1.AKP’nin sıklıkla kullandığı bir slogan var: Ekonomi emin ellerde! Peki öyleyse günden güne çatırdayan ekonomideki gidişattan kim sorumlu? Bu bilgiselde geçmişten günümüze AKP döneminde ekonomi yönetiminde söz sahibi olmuş siyasileri ve bürokratları mercek altına alıyoruz.
2.Elbette gidişatın tek sebebi ekonomi yönetimi değil; küresel olumsuz gelişmeler de söz konusu. Ancak küresel ekonomilerdeki (2002-07) ve piyasalardaki (2008-13) gidişat olumluyken AKP bunu kendi hanesine nasıl yazıyorsa, bugünkü kötü gidişattaki sorumluluğu da üstlenmeli.
3.Tıpkı Nasreddin Hoca fıkrasındaki gibi kazan doğururken iyiydi de ölünce mi kötü öldü misali! Öyleyse analizimize ekonomi yönetimindeki bürokratlarla başlayalım. Arkasından AKP’nin göz bebeği olarak yıllarca dile getirdiği ekonomi yönetimindeki siyasetçilerine ulaşalım.
4.Erdem Başçı. 2011-16 yılları arasında TCMB (Merkez Bankası) Başkanlığı yaptı. Bu göreve 2006’da ilk kez atanmak istendiğinde Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto yediği iddia edilmişti. İyi bir öğrenim geçmişine sahip olan Başçı’nın ilk günlerinde her şey yolunda görünüyordu.
5.Ancak ABD Merkez Bankası (Fed.) Başkanı’nın açıklamaları sonrası tüm gelişmekte olan ülkelerde finansal sarsıntı başladı. Nobel ödülü sahibi Stiglitz gibi prestijli bir ekonomistin övgüleriyle coşan Başçı’nın, TCMB’nin yeni nesil politika araçlarına ve kendisine güveni tamdı.
6.Öyle ki ilk kıvılcım sonrası “doların belini kıracağız” ve “yıl sonu dolar 1,92’ye düşecek” gibi racon keser açıklamalarıyla sürekli gündeme geliyordu. Olumsuz gidişata rağmen enflasyonun %5’e düşeceğine dair aşırı yüksek güven içeren açıklamaları vardı. hurriyet.com.tr/ekonomi/erdem-…
7.Ancak olayların seyri Başçı’nın beklentisi gibi olmadı. Dolar 2013’ü 2,18 seviyesinden kapadı. Başkanlığı bıraktığı gün dolar kuru 2,86’ya çıkmıştı. Üstelik enflasyon oranı da fırlamış, hiçbir zaman %5 seviyesine yaklaşmamıştı bile. Başçı’nın sonu kibri olmuştu.
8.Başçı’nın yerine 2016’da Murat Çetinkaya atandı. Çetinkaya’nın başkanlıktan önce Para Piyasası Kurulu’na (PPK) atanma hikayesi oldukça enteresandı. Kanun gereği bu göreve atanabilmek için işletme, maliye, ekonomi gibi belirli alanların mezunu olmak şarttı.
9.Çetinkaya ise sosyoloji ve siyaset bilimi / uluslararası ilişkiler bölümlerinde çift dal mezunu bir öğrenci olsa da mevcut kanuna göre yetersiz kalıyordu. Bir gecede kanun değiştirilip kamunun ekonomi yönetimindeki en TEKNİK kuruma doğrudan Başkan Yardımcısı olarak atandı.
10.Çetinkaya’nin ilk atanması ile başlayan şaibeli süreç TCMB Başkanlığı’na atanma sürecinde daha da esrarengizleşti. Çetinkaya, Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamlamış ve atanma öncesi halen doktora öğrencisi olarak gözüküyordu.
11.Ancak başkanlığa atandığı gün TCMB sitesindeki özgeçmişi aniden değiştirildi. Çetinkaya’nın yüksek lisans bilgisi bir anda kaldırıldı; doktora tez konusu ise benzeri hiç görülmemiş bir şekilde saklandı.
