Gerçek adı Hagop Martayan’dı.
1895 İstanbul doğumlu, Ermeni asıllı bir Türk Dilbilimcisiydi…
Türk Dil Kurumu'nun ilk genel sekreteriydi ve kuruluşundan vefat edene kadar o görevde kalacak kadar değerli bir beyindi…
Türkçe’nin yanı sıra 8 dil biliyordu...
1-Türkçe’nin yanı sıra Yunanca, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Latince, Almanca, Bulgarca ve Rusça biliyordu...
1932 yılında Atatürk'ün başkanlığında gerçekleştirilen I. Türk Dil Konferansı'na dilbilimci olarak davet edildi.
2-Türk diline katkılarından ötürü soyadını Atatürk 1934 yılında kabul edilen Soyadı Kanunu ile bizzat verecekti. Agop DİLAÇAR!
3-Atatürk kendisine güvenirdi.
Agop Dilaçar,
Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi çalışmalarıyla, Türklerin ve Türkçenin kökenlerinin bulunması konusunda önemli bilgilere ulaşmıştı.
4-1937 yılının Eylül’ydü…
II. Tarih Kurultayı toplanmış, Türklerin kökenleriyle ilgili çok sayıda tez tartışmaya açılmıştı.
Kurultaya İsveçli arkeolog Tura Johnsson Arne de katılmıştı…
5-Kurultay beş gün sürdü, Arne ülkesine döndü ve 'Svenska Dagbladst' gazetesinde, “Atatürk’ün Dil ve Tarih Teorisi” başlıklı bir yazı kaleme alarak yayımladı.
Niyeti Atatürk’ün Türklerin kökenleriyle ilgili görüşlerini çürütmekti.
6-Yazı Türkiye’ye ulaştırıldı, Türkçe’ye çevrildi ve Atatürk’e sunuldu…
Ertesi gün Atatürk sofrada konuyu açtı ve Agıp Dilaçar’a dönerek,
- Yani demek istiyor ki, dedi. Orta Asya’nın altı bomboştur. ...
- Fakat emin olunuz ki arkadaşlar, günün birinde bunun tam tersini ortaya çıkaran kanıtı yine bize onlar (yani Avrupalılar) verecektir!
8-Atatürk doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen bir liderdi; Arne’nin yazısında hoşuna giden cümleyi de sofradakilerle paylaştı:
9-“Türkmen bozkırlarında milattan önce 1500 yıllarına doğru uygarlığın aşırı derecede gerilediği saptanabilmiştir. Nedeni bilinmeyen bu gerileme, yukarıda anılan Türk gücünden sonra meydana gelmiştir.”
Ve sesini biraz yükselterek, kararlı konuştu:
10-...Ve sesini biraz yükselterek, kararlı konuştu:
- İşte ilk itiraf burada. Bu bozkırlarda uygar Türkler oturuyordu. Onlar göçe çıkınca uygarlık tabii geriler!..
11-Atatürk 10 Kasım 1938 günü asla unutulmayacak biçimde aramızdan ayrıldı...
Ardından sonraki yıl İkinci Dünya Savaşı başladı. Ülkeye yabancı dergilerin gelmesi güçleşmişti.
Ne varki 23 Aralık 1940 günü Agop Dilaçar’ın eline geçen bir antropoloji dergisinde şunlar yazılıydı:
12-“Temmuz 1939'da genç Rus arkeologlarından Dr. Aleksey F. Odladnikov ve eşi, Orta Asya’nın tam göbeğinde, Taşkent yakınında bulunan Teşik-Taş adlı mağaradan, “Homo neanderthalensist” denilen tarih öncesi bir insan ırkından olan 8 yaşındaki bir erkek çocuğunun kafatasını ortaya,
13-+++ çıkarmışlar.
O sırada Rusya’da çalışmakta olan tanınmış Amerikalı antropolog Hrdlicka, bu kafatasını ve mağarayı inceledikten sonra, bu buluşun antropoloji ve Orta Asya’nın tarih öncesi bakımından son derece önemli olduğunu söylemiştir.
14- Kafatası, Yontma Taş Çağı’nın Muster tabakasına ait olduğu için 150.000 yıllık bir eskiliği (geçmişi) vardı.”
15-Agop Dilaçar yazıyı okuduktan sonra hafifçe gülümsedi; geçmişe yolculuğa çıktı ve Atatürk’ün o gün söylediği kehaneti aklına getirdi ve şöyle düşündü:
“Günün birinde bunun tam aksini ortaya çıkaran delili bize yine onlar verecektir…
16- … Artık Orta Asya’nın alt tabakası ‘bomboş’ sayılmayacaktı.
... Atatürk, ölümünden sonra da bir zafer kazanmıştı...”
Kaynak: atam.gov.tr
Ali Bektan, Atatürk’ün Kehanetleri
N. Ahmet Banoğlu, Atatürk’ün İstanbul Günleri
17-“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1-Ukrayna'nın işgali Rusya'nın çöküşüne zemin oluşturabilir.
Putin 24 ARALIK 1979'u unutmuş olmalı!
24 Aralık 1979'da işgal edilen Afganistan nasıl Sovyetler Birliği'nin çöküşünü hazırladı ise, Ukrayna'nın işgali de Rusya'nın çöküşüne zemin oluşturabilir.
