Türkiye'nin iktisadî krizlerinin bütün gerekçesi enerji açığıdır.
Ancak Türkiye'de HDP-CHP-Saadet-İYİ-Gelecek-Deva gibi partiler bu enerji açığının nasıl karşılanacağı konusunda zerrece ilgili değiller.
AKP-MHP iktidarının önemi Doğu Akdeniz'i Vatan'a katması+enerji arayışıdır.
Türkiye AKP-MHP iktidarı ile vatanın enerji ihtiyacını esas alan bir politikaya teksif oldu.
Oysa HDP-CHP-Saadet-İYİ-Gelecek-Deva gibi partilerin politik vizyonu yabancı sermayenin Türkiye'de yatırım koşullarının politik araçlarının temine yönelmektedir.
Türkiye er veya geç ihtiyacı olan enerjiye kavuşacaktır.
Doğu Akdeniz (Mavi Vatan) ve Karadeniz'de arayışlar bu kızılelmayı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Türkiye'nin Libya-Suriye-Somali-KKTC'de gerçekleştirdiği çabalar da böyle okunmalıdır.
Halkın asıl problemi ekonomik krizleri hesaba katmayan tüketim yönelişleri ile tavır almasıdır.
300 bin TL'lik evi kredi ile 600 bin TL'ye almayı ve 10 yıl sonra %100 fiyatlamayı kabul eden bir tüketici tavrı aslında asgari ücretlinin konut sahibi olmasını engelliyor.
Konut kredisi kullanımının kendisi asgari ücretlinin aleyhine işleyen bir mekanizmadır.
Konut kredisi kullanımı aylık 5000-6000 TL kredi taksiti ödeyemeyecek kesimleri fakirleştiriyor.
Asıl tartışılması gereken tavır budur.
Karı koca dahi çalışsa 2 çocuk sahibi bir ailenin aylık 5-6 bin konut kredisi taksiti ödemesi için haneye giren maaş toplamının asgari 10.000 TL olması gerekir.
Görülüyor ki konut kredisi ile ev sahibi olma yönelişi aslında toplumun bir kısmını fakirleştiriyor.
İsmet Özel'in "Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında bir peygamber vardı" ifadesi aslında İslâm tarih felsefesini tamamen değiştirecek bir ifade olduğu halde pek çok okuyucusu için "bu metin istisnai bir metindir, ona takılmayın" şeklinde değerlendiriliyor.
İsmet Özel "Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında bir peygamber vardı" demekle İslâm tarih felsefesi açısından bir hususu ikrar etmiş oldu:
Hz. Peygamber'den önceki peygamberlere kavimlere gönderilir.
İsmet Özel Asya bozkırlarında "Türk" adında birileri vardı ve muhtemelen onlar bir peygambere intisap etmişlerdi demekle aslında Hz. Peygamber öncesi bir Türklüğü de zımnen kabul etmek zorunda kalmıştır.
İsmet Özel "Bir İstiklâl Yürüyüşü" kitabında Türklere Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında bir peygamber gelmiş olabileceğini yazarak "töre"ye de vurgu yaptı.
Böylece Türk'ün "soy Türklüğü" olarak da ele alınabileceğini ima ederek Kalın Türk kitabıyla çelişti.
İsmet Özel, "İsa (as) ile Hz. Muhammed (asv) arasında bir peygamber vardı" diyerek Türk'ün SOY - Kavim olabileceğini yazmış ve Kalın Türk kitabıyla çelişmiştir.
(Bir Akşam Gezintisi Değil Bir İstiklâl Yürüyüşü c: I, 2012: 422-423)
İsmet Özel bir de şunu yazmıştır:
"Asya bozkırlarında yaşayan bazı insanlara çok eskiden beri Türk denirdi (...) Bazıları derler ki: Türk kelimesi török'ten geliyor. Ben bu fikre rağbet ediyorum. Töresi olan demek."
İsmet Özel bu görüşle Türkçenin tarihini 2000 yıla çıkarıyor.
Batılı bilgi disiplini covid-19 karşısında çaresiz ise, bu çaresizlik onun yerleşme düzeninden yani kent sisteminden kaynaklanıyor. Geleneksel toplumda bir hastalık/salgın lokal karantinalarla atlatılabiliyordu.
Yok eğer covid-19 bir laboratuvarda "imal edilmiş" ise Batılı bilgi disiplini daha büyük töhmet altındadır. Çünkü böyle bir durumda pandemi küresel ölçekte bir soykırıma dönüşmüş oluyor.
(T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre)
2017 yılında kentsel alanlarda yaşayan nüfus oranı; Türkiye’de %74,4, AB-28 ülkelerinde ise %76,4 olup, bu oranlar dünya ortalaması olan %54,3'ün oldukça üzerindedir