mahir ve eğlenceye düşkün olduklarını belirtmiştir. Aynı zamanda barbar dedikleri bütün milletlerden ordularına asker aldıklarını ve sultana, yani Türk adını taşıyan Torgamanların hükümdarlarına karşı
135-+++ bu paralı askerleri muharebeye sevk ettiğini söylerken de açık bir şekilde "Torgaman" diyerek Türkleri kastetmektedir.44
136-Uzakdoğu belgelerinde ise ilk defa MÖ 424-452 yıllarından bahseden Çin tarihlerinde Türkmen adı
"Tö-kömöng" biçiminde
geçmektedir.45
137- MÖ V. yüzyılda İranlıların, Mısır seferine katılan ve
Mısır papirüslerinde adı "Dargman" diye yazılan Khorezmli askerlerin Türkmenlerden olduğu ileri sürülmektedir.46
138-Ahamenidler ve Medlerin devamı sayılan ve yerel bir hanedanlık olarak tarih sahnesinde yer alan Arşaklıların ortaya çıktığı bölgeye Yunanlar "Parthinans" demişlerdir. Bu kelime Türkçeye
yanlışlıkla Partlar olarak çevrilmiştir. Oysa doğrusu Partlılar olmalıdır; çünkü
139-...çünkü Parthia (Part) bir kavim adı değil, coğrafi bir isimdir. Bu budunlar İskitlerin devamıdır.47
140-Yahudi rivayetleri arasında en önemli görüleni, İskit devletinin çöküşüyle birlikte güneydeki Yahudi devletinin II. Babil hükümdarı tarafından yıkılarak Yahudilerin kuzeye doğru sürgün
zamanına (MÖ 587-586) denk gelen göç bilgilerdir.
141-MÖ VII. yüzyıl sonlarında Ön Asya'da İskit hâkimiyeti çöküşe uğrayıp ardından
Yahudi "Yuda Devleti" de (MÖ 587) Babil hükümdarı Nebukadnezar tarafından yıkılınca Yahudilerin bir kısmı Kuzey Irak'a doğru,
diğer bir kısmı da bugünkü Kafkasya Azerbaycan'ı taraflarına ve
142-++sonraki Hazar ülkesine iltica ettiler. Hazar ülkesinde o zamanlar hâkimiyeti sağlayan ittifak yaptıkları İskitlerdir.
Göç eden Yahudilerin bir kısmının Kür Nehri havzasına ve şimdiki Dağıstan'a gelip
yerleştiği gibi, bir kısmının da İskit devletinin asıl merkezi olan+++
143-Türkistan'a geçmiş olduğu rivayetlerden anlaşılmaktadır.48
144-Aynı rivayetlerde Peygamber Hz. İbrahim, oğullarını doğuya gönderirken onlara gökten yağmur yağdırma tılsımını öğrettiği, oğullarının da Horasan bölgesinde çoğaldığı anlatılmaktadır. Tılsımlı bu
taşa "yay", "tat" ya da "cura" gibi isimler de verilmiştir.
145-Kaynaklarda genellikle "yada" diye geçen tılsımlı taş bu taştır.
Söz konusu bu rivayetlerle Yahudiler, Batı Türkistan'daki Türk hâkimiyetinin Hz.
İbrahim'in oğulları tarafından kurulduğunu göstermek istemektedir.
146-Hâkimiyetlerinin esas unsurunun da tılsımlı bir taş olduğunu söylemektedir. Ayrıca bu rivayetlerde adı geçen oğullarından Sukh'un İskitli olduğu kayıtlarda yer almıştır.49
147-Çinliler de Türklerin hâkimiyetinin sırrını "at ve süvarilik" diye bildiklerinden
Batı Türkistan'da yetiştirilen atları ele geçirmeye çalışmışlardır.50
148-Ancak günümüzde de varlığını sürdüren ata dini Şamanizmde de Yada taşının kullanım amacı hava koşullarının değiştirilmesine yöneliktir.51
149-Tevrat'a dayanan İslam rivayetlerinin temel kaynağı İslam'a geçen Yahudiler vasıtasıyla olduğu için Yahudi rivayetleri "mübalağalı" olarak İslam tefsirlerinde tekrarlanmıştır.
150-Bu nakilleri
yapanlar arasında ashaptan Abdullah İbn Sellem gibi kişiler vardır. Önceden Medine hahamlarından olan bu kişi, Kur'an tefsirine
Tevrat tefsirini nakledenlerin en önemlilerindendir. Diğerlerinden
Kâ'b el-Ahbâr da Yemen Yahudilerindendi.
151-Halife Ebû Bekir zamanında Müslüman olup Halife Ömer zamanında Medine'ye gelen bu
kişi de Yahudi rivayetlerini, İslam kaynaklarına dahil edenlerden bir diğeriydi.
152-İlk İslam müelliflerinden Vehb bin Münebbih, kardeşi Hemmam İbn Münebbih, Sa'ye, İbn Yamin ve Muhayrik gibi Musevilikten İslama giren "Yahudi dönmesi" âlimler de vardır.
Bu âlimler Yahudi rivayetlerini İslam ilmine olduğu gibi nakletmiştir.52
153-Böylece İslam rivayetlerinin kaynaklarından biri olarak gösterilmişlerdir. Bu rivayetlere göre Türklerin Hz. Nuh'un soyundan,
Yafes'ten geldiği ileri sürülmektedir.
154-Ancak rivayetlere Türk adının
katılmasının, Türklerin 8-10. yüzyıllarda, üç asır boyunca, İslam dünyasında güçlü bir pozisyon almalarından sonraki zamanlarda
olduğu sanılmaktadır;
155-+++çünkü eldeki en yakın Tevrat metinlerinde
"Türk" ne kişi ne de kavim adı olarak yer almaktadır.53
156-İ. Hami Danişmend'in İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi adlı eserinde, Tevrat tefsirlerinden "Togarma", "Magog" daha
