1.Kasım ayı ekonomi yönetimi ve finansal piyasalar için sürprizlerle geçti; ekonomide yeni bir anlayışa geçildiği beklentisi oluştu. Bu esnada kovid-19 patladı ve Joe Biden ABD başkanı oldu. Sorumuz şu; ekonomik krizde erken final mi yaptık, yoksa finali 2021’e mi bıraktık?
2.Bu bilgiselle ekonomi yönetimindeki değişiklikler, oluşturulan iyimser beklentiler, yabancı kuruluşların bakış açısı, nasıl bir acı reçeteden bahsedildiği, yerlilerin siyaset ve ekonomiyi iç içe geçiren algıları ve bundan sonra olacaklara dair senaryoları değerlendireceğim.
3.Bu sefer az veri ve çok yorum yapacağız; çünkü hikâyenin sonu ekonomi yönetimine değil, siyasi otoritenin kararına bakıyor. Verileri özetleyelim; kamu borcu seviyesiyle bu borcun döviz oranı ve kamu bankalarının kredi hacmi rekor düzeyde. Elde geri adım dışında araç yok.
4.Öncelikle bu bilgiselin bir yazı dizisinin 5. parçası olduğunu hatırlatalım. Ekim 2019’daki yazıda buhranın 2. perdesinin yaklaştığını; kredi pompalanması, düşük faiz ve rezerv satma politikasının sürdürülebilir olmadığını belirtmiştik. paraanaliz.com/2019/yazarlar/…
5.2020 Mart ayındaki yazıda henüz kovid-19 Türkiye’ye gelmeden ve Fed. başta olmak üzere küresel merkez bankaları yeniden parasal genişleme ve 0 faiz politikasına geçmeden; 2. perdenin başladığını ilan etmiş, sermaye kaçışının gerçekleşeceğini söylemiştik. paraanaliz.com/2020/ekonomi/m…
6.Haziran 2020’deki yazıdaysa yaz aylarının kurda bir miktar değer kaybı ve fiili faizlerdeki artışla ile atlatılabileceğini; ancak büyük bir finansal istikrarsızlığın bizi beklediğini vurgulamıştık. Maalesef öyle de oldu; faiz ve kurda sıçramalar başladı. paraanaliz.com/2020/ekonomi/d…
7.Eylül 2020’deki yazıdaysa finansal istikrarsızlığın zirveye çıkacağı uyarısında bulunmuştuk. Sonrasında beklentilerin aksi şekilde faizler sabit tutulmuş; yatırımcının güven kaybı sonucunda süreç 7,80 dolar kuru seviyesinden spekülatif atağa dönüşmüştü. paraanaliz.com/2020/ekonomi/d…
8.Sonra sürpriz bir kararla Albayrak’ın tavsiyesiyle göreve getirilen Murat Uysal’ın görevden alındığı; yerine para politikası ve bankacılıkla hiçbir alakası olmayan ve sarayda Erdoğan’ın yanında çalışan önceki Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın atandığını öğrendik.
9.Saray rejiminde Albayrak’ın atama ve karar önerilerine Erdoğan’ın nihai şekli vermesiyle ekonominin yönetildiğini biliyoruz. Albayrak’ın kısmi özerkliği piyasaya müdahalecilikle rahatsız ediyordu ancak faiz artırımı kaçınılmaz olduğunda Eylül ayındaki gibi esneyebiliyordu.
10.Albayrak’ın Erdoğan tarafından muhtemelen beklenmeyen ve hemen kabul edilmeyen istifası; herkes için sürprizdi. Erdoğan’ın çevresindekiler Albayrak’ın çok başarısız olduğunu ve bu istifadan ötürü piyasanın memnuniyetini kur düşüşü ile gösterdiğini belirtmiş olmalılar.
11.Ağbal’ın TCMB deneyiminin olmaması, Albayrak’ın yerine Kemal Derviş’i anımsatan tarafsız bir akademisyen veya yurt dışında çalışan bir finans profesyonelinin atanmaması; ekonomi yönetiminde bazı değişikliklerin mümkün olduğu ancak sınırlı kalacağının işareti oldu.
