My Authors
Read all threads
Yeni silsile (#FLOOD) : Bilimden güç alan yeni bir faşizm kurulurken... insansız psikiyatri... Robotlaşan doktor; yedek parça gibi görünen hastalar...
Türlü sebeplerle duygusal fırtınalar yaşıyoruz; bazen kelimeler yetmiyor ve sakinleştirici, anti-depresan ilaçlar kullanıyoruz. Ama bu işin içinde büyük paralar dönüyor. Fakat meselenin 3cü bir ayağı daha var. Nedir?
Bunalım, stress, saldırganlık, uykusuzluk gibi hissî sıkıntıların SADECE VE TAMAMEN maddî yolla, yani ilaçla tedavî edileceğini savunan bir ideoloji var. bu ideolojiyi kabul etmenin siyasî, ahlâkî, hukukî neticeleri var. Derdimiz bu üçünün nasıl eklemlendiğini anlatmak...
2019’da OECD ülkelerinde 300 milyon insan depresyon geçirdi. Her sene 900.000 insan intihar ediyor. 16-30 yaş grubunda intihar ikinci büyük ölüm sebebi. 2017’de sadece Fransa’da psikolojik tedavi için 20 milyar € harcandı. Bu miktar, kalp hastalıkları ve kanser bütçesinden fazla
Evet, bazı insanlar yıllarca depresif bir halde kalıyor. Bir trafik kazası, bir evlâdın ölümü yahut sert geçen bir boşanma sonucu kapanmaz yaralar açılıyor. Yaşadığımız olayların içinden çıkamıyoruz. Dışarıdan yardım almaya muhtacız. Sorun hafif görünebilir ama...
Bizim o soruna verdiğimiz anlam çok önemli. Bazen eşin dostun desteği ve sabrı yetebilir ama insanların acil durumlar karşısında GEÇİCİ olarak “ilaç” kullanması da gerekebiliyor. İlaç neden tırnak içinde?
Çünkü annenizin ölümünü kabul etmediyseniz bunun çaresi şu veya bu molekül olamaz. Nedir? Ölüm üzerine düşünmeniz ve bu gerçeği hem anneniz hem de kendiniz için kabul etmeniz gerekir. Hissî ve manevî bir yolculuk... derindusunce.org/2013/02/05/olu…
Kolay değil. Geçici “ilaç” ne peki? Sizi saran duygusal fırtına uyumanızı, çalışmanızı, aile görevlerinizi engelleyebilir. Bazen insan saldırgan da olabilir. Psikoaktif “ilaç” SADECE bu sıkıntıları hafifletebilir. Annenizi diriltemez; ölüm korkunuzu yok edemez.
Boris Cyrulnik ve Edouard Zarifian gibi uzmanlara göre psikolojik sorunların tedavisi kişinin iç dünyası, çevresi ve psikoaktif ilaçların birlikte kullanılmasıyla mümkün. derindusunce.org/2013/11/02/psi…
Peki neden SADECE ilaç yanlısı doktorların sesi daha çok çıkıyor? Psikanalizin, konuşma ve dinlemenin yerine molekülleri kim, neden koydu?
Bunun için 1950’lere dönelim. Julius Axelrod, Bernard Katz, Ulf Svante von Euler, Richard Wurtman gibi biyokimya ve nöroloji araştırmacıları beyindeki kimyasal tepkimeler ile psikolojik sonuçları üzerine etkili makaleler yayınladılar.
Bu makaleler (bazen de yanlış yorumlar) psikolojik sorunlarımızı TAMAMEN kimyasal arızalar gibi gördüler/gösterdiler ve bilhassa beyin hücreleri arasında etkileşimi sağlayan nörotransmitter kimyasına odaklandılar. (Dopamin, serotonin...).
Bu bir yöntem hatasıydı her şeyden önce. Meselâ çocuğunuzu öperken, çikolata yerken veya bir ödül alırken beyniniz aynı kimyasal tepkiyi verebilir; içinizi coşku kaplar. Evet, bu 3 farklı coşkunun maddî neticesi dopamin olabilir ama çocuk = çikolata = ödül diyebilir misiniz?
