İnsanın psikolojisi bozulunca saldırganlaşır, önüne geleni yaftalar! Bu dönem, tescilli Ergenekoncuya fetöcü iftirası atmak artık sıradan! Yine milliyetçiyi, kürdistancı ilan etmek gibi abukluklar artık normal! Bu manik defresifler şimdi Bülent Arınç 'aa şaşırmış gibi yapıyorlar
1-İnsanlar normlarını, içinde yaşadıkları toplumlardan alırlar. İnsanları bir arada tutan ortak ahlaki değerler ve hukuk kuralları işlevsiz hale geldiğinde, bu normlar dağılır...
2-Hayatın anlamsızlaşması, değersizlik duygusu, heyecan yitimi, hedef belirleyememe, hiçbir şeyin hiçbir zaman düzelmeyeceğine olan inanç, umutsuzluk ve çaresizlik, görünmez bir zehirli gaz gibi bilinci yavaş yavaş öldürür...
3-Böylesi toplumlarda, kurallar birbiriyle çelişir. Bir gün alınan karar veya söylenen söz, ertesi gün inkâr edilir. Kanun ve kurallara uymamanın yaptırımı olmaz. Uygulamalar keyfidir; akıl erdirilemez!..
4-Giderek ilkesiz, sorumsuz davranmak sıradanlaşır; kuralsızlık yerleşik kültür halini alır. Ortak değerlerin kaybı, insanların birbirine olan duyarlılığını ve saygısını da azaltır...
5-Dayanışma ortadan kalkar. Paylaşım duygusu yok olur, bencillik artar. Şiddet tırmanır… Cehalet, akla ve aydınlığa fütursuzca saldırma cesaretini bulur kendinde… Çünkü ileriye ve aydınlığa yönelik ortak bir utku, bir ülkü yeşeremez böylesi toplumlarda;
Eğitimin önemi azalır…
6-Eğitim, hayatı keşfetme heyecanını yitirir; yerini bir yerlere girip para kazanmak için bir kâğıt parçası edinme telaşına bırakır. Anomi bazen anarşi ile karıştırılır ki, bu yanlıştır!
7-Anarşide, siyasi bir otorite veya yönetime başkaldırı vardır.
Anomide, bir hedef yoktur. Pusulasız gemi gibidir, anomik toplumlar. Yönünü yitirmiştir!..
8-Kitle iletişim araçlarının da bu değersizliklerin temsilcilerini sürekli ekranlara ve basına taşımasıyla, yaşanan tuhaflıklar normalleştirilir.
Böylece, eğitimsiz ve bireyleşememiş kitleler, kısa sürede benzer davranışlar sergilemeye başlarlar.
9-Bu durum toplumda moral çökmesi ve hukuk eksikliğine yol açar. Tüm geçmiş toplumsal modeller göstermiştir ki, ekonomik dengesizliğin arttığı tüketim toplumlarında şiddete yönelim kaçınılmaz olarak artmaktadır.
Bunun nedeni,
10-...bu tür toplumların bireylerinin birbirilerine yabancılaşmaları nedeniyle birbirileriyle ilişkilerini, birbirilerini nesneleştirerek kurmalarında yatmaktadır.
11-Böyle bir ortamda mekana yabancılaşan insanın ötekini bir nesne olarak görüp ona şiddet uygulamasının önüne geçilmesi imkansızlaşır.,der, Fransız Sosyolog Émile Durkheim
*
Çevrenize dikkatle bakın, ülkemizin nereye doğru evrildiğini görün Durkheim'i öyle yorumlayın lütfen...
12-Anomi nedir?
Bireylerin ve toplumun anlam kaybına uğraması demektir.
İnsanlar normlarını, içinde yaşadıkları toplumlardan alırlar. İnsanları bir arada tutan ortak ahlaki değerler ve hukuk kuralları işlevsiz hale geldiğinde, bu normlar dağılır.
Fransız sosyolog Émile Durkheim
13-Sonuç: "Dindar olduğu için artık ahlaka ihtiyacı kalmadığını düşünenlerin ve rakı içtiği için kendini aydın sananların arasında delirmek üzereyiz..."