12.Lütfi Elvan’ın atanması; Ağbal ile birlikte yabancı yatırımcılara piyasa dostu mesajlar vermeleri; Erdoğan’ın iç ve dış politikada yeni bir sürece geçildiğine dair sözleri ve ABD seçimlerinin ardından Biden ile kurulmaya çalışılan ilişkiler genel iyimserliğe neden oldu.
13.Bu doğrultuda TCMB politika faizini artırarak %15’e çekti ve para politikasında sadeleşmeye gidildi. Ötesi karar metninde vatandaşın dolarizasyonu ve döviz rezervlerinin yetersizliği gibi konulara atıfta bulunuldu; yani samimi bir enkaz raporu gerçekten yapılmıştı.
14.Faize ek olarak bankaların kredi vermesini, Hazine borçlanma ihalelerine katılmalarını ve dövizlerini swap ile TCMB’ye vermelerini teşvik eden aktif rasyosu BDDK tarafından kaldırıldı. Yurt dışına vadede TL veren swap sınırlaması ise tek sabit bırakılan oldu.
15.Böylece hikâyeyi şimdiki ana getirdik. Ancak hala bir eksik var. Ekonomideki hataların anlaşıldığı ve bunun neticesinde kaçınılmaz olarak uygulanacağı iddia edilen fakat ne olduğu tam bilinmeyen acı reçeteyi de açıklamak gerek.
16.Sosyal açıdan bakarsak asgari ücret, memur ve emekli zamlarının düşük tutulması; kamunun eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik kapsamlarının daraltılması ve sosyal yardımların kısılması bilinen acı reçete. Fakat konumuz gereği daha finansal maddelere odaklanalım.
17.Kamu harcamaları kısılacak ve artan borçluluk kontrol altına alınacak. Para politikası sıkılaştırılacak ve krediler daraltılacak. Dış politikada AB ve ABD yaptırımlarına neden olabilecek alanlarda geri adım atılacak veya yeni uzlaşı yolları aranacak.
18.Yerli ve yabancı yatırımcılara muğlak bir şekilde vaat edilenler bunlar. Karşılığında ithalatın yapılmasını zorlaştıran, dış borçların ödenemeyebileceği bir dış ödemeler krizi senaryosu ve buna eşlik edecek kur şoku ile sermaye kontrolünden kaçınılabildi.
19.Öyleyse asıl mesele şu; hâlihazırda dinamizmini yitirmiş bir ekonomide, yüzyılda bir gerçekleşmiş pandemi felaketi esnasında, yaşanan oy kaybı sonucu bünyesinden yeni partiler çıkmışken ortaklarıyla arasını açıp üstteki acı reçeteyi hükumet gerçekten uygulayabilir mi?
20.Para politikasındaki sıkılaşmayla başlayalım. Faiz artırımı ve politika sadeleşmesi ilk adımdı. Peki olası bir AB ve ABD yaptırımı gelirse bu faiz artırımlarının devamı gelecek mi? Mevcut sadeleşme ve artırıma Erdoğan’ın ne derece zor ikna edildiğini hatırlayalım.
21.Varsayalım ki resmi enflasyon oranı 2021 ilk çeyreğinde düşündüğümüz kadar yükselmedi ve dış yaptırımlara da maruz kalmadık. İşleri iyi gidiyor gibi. Peki o zaman Nisan itibarıyla faiz indirim dönemine girmeyeceğimizin garantisi var mı? Sıra geldi kredi hacmine.
22.Pandemi dönemindeyiz ve şirket ciroları haliyle düştü. İster faiz isterse kur kaynaklı olsun finansman giderleri de iyice yükseldi. 3 büyük kamu bankasının kredi hacmi neredeyse tüm kredi pazarının yarısına ulaştı. Batık kredilerse yapılandırılma makyajıyla raporlanmıyor bile.
23.‘Piyasada para yok veya para dönmüyor’ şeklinde toplumda ifade edilen bu durum; kredilerin iyice durdurulmasıyla gerçekleşecek. Ötesi batık halde olup yalnızca kâğıt üstünde yaşatılan şirketlerin de artık raporlanması gerekecek.
