Burada Çin’e ve Çin-AB/D ilişkilerine dair yazdığım anilizlerde, sık sık, “Çin’in nasıl böylesine büyük bir ekoomik güç olduğuna, mevcut ekonomik yapısına, Çin'in ekonomik büyümeyi sürdürmek için karşılaştığı zorluklara ve Çin'in ekonomik yükselişinin ABD için yaratabileceği Image
zorluklara, fırsatlara ve sonuçlarına dair sorular geliyor. İlaveye Trump'ın Çin'e yönelik politikalarının ne denli doğru olduğu da sık sık soruluyor. İşte bu nedenle, bu sorulara yanıt olmasını umduğum, Çin'in ekonomik gelişiminin tarihini, stratejisini, bunun ABD ve küresel Image
ekonomi ve güç mücadelesine etkilerini ele aldığım yeni bir floodu hazırlamak istedim. Umuyorum ki, bu floodun ardından, bu konuyla ilgili aklınızda bulunan sayısız soruya yanıt bulabileceksiniz. Keyifli okulamalar dileyerek flooda başlıyorum. Image
Yaklaşık 40 yıl önce, ekonomik reformların ve ticaretin serbestleştirilmesine başlamasından önce Çin, ekonomiyi çok zayıf, durgun, merkezi olarak kontrol edilen, büyük ölçüde verimsiz ve küresel ekonomiden nispeten izole tutan politikalar sürdürüyordu.
Dış ticaret ve dış yatırıma açılmasından ve 1979'da serbest piyasa reformlarını uygulamaya başladımasından bu yana Çin, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yer aldı ve yıllık gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) büyümesi 2018'e kadar ortalama %9,5 olarak gerçekleşti.
Bu, büyük bir ekonominin tarihteki en hızlı ve sürekli genişlemesi anlamına geliyordu.
Bu tür bir büyüme, Çin'in ortalama olarak her sekiz yılda bir GSYİH'sını ikiye katlamasına ve tahmini 800 milyon insanın yoksulluktan kurtarılmasına yardımcı oldu.
Çin, satın alma gücü paritesi temelinde, dünyanın en büyük ekonomisi, dünyanın en büyük üreticisi, dünyanın en büyük ticari meta satışçısı ve dünyanın en büyük döviz rezervlerinin sahibi haline geldi. Bu da Çin'i Amerika'nın önemli bir ticari ortağı haline getirdi.
Çin, ABD'nin en büyük ticari ticaret ortağı, en büyük ithalat kaynağı ve üçüncü büyük ihracat pazarı olmayı başardı. Çin ayrıca, ABD federal borcunu finanse etmeye ve ABD faiz oranlarını düşük tutmaya yardımcı olan ABD hazine tahvillerinin en büyük yabancı sahibi haline geldi.
Çin ekonomisi büyüdükçe, reel GSYİH büyümesinin hızı düşmeye başladı. 2007'de %14,2 olan Çin GSYİH artışı, 2018'de %6,6 oranında gerçekleşti. Uluslararası Para Fonu (IMF), Çin GSYİH’nın büyüme hızının, 2024'te %5,5'e düşeceğini tahmin ediyor.
Bu tabloya dair okumasını yapan Çin yönetimi, adına “yeni normal” dediği daha yavaş ekonomik büyüme modeline yöneldi. Bu yeni yönelim; Çin'in sabit yatırım ve ihracata daha az, özel tüketim, hizmetler ve inovasyona daha çok bağlı olan yeni bir büyüme modelini benimsemesi
anlamına geliyordu. Bu tarz ekonomik reformlarla, Çin, orta gelir tuzağına düşmekten kurtulmayı umuyordu.
Çin hükümeti, 2015 yılında Çin'in 10 ana sektördeki üretimini kapsamlı hükümet yardımı yoluyla iyileştirme ve modernize etme planı olan "Made in China 2025" gibi bir dizi
yüksek profilli girişim yoluyla yeniliği ekonomik planlamasında en önemli öncelik haline getirdi. Made in China 2025’in öncelikli amacı, Çin'i belirlenen sektörlerde önemli bir küresel oyuncu yapmaktı. Bununla birlikte, bu tür önlemler, Çin'in, ülkenin yabancı teknolojiye
olan bağımlılığını azaltmak için (Çin'deki yabancı firmaları kaybetmek pahasınal) ve nihayetinde küresel pazarlara hakim olmak için sanayi politikalarını kullanma niyetinde olduğuna dair endişeleri giderek artırdı.
2017 yılında Trump yönetimi; Çin'in, ABD'nin ekonomik çıkarlarına
zarar verdiği düşünülen inovasyon ve fikri mülkiyet politikalarını ihlal ettiği iddiasıyla bir soruşturması başlattı. Aslında buradaki temel amaç, ABD-Çin ticaretindeki dengesizliği, ABD’nin Çin’e karşı verdiği büyük oradaki dış ticaret açığını kapatabilmek adına hamle bulunmaya
izin verecek bir zemin oluşturmaktı. Nitekim daha sonra, Çin'den yapılan 250 milyar dolarlık ithalatta gümrük vergileri %25 artırıldı. ABD’nin bu hamlesi, Çin’den benzer bir hamle ile karşılandı ve Çin, ABD'den yapılan 110 milyar dolarlık ithalatta tarifeleri %5'ten %25'e çıkardı
Bu tür önlemler, 2019'da ikili ticaretin sert şekilde düşüşüne yol açtı. 10 Mayıs 2019'da Trump, Çin'den gelen hemen tüm ürünler için tarifeleri artırmayı düşündüğünü açıkladı. Bu, ABD ile Çin arasında uzun süren ve tırmanan bir ticaret savaşının ve güç mücadelesinin ilanıydı.
Çin'in büyüyen küresel ekonomik etkisi ve sürdürdüğü ekonomik ve ticari politikaları, Amerika Birleşik Devletleri için önemli etkilere sahiptir ve bu nedenle ABD Kongresi'nin büyük ilgisini çekmektedir. Çin, ABD firmaları için büyük ve büyüyen bir pazar olsa da,
serbest piyasa ekonomisine eksik geçişi, sanayi politikaları ve ABD fikri mülkiyetinin ihlal edildiğine dair şüpheler… ABD ekonomik çıkarlarına zararlı kabul edilen ekonomik politikalarla sonuçlandı. Çin'in kırk yıl gibi bir süre içinde gelişmekte olan yoksul bir ülkeden
büyük bir ekonomik güce yükselişi olağanüstü bir hikaye olarak tarihe geçti. Ekonomik reformların başladığı 1979'dan 2018'ye kadar, Çin'in reel gayri safi yurtiçi hasılası (GSYİH) yıllık yaklaşık %9.5 oranında büyüdü. 2018 yılı itibariyle ise bu oran %10’u geride bırakmıştı.
Dünya Bankası'na göre Çin, "tarihte, büyük bir ekonominin en hızlı ve sürekli genişlemesini yaşadı ve 800 milyondan fazla insanı yoksulluktan kurtardı." Çin, büyük bir küresel ekonomik güç olarak sahneye çıkmayı başardı.
Örneğin, satın alma gücü paritesi (SAGP) bazında ekonomik büyüklük, katma değerli imalat, emtia ticareti ve sahip olduğu döviz rezervi açısından ilk sıralarda yer almaktadır.
Çin'in hızlı ekonomik büyümesi, ABD ile ikili ticari bağlarında önemli bir artışa yol açtı.
ABD ticaret verilerine göre, iki ülke arasındaki toplam ticaret hacmi 1980'de 5 milyar dolar iken, 2018'de bu rakam 660 milyar dolara ulaştı. Çin şu anda Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük ticaret ortağı, üçüncü en büyük ihracat pazarı ve en büyük ithalat kaynağı konumunda
Pek çok ABD şirketi, ürünlerini hızla gelişen Çin pazarında satmak ve ihracata yönelik üretim için daha düşük maliyetli işgücünden yararlanmak amacıyla Çin'de kapsamlı operasyonlar/üretim faaliyeti yürütüyor. Bu operasyonlar, bazı ABD firmalarının uluslararası rekabet gücünü
korumasına yardımcı olmuş ve ABD'li tüketicilere çeşitli ürünler konusunda düşük maliyet avantajı sağlamıştır. Çin'in büyük ölçekli ABD Hazine tahvilleri alımları (Nisan 2019 itibarıyla toplam 1,1 trilyon ABD doları), federal hükümetin bütçe açıklarını finanse etmesini sağlayarak
ABD faiz oranlarını nispeten düşük tutmaya yardımcı oldu.
Bununla birlikte, Çin'in büyük bir ekonomik güç olarak ortaya çıkması, birçok ABD'li politika yapıcı arasında endişe yarattı. Bazıları, Çin'in ABD pazarlarını düşük maliyetli mallarla doldurmak için adil olmayan ticaret
uygulamalarını (düşük değerli para birimi ve yerli üreticilere verilen sübvansiyonlar gibi) kullandığını ve bu tür uygulamaların Amerika’daki üreticileri, çalışanları, ücretleri ve yaşam standartlarını tehdit ettiğini iddia ediyor.
Diğerleri, Çin'in hükümet tarafından tercih edilen bazı yerel Çin endüstrilerini veya firmalarını desteklemek ve korumak için endüstriyel politikaları giderek daha fazla kullanmasının ve Çin'deki ABD fikri mülkiyet haklarının (IPR) yaygın ihlaline ve hırsızlığına karşı
etkili önlem almamasının fikri mülkiyet ağırlıklı ABD firmaları için zayıflama tehdidi oluşturduğunu iddia ediyor. Buna ek olarak, Çin, ABD ihracatları için büyük ve büyüyen bir pazar haline gelirken, eleştirmenler, çok sayıda ticaret ve yatırım engelinin ABD firmalarının Çin'de
satış yapma fırsatlarını sınırladığını veya onları iş yapmanın bedeli olarak Çin'de üretim tesisleri kurmaya zorladığını iddia ediyor.
Çin hükümeti, büyüyen ekonomiyi sosyal istikrarı sürdürmek için hayati olarak görüyor. Bununla birlikte, Çin, sabit yatırıma ve ekonomik büyüme
için (tüketici talebinden ziyade) ihracata aşırı bağımlılıkla sonuçlanan çarpık ekonomik politikalar, zayıf bankacılık, devlete ait firmalara devlet desteği gibi, gelecekteki büyümeyi azaltabilecek bir dizi önemli ekonomik zorlukla karşı karşıya.
Çin hükümeti bu sorunları kabul etmiş ve piyasanın ekonomideki rolünü artırmaya, yeniliği artırmaya, tüketicilerin harcamalarını ekonominin itici gücü haline getirmeye, sosyal güvenlik ağı kapsamını genişletmeye, kalkınmayı teşvik etmeye, yolsuzluğu önlemeye,
çevreyi daha az kirletecek üretim yöntemlerini teşvik etmeye yönelik politikalar uygulayarak bunları çözmeyi taahhüt etmiştir.