12.Zamanla gizemin sebebi anlaşıldı; TCMB başkanlığına atanan Çetinkaya’nin ekonomiyle ilgili HİÇBİR geçmişi bulunmuyordu. Aşağıdaki görselde TCMB’ye yeni girmek isteyen personel iş ilanını bulabilirsiniz. İlana göre Çetinkaya kurumda araştırmacı bile olamazdı ancak başkan oldu!
13.Ekonomi yönetimindeki bir diğer önemli kurum ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK). BDDK Başkanlığı’na Mehmet Ali Akben 2015’te atandı. Akben’in tüm iş deneyimi bankacılık sisteminde %10 dahi payı olmayan katılım bankacılığında (İslami) geçmiş.
14.Akben’den önceki BDDK Başkanı ise Mukim Öztekin idi. 50 yaşında erken yaşta vefat eden Öztekin de kariyerinin önemli bir kısmını katılım bankacılığında geçirmişti. Yöneticisi olduğu kurum FETÖ destekçisi kurum olan Bank Asya idi.
15.Ekonomideki bir diğer önemli kurum ise Sermaye Piyasası Kurulu (SPK). SPK Başkanlığı’na 2018’de Ali Fuat Taşkesenoğlu atandı. Taşkesenoğlu da tüm iş deneyimini katılım bankacılığında tamamlamış. Taşkesenoğlu tam 16 yıl boyunca yönetici olarak Bank Asya’da çalışmış.
16.SPK’nın bir önceki başkanıysa güçlü bir akademik geçmişe sahip Olan Vedat Akgiray’dı. Çok kez FETÖ ilişkisi iddiası atılsa da herhangi bir tahkikata uğramadı. Akgiray’ın asıl zayıf noktasıysa ailesine ait olan Bimeks şirketinin sermaye piyasalarındaki şüpheli işlemleriydi.
17.2009’da atanan Akgiray, İMKB ile birlikte “halka arz seferberliği” başlatmış, kriterleri sağlamayan birçok orta ölçekli şirketin borsaya kolay yoldan borsaya kote edilmesi sağlanmıştı. Bu furyada faydalanan şirketlerden biri de Akgiray ailesinin sahip olduğu Bimeks idi.
18.Normal şartlarda halka arz edilemeyecek olan Bimeks, muhasebe oyunlarıyla kar eden şirket olarak gösterilip yüksek fiyattan halka arz edilmişti. Bunun sonucunda Akgiray ailesi milyonlarca dolarlık kazanç elde etti. Bimeks ise halka arz fiyatına bir daha hiç yaklaşamadı.
19.Ekonomide öneme haiz olan bir diğer kurum ise Hazine Müsteşarlığı. Görevdeki müsteşar Osman Çelik’in de kariyerinin ilk 2 yılı hariç tamamı bankacılık sektöründe önem teşkil etmeyen katılım bankalarında (İslami bankacılık) geçmiş.
20.2011’de yapılandırılarak İMKB ismini yerine Borsa İstanbul unvanını alan kurum da doğrudan hükumet tarafından atanmakta. Mevcut başkan Himmet Karadağ sermaye piyasalarında hiçbir deneyimi olmayan bir Maliye bürokratı iken henüz 36 yaşında SPK üyeliğine atanmıştı.
21.Karadağ’ın hızlı yükselişi SPK’dan sonra 2016’da 40 yaşındayken doğrudan Borsa İstanbul Başkanlığı’na atanması ile devam etti. Bu görevi esnasında ek olarak 50 milyar dolar ederinde varlığın aktarıldığı Türkiye Varlık Fonu’na 41 yaşında (TVF) Başkan Vekili olarak atandı.
