1- Putin'in yaptığı açıklamalarla Ukrayna'daki durumun kısa vadeli ve dar kapsamlı olmayabileceği ortaya çıktı. Uluslararası hukuku ve etiği bir kenara bırakarak konunun iktisadi boyutunu hem Türkiye hem de Dünya için ele alalım.
2- Öncelikle Rusya'nın 2014'teki savaşa göre daha hazırlıklı olduğunu söylemek gerek. Rusya o krize 531 milyar dolar rezervle girerken şu anda 620 milyar dolara sahip. Ötesi petrol ve gaz fiyatları daha yüksek seyrediyor. Yabancı sermayenin de önemli bir kısmı zaten çıktı.
3- Bunun önemi şu; Rusya politikasını uzatabilir ve derinleştirebilir. Uluslararası ödeme sistemleri, bankacılık ve telekomünikasyona dair de eskiye kıyasla daha bağımsız durumda. Son olarak Çin ile daha yakın ve bu ülke de petrol ve gazda Rusya için daha büyük bir pazar.
4- Buna karşılık Batı blokunun elinde çoğunluğu finansal ve ticari yaptırım içeren çeşitli kartlar var. Bunların kullanım kapsamı Rusya'nın politikalarını ne kadar ileriye götüreceğine bağlı. Tabii Avrupa ile ABD ayrımını unutmamak gerek. Hatta Avrupa da bir bütün değil.
5- Rusya AB'nin doğalgaz tedarikinin %46'sını karşılıyor. Bu gazın kısa vadede rakibi pek yok, belki bir müddet Katar olabilir. Bu gaza en yüksek bağımlılık, büyük ülkeler arasında Almanya'da. Tabii Rusya da döviz geliri için bu gazı satmak zorunda. Yani yaptırım gücü muğlak.
6- Olası finansal yaptırımlar arasında Rusya'nın ana bankası Sberbank'ın hedef alınması ve uluslararası ödemelerde kullanılan SWIFT'in dışında bırakılması var. Rusya'nın bazı dış varlıklarına da erişim sorunu uygulanabilir. Tüm bu yaptırımlar oldukça ağır ama kararı almak da zor.
7- Rusya ve Ukrayna ana buğday ihracatçısı ülkeler. Fakat Karadeniz ve bölge limanları kapanmadıkça muhtemelen bu ticaret devam eder. Bu alanda ABD'nin de ticaret boykotu az ihtimalli. Fakat artan riskler fiyatları da tetikleyebilir, ötesi savaş yaygınlaşırsa üretimi kesebilir.
8- Rusya'nın paladyum, nikel, bakır, alüminyum ve plütonyumda da önemli üreticilerden olduğunu unutmamak gerek. Tabii en ana etki serbest belirlenen petrol fiyatlarında ve dolaylı olarak doğalgaz fiyatlarında görülecek. Fakat gazda mevsimsellikten ötürü zamanla gevşeme olabilir.
9- Gelelim Türkiye'ye. Gaz tedarikinde sorun yaşanması az ihtimalli; Rusya'nın önceliği Türkiye değil ve onlar için önemli pazarız. Akkuyu ve S-400 gibi başka boyutlar da var. Buğdaydaki insanı gerekçeleri de unutmamak gerek. En büyük sorunsa turizmde, çünkü Rusya ana pazarımız.
10- Pandemi Rusya'da ağır seyrediyordu, bu krizle birlikte beklenen turizm gelirleri sağlanamayabilir. Ayrıca net ithalatçısı olduğumuz petrol ve doğalgaz faturası da artacak. Buğday tedariki de sorun yaşayabilir. Hepsinden ötesi Türkiye'nin Batı yaptırımlarına zorlanması olası.
11- Türkiye ne derece Batı'dan bağımsız diplomatik konum alabilir, bu kısmı konunun uzmanlarına bırakıyorum. Fakat 2 ülke arasında doğrudan ticari ve finansal sorun az ihtimalli. Tabii küresel fiyatlar Türkiye'yi de etkileyecek. Ukrayna ablukaya alınırsa bu ticaret de zayıflatır.