24.Gelelim maliye politikasına. Girişte belirtmiştik; kamu borcu 1,9 trilyon TL ile rekor kırdı ve bu borcun döviz oranı %58,2 ile rekor kırdı. Daha açık bir ifadeyle 1990’lı yıllara geri döndük. Üstelik iç borcun TL kısmının ortalama vadesi de sadece 2 yıl, yani çok kısa.
25.Hazine’nin kendi tahminlerine göre önümüzdeki 1 yılda 440 milyar TL tutarında iç borcu döndürmeye çalışacak. Üstelik Yeni Ekonomi Programındaki (YEP) iyimser beklentiler gerçekleşmez; kur artmaya devam eder ve vergi gelirleri düşerse daha fazlası gerekecek.
26.Bu ortamda kur da faiz de artmasın; ancak Hazine sorunsuz borçlanabilsin gibi bir beklenti gerçekçi değil. TCMB’nin yedek akçesi ve değerleme hesabı yeniden gündeme gelecek. Üstelik bu projeksiyonlarda Hazine garantili projelerin yükü sınırlı bir şekilde katılıyor.
27.Gelelim 3. madde olan dış finansal ilişkilere. Mart 2018’den bugüne Türkiye’nin içinde bulunduğu krizin temel nedeni dış borç. Dış borçlarda sınırlı azalma var ve bu azalmanın kaynağı yabancılara varlık satışı ile iç borcun bir kısmının döviz cinsine çevrilmesi.
28.Verilerle ifade edelim; vadesi 1 yıldan kısa dış borç miktarı 182 milyar dolar. TCMB rezervleri dış yükümlülükler ile swap yoluyla alınan ödünçler düşüldüğünde eksi 46 milyar dolar. Turizm sezonunun açılmasına aylar var ve dış ticaret dengesi hala iyi gitmiyor.
29.Tek olumlu durum yastık altına kaçış ve yurt dışına çıkış azaldı. Öyleyse yabancı yatırımcılarla ilişkilere değinelim. IMF konusu gündemde değil ve bir süre daha olmayacak. Swap anlaşmaları sonuçsuz kaldı ve yeni kaynak bulunsa bile birkaç milyar doları aşmayacak.
30.Demek ki Londra ve New York merkezli bankalarla masaya oturulması gerekiyor veya Çin ve Körfez gibi ilk gruptan tamamen bağımsız olmayan yeni bir grubun iştirak etmesi gerekiyor. Ancak bu derece borcun büyüklüğü ikinci alternatifi Türkiye için yetersiz kılıyor.
31.Tam da burada Elvan ve Ağbal’ın atanması sonrası Goldman Sachs, Citibank, Deutsche Bank, Societe Generale, TD Securities ve JP Morgan gibi önde gelen yabancı kurumlar tarafından yayımlanan; iyimser rapor ve yatırım tavsiyelerine değinelim.
32.Raporların genel paydası şu; hükumet kur patlamasının sonuçlarını anladı ve rota değiştirmeye çalışıyor; ancak değişiklik kolay değil. Diğer taraftan TL cinsi varlıklar çok ucuz ve sermaye kontrolü olmayacak; öyleyse Türkiye’ye bir şans verelim.
33.İşte bu beklenti nedeniyle kurda düşüş, kısmen de olsa istikrar sağlanabildi; Türkiye ekonomisi nefes almaya devam edebildi. Ya eski normalde diretip yeni bir spekülatif atak, finansal istikrarsızlık ve sonucunda ödemeler dengesi krizi yaşanıp işler sermaye kontrolüne varacak.
34.Ya da acı reçeteyi içirecek; ekonomideki ivme kaybı sonucu artan işsizlik ve iflaslar karşısında AKP oylarının her geçen gün yavaş yavaş erimesini eli kolu bağlı izleyecek. Manevra alanı bu kadar dar, işte o yüzden iç ve dış politikada değişim sinyalleri veriliyor.