Çin hükümetinin bu tür reformları uygulama kabiliyeti, Çin'in nispeten hızlı ekonomik büyüme oranlarını sürdürmeye devam edip edemeyeceğini veya
bunun yerine önemli ölçüde daha düşük büyüme oranları yaşamaya başlayıp başlamayacağını belirleyecektir.
Çin'in büyüyen ekonomik gücü, özellikle altyapı geliştirmeleri olmak üzere küresel ekonomi politikalarına ve projelerine giderek daha fazla dahil olmasına yol açtı.
Çin'in Bir Kuşak Bir Yol girişimi (BRI), Çin'in Asya, Avrupa, Afrika ve ötesinde altyapıyı finanse etmek için geliştirdiği büyük bir stratejisiyi temsil ediyor. Başarılı olursa, Çin için ihracat ve yatırım pazarlarını önemli ölçüde genişletebilir ve küresel olarak
Çin'in ekonomik girişimleriyle şekillenen "yumuşak gücünü" artırabilir.
Evet, buraya kadar, konu hakkında sizlere kısa hatlarıyla genel bir çerçeve sunmaya çalıştım. Şimdi dilerseniz bu çerçeveyi, tarihsel arka planı, bugünü ve yarına dair yansımaları ile tamamlayalım.
Reform sürecinden önce Çin ekonomisi
1979'dan önce, Başkan Mao Zedong liderliğindeki Çin, merkezi olarak planlanmış bir ekonomiyi sürdürüyordu. Ülkenin ekonomik çıktısının büyük bir kısmı, üretim hedeflerini belirleyen, fiyatları kontrol eden ve ekonominin çoğunda
kaynakları tahsis eden devlet tarafından yönetilip ve kontrol ediliyordu. 1950'lerde, Çin'in tüm bireysel çiftlikleri büyük komünler halinde kolektifleştirildi. Hızlı sanayileşmeyi desteklemek için, merkezi hükümet 1960'lar ve 1970'lerde fiziksel ve beşeri sermayeye büyük ölçekli
yatırımlar yaptı. Sonuç olarak, 1978'de endüstriyel üretimin yaklaşık dörtte üçü, merkezi olarak planlanan çıktı hedeflerine göre, merkezi olarak kontrol edilen devlete ait işletmeler tarafından üretildi. Özel girişimler ve yabancı sermayeli firmalar genellikle yasaklandı.
Çin hükümetinin temel amacı, Çin ekonomisini nispeten kendi kendine yeterli hale getirmekti. Dış ticaret genellikle Çin'de yapılamayan veya elde edilemeyen malları elde etmekle sınırlıydı. Bu tür politikalar, ilk dönemlerde üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi
ve misyonunu tamamladıkça ekonomide bozulmalar yaratmaya başladı. Ekonominin çoğu yönü merkezi hükümet tarafından yönetildiğinden ve işletildiğinden, kaynakları verimli bir şekilde tahsis etmek için piyasa mekanizmaları yoktu ve bu nedenle firmaların, işçilerin ve çiftçilerin
daha üretken olmaları veya neyin kalitesiyle ilgilenmeleri gerektiğini gösterebilecek çok az teşvik vardı. Bu dönem boyunca üreticiler, esas olarak hükümet tarafından belirlenen üretim hedeflerine odaklanmış olarak faaliyet yürütüyorlardı.
Çin hükümeti istatistiklerine göre, Çin'in GSYİH'sı 1953'ten 1978'e kadar yıllık ortalama %6,7 oranında büyümüştür. Ancak bu verilerin doğruluğu birçok analist tarafından şüpheyle karşılanmıştır. Zira bu dönemde Çin hükümet yetkililerinin (özellikle alt düzeylerdeki),
genellikle çeşitli politik nedenlerle üretim düzeylerini gerçekte olandan fazla gösterdiği şüphesine sahiptirler. Örneğin; ekonomist Angus Maddison, Çin'in bu dönemdeki gerçek yıllık ortalama GSYİH büyümesini %4,4 olarak tahmin etmektedir.
Ayrıca, Çin ekonomisi, başkan Mao Zedong'un liderliği sırasında, 1958'den 1962'ye kadarki Büyük Atılım sırasında ve 1966'dan 1976'ya kadarki Kültür Devrimi sırasında ülke içindeki siyasal çekişme nedeniyle yavaşlaması, Çin’in resmi verilerine dair kuşkuları güçlendiriyordu.
1950'den 1978'e kadar, bir ülkenin yaşam standartlarının ortak bir ölçümü olan satın alma gücü paritesi (SAGP) temelinde Çin'in kişi başına düşen GSYİH'si iki katına çıktı. Bununla birlikte, 1958'den 1962'ye kadar Çin yaşam standartları %20,3 oranında düştü.
Ve 1966'dan 1968'e kadarki süreçte ise %9,6 oranında düştü. 1976 yılından yani Mao’nun ölümünden iki yıl sonra, 1978'de, Çin hükümeti ekonomiyi kademeli olarak serbest piyasa ilkelerine göre reforme ederek ve Batı ile ticaret ve yatırımı açarak Sovyet tarzı ekonomi politikalarını
terk etmeye karar verdi. Bunun ekonomik büyümeyi önemli ölçüde artıracağını ve yaşam standartlarını yükselteceğini umuyordu. Çin'in ekonomik reformlarının mimarı Deng Xiaoping'in dediği gibi: "Kara ya da beyaz… Kedi fareleri yakaladığı sürece ne renk olduğu ne fark eder?"di.
Ekonomik reforların ilanı
1979'dan başlayarak, Çin birkaç ekonomik reform süreci başlattı. Merkezi hükümet, çiftçiler için, mahsullerinin bir kısmını serbest pazarda satmalarını sağlayan fiyat ve mülkiyet teşvikleri yürürlüğe soktu. Buna ek olarak hükümet, yabancı yatırımı çekmek
ihracatı artırmak ve Çin'e yüksek teknoloji ürünleri ithal etmek amacıyla kıyı boyunca dört özel ekonomik bölge kuruldu. Aşamalı olarak izlenen ek reformlar, başta ticaret olmak üzere çeşitli sektörlerde ekonomik politika yapımını ademi merkezileştirmeye çalıştı.
Çeşitli işletmelerin ekonomik kontrolü, devlet planlamasının yönlendirmesi ve rehberliği yerine, genellikle serbest piyasa ilkelerine göre faaliyet göstermesine ve rekabet etmesine izin verilen il ve yerel yönetimlere verildi. Vatandaşlar kendi işlerini kurmaya teşvik edildi.
Ek kıyı bölgeleri ve şehirler, serbest piyasa reformlarını denemelerine ve yabancı yatırımı çekmek için vergi ve ticaret teşvikleri sunmalarına olanak tanıyan açık şehirler ve kalkınma bölgeleri olarak belirlendi. İlaveten, geniş bir ürün yelpazesi üzerindeki devlet fiyat
kontrolleri kademeli olarak kaldırıldı. Ticaretin serbestleştirilmesi, aynı zamanda Çin'in ekonomik başarısının önemli bir anahtarıydı. Ticaret engellerinin kaldırılması daha fazla rekabeti teşvik etti ve doğrudan yabancı yatırımları (DYY) çekti.
Çin'in ekonomik reformları kademeli olarak uygulaması, hangi politikaların olumlu ekonomik sonuçlar ürettiğini ve hangilerinin üretmediğini belirlemede kolaylık sağladı. Böylece Deng Xiaoping'in "nehri taşlara basarak geçmek" olarak adlandırdığı bir süreç başlatıldı.
Ekonomik reformların uygulamaya konulmasından bu yana, Çin ekonomisi reform öncesi döneme göre önemli ölçüde daha hızlı büyümüş ve büyük ölçüde büyük ekonomik kesintilerden kaçınmıştır. 1979'dan 2018'e kadar, Çin'in yıllık reel GSYİH büyümesinin ortalama %9.5 olması da, uygulanan
reform politikalarının etkilerini ortaya koymuştur. Bu, ortalama olarak Çin'in her sekiz yılda bir gerçek anlamda ekonomisini ikiye katlayabildiği anlamına geliyor. 2008 yılında başlayan küresel ekonomik yavaşlamanın Çin ekonomisi üzerinde önemli bir etkisi oldu.
Çin medyası 2009'un başlarında 20 milyon göçmen işçinin mali kriz nedeniyle işlerini kaybettikten sonra evlerine döndüğünü ve 2008'in dördüncü çeyreğinde reel GSYİH büyümesinin yıllık bazda %6,8'e düştüğünü bildirmişti. Çin hükümeti, bu negatif gidişata,
büyük ölçüde altyapıyı finanse etmeyi ve banka kredilerini artırmak için para politikalarını gevşetmeyi amaçlayan 586 milyar dolarlık bir ekonomik teşvik paketi uygulayarak yanıt verdi. Bu tür politikalar Çin'in, Çin ürünlerine yönelik keskin küresel talep düşüşünün etkilerine
karşı koymasını sağladı. 2008'den 2010'a kadar, Çin'in gerçek GSYİH büyümesi ortalama %9,7 oranında oldu. Bununla birlikte, GSYİH büyüme hızı art arda altı yıl boyunca yavaşladı ve 2010'da %10.6'dan 2016'da %6.7'ye düştü.
Reel GSYİH 2017'de büyüme hızı %6,8'e yükseldi, ancak 2018'de % 6,6'ya geriledi. IMF'nin Nisan 2019 Dünya Ekonomik Görünümü, Çin'in reel GSYİH büyümesinin önümüzdeki altı yıl boyunca her yıl yavaşlayacağını ve 2024'te %5,5'e düşeceğini öngörüyordu.
Pek çok ekonomist, ABD ve Çin'in karışılıklı tarife artışları gibi birbirlerine karşı cezai ekonomik tedbirler uygulamaya devam etmesi halinde, Çin'in ekonomik büyümesinin daha da yavaşlayabileceğini dile getiriyor. Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasındaki tüm ticarette
tarifeleri artıran Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) projeleri, 2021-2022'de Çin'in gerçek GSYİH'sinin, OECD'nin temel ekonomik projeksiyonlarına göre, %1,1 oranında düşmesine neden olabilir.
Çin’in ekonomik büyümesini tetikleyen faktörler
Ekonomistler genellikle Çin'in hızlı ekonomik büyümesinin iki ana faktöre bağlamayı tercih ediyorlar: Büyük yerel tasarruflar ve yabancı yatırımlarla finanse edilen büyük ölçekli sermaye yatırımı ve hızlı verimlilik artışı.
Görünüşe göre bu iki faktör birbirini besledi. Ekonomik reformlar ekonomide daha yüksek verimliliğe yol açtı, bu da üretimi artırdı ve ekonomiye ek yatırım için ihtiyaç duyduğu kaynağı yarattı.
