Profile picture
e. @elcinarabaci
, 28 tweets, 4 min read Read on Twitter
Seçimlerden tamamen alakasız konuda bir şeyler okuyorum, elimde tarih boyunca ortaya çıkan bir çok imparatorluğun mukayeseli analizini yapan bir kitap var: Burbank & Cooper’ın Empires in World History. Ne var ki okuduklarım bir şekilde bugünkü seçim meselesine bağlabiliyor sanki.
Belki hala bir açıklama arayan zihnim, çok ilgili olmayan okumalarında bile kafasındaki asıl sorunun cevabını arıyordur bilemiyorum. Rusya ve Türkiye’de ortak siyasal bir kültür var: otokrasi sevdasi, lider kültü, devlet merkezli bakış... iki ülkenin geçmişlerine bakınca+
ortak bir imparatorluk geleneğinden besleniyor bu ülkeler. Hem Rusya hem Osmanlı İmpatorluğu’na kaynak olan iki büyük imparatorluk var: Moğol ve Bizans imparatorlukları
Bizde çok bilinmeyen bir özellikleri ama uzun yıllar Moğol/ Altınordu imparatorluğu hakimiyetinde yaşayan Rusların imparatorluk kültürünün oluşumunda Türk-Moğol geleneğinden önemli izler olduğunu iddia ediyor bu yazarlar. Bu izlerin Batılaşma reformları içinde gölgelenmesi+
ancak 18 yy.da, Büyük (Deli) Pedro itibariyle başlayan bir değişim. Değişim diyorsam, makyaj... içerikte aynı otokrasi, kilise ve diğer kurumlar+ aristokrasi üzerinde mutlak hakim bir hükumdar.
Osmanlı sultanları ve Rus çarlarının tarihte “büyük” addedilenlerinin böyle bir özelliği var, tam ve mutlak hakimiyet. Aynı özellik tarihteki her büyük imparatorluğun en büyük hükumdarlarında yok mesela. Habsburglar’ın 5. Charles’ı asla böyle bir hakimiyete sahip değil+
hakimiyet ve otoritesi daima aristokrasi ve kilise tarafından kısıtlanıyor, yerelde yönetimde etkin şehir meclisleri vs. var. Kraliçe Elizabeth’i denetleyen meclis var vs. Örnekler çoğaltılabilir. Osmanlı ve Rusya’nın ortak atalarında ise gücü denetlenebilir hükumdar+
saray açısından hiç makbul bir şey değil ve o zaman için devlet= saray demek. Bu yalnızca saray için böyle, geniş halk kitleleri için böyle olduğu iddiasında değilim, çünkü her fırsatını bulduklarında ayaklanma çıkartıyorlar. Ancak saray için makbul olanın halka kültürel olarak+
benimsetilmesini olanaklı kılan gelişmeler yaşanıyor 19.yy.da. İki imparatorlukta da imparatorluk ideolojilerinin “resmi milliyetçilik”e kavuşması, bunun eğitim, gazeteler ve propaganda yoluyla halka yaygınlaştırılması ve 1. dünya savaşı ile nihayetlenen büyük savaşların etkisi..
“Resmi milliyetçilik”in tanımına Hugh Seton Watson’da ya da Benedict Anderson’un Hayali Cemaatler’inde bulabilirsiniz. Kültürel malzemeyle idraki için Abdülhamid II’nin “Padişahım çok yaşa!” pankartlarının taşındığı ve bolca bulunan albüm fotolarına, Rus örneği için de Tolstoy’un
Savaş ve Barış’ına bakmanızı öneririm.
İki imparatorluğa da Moğol-Türk geleneğinden miras lider kültü var. Büyük bir keşif değil bu, kabul. Yine de en azından 800 yıllık geçmişi var. İmparatorlara yarı tanrısal özellikler atfediliyor: “kut”. Ancak “kut” sahibi, yani ilahi bir seçilmişlik, şans, kudret ve yeteneklere
Sahip olanın hükümdar olabileceği düşünülüyor. Kut sahibi her badireyi aşar, o yüzden ona itaat etmeyen de Tanrısal gazaba uğrayacaktır...
Bizans’tan da aldıkları ortak bir miras var: hükümdar kiliseyi kontrol eder, yani kilisenin üzerinde bir otoriteye sahiptir, dini ilkeler ve kurumlar hükümdara hizmet eder, kararları ne olursa olsun onunla asla çelişemez. Çelişenler marjinal - dindışı ilan edilip ezilirler.
O bakımdan aslında hepimiz biliyoruz değil mi şimdinin ve eskinin Diyanet İşleri Başkanları’nın ve dahi geçmişte şeyhülislamların görev, fonksiyon ve siyasetlerinin hemen hiç farkı yok. İlginç olan Moğol geleneğinde din serbestiyeti çok daha fazla, fakat o bahiste Moğol değil+