22.Himmet Karadağ’ın özgeçmişini hemen aşağıda bulabilirsiniz. AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılında 28 yaşında gelir uzman yardımcısı olan Karadağ, geçen yıllar içerisinde ultra-süper-mega hızla tüm kariyer basamaklarını “liyakatle” atlamış!
23.Türkiye Varlık Fonu’nun bir diğer yöneticisiyse Yiğit Bulut. Yüksek ego ve fırsatçılığı eş zamanlı karakterinde sınırsızca bulunduran Bulut, kamuoyu nezdinde fazlaca tanındığı için hakkında ek bir tanıtımda bulunmayacağım. Bulut, şu anda TVF’deki sorumlu 4 kişiden biri.
24.Hükumet etkili olduğu bir diğer kurumsa Ziraat Bankası. Yaklaşık 100 milyar dolarlık varlığı ile Türkiye’nin en büyük bankası olan Ziraat Bankası’nın Genel Müdürü Hüseyin Aydın. Aydın transferlerin sık olduğu bankacılık sektöründe hiçbir özel bankada bugüne kadar çalışmamış.
25.Bankanın önceki genel müdürü ise Can Akın Çağlar. Çağlar tarafından bizzat onaylanıp Ora Gayrimenkul’e kullandırılan 285 milyon avro ederindeki kredi geçtiğimiz yıllarda batmıştı.
26.Cumhuriyet tarihinin en büyük batık kredisinin sorumlusu Çağlar, BDDK üyeliğine atanıp hakkında açılan soruşturmada kendini aklama imkânı buldu. 285 milyon avro ederindeki 1,556 milyar TL (eski para ile 1,556 katrilyon TL) zararın birinci sorumlusu. hurriyet.com.tr/ekonomi/bddkda…
27.Halkbank’ın genel müdürlüğüne 2017’de Osman Arslan atandı. Arslan’ın da geçmiş iş deneyiminin neredeyse tamamı kamu bankalarında. Arap-Türk Bankası ve Ziraat Katılım birer kamu iştiraki. İsmi özellikle belirtilmemiş olan çalıştığı özel kurumun Bank Asya olduğunu belirtelim.
28.Halkbank’ın bir önceki genel müdürü ise Süleyman Aslan. 1970 doğumlu Aslan, 2002 yılından beri kamu finans sektörü iştiraklerinde genel müdür ve genel müdür yardımcısı olarak genç yaşına rağmen en üst pozisyonlarda çalışmıştı.
29.17 Aralık 2013 sonrası yapılan operasyonlarda kaynağı açıklanamamış ayakkabı kutusuna istiflenmiş 4,5 milyon dolar evinde bulunmuştu. Aslan 57 gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Ödül olarak 31 Mart 2014 tarihinde Ziraat Bankası Yönetim Kurulu’na atandı.
30.Ekonomi yönetiminde yer alan bürokratlardan sonra hızlı bir şekilde aynı alanda görev almış siyasilere geçelim. 2002-09 tarihleri arasında aralıksız Maliye Bakanlığı yapmış olan Kemal Unakıtan’la başlayalım.
31.Bakan olarak vergilerden sorumlu kişi olan Unakıtan’ın mısır ithalatında uygulanan verginin her yılki gibi haziranda değil; ağustosta artırılması sonucu tam o dönemde ithalat yapan oğluna ait şirketin haksız kazanç sağladığı Devlet Denetleme Kurulu’nca tespit edilmişti.
32.Adı daha çok Tekel özelleştirmesi hakkında “babalar gibi satacağım” sözüyle hatırlanan Unakıtan, 2004’te Tekel’i (Nurol-Limak-Özaltın-Tütsab ortak girişim grubu) Mey İçki’ye 292 milyon dolara satmıştı.
33.Yalnızca Tekel’i içeren Mey İçki ise iki yıl sonra 2006’da 810 milyon dolara ABD’li Texas Pacific Group’a satıldı. Aynı şirket 2011’de bu sefer 2,1 milyar dolara İngiliz DIAGEO şirketine satıldı. Unakıtan’ın tabiri ile Tekel “babalar gibi peşkeş çekilmiş oldu”.