Çin tarihsel olarak yüksek oranda tasarruf sağlamıştır. 1979'da reformlar başladığında
yurtiçi tasarruflar GSYİH'nın yüzdesi olarak% 32 idi. Bununla birlikte, bu dönemdeki Çin tasarruflarının çoğu, merkezi hükümet tarafından yerel yatırım için kullanılan KİT'lerin kârlarından elde edildi. Ekonomik üretimin ademi merkeziyetçiliğini içeren ekonomik reformlar,
Çinli hanehalkı tasarruflarında ve kurumsal tasarruflarda önemli bir büyümeye yol açtı. Sonuç olarak, Çin'in GSYİH yüzdesi olarak brüt tasarrufları, büyük ekonomiler arasında en yüksek olanıdır. Yüksek düzeydeki yurtiçi tasarruf, Çin'in yüksek düzeyde yatırımı destekledi.
Aslında, Çin'in gayri safi yurtiçi tasarruf seviyeleri, yurtiçi yatırım seviyelerinin çok üzerinde, bu da Çin'i büyük bir küresel borç veren haline getirdi. Bazı ekonomistler, verimlilik artışlarının, Çin'in hızlı ekonomik büyümesinde bir başka önemli faktör olduğu savunmuştur.
Üretkenlikteki gelişmeler, büyük ölçüde kaynakların daha üretken ve verimli kullanımlara yeniden tahsis edilmesinden kaynaklanıyordu; özellikle tarım, ticaret ve hizmet sektörü gibi daha önce merkezi hükümet tarafından yoğun bir şekilde kontrol edilen sektörlerde.
Örneğin, tarım reformları, birim alan başına üretimi artırdı ve daha az iş gücüne ihtiyaç duyulmasını sağlayarak işçileri daha üretken imalat sektöründe istihdamı sürdürmeye teşvik etti. Çin ekonomisinin adem-i merkezi bir niteliği kavuşturulması, merkezi olarak kontrol edilen
KİT'lerden daha üretken faaliyetlerde bulunma eğiliminde olan ve daha pazar odaklı ve daha verimli olan devlet dışı işletmelerin (özel şirketler gibi) yükselmesine yol açtı. Ek olarak, ihracat söktürü gibi, ekonominin daha büyük bir kısmı rekabet güçlerine maruz kaldı.
Yerel ve il yönetimlerinin, hükümetin müdahalesi olmaksızın çeşitli işletmeler kurmalarına ve işletmelerine izin verildi. Buna ek olarak, Çin'deki doğrudan yabancı yatırım, verimliliği artıran yeni teknoloji ve süreçleri beraberinde getirdi.
Bununla birlikte, Çin'in teknolojik gelişimi; büyük gelişmiş ülkelerin seviyesine yaklaştıkça, başka bir deyişle yabancı teknolojiyi benimsemeye başladığında, reel GSYİH büyümesi, Çin büyük bir merkez haline gelmediği sürece, önemli ölçüde yavaşlayabilir.
Pek çok gelişmekte olan ekonomi, 1960'larda ve 1970'lerde Çin'in bugüne kadar ekonomisini geliştirmek için kullandığı aynı politikalardan bazılarını uygulayarak hızlı ekonomik gelişme ve büyüme yaşadı. Bununla birlikte, gelişmelerinin bir noktasında, bu ülkelerden bazıları
ekonomik durgunluk (veya önceki seviyelere kıyasla çok daha yavaş büyüme) yaşamaya başladı. Farklı bir ifadeyle, ekonomistler tarafından "orta gelir tuzağı" olarak tanımlanan döngüye kapıldılar. Dünya Bankası, kişi başına gayri safi milli gelir (GSMG) metodolojisi kullanarak
ekonomilerin gelişmişlik düzeylerini sınıflandırmaktadır. Dünya Bankası'na göre, Çin, 1997 yılında düşük gelirli bir ekonomiden düşük-orta gelirli bir ekonomiye geçti ve 2010'da, üst-orta gelirli bir ülke haline geldi. Çin'in 2017'de kişi başına düşen GSMG'si (8.690$),
Çin'in yüksek gelirli bir ekonomi olmak için elde etmesi gereken seviyenin %38.7 altındaydı. Çin hükümeti, 2025 yılına kadar yüksek gelir eşiğini geçebileceğini öngörüyor. Bunu büyük ölçüde yeniliği gelecekteki ekonomik büyümenin ana kaynağı haline getirerek başarma arzusunda.
Bazı ekonomistler, Çin'in reel GSYİH büyümesinin önümüzdeki birkaç on yıl içinde önemli ölçüde yavaşlayacağını ve sonunda 2037 yılı gibi ABD büyüme oranlarına yaklaşacağını tahmin ediyor.
Çin hükümeti, her ne pahasına olursa olsun mevcut ekonomik hızlı büyüme modelinden,
enerji yoğun ve yüksek kirletici endüstrilere olan bağımlılığı azaltmayı ve yüksek teknolojiye daha fazla güvenmeyi amaçlayan daha "akıllı" ekonomik büyümeye geçme arzusunu ve daha dengeli bir ekonomik büyüme elde etme arzunu ortaya koydu.
Çin ekonomisinin hızlı büyümesi, birçok analistin Çin'in "dünyanın en büyük ekonomik gücü" olarak ABD'yi geçip geçmeyeceğini ve ne zaman geçeceğini tartışmaya açmasına yol açtı. Çin ekonomisinin "gerçek" boyutu, ekonomistler arasında kapsamlı bir tartışma konusu olmuştur.
IMF tarafından yapılan tahminlere göre, nominal döviz kurları kullanılarak ABD doları cinsinden ölçülen Çin'in 2018 yılı nominal ABD doları cinsinden GSYİH'si 13,4 trilyon dolardı ve bu, ABD ekonomisinin büyüklüğünün% 65,3'ü idi. Çin'in nominal dolar cinsinden 2018 yılındaki
kişi başına GSYİH'sı 9,608 dolardı ve bu da aynı dönemde ABD’nin kişi başına GSYİH’sının %15,3'üne tekabül ediyordu. Pek çok ekonomist, Çin verilerini (veya diğer ülkelerin verilerini) ABD dolarına dönüştürmek için nominal döviz kurlarının kullanılmasının, Çin ekonomisinin
gerçek boyutunu ve ABD'ye göre yaşam standartlarını yansıtmadığını iddia ediyor. Nominal döviz kurları, ABD doları karşısındaki yabancı para birimlerinin fiyatlarını yansıtır ve bu tür ölçümler, ülkeler arasında mal ve hizmet fiyatlarındaki farklılıkları hariç tutar.
Örneğin, Çin'de yerel para birimiyle takas edilen bir ABD doları, orada ABD'dekinden daha fazla mal ve hizmet satın alacaktır. Bunun nedeni, Çin'deki mal ve hizmetlerin fiyatlarının genellikle ABD'dekinden daha düşük olmasıdır. Tersine, Japonya'daki mal ve hizmetlerin fiyatları
genellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde (ve Çin'de) olduğundan daha yüksektir. Bu nedenle, yerel Japon para birimi ile takas edilen bir dolar, orada Amerika Birleşik Devletleri'dekinden daha az mal ve hizmet satın alacaktır.
Ekonomistler, genellikle satın alma gücü paritesi (SAGP) olarak adlandırılan ülkeler arasında ekonomik verilerin daha doğru karşılaştırmalarını yapmak için dolara göre gerçek satın alma güçlerine dayalı döviz kuru tahminleri geliştirmeye çalışırlar.
SAGP döviz kuru, Çin ekonomisinin tahmini ölçümünü ve kişi başına düşen GSYİH'yi artırır. IMF'nin, Dünya Bankası tarafından yürütülen fiyat anketlerine dayanarak hazırladığı rapora göre Çin'deki mal ve hizmet fiyatları, ABD'nindeki seviyenin yaklaşık yarısı kadardır.
Bu fiyat farkının ayarlanması, Çin'in 2018 GSYİH'sinin değerini 13,4 trilyon ABD dolarından (nominal dolar) 25,3 trilyon ABD dolarına (SAGP bazında) yükseltir. Ki bu IMF verileri, Çin'in dünyanın en büyük ekonomisi olarak ABD'yi geride bıraktığını göstermektedir.
SAGP bazında Çin'in küresel GSYİH içindeki payı 1980'de %2.3'ten 2017'de %18.3'e yükselirken, ABD'nin küresel GSYİH'deki payı SAGP bazında %24.3'ten tahmini %15.3'e düştü. Çin'in dünyanın en büyük ekonomisi olarak ekonomik yükselişi, özellikle 1980'de Çin'in SAGP bazında
GSYİH'sinin Amerika Birleşik Devletleri'ninkinin yalnızca onda biri olduğu göz önüne alındığında etkileyici olmuştur. IMF, 2024 yılına kadar Çin ekonomisinin SAGP bazında ABD ekonomisinden %56 daha büyük olacağını öngörüyor.
Aslında IMF verilerinin ortaya koyduğu durum yeni değil
tarihin tekerrürü. Zira Çin, geçmişte de, İngiltere ve diğer Batılı devletlerin Çin’e açtıkları Afyon Savaşı öncesinde, dünyanın en büyük ekonomisiydi. Ekonomist Angus Maddison tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Çin 1820'de dünyanın en büyük ekonomisiydi
ve küresel GSYİH'nın tahmini %32,9'unu oluşturuyordu. Bununla birlikte, dış ve iç savaşlar, iç çekişmeler, zayıf ve etkisiz yönetimler, doğal afetler ve çarpıtıcı ekonomik politikalar, Çin'in SAGP bazında küresel GSYİH payının önemli ölçüde azalmasına neden oldu.
1952'de Çin'in küresel GSYİH'deki payı %5,2'ye ve 1978'de %4,9'a düştü. 1970'lerin sonlarında Çin'in ekonomik reformları benimsemesi, Çin'in ekonomik büyümesinde bir artışa yol açtı ve Çin'in büyük bir küresel ekonomik güç haline gelmesine yardımcı oldu.
SAGP ölçümü ayrıca Çin'in 2018 yılı nominal GSYİH'sını 9,608 dolardan ABD seviyesinin %28,9'u olan 18,110 dolara yükseltti. Devam eden hızlı ekonomik büyümeye rağmen, Çin yaşam standartlarının ABD düzeylerine yaklaşması muhtemelen uzun yıllar alacaktır.
Üretim gücü bakımından lider ülke
Çin, Dünya Bankası'na göre dünyanın en büyük üreticisi olarak ortaya çıktı. 2016 yılında, Çin'in brüt katma değer bazındaki üretim değeri, ABD seviyesinden %49,2 daha yüksekti. Çin ekonomisinde imalat, Amerika Birleşik Devletleri'ne göre çok daha
önemli bir rol oynamaktadır. 2016 yılında, Çin'in brüt katma değerli üretimi, ABD'nin %11,6'sına kıyasla, GSYİH'sinin %28,7'sine eşitti.
