Sırrıyla Şaşırtan, Son Yılların En Ürkütücü ve En Gizemli Olaylarından Biri: Bélmez'in Yüzleri
Her şey tam 49 yıl önce başlıyor.
İspanya'nın Andaluzya eyaletinin Bélmez de la Moraleda adındaki, 2000 kişinin oturduğu küçük bir kasabasında, sonraki yıllar gündemi oldukça meşgul edecek olaylar yaşanmaya başlayacaktır 1971 yılında.
Maria ve Juan çifti, bir akşam mutfaklarının beton zemininde aniden beliren bir lekeyle karşılaşırlar.
Durumu çok önemsemeyen çift, ertesi akşam aynı lekenin bir yüz şeklini aldığını görürler. Maria, lekeyi silmeye çalışır ancak başarılı olamaz; yüz orada öylece durmaktadır. Kocası, zemini komple parçalamaya karar verir ve sonrasında yerine yeni beton dökülür.
1 hafta boyunca hiçbir şey olmaz, ancak haftanın sonunda yüz tekrar belirir.
Zaten küçük olan kasabanın tamamında olay duyulur. Her gün komşuları gelip bu ilginç fenomeni incelemeye başlar. 20. yüzyılın üzerinde en çok gözlem yapılan olaylarından biri olan bu fenomenin sonucunda ailenin ünü yavaş yavaş kasabanın dışına taşar.
Durum karşısında dehşete kapılmış olan aile, zemini bir daha parçalamaya karar verir.
Ancak yetkililer, bunu yapmalarına izin vermez ve zeminin o bölgesinin araştırılacağını söyler. O bölüm zeminden çıkartılır ve yetkililer tarafından götürülür.
Bu sırada evin zemininde başka araştırmalara da devam edilir ve oldukça derinlerde herkesi şok eden bir keşif yapılır.
Evin alt kısımlarında, birçoğunun kafası olmayan, 1200'lü yıllardan kalma pek çok iskelet bulunur. Bu iskeletler çıkarılır, bir mezarlığa gömülür.
Evin tabanı tekrar eski haline getirilir ve çalışmalar sonlandırılır.
Kısa bir süre sonra, yüzler tekrar ortaya çıkar.
Olayın ünü de iyice arttığından, dünyanın dört bir tarafından rahipler, gazeteciler, paranormal olay araştırmacıları kasabaya akın eder.
Olayı kendi gözüyle gören bu kişiler, bir açıklama getiremezler. Alman araştırmacı Hans Bender, fenomeni 20. yüzyılın en önemli paranormal olayı olarak ilan eder.
Bu sıralarda Belmez’deki yüzlerde sanki bir gençleşme oluyormuşcasına resimler hem daha netleşmekte, hem de yüzlerdeki ifadeler yumuşamaktaymış.
Bu değişiklik sadece 2 profesör tarafından değil, onların yardımcıları olan asistanlar ve psikoloji öğrencileri tarafından da onaylanmış.
Ayrıca resimlerdeki yüz hatlarının ifadeleri de sanki onlara bakan insanlara göre değişmekte gibiymiş.
İddialara göre bu esrarengiz yüzler, kendilerini seyre gelenlerin hislerini anlıyorlarmış gibi bazılarına gülümseyen, bazılarına kızgın, bazılarına muzip ifadelerle bakıyormuş.
Bunun dışında Miguel’e son derece düşmanca ve kızgın bir tavırla bakıyorlarmış, bunun nedeni olarak da Miguel'in yüzleri balyozla parçalamış olması gösteriliyormuş.
Buna karşın Maria’ya ise çok daha üzgün bir ifade ile, sanki sebep oldukları kargaşalardan özür diler gibi bakıyorlarmış.
Profesör Bender'in, araştırma yapan TV ekibinin, noterin ve ev halkının gözetiminde, mutfağın zemininin her biri resimlerden birkaç tanesini tam olarak kapsayacak kadar büyük bölümlere ayrılmış ve her bölümdeki yüz resimlerinin dikkatlice fotoğrafları ve filmleri çekilmiş.