Dikkat Kitap: Maymunist imanla nereye kadar? derindusunce.org/2010/06/02/dik…
Ama ilaç üreticileri bu hatanın bazı faydaları olabileceğini hemen fark ettiler. “Eğer depresyon = dopamin eksikliği” diye bir bilimsel gerçek(!) üretilirse, dopamin içeren ilaçların satışından milyarlarca $ kazanılabilirdi.
Veya saldırgan bir kişide X, Y, Z nörotransmitterleri fazla ise bunların salgılanmasını azaltacak bir molekül şizofreni ve paranoyanın “ilacı” olabilirdi. Yani insanların duygusal sorunları kimyasal kutucuklara konmalı ve etiketlenmeliydi.
İşte bu yıllarda meşhur DSM çıktı ortaya: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders. Önce ABD’de sonra bütün dünyada referans kabul edilecek olan psikolojik hastalıklar sözlüğü.
İlk basıldığı sene, yani 1952’de 106 “hastalık” vardı. 2013’te DSM-5 yayınlandığında hastalık sayısı 4 katına çıkmıştı. Neden? Bilim ilerliyor mu? Yoksa yeni psikolojik hastalıklar mı ortaya çıkıyor?
Kadınların ayda bir yaşadıkları karın ağrısı ve gerginlik, çocukların yaramazlığı, hamilelik sonrası duygusal hassasiyet ve daha bir çok normal olan şey DSM-5’te “hastalık” olarak etiketlenmiş. Neden? Çünkü her hastalığın bir ilacı vardır ve ilaçlar SSK gibi kurumlarca ödenir.
İddiamızı desteklemek için DSM-1 (1052) ve DSM-2’den (1968) bahsedelim. Bu iki yayında psikolojik bozukluk, kişinin yaşadığı sorunların ve çevrenin etkisinin neticesi kabul ediliyordu; eserlerin “felsefesi” buydu. Tedavi psikanaliz ve psikoterapi idi yani kelâm. Sonra?
1980 devrimi ile DSM-3 beyindeki kimyasal olayları tedavinin kalbine yerleştirdi. Buna göre psikolojik sorunlar TAMAMEN kimyasal dengesizliklerdi ve çaresi ANCAK kimyasal olabilirdi. Artık depresyon ve şizofreni de kırık bir ayak yahut grip gibi TEK TİP tedavi ile iyi edilecekti.
Türkçesi? Pantentle korunan psikoaktif moleküller küresel ilaç devlerine milyarlar kazandıracaktı. Sosyal güvenlik mekanizması olan her ülkeye DSM sokulacak ve kamu parası hortumlanacaktı. İtiraz eden bakan, vekil ve doktorlara itibar suikasti yapılacaktı.
Komplo teorisi gibi mi geldi? Aşı konusunda küresel ilaç devlerinin yaptığı yolsuzlukluklara, söyledikleri yalanlara ve aldıkları cezalara bir bakın isterseniz... ve tabi suç ortağı doktorların gördüğü baskıya...
Psikolojik bir hâli, korkuyu, umutsuzluğu DSM yoluyla “hastalık” olarak etiketlemek, satış ve ödeme garantisiyle ilaç üretmek demekti. Tabi bu bilimsel(!) ölçülere göre meselâ mutluluk bile bir hastalık sayılırdı ama ok yaydan çıkmıştı bir kere...
1986’da Eli Lilly (Ciro: 24 milyar $; NYSE: LLY) depresyona karşı meşhur “mutluluk hapı” Prozac’ı çıkardı. Bize göre ilacın yan etkilerinden çok daha tehlikeli olan şey insanların bir hap ile mutlu olabileceklerine inanmalarıydı. Peki neydi yan etkiler?
Halüsinasyon, sinirlilik, konsantrasyon bozukluğu, panik atak, intihar, kendine zarar verme ve saldırganlık. British Medical Journal’ın raporuna göre firma intihar dahil riskleri biliyordu ama satışa engel olmasın diye gizli tuttu.
1994’te DSM-4 kadınların aylık hallerini “psikolojik hastalık” olarak etiketledi. 1999’da aynı firma, Eli Lilly kadınlar için Sarafem'i sürdü. Prozac ile aynı molekül vardı içinde: Fluoksetin. Dozu bile Prozac’takinin aynı idi. Ama Sarafem mor renkteydi; feminizm filan... Yersen!