Deloitte adlı uluslararası danışmanlık firmasının 2016 Küresel İmalat Rekabet Endeksi'nde, küresel imalat yöneticileriyle yapılan ankete göre
Çin dünyanın en rekabetçi üreticisi (40 ülke arasında) olarak yer aldı. Amerika Birleşik Devletleri ise ikinci sırada yer alarak Çin’in gerisinde kaldı. Endeks, küresel yöneticilerin, büyük ölçüde yetenek ve teknolojiye yaptığı yoğun yatırım nedeniyle, yani örneğin,
yüksek düzeyde Ar-Ge harcamaları ve faaliyetleri, en üst düzey varlıkların varlığı nedeniyle, Amerika Birleşik Devletleri'nin 2020 yılına kadar Çin'i geçerek dünyanın en rekabetçi ekonomisi haline geleceğini tahmin ettiklerini buldu.
Öte yandan, Çin'in büyük Ar-Ge harcama seviyeleri, daha yüksek değerli, gelişmiş üretime doğru hareket etmesi, yeniliği teşvik eden hükümet politikaları ve bilim, teknoloji, mühendislik alanlarında geniş mezun havuzu nedeniyle büyük bir üretim gücü olmaya devam etmesi bekleniyor.
Verilere bakıldığında, yavaşlayan bir ekonomi, katma değerli imalatta düşüş ve çeşitli endüstrilerde kapasite fazlası, artan işçilik maliyetleri ve hızla yaşlanan nüfus dahil olmak üzere çeşitli zorluklarla karşı karşıya olduğu görülüyordu. Daha genel olarak Dünya Ekonomik Forumu
bir ekonominin üretkenlik düzeyini belirleyen faktörlere dayanarak, bir ülkenin tüm ekonomisinin küresel rekabet edebilirliğini değerlendiren ve sıralayan yıllık bir rapor hazırlamaktadır. Dünya Ekonomik Forumu (WEF)'in 2018 Küresel Rekabet Endeksi,
Çin'I, 140 ülke içerisinde, dünyanın en rekabetçi 28. ekonomisi seçerken, ABD birinci sırada yer alıyor.

Işgücü ve ücret maliyetlerinin artışı
Çin'in çalışma çağındaki nüfusundaki düşüş, Çin'de ücretlerin yükselmesine katkıda bulunmuş olabilir.
Çin'in 1990'daki ortalama aylık ücretleri 55 dolardı. Aynı dönemde Vietnam ortalama aylık ücret 32 dolar ve Meksika’da ise 221 dolardı. Bununla birlikte, 2018'de, Çin'in ortalama aylık ücretleri 990 dolar Vietnam'ın ücretleri 238 dolar ve Meksika'nın 383 dolardı.
2007'den 2018'e kadar Çin'in ortalama aylık ücretleri %263 artış gösterdi. Çin'deki Amerikan Ticaret Odası’nın gerçekleştirdiği 2019 İş Ortamı Anketi, artan işgücü maliyetlerini Çin'deki ABD firmalarının karşılaştığı en büyük ikinci zorluk olarak listeledi.
2000 yılında, Çin'in birim işgücü üretim maliyetleri ABD seviyelerinin %42,3'üydü ve 2018'de ABD seviyelerinin %75,5'ine yükseldi.

Çin’in aldığı doğrudan yabancı yatırımlar
Çin'in ticaret ve yatırım reformları ve teşvikleri, 1990'ların başından itibaren doğrudan yabancı
yatırımlarda bir artışa yol açtı. Bu tür akışlar, Çin'in üretkenlik kazanımlarının ve hızlı ekonomik ve ticari büyümesinin ana kaynağı olmuştur. Bildirildiğine göre, 2010 yılında Çin'de kayıtlı 55,2 milyon işçi veya kentsel işgücünün %15,9'unu istihdam eden 445,244 yabancı
sermayeli işletme bulunmaktaydı. Yabancı sermayeli işletmeler Çin'in endüstriyel üretiminin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu seviye, 1990'da %2.3'ten 2003'te %35.9'a yükseldi, ancak 2011'de %25.9'a düştü. Ayrıca, Çin'in dış ticaretinin önemli bir seviyesinden
yabancı sermayeli işletmeler sorumludur. Zirve noktalarında, yabancı sermayeli işletmeler 2005 yılında Çin ihracatının %58,3'ünü ve ithalatın %59,7'sini oluşturdu, ancak bu seviyeler daha sonra düşerek 2018'de sırasıyla %41,7 ve %43,7'ye ulaştı.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), Çin'in hem küresel doğrudan yabacı yatırımın önemli bir alıcısı hem de doğrudan yabancı yatırım çıkışlarının ana sağlayıcısı haline geldiğini bildirmektedir.
Çin'in 2018'deki doğrudan yabacı yatırım girişi 139 milyar dolardı ve bu da onu Amerika Birleşik Devletleri'nden sonra dünyanın ikinci en büyük doğrudan yabancı yatırım alıcısı haline getirdi. Çin'den doğrudan yabancı yatırım çıkışları 2005'ten sonra hızla arttı ve 2015'te
ilk kez doğrudan yabancı yatırım girişlerini aştı. Çin'in doğrudan yabancı yatırım çıkışları tarihi bir boyuta ulaştı. 2016'da 196,1 milyar dolar ile zirve noktasını gördü, ancak 2017 ve 2018'de düşüş gösterdi. Bu, Çin hükümetinin savurgan kabul edilen yatırımlara yönelik
baskısını ve Çin'in ileri teknoloji firmaları ve diğer stratejik varlıkları elde etme çabalarının yabancı hükümetlerin daha fazla incelemesini yansıtıyor. Yine de Çin, dünyanın en büyük ikinci doğrudan yabancı yatırım çıkış kaynağıydı.
Son yıllarda Çin'in küresel doğrudan yabancı yatırım çıkışlarındaki keskin artış, büyük ölçüde Çin hükümeti politikaları ve firmaları "küreselleşmeye" teşvik etme girişimleri gibi bir dizi faktörden kaynaklanıyor gibi görünüyor.
Hükümet, Çinli firmaları üretim ve hizmetlerde katma değer zincirinde yukarı taşımak, yerli inovasyonu ve Çin markalarının gelişimini artırmak için fikri mülkiyet haklarına, teknolojiye, know-how'a, ünlü markalara vb. erişmek için doğrudan yabancı yatırımları ve
kamu iktisadi teşekküllerini (KİT) kullanmak istiyor. Çin'in yavaşlayan ekonomisi ve artan işgücü maliyetleri, firmaların riski çeşitlendirmesine ve Çin pazarının ötesinde iş fırsatlarını genişletmesine yardımcı olmak için Çin'in denizaşırı doğrudan yabancı yatırımlarını da
teşvik etti ve bazı durumlarda, daha az rekabetçi firmaları Çin'den düşük maliyetli ülkelere taşımakla sonuçlandı. Çin Dış Ticaret Bakanlığı, 2018 yılında, Kuşak ve Yol ülkelerindeki Çin'in mali olmayan doğrudan yabancı yatırımlarının bir önceki yıla göre %8,9 artışla 15,6 milyar
doları bulduğunu bildirdi. Ek olarak, artan doğrudan yabancı yatırım çıkışları, Çin hükümetinin dış ticaretini çeşitlendirmeye çalışmasının bir sonucu olabilir. Doğrudan yabancı yatırımların da katkısıyla, Çin’in Nisan 2019 itibarıyla döviz rezervlerinin toplam 3,1 trilyon
ABD dolarına ulaşarak küserel bir üstünlük elde ediyordu.. Çin'deki en büyük yabancı yatırımcılar (2017 yılına kadar doğrudan yabancı yatırım stokuna göre) %52.6 ile Hong Kong, %10.6 ile İngiliz Virgin Adaları, %6.1 ile Japonya, %4.0 ile Singapur ve %3.2 ile Almanya.
1980'lerde ve 1990'larda Çin'in ekonomik modernizasyon ve büyüme stratejisinin önemli bir yönü, yerli firmaların gelişimini hızlandırmaya yardımcı olmak için doğrudan yabancı yatırımları Çin'e çekmekti. Çinli firmaların yurtdışındaki yatırımları keskin bir şekilde kısıtlandı.
Ancak, 2000 yılında Çin'in liderleri, Çinli firmaları (özellikle KİT'leri) denizaşırı yatırım yapmaya teşvik etmeye çalışan yeni bir "küreselleşme" stratejisi başlattı. Bu yatırımı yönlendiren temel faktörlerden biri, Çin'in muazzam döviz rezervi birikimidir.
Geleneksel olarak, bu rezervlerin önemli bir seviyesi, ABD Hazine tahvilleri gibi nispeten güvenli ancak düşük getirili varlıklara yatırılmıştır. 29 Eylül 2007'de Çin yönetimi, döviz rezervlerinden daha karlı getiri elde etmek ve ABD doları varlıklarından uzaklaşmak amacıyla
Çin Yatırım Şirketi'ni (CIC) resmen kurdu. CIC başlangıçta 200 milyar dolar olarak finanse edildi, ki bu, onu dünyanın en büyük bağımsız varlık fonlarından biri haline getiriyor. Hükümetin daha fazla dışarıya doğrudan yabancı yatırım akışını teşvik etme çabasının arkasındaki
bir başka faktör, yönetim tarafından Çin'in hızlı ekonomik büyümesini sürdürmek için gerekli görülen petrol ve mineraller gibi doğal kaynakları elde etmekti. Son olarak, Çin yönetimi, kendi markaları ile küresel ölçekte rekabetçi Çin firmaları geliştirme hedefini belirtmiştir.
Yabancı firmalara yatırım yapmak veya onları satın almak, Çinli firmaların teknolojiyi, yönetim becerilerini ve genellikle Çinli firmaların küresel olarak daha rekabetçi hale gelmesine yardımcı olmak için gerekli olan uluslararası tanınmış markaları elde etmeleri için
bir yöntem olarak görülüyor. Örneğin, Nisan 2005'te, Çinli bir bilgisayar şirketi olan Lenovo Group Limited, IBM Corporation'ın kişisel bilgisayar bölümünü 1,75 milyar dolara satın aldı.
2017'ye kadar kümülatif Çin doğrudan yabancı yatırım çıkışlarının en büyük hedefi Hong Kong (toplamın %54,2'si), Cayman Adaları (%13.9), Britanya Virjin Adaları (%6.7) ve Amerika Birleşik Devletleri (%3.7) idi.
Hong Kong, Britanya Virjin Adaları ve Cayman Adaları'na giden önemli bir Çin doğrudan yabancı yatırım seviyesi muhtemelen başka yerlere yönlendiriliyor. Amerikan Girişim Enstitüsü (AEI), Çin yatırımının küresel olarak gerçek akışlarını izlemek için geliştirilmiş bir veritabanı
olan China Global Investment Tracker'ı (CGIT) sürdürmektedir. CGIT veri tabanı, 100 milyon dolar veya daha fazla değerde doğrudan yabancı yatırımı takip etmektedir. Bu veriler, resmi Çin doğrudan yabancı yatırım çıkış verilerinden önemli ölçüde farklıdır.