sonra "Ye'cüc Me'cüc" isimleriyle Türklerin tarif edilmeye çalışıldığından bahsedilmektedir. Bu tasvirlerde Türkleri çok korkunç bir şekilde yansıtmışlardır!
157-Türkler, bir kulağı başının altına,
öbür kulağı yorgan gibi üstüne örter, dişleri vahşi hayvan dişleri gibi; vahşi hayvanları, hatta ölülerini bile yerler şeklinde, acayip
şekillerde tanımlanmıştır!
159-Müslüman Arap kaynakları da bu uydurmaları asırlarca daha da abartarak nakletmişlerdir. Maalesef
ki Osmanlı medreselerinde de bu bilgiler uzun süre okutulmuştur!
160-Meşhur tarihçiler Taberî ve İmam Khazin de bu Yahudi dönmelerinin mübalağalarını hep nakletmişlerdir. MS I. yüzyılın meşhur Yahudi tarihçisi Josephe Flavius ile 4. yy da Kitab-ı Mukaddes'i Latinceye tercüme eden Saint Jerome da İskitlerden Ye'cüc Me'cüc diye bahsetmişlerdi!.
161-Bir müddet sonra Alanlar, daha sonra Hunlar ve o bölgede bir süre sonra ortaya çıkan Hazarlar da Ye'cüc
Me'cüc diye adlandırılmışlardır.54
162-Hunların 4. yüzyıldan itibaren
başlayan istilaları sırasında Süryani ve Ermeni kaynaklarında ilk Hun efsanesi ortaya çıkmıştır.
Süryani Büyük İskender Efsanesi'ne
göre Daryal Geçidine yerleştirilen Kafkas kapısının kapanması tamamen Hunlara bağlıdır.
163-Sándor Eckhardt'a atıfla bu olaydan
Yazıcı şöyle bahsetmektedir:
"Hunlar memleketlerini tahrip etmesinler ve İskenderiye'deki kütüphanesini ve arşivini yağma etmesinler diye
Büyük İskender kapıyı kapattırmıştır. Buna göre
163-...Buna göre Büyük İskender, 3.000 demirci ve çilingir ile 3.000 bakırcıyı görevlendirerek muazzam bir kapı yaptırmış ve bu kapıyı dağa yerleştirerek gelecek Hunlar için geçitleri kapattırmıştır." 55
164-Hunlar hakkında bilgi veren VI. yüzyıla ait Bizans kaynaklarından Kapadokya'daki Kayseri Başpiskoposu Andreas'ın eserlerinde de Hunların Ye'cüc ve Me'cüclerle aynı olduğu yolunda
kayıtlar vardır. 56
165-Gotlar da bir ara Ye'cüc ve Me'cüclerin ikinci istilası olarak görülmüştür. Bunlardan başka Araplara, Macarlara, Partlılara, Tatarlara, hatta İsraillilerin 10 kabilesine Doğu Musevi ve Hıristiyan kaynaklarında Ye'cüc ve Me'cüclük yakıştırılmıştır. 57
166-Açıkça anlaşılıyor ki İskitlerin ve ardılı Hun Türklerinin Asya ve
Avrupa'da meydana getirdiği göçler ve kurduğu büyük devletler
rakiplerinin gözünü korkutmuş, korkunun yarattığı dehşetle istilacıları hep Ye'cüc ve Me'cüc olarak nitelendirmişlerdir.
167-İsmail Cerrahoğlu'na göre Ye'cüc ve Me'cüc'ün "İskit Türkleri" olduğunu ilk söyleyenler Ahdiatik müfessirleridir. Bu rivayet
onlardan Hıristiyanlara, Hristiyanlardan da İslam müelliflerine
geçmiş ve maalesef hiç sorgulanmadan, tenkit süzgecinden geçirilmeden aynen +++
168-++ tekrarlanmış, ırkçılık taassubu kışkırtmıştır.
Bu durum İslam dünyası içinde Türk düşmanlığı yaratmak isteyenlerin işine gelmiştir.
169-Osmanlı medreselerinde baskın hale gelen
Arapçılık ve İslamlaşmayı özdeş sayan bu tutum, Türklüğü aşağılamış, küçültmüş, Arapçayı ve Arapları yüceltmiştir.
Oysa Ye'cüc ve Me'cüc denilen padişahlar da Türktür! 58
170-İskitler tarih sahnesinde birdenbire ortaya çıkmadığına göre
Proto Türklerin (Ön Türk) Sibirya, Moğolistan, Çin, Orta Asya ve
Ön Asya'da görülmelerine kadar geçirdikleri tarihsel süreçlerinin de incelenmesi gerekmektedir.
171-Orta Asya'nın en eski kültür merkezi olarak görülen Anav kültürü, cilalı taş devrinde yaşanmış olup dünyanın eski kültürlerinin de (Babil, Sus, Çin, Hint gibi) bundan etkilendiği ileri sürülmüştür.
172-R. Pumpelli'ye göre Anau/Anav (Türkistan) kültürünü
yaratanlar Türklerin atalarıydı.
Ön Asya'daki Sümer, Elam, Hindistan'daki Dravidi ve Mohenco-Daro kültürünü yaratanlar gibi,
Anav kültürünün de biri diğerinin üzerine gelerek karışmış olabileceği ileri sürülmektedir.
173-Sibirya'da bulunan ve daha öncelere, MÖ 15 binlere tarihlenen kaya resimlerinin at kültürü ve göçebelikle ilgili olması ve eski Türklerde görülen totemlerin resimlerinin olması (kurt,kartal,keçi gibi) bu petrogliflerin eski Türklere ait olduğu görüşünü kuvvetlendirmektedir.59
174-Büyük Çiniyatçı Wolfram Eberhard'a göre Ön Türk kültürünü yaratanların Türklerin ataları olduğunda şüphe yoktur. İlk olarak Çin'in Şensi ve Kansu eyaletlerinde görülen Proto-Türklerin ziraat
kültürü buğday ve darıdır, hayvanları da sığır değil, attır.
175-Eberhard, Çin eyaletlerine getirilen tarım ve hayvancılık kültürünün kesinlikle Çin'in kuzey ve kuzeydoğusundan geldiğini belirterek
Sibirya ve Moğolistan coğrafyasını işaret etmektedir.
