"Ekonomist" veya "finansal yorumcu" olarak söz söyleyen bir koro var.
Bu koro bir yandan "dövizi baskılayın, faiz artırın" demekte; diğer yandan "faizi beklenenden az artırırsan dövizi tutamazsın" şeklinde yorumlar yapmakta.
Düşük faiz politikasını küresel sermaye istemiyor.
Türkiye'de bazı partiler daha kurulurken IMF'ten para almayı "ekonomi programı" olarak kabul etti.
Şunu istiyorlar: Faiz artacak, Türkiye borç alarak kısmi bir rahatlamaya girecek ama Doğu Akdeniz'deki, KKTC'deki, Libya'daki, Azerbaycan'daki yürüyüşüne son verecek.
Kimi çevrelerin dövizin düşmesi için Türkiye'nin borçlanmasını hedef olarak milletimize önermesi, borç batağına saplanmayı ifade eder.
"Ekonomist"lerin ve "finansal yorumcular"ın önerdiği yol Türkiye'nin Doğu Akdeniz-Karadeniz'de var oluşa dair hamlelerini kırmayı amaçlıyor.
Bu çevrelerin amacı şudur:
"Düşük döviz, ithal mallara boğulmuş bir ülke ve Akdeniz-Karadeniz'de yoksun."
Türkiye'nin asıl sorunu "ekonomist"ler ve "finansal yorumcular" tarafından ifade edilmiyor.
Ülkemizin asıl sorunu "enerji açığı."
Enerji açığını hangi parti/partiler gelse AKP-MHP'nin esaslarını belirlediği politikalarla karşılayabilir.
CHP-İYİ-SP enerji açığını nasıl çözecek?
Enerji ihtiyacını ortaya koyan en yetkili makam 1 hafta önce şu ifadede bulundu:
"Türkiye'nin, son 10 yıl ortalamasına bakıldığında yıllık 40-45 milyar dolar arasında enerji ürünleri ithalatı bulunmaktadır."
İYİ-CHP-SP-Deva-Gelecek vs. siyasal çevreler bunu nasıl çözecek?
Türkiye'nin enerji ithalatını asgariye çeken, enerji sorununu çözen siyasal vizyon, Türkiye'nin döviz ihtiyacını, cari açık sorununu da çözecek olan vizyondur.
Bu vizyon, AKP-MHP iktidarının Libya+KKTC+Azerbaycan+ Doğu Akdeniz+Karadeniz'de gerçekleştirdiği ufuktadır.
Her vatandaşın ülkenin en büyük meselesinin "enerji ithalatı" olduğunu idrak ederek politik görüşünü belirlemesi gerekir.
Enerji ithalatı ve enerji açığı kapanmadan bir çıkış bulunamaz.
İlginç olan şu ki: İYİ-CHP-SP-Deva-Gelecek gibi siyasi oluşumlar enerji sorununu görmüyor.
Osmanlı şehirlerinde "şehir hayvancılığı" kapsamında kalan bir hayvancılık modeli vardı.
Modern kent "hayvanseverlik ideolojisi" imal ederek "kedi-köpek çobanlığı" imal etti.
"Dana kemiği tüketen köpek", "tavuk ciğeri yiyen kedi"ler üstün hayvan olarak fetişleşti.
Osmanlı şehirlerinde hayvancılık "süt hayvancılığı" olarak insanların hem geçimlerini hem gıda arayışlarını karşılayan kanaat ekonomisinin bir parçası olarak varlık bulmaktadır.
Modern insanların hayvanseverleri "hayvan yiyen hayvan" (tavuk ciğeri yiyen kedi) ile tüketimcidir.
Modern insan "hayvan koruyucusu" olarak ortaya çıkmakta ancak korudukları hayvan (kedi, köpek) diğer bütün hayvanları bir alt kategori olarak tasnif etmektedir.
Modern insan tavukları hayvan hiyerarşisinde kedinin altında görmektedir. Kediler tavuk yamyamı olarak statülenir.
Türkiye'nin iktisadî krizlerinin bütün gerekçesi enerji açığıdır.
Ancak Türkiye'de HDP-CHP-Saadet-İYİ-Gelecek-Deva gibi partiler bu enerji açığının nasıl karşılanacağı konusunda zerrece ilgili değiller.
AKP-MHP iktidarının önemi Doğu Akdeniz'i Vatan'a katması+enerji arayışıdır.
Türkiye AKP-MHP iktidarı ile vatanın enerji ihtiyacını esas alan bir politikaya teksif oldu.
Oysa HDP-CHP-Saadet-İYİ-Gelecek-Deva gibi partilerin politik vizyonu yabancı sermayenin Türkiye'de yatırım koşullarının politik araçlarının temine yönelmektedir.
Türkiye er veya geç ihtiyacı olan enerjiye kavuşacaktır.
Doğu Akdeniz (Mavi Vatan) ve Karadeniz'de arayışlar bu kızılelmayı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Türkiye'nin Libya-Suriye-Somali-KKTC'de gerçekleştirdiği çabalar da böyle okunmalıdır.