İsveç’in kirli tarihi
-
Rusya korkusunda #NATO’ya girmeye çalışan ve bu arada #Türkiye’yi ‘güçlü ülkelerle iyi ilişkileri’ olduğunu belirterek tehdit etmeye çalışan #İsveç’in en kirli tarihini uzun bir floodla anlatacağım.
@hermes_z @SireneOznur @leon_mrt
İsveç'in dillere destan sosyal refah devleti sisteminin temelinde onlarca yıl süren feci bir etnik temizlik kampanyasının olduğunu kaç kişi biliyor. İsveçte 60 binden fazla insan sırf tipleri kuzeyli ırka benzemiyor diye Nazi tarzı zorunlu kısırlaştırma kampanyasının mağduru oldu
‘İdeal’ bir toplum yaratmak için, safkan olmayanları kısırlaştırıp nesillerini tüketmenin adını ne koymalı? Dünyada ilk kez 1921'de İsveç'te kurulan Irk Biyolojisi Enstitüsü'nün "İdeal kuzey tipi" diye afişler bastırmasının arkasında ne gibi düşünceler vardı?
Aklınıza hemen Nazi Almanyası geliyor değil mi? Irkçı Hitler ile diktatör Stalin'in cinayetleri dünyayı sarsarken dikkatlerden neler kaçmamış ki. Meğer Hitler, Yahudileri gaz odalarında katlederken, #İsveç, #Norveç, #Danimarka, #Finlandiya ve #Estonya da boş durmamış.
Onlar da kuzey ırkına uymayanları kısırlaştırmış. Hitler'in cinayetlerini çılgın bir ırkçılıkla açıklıyoruz; peki İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya'da olanları nasıl açıklamalı? Bu ülkelerde, kısırlaştırma gibi gayri insani politikaların başını sosyal demokratlar çekmişse?
O dönem izlenen politikayı ideal toplum kurmak için, uygun olmayan nesillerin çoğalmasını önlemek diye açıkladılar. Üstelik bu görüşü savunanların başında Nobel Ekonomi Ödülü sahibi sosyal demokrat düşünür Prof. Gunnar Myrdal ile eşi Nobel Barış Ödülü sahibi Alva Myrdal da vardı.
Kafatası ölçülmesi için yetkililere gönderilen genelgelerin altındaki imza da İsveçli sosyal demokratların efsanevi lideri Tage Erlander'indi. Bugün dünyada insan hakları şampiyonluğu yapmakta olan İsveç'in tarihinde böyle bir utanç sayfası bulunduğundan kimsenin haberi yoktu.
Çünkü okul kitaplarında ve ansiklopedilerde, ne 60 bin kişinin kısırlaştırılmış olduğundan, ne de Uppsala'da 1921'de kurulmuş olan, Nazi Almanyası'nın da örnek aldığı "Devlet Irk Biyolojisi Enstitüsü"nden söz ediliyor.
Ama, tarihçi Gunnar Broberg'in kitabı ve Polonya asıllı gazeteci Maciej Zaremba'nın 19 - 20 Ağustos 1997 tarihli Dagen Nyheter gazetesinde yayımlanan araştırması yapılan ırkçılık ve etnik temizliği ortaya çıkardı.
Kuzey ülkeleri de İsveç’le aynı çizgiyi izledi. 1935-1976 arasında, yaklaşık olarak Norveçte 40 bin, Danimarkada altı bin, İsveçte ise 60 bin kişi kısırlaştırıldı. Yasalarda kısırlaştırmanın isteğe bağlı olduğu yazılıysa da, uygulamada baskı yollarına başvurulduğu görüldü.
İsveç'te tüm çingenelerin ve ‘Tattare’ denen gezici işçilerin sayımı yapılması için 1942'de Tage Erlander imzasıyla genelge çıkartıldı. Bundan önce 1937'de Tattare'ler hakkında ‘farklılar’diye bir rapor hazırlanmıştı
Rapordan sonra yapılan değerlendirmede Tattare'lerin asimile edilebileceği görüşü ağırlık kazanmasına rağmen, gelecek nesillerde bozuk huyların çıkmasından endişe edildiği için, kısırlaştırma politikası tercih edilmiş ve sayım başlatılmıştı.
