Batılı bilgi disiplini covid-19 karşısında çaresiz ise, bu çaresizlik onun yerleşme düzeninden yani kent sisteminden kaynaklanıyor. Geleneksel toplumda bir hastalık/salgın lokal karantinalarla atlatılabiliyordu.
Yok eğer covid-19 bir laboratuvarda "imal edilmiş" ise Batılı bilgi disiplini daha büyük töhmet altındadır. Çünkü böyle bir durumda pandemi küresel ölçekte bir soykırıma dönüşmüş oluyor.
İsmet Özel'in "Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında bir peygamber vardı" ifadesi aslında İslâm tarih felsefesini tamamen değiştirecek bir ifade olduğu halde pek çok okuyucusu için "bu metin istisnai bir metindir, ona takılmayın" şeklinde değerlendiriliyor.
İsmet Özel "Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında bir peygamber vardı" demekle İslâm tarih felsefesi açısından bir hususu ikrar etmiş oldu:
Hz. Peygamber'den önceki peygamberlere kavimlere gönderilir.
İsmet Özel Asya bozkırlarında "Türk" adında birileri vardı ve muhtemelen onlar bir peygambere intisap etmişlerdi demekle aslında Hz. Peygamber öncesi bir Türklüğü de zımnen kabul etmek zorunda kalmıştır.
İsmet Özel "Bir İstiklâl Yürüyüşü" kitabında Türklere Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında bir peygamber gelmiş olabileceğini yazarak "töre"ye de vurgu yaptı.
Böylece Türk'ün "soy Türklüğü" olarak da ele alınabileceğini ima ederek Kalın Türk kitabıyla çelişti.
İsmet Özel, "İsa (as) ile Hz. Muhammed (asv) arasında bir peygamber vardı" diyerek Türk'ün SOY - Kavim olabileceğini yazmış ve Kalın Türk kitabıyla çelişmiştir.
(Bir Akşam Gezintisi Değil Bir İstiklâl Yürüyüşü c: I, 2012: 422-423)
İsmet Özel bir de şunu yazmıştır:
"Asya bozkırlarında yaşayan bazı insanlara çok eskiden beri Türk denirdi (...) Bazıları derler ki: Türk kelimesi török'ten geliyor. Ben bu fikre rağbet ediyorum. Töresi olan demek."
İsmet Özel bu görüşle Türkçenin tarihini 2000 yıla çıkarıyor.
(T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre)
2017 yılında kentsel alanlarda yaşayan nüfus oranı; Türkiye’de %74,4, AB-28 ülkelerinde ise %76,4 olup, bu oranlar dünya ortalaması olan %54,3'ün oldukça üzerindedir
Bu arkadaş "dövizin baskılanmasının Türkiye'de üreticinin üretimden kopmasına neden olduğu"na dair görüşümü yaptığı yorumla "gömmüş".
"Tarıma uygun konumuyla birçok avantajı barındıran Türkiye, temel tarımsal ürünlerde bile ithalatçı bir ülke hâline getirilince, “geçinemez olan” çiftçi, “kentlere göçerek” köyleri, tarlaları boşalttı." gozlemgazetesi.com/HaberDetay/253…
2000 yılında 94 milyon dönüm buğday ekim alanına sahip Türkiye’de bu rakam 2014’te 74 milyona geriledi. 2002 yılındaki buğday üretimi 69 milyon nüfusa karşılık 19,5 milyon ton iken 2014 yılında bu üretim nüfus artışına rağmen 19 milyon tonda kaldı. gozlemgazetesi.com/HaberDetay/253…