HATIRLATMA: Psikoaktif ilaçların tamamen gereksiz/zararlı olduğunu iddia etmiyoruz. Psikolojik sorunların kimyasal yolla çözülmesine karşıyız. Sinir sistemini doğrudan etkileyen bu moleküller geçici olarak saldırganlık, uykusuzluk gibi bazı belirtileri yok edebilir. Ama...
Ama başımıza gelen olayların bizde açtığı yaralardan kaynaklanan davranış bozuklukları ancak bu olayları konuşmak, çözmek ve kabullenmekle kapanacaktır. Karısı tarafından terk edilen bir adam bunu kabul etmeyip saldırganlaştıysa hangi molekül karısını geri getirebilir?
Ama gerektiği gibi psikolojik destek alırsa bu ayrılığı kabul etmesi ve kendine yeni bir hayat kurması için gerekli cesareti kendinde bulacaktır. Yani mesele geçmişi unutmak olmadığı gibi sorunların üstünü ilaçla örtmek de olamaz.
Zaten tarafsız araştırmalara göre bu “ilaçların” gerçekten işe yaradığı durumlar aşırı uç noktalardaki hastalar. Meselâ intihar etmeye çalışan birini acilen sakinleştirmek gibi. Ama intiharın sebebine inmeden ömür boyu sakinleştirici vermek bilimsel değil ticarî bir adım.
Yine aynı araştırmalar gösteriyor ki psikoaktif ilaçların sıradan insanlara verilmesi faydadan çok zarar getiriyor. Meselâ hamilelikten sonraki bunalım, imtihan korkusu, kötü geçen bir boşanma... Bu insanlara “mutluluk hapı” verildiğinde intihar ediyorlar; depresyona giriyorlar..
Buraya kadar meselenin 2 ayağını anlattık: Dış yardım gerektiren gerçek psikolojik sorunlar ile kendi başımıza halletmemiz gereken, bizi olgunlaştıran sorunları ayırd etmek gerek. Bunları birbirine karıştırıp herkese zorla hap yutturmaya çalışan ilaç firmaları ise para derdinde.
Sakat doğumlara bile sebep olabilen psikoaktif ilaçların her biri küresel ilaç devlerine 2-3 milyar $ kazandırıyor. Ammma... İşin bir de siyasî boyutu var. eğer insanların sefalet karşısındaki üzüntülerini, haksızlığa karşı duydukları isyanı ilaçla “tedavi” ederseniz ne olur?
1997’de Montgomery üniversitesi (Alabama) profesörlerinden Sheila Mehta Journal of Social and Clinical Psychology’de akıl hastalarına bakışı inceleyen bir deneyin sonuçlarını yayınladı: Is Being “Sick” Really Better? Effect of the Disease View of Mental Disorder on Stigma. Nedir?
Denekler iki gruba ayrıldı. Sahte akıl hastalarını yargılamaları istendi ve tepkileri ölçüldü. Çakma akıl hastasının sorunlarının kaynağı biyolojik/genetik olarak sunulduğunda denek “hastaya” acımasız davrandı; sert cezalar verilmesini istedi. Fakat diğer grupta...
“Hastanın” sorunların kaynağının kaza/ölüm/toplum baskısı gibi travmalar olduğu söylendiğinde denekler muhataplarını insan gibi görmeye devam ettiler; daha yumuşak ve affedici oldular.