1945'de kafatası ölçümleri bitince Tattare'lerin İsveçli oldukları ortaya çıktı ama Sosyal Hizmetler Genel müdürlüğü bu sonucu kabullenmedi. UNESCO'nun ırk kavramının ırkçı bir anlamda kullanılmasına karşı çıktığı 1950'ye kadar da Tattare'ler için "karşı ırk" denildi
Ve çok sayıda Tattare kısırlaştırıldı. Kısırlaştırma politikası üzerine doktora çalışması yapan Maija Runcis'e göre, yasalar sadece gönüllü kısırlaşmaya izin verdiğinden, yetkili kurumların kurban seçtikleri kişiler için ‘akli dengesi yerinde değil’ diye düzmece rapor düzenledi.
Belgeler kısırlaştırılanların yüzde 95'inin kadın olduğunu göstermekte. Özürlüler okuluna alınanlar da, okul bitiminde, kısırlaştırılmayı kabul etmezlerse yaşam boyunca en kötü koşullarda çalıştırılmakla tehdit ediliyordu.
1940'lı yıllarda kısırlaştırmanın artması biraz da, ileriki yıllarda refah devleti ilkelerine uygun olarak çocuk yardımının başlatılacak olmasıydı. Refah toplumuna katkıda bulunmayanların, yardımlardan da yararlanmaması gerektiğini işaret etmek isteyen
Gunnar Myrdal, “Çocuk yardımı kötü kalıtımsal özellikleri olanların artmasına yol açabilir” uyarısında bulunuyordu. İstenmeyen özelliklerde insanların çocuk yardımından yararlanmak için durmadan doğuracaklarından korkulduğundan,
çocuk yardımının başladığı 1948 yılında 2264 kısırlaştırma operasyonuyla rekor kırıldı. ‘Hak etmeyenler yok olsun’ mantığına dayanan kısırlaştırma operasyonlarının fiili olarak 1960'ların ortasına kadar sürdüğü iddia ediliyor.
1935'te sessizce başlanan ırk ıslahına 1976'da yasa iptal edilerek sessizce son verildi. Kısırlaştırma politikası 1930'larda bütün dünyada esmiş olan "ırk ıslahı" rüzgârıyla açıklanmak istendi, ancak araştırmalar bunun böyle olmadığını gösteriyor.
Toplumu yetersiz insanlardan arındırma, birçok Avrupa devletinde tartışılmasına rağmen, bunu uygulayan sadece birkaç devletti. Ve bunların başını 60 bin kişiyi kısırlaştıran İsveç çekti. Diğer ülkeler ise Danimarka, Norveç, Finlandiya, Estonya bir İsviçre kantonu ile Nazilerdi.
Ama şaşırtıcı olan Almanya'da sadece Naziler döneminde ve sadece akli dengesi bozuk olanlar kısırlaştırılırken, sosyal demokratların hegemonyasındaki kuzey ülkelerinde, refah devletinin kuruluşunda köstek görülen kişilerin kurban seçilmesi.
Kısırlaştırma yasalarının İsveç parlamentosunda oybirliğiyle kabul edilmesi, kilisenin buna izin vermiş olması da üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta. Yakın tarih üzerindeki perdenin kaldırılması, politikacıların ikiyüzlülüğünü de gözler önüne serdi.
1997’de Sosyal Güvenlik Bakanı Margot Wallström, olayın geniş yankı yaratması ve kısırlaştırma politikasının kurbanlarından bir kadının, tazminat talebiyle hükümete yapmış olduğu başvurusunun reddedildiğini açıklaması üzerine, olaylardan büyük üzüntü duyduğunu ve
mağdurlara tazminat verilmesi için konuyu hükümete götüreceğini bildirdi. Kadına gönderilen mektubun altında, bu bakanın imzası varmış ve mektupta uygulama yasalar uyarınca yapılmış olduğu için tazminat ödenmeyeceğini belirtmiş.
GÜNÜ SORUSU:
Böyle faşist ve ırkçı bir geçmişi olan #İsveç'i #NATO'ya almalımıyız? yoksa almamalımıyız? Yada İsveç'i korumak için #Türk askerini, Mehmetçiklerimizi feda etmeye değer mi?
Bu arada bir arkadaşım uyardı. 'Tattare' olarak bahsedilenlerin Türk asıllı 'Tatar'lar olduğunu söyledi.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Mithat Abakan

Mithat Abakan Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(