Çünkü buralar çok değil bir asır öncesi mandaların yuvarlandığı, insanların çeltik ektikleri, sazlıklarında avcılığa çıktıkları bataklık kumluk arazi üzerine inşa edildi.
Ayrıca: Çarşamba- Dikkaldırım- eski garajın alt tarafında kalan eski göçmen kondu mahalleleri, Altıparmak... buralarda zemin biraz daha iyi olsa da binalar çok eski, çürük. Nedense bu semtlere tıpkı Yıldırım tarafı gibi kentsel dönüşüm hemen hiç uğramadı.
Eski Bursa'nın mutena semti Çekirge'nin de durumu tekin değil. Çekirge hamam semti malum... Zeminin altı orada da batak ve su, dağ eteği olmasına rağmen. Ayrıca eskiden dağdan inen bir dünya derecik vardı Çekirge'ye. Şimdi o derecikler görünmüyor diye doğa unuttu sanmayın.
90'larda durup dururken heyelandan Çekirge'nin ortasında çöken İntam'ı hatırlarsınız...
Bursa'da zemini en sağlam dağ eteğinde, Hisar altındaki Yahudilik gibi semtler bile risklerden azade değil. 1855 depreminde Hisar'dan kopan, dağdan yuvarlanan dev kayalardan ölen insanlar, çöken binalar var.
Bunlardan biri bir ipek fabrikası. Üstüne kaya düşünce buhar kazanı da patlıyor. Yıllarca o göçüğün altında kalan işçi kızların cesetlerini çıkartamamışlar bile.
Velhasıl bugüne kadar deprem İzmir'de, Manisa'da, Çanakkale'de de olsa, Marmara'da, Gölcük'te İstanbul'da da olsa Bursa'dan hissetmemiz boşuna değil. Bu kent hem Ege tarafından gelen, hem Gemlik- İznik Gölü altından Kuzey Anadolu fay hattıyla birleşen fayların kesişiminde.
Eski kent bu kesişimin en güvenli yerinde dağ eteğinde kurulmuştu, ama şehir zamanla 2000 küsur sene Hisar ve çevresini besleyen bereketli ovaya yayıldı. O ova dağdan inen ve ovayı örümcek ağı gibi saran Nilüfer'in bir dünya kolu derecikle örülü olduğundan bereketliydi.
Zemin kumlu, alüvyonlu ve yumuşak. Bursa'nın eski Osmanlı mimarisine bakın. Yeşil Cami'nin yapılışına kadar öyle Sivas ve doğusunda gördüğünüz dev kesme taşlardan yapılar pek yoktur. Çünkü bu bölgede öyle bir taş zemin yoktu, onları Bursa'ya getirtmek masraflıydı, malzeme Bursa
dereyataklarından çıkan çıkan taşlar, ahşap ve kerpiçten ibaret büyük ölçüde. Bu malzemeden Balkanlar'a kadar yayılan Bizans mimarisininkine çok benzeyen küçük taş süslemeler, duvar örgüleri çıkartmışlar, ama Anadolu'nun orta ve doğusundaki taş işçiliği nadirdir,
öyle bir malzeme yok çünkü. Velhasıl toprak tarım için ideal, ama yerleşim için çok riskli elbet. Ama özellikle 90lar itibariyle Bursa, o bereketli ovaya yayıldı. En yeni yapılar Nilüfer tarafında ama Nilüfer dere biliyorsunuz, adı üstünde. Adının dere olduğuna bakmayın,
tek hatta nehir kadar uzun ve tek bir güçlü kol olmasa da, onun yapısı örümcek ağı gibi ovaya yayılmış ve dağdan inen bir çok derecikten oluşur ve o ağ doğu batı doğrultusunda kuzeyden ovayı baştan başa sular. Nilüfer eskisi gibi deli deli akmıyorsa o kolların üstünde, şimdi
yollar geçtiğinden, semtler yükseldiğinden. Küçük Kıyamet büyüklüğünde bir deprem Bursa'yı vurduğunda Allah yardımcımız olsun :(
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Beğenin beğenmeyin, bu da bir uzmanlık alanı. Yoktan bilgi üretmek, yüzlerce binlerce belgeyi tarayıp, karşılaştırıp, kritik okumadan geçirip, içinden sahih veriyi süzüp, olayları neden sonuç ilişkisine sokup, olguları açıklamak, yeri geldiğinde bugünle ilişkilendirmek yazılmış +
onlarca yüzlerce kitabı okuyup koymaktan farklı bir birikim, tecrübe ve eğitim gerektiriyor. O da maalesef bir lisans eğitimiyle hatta üstüne yüksek lisans eğitimiyle bile olan bir şey değil. Araştırmacı alaylı da olabilir, ama o tecrübe yılların birikimi ve yazma işiyle hemhal
Çok önemli, kusura bakmayın. Tarih yazımı profesyonel tarihçiler tarafından yapılır, ama tarih bilgisini popüler hafızaya kazıyanlar maalesef genellikle tarihçiler değil.