Tanrı yardımcımız olsun,
işimiz O'na kaldı sanki...
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Komünizm gelecek yaygarasıyla, 1977'den itibaren 12 Eylül beslendi!
O süreçte 5 bin gencin öldürülmesine göz yumuldu, olaylar bizzat organize edildi, aynı silahlar kullanıldı!
Cia şefi P. Henze'nin bizim çocuklar başardı demesinin üzerinden 40 yıl geçti, bakın vaziyete şimdi..
1-REYTİNG CANAVARI BİR DİZİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ:
Adam karısını aldatıp ortaklık yaptığı şirketin sahibinin kızını hamile bırakıyor.
Hamile bıraktığı kadın çocuğu aldırıyor.
Karısı adamdan intikam almak için adamın en yakın arkadaşıyla yatıyor...
40 yılda ülkenin ahlakı dipte!
2-Ve bu "ahlaksız" dizi sözde %99'u Müslüman olan bu ülkede reyting rekorları kırıyor.
Peki suçlu kim; 🤔
Bu diziyi yayınlatan hükümet mi?
Aile aile diye ortada gezip, aileye kadına erkeğe çocuğa zarardan başka hiç bir işe yaramayan Aile bakanı mı?
Bir ulusu giydirmek için kurulan
Sümerbank Komünist bir masal mıydı sadece?...
Bizim kuşak için Eylül ayı Sümerbank ayı olurdu.
Okul önlüğümüzden, pantolonumuza,
defter kalemden, beslenme çantamıza kadar her şeyi Sümerbank’tan aldık biz.
1-Anneannemin patiskaları, dedemin bayramlık mendilleri, annemin hâlâ kullandığı porselen takımı, babamın martı gibi Beykoz köselesi kunduraları… Herkesin, sonraları
Gaffur pijaması diye ayyuka çıkan, çizgili pazen pijaması muhakkak vardı.
2-Memur çocukları, kumaş kokulu Sümerbank mağazalarına ailecek yapılan ziyaretleri iyi bilirler. Çünkü devlet, memurlarına ve devlete bağlı kurumlarda çalışan işçilere yıllık Sümerbank istihkakı verirdi. Gelinlik çeyizlere Sümerbank çeki konurdu.
1-Neden kundura boyacısı?
- Ya ne olayım?
- Doktor ol, dedim.
- Olmam, dedi.
- Neden ?
- Olmam işte.
- Neden ama?
- Doktoru sevmem ki.
- Olur mu ya? Bak, dedim. Doktor sevilmez olur mu ?
- Tabiî sevmem, dedi.
Annem hasta oldu. Evimize geldi. Kumbaramızı kırdık.
Bütün,
2-Bütün yirmi beşlikleri ona verdik.
Sonra çeyrekler kaldı.
Onlarla da reçeteyi yaptırdık.
O da zorlan.
- Ama annen iyileşti.
- Annem iyileşti ama paramız gitti.
İki gün, yemek yemedim ben.
BAŞKANLIK SİSTEMİ DE NEDİR!
Altın Elbiseli Adamlar döneminde başkanlık sistemi yani tek adam diktası olsa, o çağda altını işleyip dünyanın bugün bile imrendiği o sanat eserlerini yapabilirler miydi?
Türklerde sürü psikolojisi yoktur.
Eski Türkler koyun değil kurt idiler.
1-"900'lü yılların başında Kuzeye, Türk yurtlarına seyahat gerçekleştiren Seyyah İbni Fadlan, buralarda, daha önce hiçbir yerde görmediği uygulamalarla karşılaştığını söyleyip hayretini dile getirmiştir. Onu çok şaşırtan durumlardan birisi de Türklerin danışma meclisli olmasıydı.
2-Eski Türkler, her işlerini oturup birlikte konuşarak (istişare) çözerlerdi.
Başlarında "şöyle olacak, böyle olacak" diye komut veren adamlar yoktur.
Alınan bir karara, dışardan sıradan birisinin gelip itiraz edebilmesi, müdahale edebilmesi söz konusuydu. O da dinlenirdi.