176-Eberhard,
Proto-Türklerin ilk görüldükleri zamanlarda (MÖ 3. binyılın ortalarında) bile, sonraları taşıdıkları vasıflara sahip bulunduklarını
söyleyerek ileriki gelişmede bu kültürün önemli bir rol oynadığının altını çizmektedir.
177-Eberhard, MÖ 3000 yılında bugünkü Çin'in
kuzeyinde birçok kültürün olduğunu ve onların da hayvan beslediğini söylemiştir. İçlerinden Proto-Türk olanının hepsinden
kuvvetli olduğunu ve ileriki gelişmede en mühim rolü onların
oynadığını da eklemiştir.60
178-Görüldüğü gibi Sibirya ve Orta Asya
kültürünün taşıyıcısı Turani Türklerdir ve geniş coğrafi alanda birçok kavimle etkileşim içinde olarak onları da etkilemişlerdir.
Turani Türk kültürünün ilk izleri sayılan Andronovo kültürünün de MÖ 3000'lerde belirip sonradan
179-+++ Orta Asya'yı bir Türk kültürü havzasına getirdiği61 muhakkaktır. Zira Altay kavimleri, taş
devrinden beri Güney Sibirya, Batı ve Doğu Türkistan çevresiyle kültür ilişkilerini sürdürmüş, kültürel geçişi birbirleri üzerinden
başarmışlardır.
180-Proto-Türk sanatının esas unsuru olan "hayvan üslubu" batıya,
Rusya ovasına ve Karadeniz'in kuzey alanlarına doğru yayılmıştır.
Güney Rusya'da hâkim olan İskitlerin bu sanat üslubunu benimsemiş olmaları, onların Orta Asya kökenli olması konusunda güçlü deliller vermiştir.
181-Bazı Batılı araştırmacılarca hayvan üslubu
"İskit üslubu" diye adlandırılmıştır. Bu sanat üslubunun İskitlere
Yunan etkisiyle veya Hint-İran etkisiyle geçtiği iddiası ise reddedilmiştir. Zira tarihin hiçbir döneminde ne Yunanlar ne de kastedilen Hint-İran Arileri Sibirya'da
182-+++bulunmuşlardır.
Orta Asya kültürünün kökeni ise Sibirya'dır. Sonradan Sibirya'dan Orta Asya'ya
geçiş ve oradan da tekrar birçok yöne dağılış vardır. Çin'de tunç izleri ilk olarak MÖ 1800 yıllarında görülmüş olup MÖ 1400'de ise çok fazla yayılmıştır.
183-En eski silah şekilleri Sibirya'daki silahlara benzediği için bu silahların Çin'de üretilmeyip kuzeyden ithal edildiği anlaşılmaktadır.
Arkeolojik buluntulara bakıldığında
Sibirya'da ilk zamanlara ait imal edilmiş silahların şekilleri hâlâ muhafaza edilmiştir.62
184-Çin'e silahların Turani Proto-Türk kavimleri tarafından kuzeyden getirilmesinin ana sebebi Çin'in sürekli maden sıkıntısı çekmesidir.63
Orta Asya kültürünün önemli özelliği at ve metal işleme kültürüdür.
185-Çin kaynakları, MÖ 2. binlerden
itibaren kuzeybatıdan Çin'e giren Proto-Türk kavimlerinden "Tik, Jong, Hu" diye bahsetmiştir.
186-Onlar Çin'e hayvan beslemeyi, toprağı işlemeyi, kendilerine has bronz dökme sanatını öğretmiş, atı ve
at arabasını getirmişlerdir.
Eberhard, bu kabilelerin Türk efsanelerinde geçen madenci kabileler olduğunu söylemiştir.64
187-MÖ 1. yüzyılın ünlü Çin tarihçisi Sö-ma Tsien Jonglar ile Ti(k)"leri Hiyung-nuların (Hunların) ataları olarak göstermiştir.
F. Hırt ve De Groot ise
"Ti" ve "Tik" isminin "Türk" isminin bozulmuş şekli olabileceğini
belirtmiştir.65
188- Z. V. Togan bu Tiklerin, yani Proto-Türklerin MÖ 1328'lerden itibaren Kuzey Çin'de ciddi bir siyasi güç olduklarını söylemiştir.
189-Bu gücün, MÖ 781-771 yıllarında, Çin'de büyük bir sarsıntı ve karışıklık yaratması sonucunda batıya doğru göçlerin başladığını
da ekleyerek İskitlerin Ön Asya'ya göçlerinin çıkış zamanına işaret
etmektedir.66
190-Çin tarihlerinin efsanevi kayıtlarına göre Hiyong-Nuların tarihi, ilk Çin sülalesi olan Hiaların (MÖ 2205-1766) zamanında başlamaktadır.
Hunlar, Han Sülalesi zamanına kadar (MÖ 206-MS
220) Tik ve Jong adlarıyla, bu devrirden sonra ise Hiyong-Nu (Hun) adıyla anılmıştır.67
191-Çin vakayinameleri de
MÖ 1766'ya doğru Çun-Goey,
MÖ 1122'lerde Ta-Pi,
MÖ 1116'larda Pe-Çi,
MÖ 627'lerde Kio-Kue adlı
bozkır hükümdarlarından bahsetmektedir. Togan'a göre bu hükümdarların Türk hükümdarları olduğu hemen hemen kesindir.
192-Öztuna, Türkiye Tarihi adlı eserinde Çin lisanının tek heceli olması ve Çinlilerin yabancı dillerinin transkripsiyonunu yaparken bu
kelimeleri tanımlayacak şekillere sokmaları sebebiyle bu hükümdar adlarının Türkçedeki söylenişlerini bilmediklerini, fakat bu
hükümdarların
193-+++Hun hükümdarı Teoman'ın ataları olduğunun
kolayca tahmin edilebilir olduğundan bahsetmiştir. Öztuna,
MÖ 220'de birdenbire ilk Türk devletinin cihanşümul olarak kurulmadığını söyleyerek Teoman'ın ve atalarının kökenlerin daha eski bir
tarihe gittiğine işaret etmektedir.