34.Bakanlar Kurulu ve kamu yönetiminde yeniden yapılanma çerçevesinde 2011’de Ekonomi Bakanlığı kuruldu. Her ne kadar bakanlığın tek yetki alanı “dış ticaret” olsa da ismi enteresan bir şekilde Ekonomi Bakanlığı olarak belirlenmişti.
35.Bakanlık koltuğuna ilk oturan isim Zafer Çağlayan oldu. Çağlayan, kamuoyunda Halkbank davası olarak görülen yolsuzluk soruşturmasında kara para aklamak ve belgede sahtekarlık suçlarıyla itham edildi. Zarrab’ın kendisine hediye ettiği 700 bin TL ederindeki saat çok konuşuldu.
36.Çağlayan’dan sonra koltuğa Nihat Zeybekçi oturdu. Dolar kurunun 2,15’ten 4,63’çıktığı günlerde dış ticaretten sorumlu bakanlık yapan Zeybekçi döneminde ihracat, ithalata kıyasla güçlenemedi. Zeybekçi’yi en iyi aşağıdaki trajikomik beyanlar özetliyor.
37.Sıra AKP ekonomi yönetiminin göz bebeği olan Ali Babacan da. Henüz 35 yaşında Hazine’den sorumlu bakanlığa atandı. Ekonomiden sorumlu 1. kişi olarak 2011’de Başbakan Yardımcılığına (2002-07 A. Şener ve 2007-09 N. Ekrem) atandı ve 2015’e kadar bu görevini sürdürdü.
38.Babacan’ın öğrenim hayatı birçok AKP’liye göre çok parlaktı. Eğitim hayatı sonrası Ankara’ya dönen Babacan önce Melih Gökçek’e danışman olmuş, ardından aile şirketini yönetmişti. Yine de yüksek zekâ ve çalışkan kişiliğe sahip Babacan’ın kariyerinde önemli bir eksiklik vardı!
39.35 yaşında ekonomi yönetimine bakan, 44’ünde ise başbakan yardımcısı olarak atanan Babacan, aslında ekonomi ile ilişkili bir kişi DEĞİLDİ. Lisans ve yüksek lisans eğitimi Endüstri Mühendisliği ve İşletme üzerineydi. İş deneyiminde de ekonomi ilişkili HİÇBİR şey yoktu!
40.Babacan’ın yaptığı kendisinden önceki bakanlar olan Kemal Derviş ve Abdüllatif Şener’in programını uygulamaktı. Programın geçerliği 2007’de bittiğinde ilk sarsıntı yaşanmıştı. Yetmemişti Babacan tam yetkili olmasına rağmen 2011-15’te ekonominin sarsılmasına mâni olamamıştı.
41.O dönemlerin içine düştüğümüz iktisadi çukurun temelinin atıldığı günler olduğuna ikna olmayacak okuyucumuz varsa; neo-liberalizmin yani Derviş-Şener-Babacan paktının yapısal reformlar yapılsa dahi çökeceğinin anlaşılması için önümüzde 3-7 yıl olduğunu hatırlatmak isterim!
42.Son olarak 2015’te ekonomi yönetiminin 1. yetkilisi konumuna yükselen Mehmet Şimşek’i anmak gerek. Bakan Şimşek eğitim ve iş tecrübesi itibarıyla kesinlikle neo-liberal iktisadi düşünceye göre oldukça yetkin bir kişi. Ancak Şimşek’in medyaya pek yansımamış bir tarafı var!
43.Bakan Şimşek yalnızca Türk vatandaşı değil, aynı zamanda Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Krallığı vatandaşı. Elbette çifte vatandaşlığa karşı değiliz. Ancak böylesi üst düzey pozisyonda olan bir kişi için olası sakıncaları vurgulamak istiyoruz!