Sonrasında her zemin bölümü ince bir tabaka ile sıvanmış. Daha sonra da noterin gözetiminde, odanın her tarafı bir özel sıva tabakasıyla sıvanıp, pencereler iyice kapatılarak mühürlenmiş.
Oda kapısına ve pencerenin altına 24 saat görev yapacak polis nöbetçiler dikilmiş ve oda 3 ay kapalı tutulmuş.
3 ay sonunda bütün ilgililerin huzurunda mutfağın mühürleri söküldüğü zaman, resimlerin daha da netleştiği görülmüş.
Bu arada yeni bir olay, ailenin evindeki araştırmaları yeni bir safhaya sokmuş. Bender’in ifadesine göre, kendisi mutfakta eğilmiş halde bir resmi incelerken arkasından bir elin onu ensesinden dürttüğünü hissetmiş.
Bu olay arka arkaya 4 kere olmuş ve her defasında arkasına dönen Bender, birden bir gölgenin sanki ortadan kaybolduğunu hissetmiş.
Çok şaşıran ve etkilenen Bender, araştırmaları daha da genişletme kararı almış.
Bunun üzerine evin bütünü üzerinde radyoaktivite, organik ve sentetik bileşkenler, x ışınları, ses izleme ve diyagram deneyleri,
morötesi ve kızıl ötesi ışınlar altında resim çekimleri ve araştırmaları gibi her türlü gerekli inceleme yapılmaya başlanmış; fakat doğaüstü bir varlığa dair bir işaret bulunamamış.
Sonraları olaya birçok bilimsel açıklama getirilmeye çalışılmış.
Yüz şeklindeki bu işaretlerin, yüzeydeki kimyasalların ışığa tepki vermesi sonucu oluştuğu düşünülür; ancak bu iddia kanıtlanamaz. Paranormal araştırmacıları ise bu yüzlerin,
Maria'nın duygu ve düşüncelerinin fiziksel manifestosu olduğunu düşünür. Maria'nın ruh hali, istekleri ve düşünceleri doğrultusunda bu yüzlerin şekillendiğini belirtirler. Yüzlerin Maria evde yokken oluşmaması da, paranormalcilerin bu iddiasını destekliyor gibi görünür.
2004 yılında, Maria 85 yaşında ölür. Onun ölümüyle beraber birçok kişi lekelerin artık oluşmayacağını düşünür. Buna rağmen yüzler hala ortaya çıkmaya devam eder, üstelik tamamen farklı yüzlerle beraber. Olayın tekrar popüler olmasıyla beraber
İspanyol medyasından durumla ilgili bir yalanlama yapılır ve yeni yüzlerin oluşmadığı, bunların araştırmacı Pedro Amoros'un yalanı olduğu açıklanır.
Gelelim bu garip olayın perde arkasına. Yıllarca evde yüzler oluşmasına ve turistlerin de akın akın eve gitmesine rağmen, aslında olayın tüm gizemi yetkililer tarafından çoktan çözülmüştür.
Yine de bu çözüm, olayın kendisi kadar ilgi çekici olmayacak ki, yıllarca bu turistik aktivitelerde bir azalma olmamıştır.
Yetkililere göre aslında olan şey, evin oğlu Diego'nun tezgahından ibaretti.
Böyle bir plan yapan Diego, ilgi çekerek üne kavuşmak istiyordu. Anne ve babasının da plana dahil olup olmadığı bilinmemekle beraber, aile bir süre sonra evi görmeye gelen turistlerden ücret talep etmeye başlamıştı.
Yüzlerin beton zemine önce boyalarla, daha sonra asit yardımıyla çizildiği saptanmıştı.