194-Wolfram Eberhard'a göre MÖ 1450-1050 yılları arasında Şhang Hanedanı zamanında da Türk etkileri Çin'e girmeye devam etmektedir.
Bu öncü-akıncı Proto-Türkler Çinlilerin inançlarını da
değiştirerek onları Türklerin göksel inancının etkisi altına sokmuştur.
195-Sibirya ve Moğolistan'dan Çin'e giren Ön Türkler yanlarında atı ve savaşçı at arabasını da getirmiş, bunlar Çin'e tanıtılmıştır.
Eberhard, ısrarla atlı arabanın Çin icadı olmadığını söylemiş, kuzeyden, atlı Türk kavimlerinden gelmiş olmalarının ise kuvvetle
muhtemel
196-++olduğunu belirtmiştir.68
(görseller kitapta)
197-Zeki Velidi Togan, MÖ 1050-256 yıllarında Çin'e hâkim olan Çu
sülalesinin tamamen bir Türk sülalesi olduğunu belirtmiştir. Togan, bu kavmin bronz silahlarının ve harp arabalarının olduğunu ve bunlarda hayvan üslubunun belirgin olarak görüldüğünü
söylemiştir.
198-Merkezi devlet usulü ve devlet teşkilatına dair birçok unsurun Çular tarafından Çin'e getirildiğini ve asıl Çin tarihinin bu Türk sülalesiyle başladığını da belirtmiştir.69
199-Zeki Velidi Togan, Çin kaynaklarında geçen bir kelimenin Türk
tarih kaydı açısından çok önemli olduğundan bahsetmektedir.
200-MÖ 1022 yılına ait bir kayıtta "lüks kılıç" anlamına gelen bir "kingluk" kelimesi, Proto-Türklerin, İskitlerin ve/veya Hunların eski atalarının bir sözü olarak MÖ 47'de yazılan bir Çin kaynağında geçmektedir. Bu söz Türkçede "iki yüzlü bıçak" anlamında bugün de kullanılır.
201- "Kingirlik" kelimesiyle birleşen söz "tarihe
kayıtlı en eski Türkçe kelime" olarak kaydedilmiştir.70
202-Orkun'a göre Çin'de Çu sülalesinden sonra Chin Sülalesi görülür (MÖ 256-206).
Han Sülalesi zamanında (MÖ 206-MS 220) ise
Hun-Çin ilişkilerinin gerginleşmesiyle Çin kaynaklarında ilk defa
Hun hükümdarlarından ve Teoman'dan bahsedilmiştir.
203-Ancak Orkun, Türk lehçelerinin tarihten evvelki bir dönemde Asya'da zuhur ettiğini söyleyerek bu coğrafyanın sanılanın aksine Orta
Asya değil, Hazar'ın doğusundan Altaylar'a kadar uzanan bir saha olduğunu belirtmiştir.
Orkun'a göre Türkler, tarihten önceki
çağlarda,
204-+++ bu bölgelerde sıkı bir birlik halinde yaşarken çeşitli sebeplerden dolayı doğuya, Çin'e göç etmiştir ve aralarındaki birlik de zayıflamıştır.
Bu durumda Orkun, Türklerin Çin'e göçleri konusunda Eberhard'la aynı doğrultuda görüş beyan etmiştir.71
205-Türk tarihinin derinliklerine doğru gittiğimizde İskitlerin atası olan Ön Türkler için en önemli bölge olarak karşımıza Sibirya-Yakutistan-Hakasya-Moğolistan ve Altaylar çıkmaktadır.
206-Arkeolojik buluntulara göre İskitlerin ilk ataları Proto-Türk kavimleri, atı
bu coğrafyada eğitmiş ve madeni burada işlemiştir. Bu coğrafya
tarihin eski çağlarında ılıman ve bereketli bir havza olduğundan
tarımsal üretim için aletler ve metal koşumları olan atlı arabalar
207-++geliştirilerek tarım yapılmış, kısmen yerleşik hayata geçilmiştir.
208-Sibirya 13 milyon km2 lik alanıyla dünyanın en büyük coğrafi bölgelerinden biridir. Son yıllarda Sibirya, soğuk olması ve sürgünleriyle anılmasına rağmen eski çağları daha ılıman bir iklimdeydi.
M. Bayrakdar'ın iddiasına göre eski çağlarda cennet bahçeleri Sibirya'dadır...
209-Sibirya isminin Kafkaslar'ın kuzeyinde devlet
kuran Sabar Türklerinden geldiği yönünde iddialar vardır.72
Sibirya, günümüzde Türk kökenli topluluklarının yaşadığı son derece önemli bölgelerden Gorno-Altaysk, Abakan, Kızıl, Ulan Ude gibi
şehirlere sahiptir.
210-Sibirya'nın güney kuşağında önemli arkeolojik
buluntuların ortaya çıkmasıyla Türk tarihinin başlangıç döneminin aydınlatılması da mümkün görülmektedir.73
211-Osman Karatay Türklerin Kökeni adlı eserinde, İskitlerin köklerinin, günümüzdeki Başkürdistan'dan doğuya uzanan Güney
Sibirya kuşağıyla aynı düzlem içinde paralel olarak Kazak bozkır
bölgesini içine alan, Altaylar'a çok uzak olmayan Andronovo kültür sahasının +++
212-+++eski Türklerin yaşam alanına denk geldiğini söylemektedir.
Karatay, MÖ 1. binyılda, her anlamda Türk kültürünün
öncüsü olan İskitlerin, açıkça bu sahaya hâkim güç olarak damga vurduğunu söylemektedir.74
213-Ahmet Taşağıl, Gökbörü'nün İzinde adlı eserinde Türk tarihinin
başlangıç noktasından Sibirya'ya bakıldığında, Mezopotamya,
Mısır'daki Nil bölgesi, Akdeniz havalisi, Çin'deki Sarı Irmak bölgesi ve Hindistan'daki Ganj Nehri ne kadar önemli ise Sibirya'nın
da Türkler için o
214-+++ derece önemli olduğunu vurgulamaktadır.75