2005'ten 2017'ye kadar olan toplam Çin tahvilsiz dış yatırımın en önemli destinasyonlarına ilişkin CGIT verileri, Çin’in en çok yatırım yaptığı ülkeleri şöyle sıralamktaydı: Amerika Birleşik Devletleri’ne172,7 milyar dolar, Avustralya’ya 103,7 milyar dolar,
Birleşik Krallık’a 75 milyar dolar, Brezilya’ya 61,2 milyar dolar ve Rusya’ya 53,8 milyar dolar.
Ekonomik reformlar ve ticaret ve yatırım liberalizasyonu, Çin'i büyük bir ticaret gücüne dönüştürmeye yardımcı oldu.
Çin'in emtia ihracatı 1979'da 14 milyar dolardan 2018'de 2,5 trilyon dolara yükselirken, emtia ithalatı 18 milyar dolardan 2,1 trilyon dolara çıktı. Çin'in hızla büyüyen ticaret akışı, onu birçok ülke için daha önemli ve çoğu zaman en büyük ticaret ortağı haline getirmiştir.
Öyle ki, Çin tarafından açıklanan verilere göre Çin, 2013 yılında 130 ülkenin en büyük ticaret ortağıydı. Birleşmiş Milletler tarafından tanınan 206 ülke olduğunu göz önünde bulurdurduğumuzda, bunun ne denli büyük bir anlam ifade ettiğini daha rahat görebiliriz.
2000'den 2008'e kadar, Çin'in mal ihracatının yıllık artışı %25.1 ve mal ithalatının yıllık artışı %24.2 idi. Ancak küresel mali krizin etkisiyle Çin'in ihracatı %15,9 ve ithalatı %11,2 düştü. Çin'in ticareti 2010 ve 2011'de toparlandı, ihracat büyümesi ortalama %25,8
ve ithalat büyümesi ortalama %31,9 oldu. Ancak o zamandan beri Çin'in ticaret büyümesi keskin bir şekilde yavaşladı. 2012'den 2014'e kadar Çin'in ihracatı ve ithalatı sırasıyla yıllık ortalama %7,2 ve %4,1 oranında büyümüştür. 2015'ten 2016'ya kadar ihracat ortalama %4,7
ve ithalat ise ortalam %11,6 oranında düştü, bu da durgun bir küresel ekonomiyi ve emtia fiyatlarındaki düşüşü yansıtıyor. Ancak 2017 yılında Çin'in ihracatı %6.7 ve ithalatı %17.4 arttı. 2018 yılında ihracatı %9,3 ve ithalatı % 17,8 arttı.
Bununla birlikte, 2001 yılının ilk üç ayında Çin'in ihracatı %1.0 artarken, ithalatı yıllık bazda%1.1 düştü. Çin'in ticari mal ticareti fazlası 2004'ten 2008'e kadar keskin bir artış göstererek 32 milyar dolardan 297 milyar dolara yükseldi.
Bu fazla, sonraki üç yıl içinde her yıl düşerek 2011'de 158 milyar dolara düştü. Ancak, takip eden dört yılın her birinde artarak 2015'te 679 milyar dolara ulaştı ve 2016'da 611 milyar dolara, 2017'de 489 milyar dolara düştü ve 2018'de 382 milyar dolara. 2009'da Çin,
hem dünyanın en büyük mal ihracatçısı hem de (ABD'den sonra) ikinci en büyük mal ithalatçısı olmak doğrultusunda Almanya'yı geride bıraktı. 2012 yılında Çin, dünyanın en büyük ticari mal ticareti ekonomisi (ihracat+ithalat) olarak ABD'yi geride bıraktı.
Çin'in küresel mal ihracatındaki payı 1990'da %2,0'den 2015'te %14,1'e yükseldi, ancak 2016'da %13,4'e ve 2017'de %13,2'ye düştü.
Çin’in en büyük ticaret ortakları
2018 yılı Çin toplam ticaret hacmi verileri baz alındığında, Çin’in en büyük ticaret ortakları arasında Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği'ni (ASEAN) oluşturan 10 ülke, Japonya, Güney Kore,
Hong Kong ve Tayvan yer alıyor. Çin’in ihracatındaki en önemli pazarlar Amerika Birleşik Devletleri, AB ülkeleri, ASEAN iken, ithalat için en önemli kaynakları AB ülkeleri, ASEAN ve Güney Kore'dir. Çin verilerine göre, ABD 282 milyar dolar, Hong Kong 274 milyar dolar ve
AB ülkeleri 129 milyar dolar ile büyük ticaret fazlalarını sürdürdü ve Tayvan 112 milyar dolar ve Güney Kore 74 milyar dolar ile büyük ticaret dengesizlikleri görüldü. Çin'in ticaret verileri, ticaret ortaklarından önemli ölçüde farklıdır. Bu farklılıklar, büyük ölçüde
Çin'in Hong Kong üzerinden yaptığı ticaretin resmi Çin ticaret verilerinde nasıl sayıldığından kaynaklanıyor gibi görünüyor. Çin, Hong Kong üzerinden yaptığı ihracatın büyük bir kısmını istatistiksel amaçlarla Hong Kong'a ihraç ettiği şeklinde ele alırken,
Çin ürünlerini Hong Kong üzerinden ithal eden birçok ülke, menşelerini genellikle Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere istatistiksel amaçlar için Çin'e bağlamaktadır.
Çin'in düşük maliyetli işgücü bolluğu, onu birçok düşük maliyetli, emek yoğun üretimde uluslararası
düzeyde rekabetçi hale getirdi. Sonuç olarak, üretilen ürünler Çin ticaretinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Çin'in ithalatının önemli bir kısmı, tüketici elektroniği ürünleri ve bilgisayarlar gibi bitmiş ürünlerde bir araya getirilen ve ardından ihraç edilen parça ve
bileşenlerden oluşuyor. Çoğunlukla, Çinli işçiler tarafından bu tür ürünlere Çin'deki katma değer, ürünün yurtdışına sevk edildiğinde toplam değerine kıyasla nispeten küçüktür.
Çin'in 2018'deki en büyük 10 ithalatı arasında elektrikli makine ve ekipman, mineral yakıt;
nükleer reaktörler, kazanlar ve makineler (otomatik veri işleme makineleri ve yarı iletkenler yapmak için makineler gibi), cevherler ve optik, fotografik, tıbbi veya cerrahi aletler. Çin'in en büyük ihracatı ise elektrikli makine ve teçhizatı, nükleer reaktörler,
kazanlar ve makineler, mobilya, plastikler ve araçlar.
Peki büyüyen Çin’in küreselleşen ekonomisini sorunsuz bir ilerleme mi bekliyor? Kuşkusuz ki bu soruya olumlu yanıt vermek güç. Şimdi dilerseniz buyurun, çin ekonomisini bekleyen bazı sorunlar üzerine eğilelim.
Çin şu anda ekonomik modelinde önemli bir yeniden yapılanma sürecinden geçiyor. Geçmişte her ne pahasına olursa olsun hızlı ekonomik büyüme sağlamak için uygulanan politikalar çok başarılıydı. Bununla birlikte, bu tür politikalar; ağır kirlilik, genişleyen gelir eşitsizliği,
birçok sektörde kapasite fazlası, verimsiz bir finansal sistem, artan şirket borcu ve ekonomideki sayısız dengesizlik gibi bir dizi olumsuz sonuçlar doğurmuştur ve bu nedenle eski büyüme modeli birçok ekonomist artık sürdürülebilir olmamakla eleştiriliyordu.
Çin, Çin ekonomisinin yeni itici güçleri olarak özel tüketime ve yeniliğe daha fazla önem veren, daha sürdürülebilir, daha az maliyetli, ekonomik büyümeyi teşvik eden yeni bir büyüme modeli -yeni normal- geliştirmeye çalıştı.
Çin yeni ekonomik reformları etkili bir şekilde uygulayamazsa, sağlıklı ekonomik büyümeyi sürdüren yeni bir büyüme modelinin uygulanması zor olabilir. Pek çok analist, bu tür reformlar olmadan Çin'in ekonomistlerin "orta gelir tuzağı" olarak adlandırdığı
bir durgun ekonomik büyüme ve yaşam standartları dönemiyle karşı karşıya kalabileceği konusunda uyarıyor. Bu zorlukların bazıları üzerinde durmak yerinde olacaktır.
1-Çin'in tam olarak piyasa ekonomisine geçmemiş olması: Çin'in otuz yıllık yaygın ekonomik reform geçmişine rağmen
Çinli yetkililer Çin'in "sosyalist bir piyasa ekonomisi" olduğunu iddia ediyorlar. Bu, hükümetin ekonominin büyümesine yardımcı olmak için bir dizi alanda serbest piyasa güçlerinin kullanılmasına izin verdiğini ve buna izin verdiğini,
ancak hükümetin ülkenin ekonomik kalkınmasında hala önemli bir rol oynadığını gösteriyor.
2-İzlenen endüstriyel üretim politikaları ve kamu iktisadi teşekkülleri: Dünya Bankası'na göre, "Çin, dünyanın en aktif sanayi politikaları ve idareleri kullanıcılarından biri haline geldi."
Çin Devlet Konseyi, şu anda merkezi ve yerel hükümet düzeyinde 150.000 KİT bulunduğunu söyledi. Tarım dışı GSYİH'nin %50'sine yakını bu KİT’lerden sağlanıyor. Buna ek olarak, KİT'lerin sayısı keskin bir şekilde düşmesine rağmen petrol ve madencilik, telekomünikasyon,
kamu hizmetleri, ulaşım ve çeşitli endüstriyel sektörler gibi bazı sektörlere hakim olmaya devam ediyorlar. Bu KİT’ler, devlet eliyle rekabete karşı korunuyor. Denizaşırı yatırım yapmaya teşvik edilen ana sektörlerde bu KİT’ler etkin. Bir araştırma, KİT'lerin Çin'deki en büyük
500 imalat şirketinin %50'sini ve ilk 500 hizmet sektörü kuruluşunun %61'ini oluşturduğunu ortaya koymuştur. KİT'ler yalnızca Çin ekonomisindeki baskın oyuncular değildir, çoğu küresel standartlara göre oldukça büyük. Fortune'un 2016 yılı dünyanın en büyük 500 şirketi listesi
103 Çinli firmayı içeriyor, 209 yılında bu listede Çinli 29 firma vardı! Listelenen 103 Çinli 75’i, Çin devletinin %50 veya daha fazlasına sahip olduğu firmalar. Çin, 2016 yılında bu 75 firma birlikte 7,2 trilyon dolar gelir elde etti. Aynı yıl bu işletmeler 20,7 trilyon dolar
değerinde varlığa sahipti ve 16,2 milyon işçi çalıştırıyordu. Fortune 500 listesindeki diğer 28 Çinli firmadan birçoğunun da Çin hükümeti ile mali bağlantıları olduğu görülüyor.