2-O zaman bizim de Türk Devletleri olarak Rusya'nın egemenliği altında bulunan Türk Yurtlarına şimdiden sahip çıkmaya hazırlanıyor olmamız gerekir!
Efendim, "Osmanlı Türk değil ama Ukrayna'yı Türk yaptın!"
diyen "bazı gruplara",
soyu belirsiz 'Osmanlı Hanedanı'nın, parayla 'Kayı Boyu'na bağlanma masalını hatırlatalım, balık hafızalarını tazeletelim hocaların hocası Prof Dr Halil İnalcık'tan...
"Osmanlı'ya soyu belirsizdir" diyen hocaların hocası Prof Halil İnalcık idi. Lakin parayla da olsa, siyasi ikbal hesabıyla da olsa soyunu Türklere bağlayan Osmanlılar, sonraki dönem Devleti gayriTürklere teslim edip, Oğuzum-Türkmenim diyenleri aşağıladı!
Balık hafızalı arkadaşlara da
tarihi Rus katliamlarından küçük bir zincir!
Ey gidi Putin, metaverse çağında hala ayılık yapıyorsun ama Rus Ayısı bum artık. Rusya'nın dağılmak için 20 senesi kaldı. Tatarlar, Başkurtlar, Yakutlar, Hakaslar, Türkler özgürleşecek.
Zengezur-Nahçıvan Koridoru açılacak, Türkiye ile Türkistan kavuşacak...
Herkes fikrini söylüyor ben de diyorum ki; Rusya sürekli beyin göçü veriyor. Rus nüfusu sürekli geriliyor. Rusya'nın ana ticareti enerji ihracatı. Çin, Rusya'ya deva olamaz, Çin'e sadece enerji satarak ayakta kalamaz. Rusya'nın Avrupa pazarını kaybederek yaşama şansı da yoktur...
Ara-sıra balık hafızalı topluma bunları hatırlatmamız gerekiyor...
Sakalar/İskitlerde Kadının Konumu #Ukrania kadınları eşlerinin yanında elinde silahla ülkelerini savunduklarını görünce hem sevindim hem düşündüm, bunlar Saka/İskit kanı taşıyor diye düşünüp daha çok sevindim...
1-İskit kadınlarının toplumsal hayatın her alanında yer aldığı Yunan Atalanta örneğinde görülmektedir. Atalanta'nın durumu şöyle aktarılmaktadır:
Yunan bir baba, eşinden erkek çocuk doğurmasını beklerken eşinin kız çocuk doğurması üzerine babası bu kızını bir dağa bırakmıştır.
2-Dağda yetişip büyüyen, avcılık
ve savaşçılıkta ustalaşan Atalanta isimli bu kız,
MÖ VI. yüzyıldan
Roma dönemine kadar Yunan sanatçıların yaptığı fresk ve vazolarında daima İskit kadını formunda tasvir edilmiştir.
Putin'den Ukrayna ordusuna #Zelenskiy ye darbe çağrısını, Finlandiya ve İsveç tehdidini görünce,
93 harbinde Rusların Kars'a diktikleri zafer anıtı ve anıtın yanına yapılan kilisenin açılışını ilk kez izleyeceksiniz.
Atalarımız niye "Ayı'dan post Rus'tan dost olmaz" demiştir?..
Ruslara göre "zafer anıtı" bize göre de 'utanç anıtı"ndan bir tanesini de İstanbul'un kalbine çakmış, gördüğünüz Ayestefanos Anıtını yine aynı dönem Ruslar dikmişti.
Çeşme, Navarin ve Sinop baskınlarıyla Osmanlı donanmasını yok eden Ruslar, İstanbul'u ve ardından Doğu Anadolu'yu da işgal edip D.Karadeniz'e kadar gelmişti.
Bir tek Tatar Lenin ile Atatürk dostluğu, birazda Kuruşçev dönemi istisna Ruslarla hep kavgalıyız.
1928'e kadar Tekstil hammaddesi ithal ediliyordu.
Atatürk, yurt dışından iplik yerine Merinos koyun ithal edip Bursa Balıkesir ve Çanakkale illerine dağıtır. Kurulan çiftliklerde tohumlama yaptırır. Koyun ve yün üretimi iplik üretmek için yeterli sayıya ulaşınca fabrikayı kurar.
1-Fabrika ilk açıldığında, 2 vardiya ve 1000 işçi çalıştırmış, sonra 3 vardiya ve 1650 işçiye çıkmıştır. Fabrikada insanların rehabilitasyonu için sinema, tiyatro, küçük bir hastane, röntgen cihazı, eczane, ameliyathane ve labaratuar bulunmaktadır. Almanlar modeli bizden aldılar.
2-Malatya Bez ve İplik Fabrikası,
Ereğli Bez Fabrikası,
Nazilli Basma Fabrikası kurulduktan sonra ihracat da başlamıştır.
1923'de hiç ihracat yokken,
1340 ton yünlü dokuma ithalatı yapılmıştır.
1938'e gelindiğinde ise 640 ton ithalata karşın 3.028 ton ihracat yapılmıştır.