12- Tüm bunlar pek rağbet görmeyen ve çeşitli teşvik ve zorlamalarla önemi artırılan kur korumalı mevduat (KKM) ürününün etkinliğini sınırlayacak. Örtülü rezerv satışının sonunu getiren pandemi olmuştu, Ukrayna krizi de KKM'nin etki gücünü sınırlayabilir.
13- Katılımlar beklendiği kadar artmayabilir, artsa bile cari fazla verilemez ve sermaye çıkışı yaşanırsa, dolar kurunda oluşturulan blok daha erken ve hızlı bir şekilde yıkılabilir. ABD ve AB merkez bankalarının sıkılaşmalarının etkileri de zamanla artacak.
14- İçeride yüksek enflasyon, dışarıda hızlı parasal sıkılaşma, henüz geride kalmamış pandemi ve belirginleşen Ukrayna krizi süreci hızlandırır. Türkiye'de 2011'den beri yaşanan finansal şokların sıklık ve şiddeti gittikçe artıyor. 2022'i istikrarla kapatmamız artık çok daha zor.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bu haftanın nostalji kuşağı filmi: Çıplak Vatandaş. Konusu hayat pahalılığı ve haliyle filmin içeriği günümüz koşulları düşünüldüğünde oldukça güncel. Başar Sabuncu tarafından yazılıp yönetilen ve Şener Şen'in başrolde olduğu filmi biraz detaylandıralım.+
Başrol kahramanı devlet memuru, hayat pahalılığına yetişemiyor ve sene 1985. O dönemde özel sektör beyaz yakası geniş bir kitle değil, devlet memurları üzerinden kısmen orta gelirli herkes ifade edilmeye çalışılıyor. Maddi koşullar neticesinde toplumsal buhran konu ediliyor.+
Başroldeki İbrahim nihayetinde akli dengesini yitiriyor ve soyunarak, sanıyorum Eminönü caddelerinde, koşmaya başlıyor. Ardından bu olayın geçmişine dönüyoruz. Uzayan mesailer ve denenen farklı işlere rağmen yoksulluk durdurulamıyor; filmdeki tabirle 'yetmiyor, yetemiyor".+
1.Aylık enflasyon %13,58. Yıllık enflasyon ise %36,08 ile son 19 yılın rekorunu kırdı. TÜİK’e göre dahi hayat pahalılaşıyor. 19 yıllık birikimli enflasyon %644. Yani 2003 başındaki 100 TL’nin satın alma gücü 13 TL’ye düştü, 87 TL’si buharlaştı.
2.Şu soruları yanıtlayama çalışalım; enflasyon nedir, nasıl hesaplanır, neden hissedilenle resmi enflasyon arasındaki fark büyük, yanlış enflasyon hesabının sonucu ne olur, Türkiye’nin geçmişle ve dünyayla kıyaslaması nasıl ve devletin yönettiği fiyatlarla bize ne anlatıyor?
3.Enflasyon nedir? İlk başta kitap tanımıyla ifade edelim: “Genel fiyat düzeyinde meydana gelen sürekli artışa enflasyon denir”. Yani tek bir üründe kalıcı veya çok sayıda üründeki geçici fiyat artışı değil; genel düzeyde istikrarlı artışa enflasyon denir.