3-Artan Çin çelik üretimi ve küresel çelik kapasitesi: Çin, önemli bir küresel çelik üreticisi haline
geldi. 2001'den 2016'ya kadar Çin'in ham çelik üretimi, %459,9 artışla 152 milyon mt'dan 805 milyon mt'a yükseldi. Bu dönemde, Çin'in küresel üretimdeki payı %17.9'dan %50.3'e yükseldi ve Çin, küresel çelik üretimindeki artışın %87.1'ini oluşturdu.
Çin'in artan çelik kapasitesinin çoğu, iç talebe yanıt olurken, aynı zamanda büyük bir ihracatç ürünü haline geldi. 2015 yılında Çin, AB’den sonra, 111.6 milyon mt veya küresel toplamın %24.1'i ile yarı mamul ve çelik ürünlerin en büyük ikinci ihracatçısı oldu.
Düşen küresel çelik talebine rağmen artan küresel çelik üretiminin etkileri konusunda son birkaç yılda endişeler arttı. Nisan 2016'da Çelik Sektöründe Aşırı Kapasite ve Yapısal Uyum üzerine AB Sempozyumu'nun ardından, o zaman ABD Ticaret Bakanı olan Penny Pritzker ve
Michael Froman ortak bir bildiri yayınladılar: "ABD çelik endüstrisi, büyük ölçüde küresel aşırı kapasitenin yol açtığı bir krizde ... ve küresel çelik kapasitesinin ABD endüstrisini fiyat düşüşleri, azalan kârlılık ve 13.000'den fazla iş kaybı yoluyla etkilediğini belirtti.
Pek çok analist, Çin'in çelik endüstrisinin, düşük maliyetli kredi ve sübvansiyonlar yoluyla merkezi ve yerel hükümet düzeyinde devlet kurumları tarafından yoğun bir şekilde desteklendiğini iddia ediyor. Bunlar, pek çok Çinli çelik firmasının, kârlı olmadıklarında ve büyük ölçüde
borçlu olduklarında bile faaliyet göstermesine olanak tanıyor. Bu nedenle bu üreticiler, bazıları tarafından "zombi şirketler" olarak adlandırılıyor. Hükümet, işten çıkarmaların sosyal istikrar üzerindeki etkileriyle ilgili endişeler nedeniyle bu tür firmaların iflas etmesine
izin verme konusunda isteksiz. Renmin Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, Çinli çelik firmalarının yarısının "zombi işletmeleri" olduğunu tahmin ediyor. Nisan 2016'da USTR, 2011'den 2014'e kadar en büyük çelik şirketlerinden biri olan Hebei Iron & Steel Company'ye
verilen 86 devlet sübvansiyonunun bir listesini yayınladı. Şubat 2016'da Çin hükümeti, önümüzdeki beş yıl içinde 100 milyon ila 150 milyon metrik ton ham çelik kapasitesini durdurmayı ve 500.000 kişiyi işten çıkarmayı planladığını açıkladı.
Çin’in piyasayı temelden sarsan bu çelik üretimi, Trump’ın çelik ithalatına uygulanan gümrük tarifilerini arttırmasına neden olmuştu.

4-Devletin hakimiyetindeki bankacılık, kredi bolluğu ve büyüyen borç: Çin'in bankacılık sistemi büyük ölçüde devlete ait veya
devlet kontrolündeki bankaların hakimiyetindedir. Bazı analistlere göre, Çin'in devlet bankalarının yöneticileri, "parti ve hükümet liderlerinin banka kredileri üzerinde etkili olmasını sağlayan" Çin Komünist Partisi kadro sisteminin saflarından seçiliyor.
Devlete ait ticari bankalar, üç devlet politika bankası ve ticari anonim bankalar tarafından tutulan varlıkların yüzde payı birlikte Çin'deki toplam banka varlıklarının%68,5'ini oluşturmaktadır. Çin'in bankacılık sistemine yabancı katılım nispeten küçüktür ve toplam banka
varlıklarının %1,6'sını oluşturmaktadır. KİT'lerin tercihli kredi muamelesi gördüğüne inanılmaktadır devlet bankaları tarafından, özel şirketler genellikle daha yüksek faiz oranları ödemek veya başka yerlerden kredi almak zorundadır. Bir tahmine göre, KİT'ler 2009'daki tüm banka
kredilerinin %85'ini, yani 1,4 trilyon dolarlık bölümünü oluşturuyordu. KİT'lerin, dönem dönem, kredilerini geri ödemediğine dair bir dizi kuşku bulunuyor, bu da bankaları sürekli artan miktarda sorunlu krediyle karşı karşıya bırakmış olabilir.
Birçok analist, bankacılık sisteminin en büyük zayıflıklarından birinin, risk değerlendirmesi gibi piyasa ilkelerine göre kredi tahsis etme yeteneğinden yoksun olması olduğunu iddia ediyor.
Çin merkezi hükümeti, bankacılık sistemini, GSYİH büyüme hedeflerine ulaşmaya yardımcı
olmak ve gerektiğinde, 9/11 terör saldırıları ve küresel mali kriz sonrası gibi küresel ekonomik gerilemelerin etkisini dengelemek için krediyi artırmak için kullanıyor. 2007'den 2016'ya kadar, Çin'in yurt içi kredisi dolar cinsinden %218 arttı ve GSYİH'nın payı olarak bu seviye
%125'ten %212'ye yükseldi. 2016 ortası itibariyle Çin'in GSYİH yüzdesi olarak birleşik hanehalkı, şirket ve devlet borç seviyeleri ABD ve Güney Kore ile karşılaştırılabilir ve Japonya ve Avrupa Birliği'ninkinden daha düşüktür. Bununla birlikte, Çin'in borç seviyeleri nispeten
kısa bir süre içinde keskin bir şekilde yükseldi ve bazılarının tahminlerine göre, gelecekte Çin'de bir ekonomik krize yol açabilir. 2006 yılı sonundan 2016 ortasına kadar, Çin'in toplam finans dışı sektör borcu GSYİH yüzdesi olarak %143'ten %254'e yükseldi.
Bu borç artışının çoğu, GSYİH'nın yüzdesi olarak 2006'da %107'den 2016'nın ortasında %171'e yükselen şirket sektöründen geldi. Dolar cinsinden bakıldığında, Çin'in şirket borcu 3 trilyon dolardan 17,8 trilyon dolara yükseldi ve şu anda ABD kurumsal borç seviyelerini aşıyor.
Bazı gözlemciler, Çin'in kredi büyümesinin çok geniş olabileceği ve borç seviyelerini keskin bir şekilde artırarak gelecekteki büyümeyi baltalayabileceği konusunda uyarıda bulundu, bu da birçok sanayide kapasite fazlasına ve örneğin inşaat vb sektörlerde balonlara neden olabilir.
Dahası KİT'lere ve diğer hükümet destekli kuruluşlara ayrıcalıklı muameleyi kanıtlayarak üretkenliği düşürebilir. Yerel yönetim borcu, büyük ölçüde Çin bankacılık sistemi üzerindeki potansiyel etkisi nedeniyle Çin'de büyük bir sorun olarak görülüyor.
Küresel finansal yavaşlamanın başlangıcı sırasında, birçok Çin yerel hükümet kuruluşu, özellikle altyapı projelerini destekleyerek yerel ekonomileri canlandırmaya yardımcı olmak için yoğun bir şekilde borçlandı. Aralık 2013'te, Çin Ulusal Denetim Ofisi,
2010'un sonundan 2013 yılının ortasına kadar, yerel yönetim borcunun %67 artarak yaklaşık 3 trilyon dolara yükseldiğini bildirdi. Çin hükümeti, yerel yönetim borcunun o tarihten itibaren 4,3 trilyon dolara yükseldiğini bildirdi. Bazı basında çıkan haberlere göre,
hızlı ekonomik büyümeyi sürdürmek için yerel yönetimler üzerindeki baskılar nedeniyle, merkezi hükümet tarafından yerel yönetim borcunu yeniden yapılandırma ve yerel yönetim borçlanmasını kısıtlama çabaları başarıyla gerçekleştirildi.
Pek çok ekonomist, Çin'in borç sorunlarının çoğundan Çin'in kapalı sermaye hesabını suçluyor. Çin hükümeti, ihracatı artırmak için kısmen para birimi olan RMB’nin dolar ve diğer para birimleri karşısındaki değişimini kontrol etmek için uzun yıllar sermaye girişleri ve çıkışları
üzerindeki kısıtlamaları sürdürdü. Çin hükümetinin sermaye akışları üzerindeki kısıtlamalarının Çin'deki mali piyasaları büyük ölçüde bozduğuna ve bazı sektörlerde aşırı yatırım ve diğerlerinde yetersiz yatırım gibi sermayenin verimli kullanılmasını engellediğine inanılıyor.
5-Çin’in büyüme stratejisinin yol açtığı çevresel sorunlar: Çin'in ekonomik büyüme modeli, Çin'de çoğu enerji yoğun ve yüksek kirletici olan ağır sanayinin büyümesini beraberinde getirdi. Çin'deki kirlilik seviyesi kötüleşmeye devam ediyor ve nüfus için ciddi sağlık riskleri
oluşturuyor. Çin hükümeti, hızlı ekonomik büyümeyi teşvik etmek için genellikle kendi çevre yasalarını göz ardı ediyor. Çin’in büyük orandaki karbon salınımı, OECD raporuna göre; 2015 yılında Çin'in hava kirliliğinin sağlık maliyetlerinin 1,4 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor,
bu da GSYİH'nın %7,8'ine denk geliyor. Şubat 2013'te, Çin'in jeolojik araştırması verilerine göre tüm Çin şehirlerinin %90'ının yeraltı sularını kirlettiği ve üçte ikisinin "ciddi şekilde kirlenmiş" suya sahip olduğu tahmin ediliyor. Asya Kalkınma Bankası'nın 2012 raporuna göre,
Çin'deki en büyük 500 şehrin %1'inden daha azı Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen hava kalitesi standartlarını karşılıyor ve bunlardan 7'si dünyanın en kirli 10 şehri arasında yer alıyor. Çin yönetimi, bu durumun yarattığı riskin nüfus, ekonomi ve gıda güvenliğine
oluşturduğu tehdidin farkına varmış olacak ki; enerji tüketimini azaltmak, çevre yasa ve yönetmeliklerinin uygulanmasını artırmak, daha temiz yakıtların (doğal gaz gibi) genel elektriğe yaygınlaştırılması yoluyla kömür kullanımını azaltmak ve yüksek kirliliğe neden olan
fabrikaları uzaklaştırmak için adımlar attığını belirtti. Bu yönelim sayesinde Çin, temiz ve yenilenebilir enerji teknolojisinin önemli bir küresel üreticisi ve kullanıcısı haline gelmiştir. Ocak 2017'de Çin yönetimi, 2020 yılına kadar yenilenebilir enerji üretimi için
361 milyar dolar harcayacağını açıklamıştı.