Bizans geleneği benimsenmiş... O yüzden şimdinin diyanet işleri başkanlarına sanki yeni bir iş yapıyorlarmış gibi hayret etmenin alemi yok. Sultan/ halife şeyhülislam arasındaki ilişkiyi düşünün. Din adamlarının atanması, fetva verilmesi, vs. Görevleri olan şeyhülislam dini +
görevlerine rağmen imparator/ sultan/ halifeden daha kutsal değer atfedilen bir makam değil. Devlet başkanlığı makamı ne kadar laikleşse de devlet başkanı- diyanet bşk. araşındaki kutsiyet hiyerarşisi değişmedi, halen de devam eden aynı gelenek. En tepeden, en basit makam +
sahibine kadar, yönetme erki maalesef hala kaynağı müphem bir kut/ seçilmiştik algısından yayılıyor, onu her daim kurumlarıyla, senatosu,bağımsız yargısı, parlamentosu ile denetleyen ve hukukuna kaynaklık eden insandan değil. Bu gelenekte edimleri ne kadar cüretkar o kadar makbul
Halkına mutluluk vaad etmiyor, güç vaad ediyor. Rus modelinde de Osmanlı-Türk modelinde de bu böyle. İkinci önemli vaadi de evvel ezel “itaat edersen gücümden sen de payını alırsın” olmuş.
50 günde aşılmasını beklediğimizin 800 yıllık geçmişi var, o yüzden biraz hakkaniyetli olmak gerek bazı eleştirilerde diye düşündüm bu mukayeseli imparatorluk analizlerini okurken... ve bunu sizinle paylaşmak istedim... öyle yani.
Bu hatırlanınca, “ince çok fazla miting yaptı, o mitinglere ayırdığı paranın bi kısmını sosyal medya kampanyalarına ayırsaydı... “ minvalinde eleştiriler bana daha bir abes geliyor.
Bu zinciri yazdıktan sonra şuna tesadüf ettim :) Rus Muhalif okur yazarlarda tepki ve yılgınlık benzerliğine istinaden bu tweeti de zincir sonuna ekleyeyim. Görünce güldüm :D
Şimdi hal böyleyken, RTE’nin yönetim modeli olarak gösterdiği “Güneş Sistemi modeli” bize absürd, hatta hakaret gelse de, gelenekçi kültür içinden gelen ve dünyayı algılayana ters gelmediği gibi tam da aradığı yönetim modeli: lideri hayattaki tüm makro ve mikro dertleri için
bir çözüm sunuyor. Bu çözümün mutluluk vereceğini vaad etmiyor ama iyi ya da kötü çevresiyle uyum içinde sorunsuz yaşaması için ne yapacağını söylüyor... parasını nasıl değerlendireceğinden, kaç çocuk yapacağına kadar her dünyevi ve hatta ahirette kurtuluşa dair çözümü olan bir +
lider. Muhalefetin gayesi ne pahasına olursa olsun kazanmak mı? Öyleyse bu modelin benzerini üretecek, böyle de istendiği gibi herkese ne yapacağını söyleyecek ve itaatini beyan edene ihsanından nasiplendirecek lideri çıkaracak. İstediğimiz ne pahasına olursa olsun kazanmak değil
bu geleneği ve kültürü yırtarak, ona rağmen istediğimiz özgürlük ve haklar ise... demokrasi kültürünü ve devlet için halk değil, halk için devlet anlayışını yerleştirmek ise o zaman akıntıya karşı daha çoook kürek çekeceğiz, ama yaşadığımız ve savunduklarımız, inandıklarımız
Arasında bir tutarlılık olacak. Ben ikinci alternatifi tercih ederim, varsın kendine güneş- lider arayan, gezegen / uydu olma sevdasında, o olmasa yörüngesinden kayacak korkusunu yaşayan oy vermesin. Ama o muhalefet gerçek bir alternatif olarak var olsun, var olanın kötü
taklidini sunmakla zaten yine iktidar olamayacak. Bari onuruyla yaşamak isteyenler gün gelir daha kalabalık olur ve o zaman seçebileceğimiz gerçek bir yönetim, ülke ve hayat alternatifimiz olabilir hep birlikte. Umudumuz olur! Alternatifsizlikten umut ve dinamizm çıkmaz.
Missing some Tweet in this thread?
You can try to force a refresh.

Like this thread? Get email updates or save it to PDF!

Subscribe to e.
Profile picture

Get real-time email alerts when new unrolls are available from this author!

This content may be removed anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member and get exclusive features!

Premium member ($3.00/month or $30.00/year)

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!