35.AB ve ABD baskısıyla veya muhalefetin sıkıştırmasıyla iç politikada büyük değişim yaşanır mı pek sanmıyorum; bu konuyu uzmanlarına bırakıyorum. Peki ABD’nin Halkbank ve S-400 kaynaklı yaptırımları mümkün mü? Mümkün ama ayrıntılar da önemli.
36.ABD Kongresi S-400 tedariki dolayısıyla CAATSA isimli finansal yaptırımların Türkiye’ye uygulanması kararı almış ve Trump süreci dondurmayı tercih etmişti. CAATSA kapsamında 12 madde var; en az 5 madde uygulanmalı ve 4 tanesi daha sınırlı hasar verici. Neler olabilir?
37.Türkiye geri adım atabilir, Trump hızlıca Türkiye’ye az hasar verecek olanları seçebilir, Biden yaptırımı sert bir şekilde yürürlüğe koyabilir veya NATO müttefikliği çerçevesinde hafif maddeleri seçmekle yetinebilir. Bu konuyu da uzmanlarına bırakıyorum.
38.Ya kovid-19? Yabancı yatırımcıların ana varsayımı ile senaryoları oluşturuyoruz. Yani aşılar gelişmiş ülkelerde yılsonunda uygulanmaya başlayacak, Türkiye gibi ülkelere gecikmeli gelecek; fakat Türkiye Nisan ayında turizm sezonunu az kayıpla açabilecek.
39.Buraya kadarki kısmı özetleyelim; Albayrak’ın gidişini, TCMB ve BDDK’nın kararlarını, acı reçetenin kendisini, Erdoğan’ın olası oy kaybını, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye son kez şans verdiğini, ABD yaptırımlarını ve kovid-19 beklentilerini konuştuk. Sırada olası senaryolar
40.Özetle, acı reçetenin uygulanması 2020’nin son çeyreği ve 2021’in ilk çeyreğinde ekonominin yeniden küçülmeye geçmesi veya çok sınırlı büyümesi demek. Erdoğan’ın hem ortaklarıyla hem de vatandaşlarla olan meşruiyeti sürekli büyüme üzerine kurulu.
41.Önceki yazılarda belirttiğimiz, olasılığı düşük ancak memleket için en olumlu senaryo Albayrak’ın istifa etmesi veya görevde alınması idi. Ardından günü kurtarmak adına piyasa dostu yeni bir bakan ve ekonomi yönetimi kurulması bulunuyordu.
42.Albayrak’ın ‘görevden affının kabulü’ sonrasında bu beklenti oluştu. Ancak Elvan ve Ağbal tercihleri AKP’nin ekonomideki revizyonu sınırlı tutacağını gösteriyor. Erdoğan ekonomiyi Kemal Derviş’te olduğu gibi yatırımcıları temsil eden bir yabancıya bırakamaz.
43.Bu nedenle aylar öncesinde belirtmiş olduğum üstteki 1 numaralı senaryoda olmadığımızı söylemek istiyorum. Fakat yabancı yatırımcıların bir kısmı bu senaryoya inanmış durumda; bu nedenle dolar kuru hızlı bir şekilde yükselmiyor; ancak 7-8 arasında kalmakta da zorlanıyor.
44.2 numaralı senaryoda ekonomi yönetimi ile yatırımcıların didişmeye devam edeceği ama aradaki köprüleri de atmayacakları; böylece Türkiye’nin dış borç ödeyemez duruma düşmeyip sınırlı faiz artışı ile ve kurun 8-9 arasında tutulacağı senaryo var.
45.Ekim ayında TCMB’nin piyasa beklentisinin aksine faiz artırmaması sonrası bu senaryo tam olasılık dışı hale gelecekken; Kasım ayındaki değişim sonucunda yeniden ihtimallere dahil oldu. Ötesi önümüzdeki 3 ay için ana senaryom bu şekilde.