Sibirya kurganlarından çıkan buluntulara göre Türk tarihi, en erken MÖ III. binlerden rahatlıkla başlatılabilmektedir.
215-Bu dönem
(MÖ 3300-1700) Afanasiyevo kültürü dönemi olarak görülmekte
olup bu kültürün merkezi Hakasya topraklarıdır. Bu bölgede daha
sonra "Andronovo", "Karasuk", "Tagar Taştık" kültürleriyle adım
adım Türk tarihinin izleri belirginleşmektedir.
216-Bu kültürlerin izini
takip ederek İskitlerin ve/veya ön ataları Proto-Türklerin göç yolları ile yayıldıkları coğrafyaları ve bu göçlerin dönemlerini anlamamız mümkündür.
217-Bölgede yapılan arkeolojik kazılardan çıkan
buluntulara göre erken dönemlerde Moğolistan, Kuzey Çin, Doğu ve Batı Türkistan, Hindistan, Pontiya-Kazak bozkırları, Urallar,
Ön Asya ve Karadeniz'in kuzeyine yapılan İskit göçleri ve Türklerin en az iki kıtada tarihlerinin+++
218-+++nasıl geliştiği anlaşılmaktadır.
Bu bölge, Türklerin erken kültür havzasıdır.76
219-Taşağıl, Güney Sibirya'da yaşayan Türklerin, sadece Moğolistan'a göç etmediğini,
Çin'in Kansu-Ordos bölgesine de göç edip yanlarında kültürlerini
taşıdığını söyleyerek Eberhard'ın görüşlerine katılmıştır.
220-Taşağıl, Türklerin göç yollarının rotalarını şöyle çizmektedir:
Türkler, eski devirlerde Altaylar'ı aşarak daha batısındaki Tarbagatay bozkırlarına (Çin ile Kazakistan arasında bulunan sıradağlar silsilesinin bozkırları), oradan Tanrı Dağları'na, Güney Kazakistan'a, oradan
221-+++Maveraünnehir'e, Harezm'e (günümüzde Harezm toprakları İran, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan içinde yer alır), Mangışlak'a (Kazakistan'ın güneybatısından Hazar
Denizi'nin doğusuna kadar olan alan), nihayet batı yönünde Batı Kazakistan bozkırlarına ve Ural Dağları'na
222-+++göç etmiştir.
Taşağıl, Türklerin Çin'e, Tanrı Dağları'na, Hindistan'a, Harezm bölgesine, Batı Türkistan'a, hatta muhtemelen Ön Asya'ya, Sibirya bölgesinden yayıldığını arkeolojik buluntuları karşılaştırarak söylemenin
mümkün olduğunu belirtmiştir.
223-Yazar muhtemelen Andronovo
döneminde Türklerin epey çoğaldığını ve bölgeye sığmayarak etrafa dağıldığını da ilave etmektedir.
Bu dağılmaya iklim değişikliklerinin ana sebep olabileceği düşünülmektedir. Çoğu zaman
iklim değişiklikleri kıtlığa sebep olabilmektedir.
224-Andronovo kültürünün devamında, aynı bölgede, doğudan gelen ve biraz daha
mongoloit unsurları barındırdığı anlaşılan Karasuk kültürü (MÖ 1200-700) hâkimdir (Karasuk kültürü Andronovo'nun takipçisi
olarak görülmektedir).
225-Karasuk kültürünün devamında ise tunç
çağı toplumlarına verilen ad olan Tagar Taştık kültürüyle (MÖ 800-MÖ 200) karşılaşılmaktadır.
Burada İskit ve sonrasında Hun
tarihi başlar. Arkeolojik kazılarda, bu döneme ait, iki yanı keskin bıçaklar, hançerler, mızraklar, ok uçları,
225-+++aynalar, taraklar, küpeler, tunç heykeller, üç ayaklı kazanlar gibi eşya, Proto-Türk kültürünün özünü oluşturan hayvan tasvirleri, kurganlar ve Uluboyar
Yazıtları karşımıza çıkmaktadır.
Bu kültür İskit ve sonrasında Hun kültürünün kendine özgü bir yansımasıdır.77
226-Taşağıl, Göktürkler adlı eserinde, Çin kayıtlarından hareket ederek Göktürkleri Çin'in Kansu bölgesindeki P'ing-liang şehrine
ve bu şehirde hüküm sürmüş Hunlara bağlamaktadır. Kansu bölgesine göçlerin kaynağı olarak da Altaylar bölgesini işaret etmektedir.
227-Taşağıl, bu eserinde Göktürklerin, Altay bölgesinde yaşayan
sivri başlıklı miğfer giyen bir boydan geldiğini belirterek muhtemelen I. Darius Yazıtı'nda ismi geçen "Saka Tigraxauda" (Sivri Şapkalı İskitlere) işaret etmektedir.78
228-Yukarıda adı geçen kaynaklardan anlaşıldığına göre Turani İskit ve Hun tayfaları, Tagar Taştık kültürü (MÖ 800-MÖ 200) denilen tunç çağında Sibirya'dan çıkmıştır. Bunlar, belirtildiği şekliyle
sürekli göç etmiş ve gittikleri yerlere de kültürlerini taşımışlardır.
229-Bu tayfalar, siyasi tarihlerinin ilk devirlerinde, Türkistan coğrafyasında siyasi birlikten yoksun olarak atlı göçebe kavimler arasında, yaylaları ve hayvan sürülerini ele geçirmek için sürekli bir
mücadele halinde yaşamıştır.
230-Doğu ve batıya göçlerin asıl sebebi ise bu mücadelelerden kaynaklanan baskılar, kuraklıklar ve
kavimler arasındaki kavgalar olmalıdır.
231-Kafkaslar'dan ve Hazar Denizi'nden Ceyhun ve Seyhun boylarına kadar uzanan geniş
ovalara, yazılı kayıtları olmayan
tarihin karanlıklarına karışan en
eski devirlerden itibaren tek bir
Turani kavim tarafından yerleşilmiş olduğu görülmektedir.
232-Bu kavim, aynı dili konuştukları ihtimal dahilinde bulunan, fakat töre ve ahlak itibarıyla bir
olduklarından şüphe olmayan
birçok boylara ayrılmış bulunuyordu. Bu boylardan hangisi hegemonyayı ele geçirirse o kavim de o boyun adıyla anılıyordu.79
233-Görüldüğü gibi Türkler, tarih sahnesine çıktıklarında Sibirya ve Orta Asya'da sürekli yer değiştirmiş, coğrafyanın durumuna göre yerleşik, göçebe ya da yarı göçebe yaşamı benimsemiştir.
Doğu'da Çin'le ilişkilerinin tarihi MÖ 2000'lere kadar uzanmakta olup,
234-buradaki ilişkileri bazen Çu devletinde olduğu gibi, Türklerin Çin'e hâkimiyeti biçiminde görülmektedir. Batı kesiminde ise İskitler diye adlandırılan Turani bir Türk devleti vardır. İskitler, İran, Yunanistan ve Roma'yla ilişkilerde bulunmuş, değişik adlarla da
anılmıştır.
235-Dönemin kaynakları Turani konargöçer tayfaların yaşayışları ve inanışları hakkında yaptıkları gözlemlerle onların tek bir millet olduğuna karar vermiş ve onlara konargöçer genel ad olarak İskitler demişlerdir
236-Miladi yıllara gelirken İskitlerin
baskın hâkimiyet alanları ve yurtlanmaları Kafkaslar, İran yaylaları ve
Karadeniz'in kuzey alanları olmuştur.
Tatarcada "uyuyan toprak" manasına gelen Sibirya, kuzeyde Kuzey Buz
Denizi'ndeki Yakutistan ile güneyde
Kazak eşiğinin
237-+++kuzey bölgesi ve Yukarı Asya'nın dağlık bölgesinden, Ural
Dağları'ndan Büyük Okyanus'a kadar
uzanan konargöçer Turani tayfalar,
Sibirya'dan Orta Asya'ya, İran'a, Ön
Asya'ya, Anadolu'ya ve hatta Filistin'e
kadar uzanmışlardır. Karadeniz'in kuzeyinden Tuna Nehri'ne ve
240-+++Karpatlara
kadar olan geniş saha da dahil olmak
üzere, tarihin bugüne değin görmediği ölçüde büyük bir hâkimiyet alanına sahip olmuş ve
İskitler, "Tarihin İlk Turan İmparatorluğu'nu" kurmuş ve yönetmişlerdir.
241-Bu çalışmayla İskit Konfederasyonu'nun yönetici aristokrat sınıfı olan "Çar İskitlerin" kültürel kökenleri ve Turani yönleri özellikle incelenmiştir.
242- "Çar İskitler" tabirini Grek tarihçiler konargöçer
Turani kavimleri nitelemek için kullanmış, daha sonraki asırlarda Romalı tarihçiler de Hunlar için "Çar Hunlar" tabirini kullanmıştır.
243-Bu çalışmada yer yer yazılı kaynakların, yazıtların, arkeolojik buluntuların veya kurganların özellikleri ve tarihsel dönemlerinin karşılaştırılması yapılarak İskitlerin kültür tarihi açısından tarihimizdeki önemi ortaya konulmuştur.
244-İKİNCİ KISIM
İSKİT KÜLTÜR TARİHİ, SANATI,
İNANCI, TÖRESİ VE
GELENEKSEL YAŞAM TARZI
--
2.1. İSKİTLERDE YAZI
2. 2. İSKİTLERDE PARA
2. 3. İSKİT GÜZEL SANATLARI VE HAYVAN ÜSLUBU
2. 4. İSKİTLERDE İNANÇ
2. 5. İSKİTLERDE BESLENME
2. 6. İSKİT ARABA EVLERİ, KEÇE, HALI VE
KIYAFETLER
245-Alt başlıklara devam
2.7. İSKİTLERDE TÖRE/HUKUK
2.8. İSKİTLERDE KADININ KONUMU
2. 9. İSKİTLERDE KAN KARDEŞLİĞİ KÜLTÜRÜ
2.10. İSKİTLERDE KURGAN/MEZAR VE
ÖLÜ GÖMME KÜLTÜRÜ
2.11. 2.11. İskit-Oğuz AYNILIĞI
SONUÇ
246-KAYNAKÇA
"Abbasiler", Türk Tarih Tezi Ansiklopedisi içinde, 2016.