Tarih bilgisi üretimine gündelik politik ihtiyaçlara binaen politikacılar, diplomatlar, gazeteciler,
fesli zat gibi popüler kültür avcıları sıklıkla iştirak ederler.
Tarih bilgisinin üretimi de tüketimi de (hatta tüketimi çok daha fazla şekilde) son derece günceldir esasen ve politikacılar bunu pek iyi bilir, gündemin ihtiyacına göre tarihsel bağlamından +
kopartılmış belgeleri işte kriz durumlarında, dış temsilcilikleri ziyaretlerde, yabancı devlet adamlarının TR ziyaretlerinde keşfediverirler.
Bağlamından kopartılmış veri sıklıkla söylentilerle süslenip efsaneleştirilir, belgesi çıkmasa bile uydurulduğu vaka da çok.
1. Şu konuda yazmayacağım yazmayacağım artık diyorum, fakat gün geçmiyor ki Pınar Dinç (PD)- Umut Özkırımlı (UÖ) davasının açtığı gedikten görünen akademik- hukuki- basın yayın alanındaki kokuşmuş çürümenin bir neferinin daha çıkıp,
2. hâlâ daha yok “tacizci akladınız”, yok “networkçüsünüz”, yok “içten pazarlıklı, ilgi budalası, sürekli ahbap çavuş birbirini onaylayan konuşan kafalarsınız” vs. içerikli provokatif ve iftiracı tweetlerini önüme düşürmesin.
3. ETHEMCAN TURHAN (@muhalefetserhi) , sen YANSITMA üstatlığında Avkat Diren Cevahir Şen’e rakip olacak nitelikteymişsin meğer! Gerçi sen layık olduğun cevabı @cheja ‘dan hakkıyla almışsın ama,
1.Vallahi pes… Şu Twitter aleminde yıllardır yazar çizerim. Ben arsızın, yüzsüzün böylesini, ben, net bir psikolojik rahatsızlık olan YANSITMANIN bu sitede böyle feriştahını yapanını görmedim. Bu bir İFŞA zinciridir+
2.2 hafta kadar öncesinin tweetidir bu, fakat ben anca fırsatını bulup yazıyorum, çünkü artık bu arsızlıkla hesaplaşmam iki satırla geçiştirebileceğim bir şey değil. İlaveten bu, Pınar Dinç (PD)- Umut Özkırımlı (UÖ) arasındaki
3.davalaşmaya ilişkin yazacağım ikinci uzun zincirdir. Mezkur konularla ilgilenmeyen ve öğrenmek de istemeyenlerdenseniz, mesajlarımı sessize alabilir, ya da beni toptan bloklayabilirsiniz. Hiç de gönül koymam.
Zozan "basına yansıyan yangın haberleri" ile "söndürül-e-meyen yangınlar"ın ortasında (Diyarbakır kırsalı-Batman-Bitlis ve Siirt- Hakari- Şırnak üçgenleri) yaşayan köylülerin tecrübeleri arasındaki büyük farkın+ "Devletin ekolojik aygıtları" birartibir.org/ekoloji/855-de…
altını çiziyor bu röportajda.
Köylülere göre yangınlar bir "uygulama", yani bu bölgeleri güvenlik gerekçesiyle kontrol altına alma amaçlı çıkartılan, söndürülmeyen, söndürmeye çalışanları engellemeye yönelik bir "uygulama".
Çevre tarihçisi Zozan Pehlivan'a (@ZozanP ) göre yangınlar "modern bir insansızlaştırma stratejisinin parçası" ve bu yangınları aslında bu coğrafyada çeyrek yüzyıldan fazla devam edegelen su kaynakları üzerinde kontrolle birlikte değerlendirmek gerekiyor.