6-Demografik yapının yarattığı güçlükler: Pek çok ekonomist, Çin'in demografik politikalarının, özellikle de ilk kez 1979 yılında uygulanan tek çocuk politikasının Çin ekonomisi üzerinde önemli bir etkiye sahip olmaya başladığını
iddia ediyor. Örneğin, McKinsey Global Institute çalışmasına göre, Çin'in doğurganlık oranı 1964'te yaklaşık 5,8 doğumdan 2012'de 1,6'ya düştü. Tek çocuk politikası aynı zamanda Çin'de hızla yaşlanan bir toplumla sonuçlandı. Brookings Enstitüsü'ne göre Çin'de halihazırda 60 yaşın
üzerinde 180 milyon insan var ve bu 2020'de 240 milyona, 2030'da 360 milyona ulaşabilir. Nüfus payı 60 yaşın üzerindeki insanların oranı 2020 sonuna kadar %20'ye ve 2030'a kadar %27'ye ulaşabilir. Azalan çalışan nüfus ve artan yaşlı nüfusla birlikte, Çin hükümeti
işçi verimliliğini artırmaya çalışırken (yenilikçiliği ve ileri teknoloji geliştirme gibi) zorluklarla karşılaşacaktır. Haricen artan yaşlı nüfus, sağlık bakımı ve yaşlı hizmetlerine yönelik harcamaların artırılmasını da beraberinde getirmiştir. Tek çocuk politikası,
Çin işgücünün büyüklüğünü etkilemeye başladığı için Çin yönetimi, geçtiğimiz yıllarda ikinci çocuk için belirli bir ücret karşılığında izin verme kararı almıştı. Büyük ve eksik istihdam edilen bir işgücünün varlığı, ekonomik reformlar ilk uygulandığında Çin'in hızlı ekonomik
büyümesinde önemli bir faktördü. Böylesine büyük bir işgücü, Çin'deki firmaların neredeyse sonsuz düşük maliyetli işgücü arzına sahip olması anlamına geliyordu, bu da birçok firmanın daha karlı hale gelmesine yardımcı oldu ve bu da onların yatırım ve üretimi artırmasına yol açtı.
Bazı ekonomistler, Çin'in bu emek avantajını kaybetmeye başladığını savunuyor. Çin hükümetine göre, çalışma çağındaki nüfusu (16 ila 59 yaş arası) 2011'de 925 milyona yükseldi, ancak daha sonra art arda yedi yıl düşerek 2018'de 897 milyona düştü. Çin hükümeti,
çalışma yaşındaki nüfusun düşeceğini öngörüyor. Bu öngörüye göre; çalışma yaşındaki nüfus 2030'da 830 milyona ve 2050'de 700 milyona düşecek. Bu tahminler doğru çıkarsa, 2011-2050 yılları arasında, Çinli çalışma çağındaki nüfus 225 milyon kişi azalabilir.
Buraya kadar genel olarak Çin ekonomisinin tarihsel arka planını, karşı karşıya olduğu sorunları, kırılgan noktalarını ele aldık. Bu yazıyı, Çin yönetiminin önümüzdeki yıllara dair ekonomik planlamalarını paylaşmadan bitirmek, büyük bir eksiklik olacaktır.
Bu nedenle, buradan itibaren, Çin tarafından açıklanan kısa-orta ve uzun vadele planlamaları üzerinde duracağım.

Cumhurbaşkanı Xi'nin Kasım 2017'de 19. Parti Kongresi'ne sunduğu rapor, Çin karakterli sosyalizmin yeni bir döneme girdiğini belirtti.
Çin'in 2050 yılına kadar "her bakımdan orta derecede müreffeh bir toplum" haline gelmek için çalışacağı ortaya kondu. Başlıca hedefler arasında yoksullar ve kırsal nüfus için yaşam standartlarını yükseltmek, gelir eşitsizliklerini ele almak, özel tüketim yaratmak yer alıyor.
Ekonominin itici gücü, hizmetleri artırma, kirliliği azaltma, yeniliği ve ekonomik modernizasyonu teşvik etme ve genel yaşam standartlarını iyileştirme de diğer hedefler arasında. Xi tarafından sunulan raporda şunlar belirtiliyor:
- Çin'i kaliteli bir üretici haline getirmek ve gelişmiş üretimi geliştirmek için daha hızlı çalışacağız, internet, büyük veri ve yapay zekanın gerçek ekonomi ile daha fazla entegrasyonunu teşvik edecek ve orta-yüksek son tüketimde yeni büyüme alanları ve
büyümenin itici güçlerini teşvik edeceğiz. İnovasyona dayalı kalkınma, yeşil ve düşük karbon ekonomisi, paylaşım ekonomisi, modern tedarik zincirleri ve beşeri sermaye hizmetlerine odaklanacağız. Geleneksel endüstrileri, kendilerini ileriye teknolojilere adapte edebilmeleri için
destekleyeceğiz ve modern hizmet endüstrilerinin gelişimini hızlandırarak uluslararası standartlara yükselteceğiz. Çin endüstrilerini küresel değer zincirinin orta-üst segmentine taşıyacağız ve bir dizi birinci sınıf gelişmiş üretim kümesini teşvik edeceğiz.
- Ticaret ve yatırımın yüksek standartta serbestleştirilmesini ve kolaylaştırılmasını teşvik edecek politikalar benimseyeceğiz. Pazara erişimi önemli ölçüde kolaylaştıracak, hizmet sektörünü daha da açacak ve yabancı yatırımcıların meşru haklarını ve menfaatlerini koruyacağız.
Çin'de kayıtlı tüm işletmeler eşit muamele görecektir.
- Farklı türdeki devlet varlıklarının yönetilmesine yönelik sistemleri iyileştirecek ve devlet sermayesinin yetkilendirilmiş işleyiş sistemini yeniden yapılandıracağız. Devlete ait sektörde, gelişmiş dağıtım, yapısal uyum
ve stratejik yeniden yapılanmayı artıracağız. Devlet varlıklarının değerini koruduğunu ve artırdığını görmek için çalışacağız; devlet sermayesinin güçlenmesi ve sağlıklı büyümesi için destek vereceğiz ve devlet varlıklarının kaybını önlemek için etkili önlemler alacağız.
Devlete ait işletmelerde daha fazla reform yapacağız, karma mülkiyetli ekonomik varlıklar geliştireceğiz ve Çin işletmelerini dünya çapında, küresel ölçekte rekabetçi firmalara dönüştüreceğiz.

Bir Kuşak Bir Yol
Çin'in "Bir Kuşak, Bir Yol" (OBOR) olarak da adlandırılan
Kuşak ve Yol girişimi (BRI), komşuları ve çeşitli ticaret ortaklarıyla ekonomik entegrasyonu ve bağlantıyı (altyapı, ticaret ve yatırım gibi) artırmak için 2013 yılında başlatıldı. Asya, Afrika, Avrupa ve ötesini kapsayan bu proje için Kasım 2017'deki APEC zirvesinde
Çin Devlet Başkan Xi şunları söyledi:
“Kuşak ve Yol Girişimi ortak katkı talep etmektedir ve ortak bir refaha ulaşmak için altyapı inşasını ve bağlanabilirliği teşvik etmek, ekonomik politikalar üzerindeki koordinasyonu güçlendirmek, kalkınma stratejilerinin tamamlayıcılığını
artırmak ve birbirine bağlı kalkınmayı artırmak olan net bir odak noktası vardır. Bu girişim Çin'den yükseliyor, ama dünyaya ait. Kökleri tarihe dayanır, ancak geleceğe yöneliktir. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına odaklanır, ancak tüm ortaklara açıktır.
Kuşak ve Yol Girişimi'nin Asya-Pasifik işbirliği için daha geniş ve daha dinamik bir platform yaratacağına inanıyorum.”
Birçok ABD'li analist, BRI'yi Çinli liderlerin tarif ettiğinden farklı görüyor. Örneğin, Ulusal Asya Araştırma Bürosu'nun kıdemli üyesi Rolland şunları demekte:
“Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) genel olarak Çin'in Avrasya genelinde altyapı projelerini finanse etme ve inşa etme planı olarak anlaşılıyor. Altyapı geliştirme aslında, BRI'nin güçlendirilmiş bölgesel siyasi işbirliği, engelsiz ticaret, finansal entegrasyon ve insanlar arası
alışverişi içeren beş bileşeninden sadece biridir. Birlikte ele alındığında, BRI'nin farklı bileşenleri Pekin'in yönetimindeki bölgesel entegrasyon vizyonuna hizmet ediyor. Merkezi hükümetin ülkenin siyasi, diplomatik, entelektüel, ekonomik ve mali kaynaklarını seferber ettiği
üst düzey bir projedir. Esas olarak Çin'in karşı karşıya olduğu en acil iç ve dış ekonomik ve stratejik zorluklara bir yanıt olarak ve Çin'in önümüzdeki on yıllarda bölgede tartışmasız lider güç olarak kendisine yönelik vizyonunun hizmetinde bir araç olarak düşünülmektedir.
Bu nedenle, büyük bir stratejidir.”
BRI girişiminin birçok yönü, hangi ve kaç ülkenin katılacağı, Çin'in girişimi finanse etmek için ne kadar harcayacağı ve BRI kapsamına giren projeleri belirsizliğini koruyor. Örneğin, hükümetin Çin Kuşak ve Yol Portalı şu anda web sitesinde
70 ülkenin profillerini listeliyor. Bununla birlikte, Aralık 2017'de Çin'in resmi medyası, 86 ülke ve uluslararası kuruluşun BRI içinde yer alacağını belirtiyiordu. Nadège Rolland, proje kapsamında Çin ile 100 işbirliği anlaşması imzaladığını belirtti.
Çin'in 1 trilyon ila 1,3 trilyon dolar harcayacağına söz verdiğini söyleyen The Economist, Çin'in rakamı 4 trilyon dolar olarak belirlediğini bildirdi ve Dünya Ekonomik Forumu, Çin'in nihayetinde BRI için 8 trilyon dolar harcayabileceğini tahmin ediyor.
Girişim, Çin'in ekonomisine ve soft power (yumuşak güç) imajına büyük bir destek sağlayabilir. Çin, döviz rezervlerinden daha iyi bir getiri elde etmeyi, Çinli firmalar için yeni denizaşırı iş fırsatları yaratmayı, şu anda aşırı kapasite yaşayan endüstriler için yeni pazarlar
yaratmayı, ABD gerilimiyle/ABD rekabetiyle/gerileyen ABD gücü nedeniyle tehdit altında olan USD rezervini dönüştürmek ve Çin'in daha yoksul bölgelerinde ekonomik kalkınmayı canlandırmayı umuyor. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Ekim 2017'de yaptığı açıklamada Kuşak ve Yol
girişiminin bazı yönlerini eleştirdi:
“Başta Çin olmak üzere bölgedeki diğerlerinin faaliyetlerini ve eylemlerini ve bu ülkelerin birçoğuna getirdiği finansman mekanizmalarını, onları muazzam düzeyde borç altına sokmalarını izledik. Bu ekonomilerde altyapı projelerinin muazzam iş
yaratıcısı olması gereken işleri sık sık yaratmazlar, ancak çoğu zaman bu altyapı projelerini yürütmek için yabancı işçiler getirilir. Finansman, gelecekte finansman elde etmelerini çok zorlaştıracak şekilde yapılandırılmıştır ve çoğu zaman finansman temerrüdüne ve borcun
öz sermayeye dönüştürülmesine neden olan finansmanda çok ince tetikleyiciler vardır.”