Atatürk, Mustafa Kemal, Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.1-30, Kaynak Yayınları İstanbul, 1998-2011.

ADJİ, Murat, Türklerin Saklı Tarihi, çev. Varol Tümer, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2020.
247-BAYRAKDAR, Mehmet, Medler ve Türkler, Akçağ Yayınları, İstanbul, 2013.

CERRAHOĞLU, İsmail, "Ye'cüc-Me'cüc ve Türkler", Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.20, sayı 1, 1972.
248-ÇALIŞ, Said Mübin, "Kimmer-İskit Ok Ucu Biçimindeki Paraları", Oannes/Uluslararası Eskiçağ Tarihi Araştırmaları Dergisi, c.3, sayı 1, 2021.

ÇEŞMELİ, İbrahim, "Moğollar Öncesi Orta Asya'da Süryani Hıristiyanlığı", Arkeoloji ve Sanat, Mayıs-Ağustos 2012.
249-ÇEŞMELİ, İbrahim, İskitler, Hunlar ve Göktürklerde Din ve Sanat,
Cinius Yayınları, İstanbul, 2016.

DAVLETOV, T. B., Şaman, Asi Kitap, İstanbul, 2017.
DEMİR, Alparslan-TOMBULOĞLU, Tuğba-POLATEL, Oğuz, Türklerde Kadın, Kömen Yayınları, İstanbul, 2020.
250-DEMİR, Necati & AYDOĞDU, Özkan, Kazan Oğuznamesi, Kesit Yayınları, İstanbul, 2015.

DENİZ, Bekir, "Orta Asya Türk Halı ve Düz Dokuma Yaygıları", Türkler Ansiklopedisi, c.4 içinde.

DURAN, Yaşar, Dede Korkut'la Sohbetler, Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık, İstanbul, 2021.
251-DURMUŞ, İlhami, İskitler (Sakalar), Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 1993.

DURMUŞ, İlhami, İskitler, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2007.

EBERHARD, Wolfram, Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara, 2019.
252-ERDOĞAN, Hasan Göktürk, Türk Töresi, Karakum Yayınevi, Ankara, 2018.

ERGİL, Müjgan, Kim Bu Kızılderililer, Aygan Yayıncılık, İstanbul, 2018.

GÜRCAN, Kevser, Kutsal Şaman Elbiseleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2018.
253-HASANOV, Zaur, Çar İskitler, çev. İlyas Topsakal, Türk Dünyası
Araştırmalar Vakfı, İstanbul, 2009.

HALİLOVA, Hanım, Kahraman Türk Kadını, Töre-Devlet Yayınları, İstanbul, 2015.

HERODOT, Tarih. çev. Müntekim Ökmen, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2019.
254-KARATAY, Osman, Türklerin Kökeni, Kripto Yayınları, İstanbul,
2012.

KARATAY, Osman, Hazarlar Yahudi Türkler Türk Yahudiler ve
Ötekiler, Kripto Yayınları, İstanbul, 2018.
255-KAFESOĞLU, İbrahim, Selçuklu Tarihinin Meselelerine Toplu Bir
Bakış, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1966.

KSENOPHON, Anabasis/On Binlerin Dönüşü, çev. Ari Çokona, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2021.
256-KURAT, Nimet Akdes, Türk Kavimleri ve Devletleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2019.

MARSADOLOV, Leonid, "Altay'daki Pazırık Kültürü", Türkler Ansiklopedisi, c.3 içinde, 2002.
247-MAYOR, Adrienne, The Amazons, Princeton Unıv. Press, 2014.

MİNNS, H. Elis, Scythians and Greeks, Cambridge Univ. Press,
Cambridge, 1913
248-MEMİŞ, Ekrem, İskitlerin Tarihi, Selçuk Üniversitesi Yayınları,
Konya, 1987.