Türkiye'de ekonomi tarihinde Tansu Çiller en başarısız kişiydi, ta ki Berat Albayrak'la tanışana kadar. Öyle görünüyor ki, Nureddin Nebati bu unvanı en hızlı bir biçimde üstüne alacak, tabii ipi asıl tutanın Albayrak, nihai karar vericinin de Erdoğan olduğunu hepimiz biliyoruz.+
Dün en çok şamataya vurulan kısım ABD Merkez Bankası Fed'in mülkiyet ve yönetimine ilişkin temelsiz bilgilerdi. Doğrudur, özellikle ABD gibi kapitalist ülkelerde büyük sermaye devlet kurumlarını etki altına alır; ancak mülkiyet üzerinden değil, atananlar ve ideolojiler yönünden.+
Fakat Nebati bunu kahvehane düzeyinde biliyor, anlatıyor ve çok yerinde bir cevap verdiğine inanıyor. Buna pek şaşırmamak lazım, üstenci bir dille söylemiyorum. Ancak onun yaşamı oldukça dar bilgili ve hep aynı görüşe sahip kişiler arasında geçmişe benziyor.+
1.Ekonomi yönetimi, Eylül ayında rekabetçi kur söylemiyle yön değiştirdi ve 23 Kasımdaki PPK toplantısıyla geriye dönüşü zor bir yola girdi. Ne yapılmaya çalışılıyor, tutarsız da olsa bir strateji var mı, sonuçları ne olacak ve siyasi izdüşümü nedir?
2.Bu bilgiselin ilki Ekim 2019’da yayınlanmış bir dizinin 8. bölümü olduğunu belirteyim. Amacımız süreci ve geleceğe ilişkin senaryoları değerlendirmek. Ayrım 23 Kasımda başladı, fakat senaryoların daha netleşmesi için bugünkü döviz satışını bekledim.
3.Mart 2021’e dönelim; Ağbal görevden alındı ve yerine Kavcıoğlu atandı. Yatırımcıların endişesi; örtülü rezerv satışı, erken politika faizi indirimi ve kredi genişlemesiydi. Bunların hiçbiri gerçekleşmedi ve hatta bütçe performansı beklenenden iyi geldi, ta ki Eylüle kadar.
Dolar kurunda bitmeyen atağın her gün yeniden körüklenmesi, sonuçları göz ardı edilerek, tümden mizaha dönüştürülüyor. Toplumun kendisini silkmesi ve yaşananları idrak etmesi gerekli. Zor bir hayata da ancak gülerek katlanılır ama cenazede de gülünmez.+
Bunu rahatlığın arkasındaki güdü iktidarın çökeceği beklentisiyse, yaratılan bu enkazın ardından kimse kolay kolay çıkamayacağı gerçeğiyle sarsılmalı. Ötesi iktisadi yoksulluğun birtakım otoriter eğilimleri besleyebileceği ve Erdoğan'ın her yolu deneyebileceği unutulmamalı+
Daha kişilere özel bir nedense, birçoğunuzun küçük de olsa sahip olduğu döviz hesapları ve altın birikimleri. Küçük diyorum çünkü büyük olsa çoğunluk olamazdınız. Bir miktar döviz birikimiyle yoksullaşmadan kaçılamayacağının anlaşılması lazım.+
1- Mevcut ekonomik koşullar hakkında kısa bir bilgisel yapmak istiyorum. TL uzun yıllardır değer saklama işlevini yitirmişti, bu nedenle çoğu kişi birikimini döviz ve altında tutuyordu. Fakat bu yaşananlar TL'nin hesap birimi olma işlevinin kaybolmasına neden oluyor. Açıklayayım+
2- Yani günlük işlemlerde TL üzerinden fiyatlama yapma ve işlemi TL ile gerçekleştirme eskisi kadar rağbet görmeyecek. Çünkü dolar kurundaki anlık değişimler çok arttı. Vadeli ödemeyle ticaret yapmak büyük risk içeriyor. Haliyle dolar ve avro ön plana çıkıyor.
3- Bu durum dövize talebi artırır ve yalnızca döviz kurunu yükseltmez, fiziki dövize talep yaratır. Türkiye gibi döviz noksanı ve sürekli dış ticaret açığı veren bir ülkede bu durum finansal sistemi sarsar. Çünkü TCMB'nin dahi net rezervleri ödünçler hariç eksi 35 milyar dolardır