Çin, başka önemli finansal girişimler de üstlendi. Temmuz 2014'te Çin, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Güney Afrika ile birlikte merkezi Şangay, Çin'de bulunan 100 milyar dolarlık bir
"Kalkınma Bankası"nın kurulduğunu duyurdu. Yeni banka, gelişmekte olan ülkelerdeki altyapı projelerine fon sağlamayı hedefliyor. Ekim 2014'te Çin, Asya'daki altyapı projelerini finanse etmeyi amaçlayan 100 milyar dolarlık yeni bir Asya Altyapı Geliştirme Bankası'nın (AIIB)
kurulmasını sağladı. Elli yedi ülke kurucu üye olarak katıldı. Merkezi Pekin'de bulunan AIIB, Ocak 2016'da işletmeye açıldığını duyurdu. Bugüne kadar Amerika Birleşik Devletleri AIIB'ye katılmamayı seçti. Bu bankanın yaptığı çalışmalardan, daha önceki yazılarımda ayrıntılı olarak
söz ettiğim için burada tekrar değinmeyeceğim.

Made in China 2025
2015 yılında duyurulan "Made in China 2025" girişimi, Çin endüstrilerinin rekabet gücünü artırmayı, Çin markalarını teşvik etmeyi, yeniliği artırmayı ve Çin'i önemli bir ülke haline getirerek Çin'in yabancı
teknolojiye bağımlılığını azaltmayı amaçlayan, yakın zamanda duyurulan birkaç iddialı projeden biridir. Çin medyasına göre, girişim 2049 yılına kadar Çin'i bir üretim devinden bir dünya üretim gücüne dönüştürmeyi planlıyor. Örneğin, planda, 2020 yılı sonuna dek temel malzemelerin
%40’ını yurt içinde üretme hedefi belirtiliyor ve 2 2025'e kadar bu arının %70’e çıkartılması amaçlanıyor. Ocak 2018'de yayınlanan planın güncellenmiş bir versiyonu, Çin'in 2025 yılına kadar dünyanın önde gelen telekomünikasyon, demiryolu ve elektrik enerjisi ekipmanı üreticisi
olmayı hedeflediğini ve Çin'in robotik, üst düzey otomasyon ve yeni enerji araçları endüstrilerinde 2025 yılına kadar küresel olarak ikinci veya üçüncü sırada yer alacağını öngörüyor. Bu hedefler, ABD firmaları ve politika yapıcılar arasında endişelere yol açmıştır çünkü bunlar
büyük sübvansiyonlar, yerel endüstrilerin korunması, yurt dışından teknoloji ve fikri mülkiyet satın almaya yönelik politikalar içermesi, yabancı firmalara bunu yapmak için teknoloji transferi yapma baskısını artırmıştır. Çin'de ticaret ve Çin pazarlarına yabancı katılımı
azaltmak gibi bilinçli bir hedefin varlığına işaret etmesi açısıdan da ABD için edişe kaynağı olmuştur bu yönelim.
ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer, 3 Kasım 2017 tarihli bir röportajda, Çin'in Made in China 2025 girişimine yönelik; "Sadece bizim için değil, Avrupa,
Japonya ve küresel ticaret sistemi için çok, çok ciddi bir meydan okuma" ifadelerinde bulumuştu.

Yukarıda izah ettiğimiz gelişmelerin ABD ekonomisine, siyasal gücüne ve küresel liderliğine yönelik etkilerini de, genel hatlarıyla da olsa ele almak yerinde olacaktır. Yazının çok
fazla uzamış olması pahasına bu riski göze almak istiyorum, zira bu yazının temel bir kaynak materyal olmasını arzu ediyorum. Bu bakımdan dilerseniz gelin şimdi bu konuya bir göz atalım.
Çin'in hızlı ekonomik büyümesi ve büyük bir ekonomik güç olarak ortaya çıkışı, Çin'in liderliğine ekonomik modeline olan güveni artırdı. Birçok ekonomist, Amerika Birleşik Devletleri için temel zorlukların, Çin'i ekonomik yükselişinde büyük ölçüde payı olduğuna inanıyor.
Ticaret ve yatırım engellerini azaltmak, Çin'de rekabeti artıracak, tüketiciler için maliyetleri düşürecek, ekonomik verimliliği artıracak ve yeniliği teşvik edecektir. Bununla birlikte, pek çok ABD'li paydaş, Çin'in yerli inovasyon ve teknolojinin gelişimini artırma çabalarının
devlet tarafından daha fazla müdahaleye (sübvansiyonlar, ticaret ve yatırım engelleri ve ayrımcı politikalar gibi) neden olabileceğinden endişe duymaktadır ve bu da ABD'nin fikri mülkiyet (patent gücünü) yoğunluğunu olumsuz etkileyebilir.
Çin'le başlıca ekonomik konularda başa çıkmanın en etkili yolu konusunda görüşler farklılık gösteriyor. Bazıları, çeşitli forumlar kullanarak Çin ile bir ilişki politikasını destekliyor. Diğerleri, Çin'in adaletsiz ticaret politikalarını ele almak için DTÖ anlaşmazlık çözüm
prosedürlerinin daha agresif bir şekilde kullanılmasıyla birlikte, mümkün olduğunda angajman kullanma temelli biraz daha karışık bir politikayı destekliyor. Çin'i ABD ekonomisi ve küresel ticaret sistemi için büyüyen bir tehdit olarak gören diğerleri,
Çin'in sanayi politikalarının ABD firmaları üzerindeki olumsuz etkisine karşı koymak için Çin'in ekonomik gücünü kontrol altına almaya ve fikri mülkiyetler kapsamındaki artırılmış tarifeler gibi cezalandırıcı tedbirler kullanmaya yönelik bir politikayı savunmayı sürdürüyor.
Çin'in Bir Kuşak Bir Yol projesine yanıt vermek, bazıları tarafından ABD'nin küresel ekonomik çıkarlarına yönelik büyük bir zorunluluk, hayati bir ihtiyaç olarak görülüyor. Çin'in birçok ülkedeki altyapı projelerine mali desteği olumlu ekonomik sonuçlar doğurabilirken,
ABD'li politika yapıcılar, Çin'in Bir Kuşak Bir Yol projesini esas olarak kendi firmalarına fayda sağlamak için kullanacağına, projelerin uygulama sürecinin şeffaf olmayacağına ve Bir Kuşak Bir Yol projesine katılımının ön plana çıkabileceğine dair endişelerini dile getirdiler.
Burada, Bir Kuşak Bir Yol projesi ile birlikte Çin’in, üye ülkeleri büyük borçlar ile yüzyüze bırakarak, bu ülkeleri Çin'in ekonomik sistemine entegre etmek için kullanacağına yönelik endişelerin ABD’yi daha da saldırganlaştığını söyleyebiliriz.
Çünkü böylesi bir durum, aynı zamanda ABD’nin küresel güçler rekabetindeki liderliğine vurulmuş güçlü bir darbe olacaktır.
SON

Umarım yazının uzunluğu sizin gözünüzü korkutmamıştır ve sonuna kadar okumuşsunuzdur. Küresel değişim için önemli bir kavrayış sağlayacağına inanıyorum.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Grigory Sivkov

Grigory Sivkov Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @GrigorySivkov

30 Oct
Aşağıdaki floodda genel olarak lityum kaynakları, çıkartılması süreci, bu kaynakların yoğun bulunduğu ülkeleri ele almıştık. Bu yazımızda, lityum kaynaklarını Bolivya özgülünde ele alacağız. Umarım okurken keyif alırsınız.
Bolivya’nın sahip olduğu lityum rezervleri konusunda birbiriyle çelişen çeşitli raporlar mevcut. Ancak birçok raporun üzerinde uzlaştığı verilere göre Bolivya, 19 ila 21 milyon ton lityum rezervine sahip. Bolivya yönetimi ise dünya lityum rezervlerinin% 70'ine sahip olduğunu Image
iddia ediyor ve en iyimser tahminle, Salar de Uyuni'de 140 milyon ton lityum olduğunu iddia ediyor. Her halükârda Bolivya’nın, dünya lityum rezervi sıralamasında zirveye oynamasını sağlayacak denli büyük rezervlere sahip olduğu açık gibi. Image
Read 39 tweets
30 Oct
Dünyanın lityum zengini ülkekerinden Bolivya, darbe girişimi ve sonrasındaki siyasal kriz nedeniyle ara vermek zorunda kaldığı lityum üretimine yeniden başlıyor. Morales, geçtiğimiz günlerde, bir başka lityum zengini ülkeyi, Arjantin'i ziyaret edip bu konuyu ele aldı. Image
Hal böyle olunca, lityum rezervlerinin ülkelere dağılımı, lityumun kullanım alanları, onu önemli kılan gelişmeler üzerine iki satır yazmak ihtiyaç oldu. Kanıtlanmış rezervleri konusunda tartışmalar olsa da, Bolivya, dünyanın en fazla lityum rezervine sahip ülkesi kabul ediliyor. Image
Lityum, çeşitli alanlarda kullanılıyor olsa da, en popüler ve yaygın olarak kullanıldığı alan, hiç kuşkusuz bataryalardır. Cep telefonlarından elektrikli araçlara dek, bir çok cihazın bataryasının ana bileşeni durumundadır lityum. Bu nedenle, geleceğin petrolü niteliğindedir. Image
Read 118 tweets
11 Sep
Mısır, Yunanistan ve GKRY ile ilişkilerini geliştirip enerji konusunda bir adım daha öne çıkmak için son zamanlarde yeni bir projenin hazırlıkları içinde. Mısır Egemenlik Fonu (SFE), EuroAfriaca adı verilen bu proje için uluslararası yatarımcılar ile gürüşmeler gerçekleştiriyor. Image
Mısır Egemenlik Fonu (SFE), EuroAfrica iletim bağlantısına yatırım yapmaları ve Mısır'dan elektrik ithal etmeleri için Avrupalı ​​altyapı yatırımcıları ve enerji tüccarlarıyla görüşmelere başladı.
Mısır'ın geçtiğimiz yıl Yunanistan ve GKRY ile 4 milyar dolarlık Image
EuroAfrica Ara Bağlantısı anlaşması imzaladı ve fonun şu anda altyapı yatırımcıları ve tüccarlarla “fonla birlikte yatırım yapabilecek alternatif kaynaklar bulmak ve iletim hattını geliştirmek için” yaptığı görüşmelerde sonuç alınmak üzere.
Read 12 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!