NÉMETH, Gyula, Atilla ve Hunlar, çev. Tarık Demirhan, Kömen Yayınları,
İstanbul, 2014.

ORKUN, Hüseyin Namık, Türk Tarihinin Bizans Kaynakları, Sümer Basımevi,
Ankara, 1938.
249-ORKUN, Hüseyin Namık, Türk Tarihi, Akba Kitabevi,
İstanbul, 1946.

ORKUN, Hüseyin Namık, Yeryüzünde Türkler, Bilge Karınca Yayınları,
İstanbul, 2011.

ÖGEL, Bahaeddin, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Türk Tarih Kurumu,
Ankara, 1984.
250-ÖZTUNA, Yılmaz, Türkiye Tarihi, Hayat Kitapları, İstanbul, 1963.

SOMUNCUOĞLU, Servet, Saymalıtaş Gökyüzü Atları, Atok Yayınları,
İstanbul, 2011.

SÖYLER, M. O., Anadolu Kronikleri, Karakum Yayınevi, Ankara, 2019.
251-TAŞAĞIL, Ahmet, Gök Türkler, Bilge Kültür-Sanat, İstanbul, 2017.

TAŞAĞIL, Ahmet, Gökbörü'nün İzinde, Kronik Kitap, İstanbul, 2019.

TELLİOĞLU, İbrahim, Fethedilenlerin Gözüyle Anadolu'nun Fethi, Bilge Kültür Sanat,
İstanbul, 2020.
252-TİRYAKİ, Tuğrul. "14 Mart Tıp Bayramı", Türkiye Çocuk Hastalıkları Dergisi, 2 (3), 2008.

TOGAN, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2019.
253-TURAN, Osman, Selçuklular ve İslamiyet, Turan Neşriyat,
İstanbul, 1971.

YAZICI, Nuri, Türk Tarihinin Eski Çağları, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007.
254-Vatanın her parçası, ayrıcasız,
Türk tarihinin maddî ve kesin
dayanaklarıdır.
1924
Mustafa Kemal Atatürk (200)
255-Gerçi bize milliyetçi derler. Fakat biz
öyle milliyetçileriz ki bizimle işbirliği eden bütün milletlere saygı gösterir ve uyarız.
Onların bütün milliyetlerinin gereklerini tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz, herhalde bencil ve gururlu bir milliyetçilik değildir.
1920 M.K.A
256-Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur.
Bu topluluğun bireyleri ne kadar Türk kültürüyle
dolu olursa, o topluluğa dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.
1926
Mustafa Kemal Atatürk (166)
257-Bana, insanlar üstünde bir doğuş
yöneltmeğe kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük, Türk
olarak dünyaya gelmemdir.
Mustafa Kemal Atatürk (138)
258-Benim hayatta yegâne övüncüm,
servetim Türklükten başka bir şey
değildir.
Mustafa Kemal Atatürk (113)
259-Biz, milliyet fikirlerini uygulamada çok
gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir
milletiz. Bunun zararlarını fazla çalışmayla gidermeye çalışmalıyız. Bilirsiniz ki milliyet kuramını, milliyet ülküsünü çözüp dağıtmaya çalışan kuramların
dünya üzerinde uygulanma yeteneği++
260-++bulunamamıştır. Çünkü tarih, olaylar,
hâdiseler ve gözlemler insanlar ve milletler arasında, hep milliyetin egemen
olduğunu göstermiştir ve milliyet ilkesi
aleyhindeki büyük ölçüde gerçek denemelere rağmen yine milliyet duygusunun
öldürülemediği +++
261-+++ ve yine kuvvetle yaşadığı
görülmektedir.
20 Mart 1923
Mustafa Kemal Atatürk (100)
262-Türkiye Cumhuriyeti'nin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan
çocuklarına sesleniyorum: Batı senden,
Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde,
tarihte bu, böyleydi. Eğer bugün, Batı
en sonunda teknikte bir yükselme gösteriyorsa, ey Türk çocuğu, o suç da...
263-... o suç da senin
değil, senden evvelkilerin affolunmaz ihmalinin bir sonucudur.
Şunu da söyleyeyim ki çok zekisin, malûm!
Fakat zekânı unut, daima çalışkan ol!
1936
Mustafa Kemal Atatürk (96)
264-Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit
etmediği bir seçkin varlığın yüksek belirmesine,
yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin yıllık, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik, doğanın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, doğanın
yağmurlarıyla yıkandı;
265-+++o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları
doğanın babası tanıdı; onların oğlu oldu. ...
266-Bir gün o doğa çocuğu, doğa oldu; şimşek, yıldırım,
güneş oldu; Türk oldu. Türk budur: Yıldırımdır,
kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
1930
Mustafa Kemal Atatürk (80)
267-Türk milleti, tarihinle övün; çünkü senin ataların uygarlıklar kuran, devletler, imparatorluklar
yaratan bir varlıktır. Sen, Anadolu
denilen bu yurda sonradan gelme
değil, ilk yerleşip uygarlık kuranların çocuklarısın. ...
268-...Fakat geleceğine güvenebilmek için bugün çalışman gerekir; çünkü yalnız tarih
övüncü bir meziyet sayılmaz.
1 Kasım 1934
Mustafa Kemal Atatürk (24)
269-Bu memleket tarihte Türk'tü, bugün de
Türk'tür ve sonsuza dek Türk olarak
yaşayacaktır.
16 Mart 1923
Mustafa Kemal Atatürk (1)
270- Kitap yurt dışında 30 ülke dahil tüm dağıtım kanallarına verilmiştir.
Üstelik herkes okusun diye bir paket sigara fiyatına...
kaynakyayinlari.com/sakalar-iskitl…
271-Prof Dr. Halil İnalcık:
Atatürk'ü anladığımız gün karanlıktan çıkışın tünelin ucundaki ışığın görüldüğü gün olacaktır.
Tarihini bilmeyen genç nesillerden Ataları gibi yaratıcılık beklemeyin! Atatürk yaratıcı nesiller yetişsin istemiştir.
272- O gün her yaştan, her meslekten insanlar AtaTürk'ü, gerçek Atasını dinlemeye gelmişti.

Atatürk de onlara diyor ki; "Türklüğün unutturulmuş büyük medeni vasfını bütün Dünya'ya yeniden tanıttık."
273-Komşularımız dahil herkes yeni bir mucize bekliyor, çünkü dedikleri gibi Atatürk bir mucizeydi...