46.Bu dönemde kovid-19 beklenmedik etkiler gösterip küresel piyasalarda yeni bir şoka neden olursa veya Biden yönetimi CAATSA yaptırımlarını hızlı ve Türkiye hasmı şeklinde uygulamaya kalkarsa tabii ki işler hızlı değişir. Ancak Bu kısa süre Erdoğan’a verilmiş son şans.
47.Kasım ayındaki sürprizler yaşanana kadar ana senaryom olan; 7,80’de başlayan kur artışının spekülatif atağa dönüşerek 9-10 seviyesine çıkmak üzereyken yarıda kalan 3 nolu senaryom; artık A değil, B senaryosu. Peki, kur neden daha da fazla gitmez diyordum?
48.Çünkü daha gitmesi halinde son birkaç haftada kazara yaşananların; iş dünyası ve derin devlet gibi siyaset dışı unsurların baskısıyla Erdoğan’a zorla kabul ettirileceğini düşünüyordum. Önümüzdeki 3 ayda Erdoğan son şansını kullanamazsa gidişat yine bu yöne evrilecek.
49.Bu senaryoda Türkiye ekonomisi dış ödemeler krizinden yine kıl payı kendini kurtaracak ancak yarı felç halde yaşayacaktı. Bu senaryo Erdoğan’ın siyasi ömrünü kısaltırken buhranın 2. perdesinin şiddetini artırıyordu. Ancak yarıda kesildi ve 3 aylığına buzdolabına kaldırıldı.
50.Ta ki 2021’in ilk çeyreğinde enflasyon zirve yapıp Erdoğan’ın nihai faiz kararını verene kadar. Bu süreçte kredilerin daraltılması, kamu harcamalarının kısılması ve bu şekilde yoksulluk pahasına acı reçetenin içilmesi kaydıyla. Tabii dış yaptırım şokları da yaşanmazsa.
51.Mart ayındaki MHP ve AKP kongrelerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyeyim. Bu kongrelere giden süreçte şimdi olduğu gibi revizyon vaatleri olacak; bir kısmı yapılacak ve bir kısmı sözde kalacak; ardından belki Cumhur İttifakı tamam veya devam kararı alacak.
52.Erdoğan’ın medya hâkimiyetine rağmen acı reçete sonucu oy oranlarındaki düşüşü tespit etmesi halinde revizyon beklentileri belki de tamamen masadan kalkabilir; huylu huyundan vazgeçmeyerek kredilere dayalı ekonomiye bir kez daha gaz vermek isteyebilir.
53.İşlerin bu karamsar senaryoya doğru gidip gitmeyeceğini şimdiden söylemek zor; Erdoğan yabancı yatırımcıların vermiş olduğu son şansı bakarsınız kullanır ve iç politikada bizim şu anda öngöremediğimiz hamlelerde bulunabilir. Özetle 3 nolu senaryo arka sıraya düştü.
54.4 nolu senaryo ise yarı Arjantinleşme ismini verdiğim; içerisinde kur şoku, sermaye kontrolü ve itibarın bütünüyle yitirildiği kötü olaylar silsilesini içeriyor. Bu senaryoda kur 10 seviyesini aşabiliyor. Kasım ayı gelişmeleri bu senaryoyu daha da arka plana attı.
55.5 nolu senaryo ise tüm platformlarda asla olmaz dediğim tam Arjantinleşme. Sert sermaye kontrolü ve ötesinde döviz alımına ilişkin kısıtlamalar içeriyor. Bu durumun Türkiye’de olmayacağını çok kez belirttim. Gerçekleşirse dolar kuru aşırı yükselir, fiyatlaması bile zor olur.
56.6 nolu senaryo ise Erdoğan ve önceki bakan Albayrak’ın dahi asla başaramayacağı; dolar kurunun 1000 dahi olabileceği Venezuela durumu. Hiçbir şekilde bu durum gerçekleşmez. Bu kişiler doğuştan kapitalist; anti-kapitalizme karşı yaptırımlara maruz bırakılmazlar.
57.Özetle; 5 ve 6 nolu senaryolar asla mümkün değildi. 4 nolu senaryo düşük ihtimalliydi ve önümüzdeki 3 ayda iyice gündemden düştü. 3 nolu senaryo ana senaryoydu ve şimdilik geri planda kaldı; ancak Erdoğan’ın tepkisiyle 3 ayın ardından yeniden öne çıkabilir.