Netice? Hissî sorunları maddeleştirmek, kendimizi bir cisim, eşya gibi görmemize sebep oluyor. Hastaları şeyleştirmek, “insan = eşya” yanlışının altına imza atmak oluyor. Bu imza, intihara iten “ilaçlardan” ve küresel ilaç devlerinden bile daha tehlikeli. derindusunce.org/2014/06/09/dik…
Evet, ilaç firmaları kâr derdinde. Ama insanları yedek parça gibi gören/gösteren bu tasavvur daha büyük bir sıkıntı. Zira şu kadar insanın ölmesi/delirmesi değil “iyi/kötü”mefhumunun, insan haysiyetinin yok edilmesi tehlikesi ile karşı karşıyayız. Neden? derindusunce.org/2011/12/16/dik…
Çünkü insanın VİCDAN AZABI, acımasız bir toplumla yaşadığı UYUMSUZLUK yahut zalim bir devlete karşı hissettiği İSYAN da bir “hastalık” kategorisine konabilir. derindusunce.org/2013/12/15/vic…
Çok mu distopik? Hollywood filmlerinden fırlamış bir fantezi? Komünist Rusya’da anti-komünistlerin, 1800’lerin Katolik Fransa’sında Protestanların “akıl hastası” kabul edildiğini ve tımarhaneye kapatıldığını biliyor muydunuz? derindusunce.org/2017/03/30/dik…
Fransa, Belçika ve İsviçre’de "sinirli/asi" kadınlar “histerik” damgasıyla lobotomi yapılıp bitkisel hayata sokuluyordu. Zira pozitivistlere göre sağlıklı kadın itaat etmeliydi. Lobotomiyi icad eden Egas Moniz’e Nobel Tıp verildi, 1949. Fotoğraf: Histerik kadın evcil hayvan olmuş
Yani pozitivizm tehlikesi gerçek ve tarihte kalmış bir şey değil. Kapitalist baskı altındaki psikiyatri, insanların sorunlarına uyum sağlayıp onların hayatını kolaylaştırmak yerine, insanları kimyasal yolla liberal sisteme uydurup rejimi rahatlatma görevini üstlenmiş. Örnek?
İşkolik anne-babaların çocukları dikkat çekmek için olmadık yaramazlıklar yapar. Gerçek hasta ebeveyn ama çocuğa “hiperaktif” damgası vurunca ilacı var. Anne-babanın vicdanı rahat; çocuk kuzu; elinde ipad, kapitalizme kullanışlı aptal bir daha yetişiyor.
Okul ıslah edilmeli? Aşırı çalışmaya sebep olan iş ortamı sorgulanmalı. Aşırı tüketime iten reklâmlar azaltılsa? Hayır hayır! Rejimi, sistemi sorgulamayın. Sevgisiz yetişen çocuklar için sevgi hapı yaparız. Elimizde binlerce psikoaktif molekül var.
Cinselliğin suistimali, kadın vücudunun dondurma satmak için sömürülmesi tecavüz ve tacizleri arttırıyor. Sorgulansın mı? Hayır! Kesinlikle gerek yok. Tecavüzcüleri kapatın bir yere; kimyasal yolla hadım edelim.
Yeni saldırı olursa? Cezaevlerini özelleştirin; oradan da para gelsin. Cemiyet necaset, çirkinlik ve günaha battıkça biz daha da zenginleşiyoruz.
Put-bilim, siyasetin ve hukukun sonudur...
Medenî(!) devletler neden bu gidişe “dur” demiyor? Çünkü psikolojik sorunların kimyasal tedavisi (=örtülmesi) doktorun hastasıyla çok daha az zaman geçirmesi yani daha verimli olması demek. İnsansız psikiyatri bu: Doktor DSM ile robotlaşıyor; hasta zaten yedek parça.
İnsanın kullanma klavuzunu (DSM) veren kim? Küresel ilaç karteli. DSM ile doktoru robot gibi programlayan kim? Küresel ilaç karteli. İtaat etmeyen doktora itibar suikasti yapan kim? Küresel ilaç karteli. İntihar gibi korkutucu yan etkileri gizleyen kim? Küresel ilaç karteli.
Psikiyatri böylece mekanik bir işe dönüşüyor; jetonla gazoz veren makineler gibi: Hastayı dinlemeye, sorunlarını anlamaya, güvenini kazanmaya yani zaman harcamaya gerek yok. Bipolar? Molekül X. Depressif? Molekül Y. Hiperaktif? Molekül Z. İntihar girişimi? Molekül T.
Sonuç: “Değer” kelimesi değerini kaybetti... Paranın putlaşması insanı eşya derekesine düşürüyor. Tıp ve psikiyatri de bu ifsaddan payına düşeni aldı. Psikiyatrinin kapitalizme alet olmasının siyasî ve hukukî neticeleri günümüze şekil vermekte. derindusunce.org/2013/11/06/deg…
Vesselâm :)
Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh.

Keep Current with Derin Düşünce .Org

Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!