44.Aşağıdaki görselde Britanya vatandaşı olmak için MECBURİ edilen yemini bulabilirsiniz. Kısaca Türkçeye çevirelim. “Tanrı üzerine yemin ederim ki Majesteleri Kraliçe 2. Elizabeth ve onun varislerine kanunlar uyarınca hizmet edeceğim. Sadakatimi Birleşik Krallık’a sunacağım!
45.Son olarak sıra elbette büyük üstat da! Mevcut ekonomi yönetimini kurmuş, çok küçük bir grubu milyar dolarlık etmiş Erdoğan’da. “Düşük faiz, düşük enflasyon” gibi enteresan bir önermede bulunan Cumhurbaşkanı’nda. OHAL çalışanları ezmenin perdesidir diyen Cumhurbaşkanında!
46.Sevgili vatandaş, olur da bu bilgiseli sonuna kadar okuma sabrını göstermişsen eğer, göreceğin tek şey bu! 2002-18; yolsuzluk, adam kayırmacılık ve liyakatsizlik dönemi. Önünde bir şansın daha var. Lütfen uyan ve oyunu buna göre kullan! Çok geç olmaması dilekleriyle...!
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1- Putin'in yaptığı açıklamalarla Ukrayna'daki durumun kısa vadeli ve dar kapsamlı olmayabileceği ortaya çıktı. Uluslararası hukuku ve etiği bir kenara bırakarak konunun iktisadi boyutunu hem Türkiye hem de Dünya için ele alalım.
2- Öncelikle Rusya'nın 2014'teki savaşa göre daha hazırlıklı olduğunu söylemek gerek. Rusya o krize 531 milyar dolar rezervle girerken şu anda 620 milyar dolara sahip. Ötesi petrol ve gaz fiyatları daha yüksek seyrediyor. Yabancı sermayenin de önemli bir kısmı zaten çıktı.
3- Bunun önemi şu; Rusya politikasını uzatabilir ve derinleştirebilir. Uluslararası ödeme sistemleri, bankacılık ve telekomünikasyona dair de eskiye kıyasla daha bağımsız durumda. Son olarak Çin ile daha yakın ve bu ülke de petrol ve gazda Rusya için daha büyük bir pazar.
Bu haftanın nostalji kuşağı filmi: Çıplak Vatandaş. Konusu hayat pahalılığı ve haliyle filmin içeriği günümüz koşulları düşünüldüğünde oldukça güncel. Başar Sabuncu tarafından yazılıp yönetilen ve Şener Şen'in başrolde olduğu filmi biraz detaylandıralım.+
Başrol kahramanı devlet memuru, hayat pahalılığına yetişemiyor ve sene 1985. O dönemde özel sektör beyaz yakası geniş bir kitle değil, devlet memurları üzerinden kısmen orta gelirli herkes ifade edilmeye çalışılıyor. Maddi koşullar neticesinde toplumsal buhran konu ediliyor.+
Başroldeki İbrahim nihayetinde akli dengesini yitiriyor ve soyunarak, sanıyorum Eminönü caddelerinde, koşmaya başlıyor. Ardından bu olayın geçmişine dönüyoruz. Uzayan mesailer ve denenen farklı işlere rağmen yoksulluk durdurulamıyor; filmdeki tabirle 'yetmiyor, yetemiyor".+
1.Aylık enflasyon %13,58. Yıllık enflasyon ise %36,08 ile son 19 yılın rekorunu kırdı. TÜİK’e göre dahi hayat pahalılaşıyor. 19 yıllık birikimli enflasyon %644. Yani 2003 başındaki 100 TL’nin satın alma gücü 13 TL’ye düştü, 87 TL’si buharlaştı.