58.Önümüzdeki 3 aylık senaryoda 1 ve 2 nolu senaryolar çekişecek. Erdoğan son şansını kullanamazsa 1 nolu senaryo tamamen gündemden düşerek 2 ile 3 nolu senaryolar 2021’de tartışılır hale gelecek. Şu aşamada 2’deyim ancak sonunda bu iş yine 3’e dönecek gibi.
59.İlk durumda erken finalle en kötüyü atlattık diyebiliriz (2 nolu senaryo); ikinci durumda en kötüyü 2021’e bıraktık denebilir (3 nolu senaryo). Yakında yabancılar da 1 nolu senaryonun ihtimal dışı olduğunu anlayacaklardır.
60.Bu noktada her koşul altında vatandaşların acı reçeteyi zorla içeceklerini belirtmem gerek. İşsizlik yüksek düzeyini koruyacak ve toplumsal huzursuzluk artmaya maalesef devam edecek. Bu bilgiselin düz yazı metnine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz. paraanaliz.com/2020/ekonomi/d…

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Dr. M. Murat Kubilay

Dr. M. Murat Kubilay Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @mmkubilay

28 Sep
1.2018’de başlayan buhranın 2. perdesine Mart ayında girmiştik. Can derdi öncelik olunca bir süre ekonomiyi sineye çektik, ancak dolar kurunun yeniden yükselişiyle aniden ayıldık. Kur artışlarıyla yoksullaşıyoruz ve bunun en kötüsü olduğunu sanıyoruz. Ancak ötesi de var, YOKLUK!
2.Uzun bir yazı dizisinin 4. parçasını okumakta olduğunuzu hatırlatayım. Bu sefer konumuz 2013’ten beri tekrarlanan döviz kuru atakları ve neticesindeki yoksullaşmanın ikincil öneme düştüğü; yerine dolar yoksunluğunun satın alma gücümüzü direkt buharlaştıracağı.
3.ABD büyükelçisinin Türkiye’nin 2,3 milyar dolarlık ilaç karşılığı döviz borcu var sözünün altında yatanları anlamamız gerek. Apar topar yapılan ÖTV zamlarının yalnızca kamuya gelir sağlama amaçlı olmadığını görmemiz lazım. TCMB’nin şaşırtıcı faiz artışını da buraya bağlamalı.
Read 68 tweets
28 Aug
1-Temmuz sonu TCMB rezervleri açıklandı. Ödünç olan swapları çıkardığımızda durum -31,7 milyar dolar. Görüldüğü üzere daha da fazla eksiye pek gidemiyor; çünkü bankalarda da döviz likiditesi pek kalmadı. Zorunlu karşılık ve swap yoluyla önemli çoğunluğu zaten çekildi.+
2-Sürekli yeni gündemden çabuk unutuyoruz; bir ara TCMB swap avına dünyaya çıkmıştı. ABD ön ve arka kapıyı kapatmıştı. Frankfurt ve Londra'dan da olumlu yanıt gelmedi. Japonlarla hastane açıp swap müjdesi alacağız vardı; olmadı. Çin ve Rusya için şehir efsaneleriyse devam ediyor.
3-Aylar oldu tek kanal yine Katar. Özeti şu; kesine yakın yurt içi ve yurt dışından swap ile brüt rezervleri şişik gösterme sürecini de tamamladık. BDDK'nın 'faiz lobisi'ni hizaya getiren kısıtlamalarını da kullandık. Geriye ne kaldı? Faiz ki o da 1 aydır örtülü artırılıyor.