Irak Televizyonundaki sorulara ve cevaplara 30 saniyemizi ayırıp inanılmaz seyler duyup paylaştık
Şükranlarımı sunuyorum🙏🙏
Çok teşekkürler 🐞🐞

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı)

Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı) Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @Saka_larr

Feb 19
KÖKLÜ TÜRK KÜLTÜRÜNÜN ARAPLAŞIP PESPAYELEŞMESİ SÜRECİ BÖYLE BAŞLAR!

• "Bal tutan parmağını yalar" dedik hırsızlığı mübah gösterdik..

• "Devletin malı deniz, yemeyen domuz" dedik devleti soymayı mübah gösterdik...
• "Yemeyenin malını yerler" dedik dolandırıcılığı mübah gösterdik..

• "At binenin, kılıç kuşananın" dedik gaspçılığı mübah gösterdik..

• "Kol kırılır, yen içinde kalır" dedik şeyhlerin tacizini mübah gösterdik...
• "Söz gümüş ise sükut altındır" dedik ortamı yalancıya bırakmayı mübah gösterdik..

• "Komşuda pişer bize de düşer" dedik hazırcılığı mübah gösterdik..

• "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" dedik menfaatçiliği mübah gösterdik..
Read 5 tweets
Feb 18
HAZARLAR, BİR YAHUDİ TÜRK İMPARATORLUĞU
(Albert MİZRAHİ & Kevin Alan BROOK)
Hazarlar Yahudilerle karşılıklı evlilikler yaparak Yahudi ve Türk dünyalarının bir sentezini yaratmışlardı,
1-Mizrahi: Bir Türk Yahudi’si olarak Yahudi Türklerin varlığı bana hep ilginç gelmiştir. O yüzden kitabevinde üst başlığı Bir Türk İmparatorluğu olan, kapağın ortasındaysa kocaman bir magen david yer alan kitap hemen dikkatimi çekti. Hazarlar merak ettiğim bir konuydu.
2-Özellikle de Hazar ve kısmen Yahudiliği kabul etmiş bir başka Türk toplumu olan Avarlar’ın isimlerinin İbranice anlamlarının olmasının bağlantısı olabilir mi diye merak etmiştim. (Hazarlar: geri dönenler, Avarlar: geçenler) Ama kitapta bununla ilgili bilgi bulamadım.
Read 54 tweets
Feb 17
Şam valisi Esat Paşa sıfırı tüketir ve hazine boşalır. Büyük sıkıntıya düşer. Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder.
Bu tavsiye üzerine Esat paşa danışmanlarına:
“Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz?” diye sorar...
1-Danışmanları “Elli veya atmış kese altın elde ederiz” derler.
Bunun üzerine Esat Paşa “Bu insanlar zaten zar zor ayakta duruyor. Bu vergiyi nasıl ödeyecekler?” diye sorar.
“Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” diye cevap verirler.
2-Esat Paşa “ Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde etsem nasıl olur?” diye sorar. Danışmanları sessizliğe bürünür.
Ertesi gün Paşa müftüye bir davet göndererek gece gizlice buluşalım der. Müftü gece paşanın yanına gelir. ...
Read 9 tweets
Feb 16
Susular, Elamlılar ve Medlerin yaşadıkları bölgelerin, Greklerin "Persia" dedikleri eski İran ülkesiyle ilgisi yoktur; çünkü Persia, o dönemlerde Basra Körfezi'nin
G. Doğusundaki küçük bir ülkenin adıdır (Syf:17).

Traktör'ün Atatürk forması için @tractorfcstore 'e Tşk ediyorum
1-Ancak l. Kiros zamanından itibaren eski kavimlerin bölgeleri Persler tarafından işgal edilerek Persia'ya katılmış ve Persia sınırları genişletilmiştir. Coğrafi bölge olarak küçük Persia'nın dışında kalan alanda l. Kiros öncesinde Türk soylular vardır.
2-Herodot, Aristo, Pompeius, Justin gibi eski tarihçiler ve bilginler ile François Lenormant, Jules Oppert, Edwin Norris gibi diğer bazı modern tarihçiler, arkeologlar, dilbilimciler, nümizmatikçiler, Asurologlar, Sümerologlar, Persopologlar... doğrudan veya dolaylı olarak+++
Read 10 tweets
Feb 9
ÖKÜZ MOKUNU ALTIN GİBİ SATIP SEÇİM KAZANMA USULLERİNDE YELTSİN MODELİ

Ekmek kuyruklarında sürünen Rus halkını görmezlikten gelen Yeltsin, 'radikal reformların' süreceğini duyurdu...

Oysa kendi yardımcısı Rutskoy bile bu reform programını 'ekonomik soykırım' olarak niteliyordu..
1-Yeltsin, Parlamentoyu Topa Tutuyor!

Ekonomi çöküp milyonlarca insan işsiz kalınca, Yeltsin'e karşı siyasi hareket başladı. Parlamentoda iki cephe oluştu. Yeltsin'e karşı olanlar üst üste önergeler vererek Yeltsin'i görevden almaya çalışıyorlardı...
21 Eylül 1993'te Yeltsin, televizyona çıktı, ulusa seslendi.

Parlamentoyu kapattığını duyurdu. Yeni seçimlere kadar ülkeyi, özel yetkilerle kendisi yönetecekti!..
Read 69 tweets
Feb 8
Postdam Konferansındaki Stalin tehdidi yüzünden İnönü,
Truman Doktrinini kabul edip, sonra da NATO'ya başvurmuştu. Kimileri bu yüzden İnönü'yü hainlikle suçladı ama İnönü mecburdu, Ukrayna'da mecbur.
2. Dünya Savaşı sonunda Berlin/Postdam kasabasında toplanan konferansın sonuç bildirgesinde Stalin'in Türkiye'den 3 vilayetini ve Boğazları istediğine dair bir bildiri yayınlanmıştı.
Google hazretlerine bu başlığı ve ismi yazıp PDF sinden detayı okuyabilirler. Image
Sovyet Dışişleri Komiseri Molotov 1945'te Türkiye'den boğazlar ve toprak istediklerini bizzat anlatıyor. Sorumluluğu Stalin'e yüklemiştir.
Hatta bir ilginç bilgi daha vereyim,
o dönem Sovyetler bizi (1941'de) Almanya'dan istemiştir!
Bu kitap Türkçe'ye çevrilmiştir. ImageImage
Read 11 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

:(