2.Şu soruları yanıtlayama çalışalım; enflasyon nedir, nasıl hesaplanır, neden hissedilenle resmi enflasyon arasındaki fark büyük, yanlış enflasyon hesabının sonucu ne olur, Türkiye’nin geçmişle ve dünyayla kıyaslaması nasıl ve devletin yönettiği fiyatlarla bize ne anlatıyor?
3.Enflasyon nedir? İlk başta kitap tanımıyla ifade edelim: “Genel fiyat düzeyinde meydana gelen sürekli artışa enflasyon denir”. Yani tek bir üründe kalıcı veya çok sayıda üründeki geçici fiyat artışı değil; genel düzeyde istikrarlı artışa enflasyon denir.
Türkiye'de ekonomi tarihinde Tansu Çiller en başarısız kişiydi, ta ki Berat Albayrak'la tanışana kadar. Öyle görünüyor ki, Nureddin Nebati bu unvanı en hızlı bir biçimde üstüne alacak, tabii ipi asıl tutanın Albayrak, nihai karar vericinin de Erdoğan olduğunu hepimiz biliyoruz.+
Dün en çok şamataya vurulan kısım ABD Merkez Bankası Fed'in mülkiyet ve yönetimine ilişkin temelsiz bilgilerdi. Doğrudur, özellikle ABD gibi kapitalist ülkelerde büyük sermaye devlet kurumlarını etki altına alır; ancak mülkiyet üzerinden değil, atananlar ve ideolojiler yönünden.+
Fakat Nebati bunu kahvehane düzeyinde biliyor, anlatıyor ve çok yerinde bir cevap verdiğine inanıyor. Buna pek şaşırmamak lazım, üstenci bir dille söylemiyorum. Ancak onun yaşamı oldukça dar bilgili ve hep aynı görüşe sahip kişiler arasında geçmişe benziyor.+
1.Ekonomi yönetimi, Eylül ayında rekabetçi kur söylemiyle yön değiştirdi ve 23 Kasımdaki PPK toplantısıyla geriye dönüşü zor bir yola girdi. Ne yapılmaya çalışılıyor, tutarsız da olsa bir strateji var mı, sonuçları ne olacak ve siyasi izdüşümü nedir?
2.Bu bilgiselin ilki Ekim 2019’da yayınlanmış bir dizinin 8. bölümü olduğunu belirteyim. Amacımız süreci ve geleceğe ilişkin senaryoları değerlendirmek. Ayrım 23 Kasımda başladı, fakat senaryoların daha netleşmesi için bugünkü döviz satışını bekledim.
3.Mart 2021’e dönelim; Ağbal görevden alındı ve yerine Kavcıoğlu atandı. Yatırımcıların endişesi; örtülü rezerv satışı, erken politika faizi indirimi ve kredi genişlemesiydi. Bunların hiçbiri gerçekleşmedi ve hatta bütçe performansı beklenenden iyi geldi, ta ki Eylüle kadar.
Dolar kurunda bitmeyen atağın her gün yeniden körüklenmesi, sonuçları göz ardı edilerek, tümden mizaha dönüştürülüyor. Toplumun kendisini silkmesi ve yaşananları idrak etmesi gerekli. Zor bir hayata da ancak gülerek katlanılır ama cenazede de gülünmez.+
Bunu rahatlığın arkasındaki güdü iktidarın çökeceği beklentisiyse, yaratılan bu enkazın ardından kimse kolay kolay çıkamayacağı gerçeğiyle sarsılmalı. Ötesi iktisadi yoksulluğun birtakım otoriter eğilimleri besleyebileceği ve Erdoğan'ın her yolu deneyebileceği unutulmamalı+
Daha kişilere özel bir nedense, birçoğunuzun küçük de olsa sahip olduğu döviz hesapları ve altın birikimleri. Küçük diyorum çünkü büyük olsa çoğunluk olamazdınız. Bir miktar döviz birikimiyle yoksullaşmadan kaçılamayacağının anlaşılması lazım.+