Read 9 tweets
28 Jul
Merkez Bankası'nın Haziran sonu swap sonrası net rezervleri -27 milyar dolar. Yani kasa ekside, fakat yükümlülükler ileri tarihli olduğu için kırılgan yapı sürdürülebiliyor. Tabii her ay daha da bozulmak kaydıyla. Bu veri en son 2002 başında eksi düzeydeydi. + Image
Esasında bu yapılanlar para politikası değil, hukuk işlese Danıştay'a başvurup TCMB'ye rahatlıkla geri adım attırabilirsiniz. Peki neden uzun vadede TL için bu kadar karamsarız? Çünkü en nihayetinde dış borçların ödenebilmesi için klasik merkez bankacılığına dönülmek zorunda.+
İşte o zaman bu swapların kapatılması gerekecek, üstüne belirli bir miktar net rezerv de lazım. Düşünün ki piyasadan 60 milyar dolar alıp geleneksel politikaya geçmek isteseniz dolar kuru kaç olurdu? Tabii bu kadar basit değil. Faiz de artacak ve IMF anlaşması da olacak.
Read 5 tweets
12 Jul
Ayasofya ve bağımsızlık konuşulurken; rekor dış borcu hatırlatalım. Seneye Türkiye uluslararası borç konferansı başlar veya IMF'ye gidersek şaşırmayın. Ecdatları Abdulhamit'in 1881'de Muharrem Kararnamesi ve Vahdettin'le damadının 1920'de Sevr'de bizi götürdüğü yer de benzeriydi.
Meraklısına Wikipedia'dan.
Muharrem kararnamesi, Osmanlı Devletinin ödeyemediği iç ve dış borçlarını düzenlemek amacıyla, alacaklıların talepleri doğrultusunda II. Abdülhamid döneminde, 15 Ekim 1881 (28 Muharrem 1299) tarihinde açıklanan mali kararlardır.+
Sevr Anlaşması: Borçlar: Osmanlı İmparatorluğu'nun mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek; ancak Türk maliyesi müttefiklerarası mali komisyonun denetimine alınacak;
Kapitülasyonlar: Kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak;
Read 5 tweets
3 Jul
1.Ülkemizin en büyük ekonomik sorunu tartışmasına girsek; elbette hepsi birbiriyle ilintili olsa da benim yanıtım ‘dış borç’ olurdu. Diğer problemleri kendi aramızda, aile içinde diyelim, çözümü bir nesil sürecek dahi olsa halledebiliriz. Ancak dış borç aile içi bir problem değil
2.Bu bilgiselde dış borcun düzeyini, neden oluştuğunu, mevcut etkilerini, gelecekteki sonuçlarını ifade edeceğim. Yazının ikinci kısmında bu borcun krediler vasıtasıyla nasıl günlük hayatımıza dahil olduğunu; en nihayetinde hangi mekanizmayla sırtımıza yükleneceğini aktaracağım.
3.Tüketim amacıyla borç; gelecekteki satın alma gücünün bugüne çekilmesidir. Yatırım için borçsa sermayenin boyutunu katlayarak projelerin finansmanını amaçlar. Dış borcun farkıysa tipik bir alacaklı-borçlu ilişkisine uluslararası ilişkilerin ve para politikasının da katılmasıdır
Read 44 tweets
27 Jun
1.Türkiye ekonomisi kovid-19 öncesine ekonomik buhranın 2. perdesine girmişti. Pandeminin yarattığı şok sonucu olmasa da süreci değiştirdi. Çok kısa vadeyi daha iyi ve can derdinden ötürü sessizce geçirebildik; karşılığında ise önümüzdeki 1 yılın sarsıntılarını katmerledik.
2.Salgının küresel ölçekte yarattığı dalgalanmalar neticesinde Türkiye ekonomisi, Arjantin gibi kendine münhasır bir yere doğru sürüklenmekte. Peki, bu önerme tam ne anlama geliyor ve sonuçları neler? Yazının ilerleyen kısımlarında bunları açıklayacağız.
3.Önceki yazılarımızda ekonominin genel gidişatına ilişkin verileri yorumlayarak başlardık. Fakat malum ve anlaşılabilir nedenlerden ötürü sanayi üretimi, ciro/ perakende endeksleri ve dış ticaret gibi veriler çok kötü. İyi haberse bir derece düzelme hızlıca sağlanacak.
Read 77 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!