Özetle, 20. yüzyılın en paranormal olayı, aslında hiç de paranormal olmamasına ve açığa kavuşturulmuş olmasına rağmen yıllarca insanların dikkatini çekmeyi başardı. Ne diyelim, insan cidden garip bir varlık.
kaynak: Melissa
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
100'den fazla kadını acımasızca öld*ren: Ted Bundy
24 Kasım 1946 yılında doğan Theodore Robert Bundy, ABD’nin çeşitli yerlerinde kadınları öldürmüş, bazılarına öldürmeden önce tecavüz de etmiştir.
Yakalandıktan sonra verdiği ifadede 1974 - 1978 yılları arasında 36 kadını öldürdüğünü itiraf etse polis ve FBI, Bundy’nin 30’dan çok daha fazla, 100’e yakın cinayet işlediğini söylemiştir.
Yüzlerce Kişinin Dans Ederek Hayatını Yitirdiği İnsanlık Tarihine Geçen En Gizemli Toplu Ölüm Vakalarından Biri: Dans Salgını
1518 Strazburg'u oldukça sakin ve olaysız bir kent olarak biliniyordu.
Her şeyin olağan seyrinde ilerlediği bir gün, Frau Troffea adıyla bilinen bir kadın sokak ortasında ahenkle dans etmeye başladı. Dans ede ede Strazburg sokaklarında gezmeye devam etmesi üzerine, ailesi dahil birçok kişi onu durdurmaya çalıştı.
Hindistan'ın başkenti Delhi'de 3 neslin birlikte yaşadığı burari ailesinin yaşadıkları da bölge halkının ve aile yakınlarının kederi ve en büyük pişmanlıkları, keşke olanların farkında olsak ve bu iyi aileye destek olabilseydik diyorlardı.
Dışarıdan bakıldığında çok mutlu ve birbirine bağlı olarak görünen bu ailenin yaşadıkları bizlere Türkiye şubesi olan Palu Ailesinin yaşadıklarını hatırlatıyor. Bugünse Burari ailesinden kalanlar sadece kötü anılar ve kimsenin gitmek istemediği,
24 YIL KIZINI BİR BODRUMDA HAPSETTİ - YÜZYILIN CANAVARI: JOSEF FRITZL
Tarihin gördüğü en hastalıklı ruhlardan biriyle karşınızdayız bugün: Josef Fritzl. Josef Fritzl, Avusturyalı olan ve öz kızını alıkoymaktan, hatta ona tecavüz etmekten hüküm giyen bir adam.
Asıl olaya girmeden önce, kendisinin hayatını küçük bir özet geçelim: Fritzl, 1935 yılında Amstetten'da doğmuş. 21 yaşında bir evlilik yapmış ve 7 çocuk sahibi olmuş.
Akil Almaz Olaylar Zincirinin Bas Kahramanlari Palu Ailesi!
Palu ailesi, Harun - Havva çifti ve onlarin 5 çocugu olan; Fatih, Isa, Emine, Meryem ve Ayse Melek'ten olusuyor. Aslinda gayet sıradan olan bu ailenin düzeni Emine ile evlenen Tuncer Ustael'in aileye girisiyle bozuluyor. Damat Tuncer kendisini aileye "Cinci Hoca" olarak tanıtıyor
Ve onlardan kendisine inanmalarını istiyor. Sözde "Cinci Hoca" kendisine inanmayanlari cezalandirmaya karar veriyor.
Avustralya'nın bugüne kadar karşılatığı en büyük gizemlerden birisi Somerton Adamı. 1948'de Somerton sahiline vuran, kimliği hiçbir şekilde tespit edilemeyen ve cebinden Ömer Hayyam'ın Ruabiyat kitabından gizemli bir parça çıkan Tamam Shud vakası
Tamam Shud olarak adlandırılan bu esrarengiz olay sadece Avustralya’da değil, tüm dünyada ses getiriyor. Adamın kim olduğu, nereden ve neden Avustralya’ya geldiği çözülemiyor,