Thread by @elcinarabaci

Evimde 3000 kitap, 5000 kitap var diye övünenleri anlamıyorum, taktir de etmiyorum. Gerçekten tek tek sayıyor musunuz kitapları kitap sayısıyla övünenler? Bu nasıl bir takıntıdır?
Zamanım ve maddi imkanım olsa yemin ediyorum bütün belge ve kitaplarımı pdf.’e çevirir, baskı +

kopyaları üniversite kütüphanelerine bağışlarım.
Eskidenmiş o insanların doğup büyüdükleri yerde çalıştıkları, çoluğa çocuğa karıştıkları ve orada hayata gözlerini yumdukları zamanlar...
Bu zamanda ise iyi eğitim almış herkes kaplumbağa gibi evini sırtında taşımak zorunda.

Diploması dünyanın her yanında geçen fikir emekçileri mecburen ya da isteyerek dünya vatandaşı, nerede eğitim imkanı ve ekmek kapısı varsa oraya gidiyor. Bir yere kök salma imkanı, fırsatı olmuyor, belki böyle derdi de yok.

Kolilerce kitabın hayat yükünden başka bir şey değil+

artık eğitimli insanların kütüphanelerini binlerce kitap da olsa ceplerine, çantalarına sığıyor. Baskı gazeteleri nasıl ki artık ancak 60+ insanlar okuyor ancak, çok uzak olmayan bir zamanda baskı kitaplar da yavaş yavaş ortadan kalkacak ve bu da bizim de ağaçların da çok hayrına

olacak. Dahası, tezler, araştırma kitapları web siteleri ya da bloglar gibi dizayn edilebilecek.

Böyle olunca mesela bir tarih kitabı okurken dipnotta gördüğünüz esere ya da birincil kaynağa anında ulaşabilecek, haritalarda gönlünüzce gezinebileceksiniz.

Böylece çok katmanlı+

okumalar mümkün olabilecek. Dilerseniz eseri şimdi bizim baskı kitaptan okuduğumuz gibi yüzeysel okyacaksınız, dilerseniz de tek tek kaynaklarına inerek derinlemesine okuyabileceksiniz...

Hali hazırda kindle kitaplar şimdi bile okurken üzerine tıkladığınız, bir kelimeyi, kavramı

googla’dan arattırabiliyor, sözlüğe, wikipedia’ya anında bakabiliyorsunuz.

Bir kitabı okurken yüzde kaçını okudunuz görebiliyor, aynı süratte okumaya devam ederseniz ne kadar sürede kitabı bitireceğinizi görebiliyorsunuz.

Kitap kirlendi dersi olmadan gönlünüzce renk renk altını

çizebiliyor, kitaba notlar düşebiliyor, dilerseniz notlarınızı, ya da altını çizdiğiniz bölümleri kendinize maille gönderebiliyorsunuz.

İsterseniz sizinle birlikte aynı kitabın kindle versiyonunu alıp altını çizmiş herkesin istatistiklerinden kitabın en çok altı çizilmiş

satırlarına bakabiliyor, kendinize gönderebiliyorsunuz. En güzeli bu kitapların hepsi cebe sığıyor, seslisini alırsanız, yollarda dinleyebiliyorsunuz.

Taşınırsanız kolileme, nakliyat, koli taşımak, kitap yerleştirmekten bel boyun fıtığı olma derdi yok. Ben ikisini de oldum,

pdf ve kindle kitaplar yaygınlaşmadan evvel en aşağı 40.000 mil yapmış dev sözlüklerim var TR-ABD arasında gide gele... 18 yaşından beri 20ye yakın ev, 2 kita, 2 ülke, 5 şehir değiştirmişim, buna bel, boyun mu dayanır?

Çok şükür doktora yıllarımda anladım akıllandım, bir baskı+

kitap alırken kılı kırk yarıyorum şimdi.

Tezim Tanzimat Bursa’sı üzerine olduğuna maalesef belediyelerce basılmış biiir dünya kitabım var ve şu dünyada en gıcık olduğum şeylerden biri belediyelerin yerinden kalkmayan kütük karton kapak, ağır kuşe kâğıt kitapları!

Her rafa sığmıyor, bilgisayarda yazarken dert, taşınırken eşek ölüsü!

Böyle kitapları her elime alışımda belediyelerin vergilerimizden har vurup harman savurduğu paralara üzülüyor, kim bilir kimi zengin ettiler diye düşünüyorum. Gene basın kitapları, ama kitapları okuyan

insanlar için basın! Yerinden kalkmayan cildi evde kütüphane, vitrin doldurup, kitaba mobilya muamelesi yapan, rafları zengin göstersin diye prestij (!) kitaplarınızı sıralayıp eline almayanlara değil. Zaten bu kitapların çoğunun içi bom boş oluyor. Dev fotolar, janjanlı kağıt,

ötesi iki satır kaktırık yazı. Uçaklarda konulan havayolları dergileri gibi aynı, bir çoğunda kaynak da yok, zaten kim okuyacak diye mi düşünüyorlar acaba?

Son olarak ve özetle:

Evinde çok kitap bulundurmakta özenilecek böbürlenecek bir durum yok. Alıp okuyorsanız ne âlâ,

kendinize fayda... Ne kadar kitaba sahip olduğunuz değil, ne kadar okuduğunuz, okuduğunuzu ne kadar sindirdiğiniz önemli, bunun içinde o kitaba “sahip” olmanız gerekmiyor.

Gelişmiş ülkelerde bireyler sahip oldukları kitap sayısıyla övünmüyor, bununla övünen kütüphaneler!

Adamlar dev kütüphaneleri var, üniversite kütüphaneleri aklınızın alamayacağı kadar zengin.

Dahası şehir kütüphaneleri de öyle. Ayrıca hemen her mahallede kütüphane var ve insanlar bu kütüphaneleri cidden kullanıyor arkadaşlar.

Bizde ise kütüphanelerimiz çok az, mahalle kütüphanesi diye bir şey yok, halbuki öyle güzel bir şey ki!

Ve insanlar okudukları kitapları başkalarına veriyor arkadaşlar. İkinci el kitap satışı çok yaygın, ama gerekli de değil, isterseniz kütüphaneye, ona da üşenirseniz,

apartmanınızdaki çamaşırhanenin kitaplığına götürüp bırakıyorsunuz. Ben böyle çamaşırımın yıkanmasını beklerken nice kitap bitirdim, bazısını eve getirdim, okudum, sonra çamaşırhaneye götürüp geri bıraktım.

Ve bu düzen işte böyle apartmanlarda, mahallele kütüphanelerinde,

okullarda tıkır tıkır işliyor...

Bunun ne kadar paylaşımcı, ne kadar ucuz, ne kadar kolay olduğunu, kitapların elden ele fazla yıpranmadan pırıl dolaşabildiğini görünce insan, övünelecek şeyin evinde tuttuğu kitap sayısı değil, şehrinin kütüphanelerinin çokluğu ve zenginliği,

ve kitabı kendisinden sonra pırıl pırıl ihtiyaç sahibi başkasına iletmeyi bilen kültür (medeniyet ?) olduğunu anlıyor.

Bilmem anlatabildim mi?

Hızlı ve çok yazdım bu kez, hepsi de telefondan. Sürc-i lisan ettiysem affola!