ÇAPRAZ ATEŞ SIRASINDA İNİSİYATİF ALAN BİR ONBAŞININ TÜYLERİNİZİ DİKEN DİKEN EDECEK HİKAYESİ
Adana Yüreğir ile Karataş arasında yolun ortalarında Doğankent adında bir belde bulunur. 90'lı yılların başında Doğankent jandarma karakolu da yolun Karataş'a bakan yüzünde tarlalara sırtını dayamış, beyaza boyanmış alçak tuğla duvarlı ve iki üç göz odadan ibaret bir yapıydı.
Tam bir köy karakolu gibiydi. 20-30 er erbaş ve bir kıdemli başçavuş komutanlığında dört astsubay ile tesis edilmişti
O bölge Çukurova'nın tam da coğrafi merkezine denk geldiğinden karakolun etrafı da oldukça düz bir araziydi. Etrafta dağlar ormanlar gibi düşman unsurun saldırı yapmasını kolaylaştıracak bir şey olmayınca oradan da klasik askeri anlayışa göre bir olay beklenmiyordu.
Ama yaptılar... Malesef.

1993 yılında bir yaz gecesi, geceyarısına yakın ve geçkin saatlerde karakol bir anda çapraz ateşe alındı.
Etrafta doğal bir yükseltiyi bırak yüksek bir bina bile olmadığı için ağır silah kurmadan 10 veya daha az sayıda terörist Doğu-Batı istikametinde ellerindeki yalnız kalaşnikoflar ve el bombaları olduğu halde saldırıya geçtiler.
Gecenin sükuneti sürerken birdenbire çapraz ateşe başladılar. Karakolda o güne kadar yeterince silah kullanmış tek bir asker bile yoktu.
Doğankent'teki bütün olay tarlalarda esrar var mı diye bak - yol kes idari arama yap - ekseninde gerçekleştiği için bu birdenbire gelen silahlı saldırı karakolu paniğe sevketti.
Karakolda teröristleri püskürtmek için işe yarayabilecek sadece bir adet MG3 bulunuyor. Jandarmalar can havliyle MG3'ü iki şeridiyle beraber çatıya kuşların yuva yaptığı mevziye çıkarmaya çalışıyorlar.
Silahını kapan dışarı kendini atıp duvar dibine mevzi almaya çalışıyor. Herkes don atlet, duvarlara kolonlara camlara sürekli mermi isabet ediyor ve ilk bir iki dakikada karakol buna hiçbir karşılık veremiyor.
Bilgi: Çapraz ateşe girmek tüm pusu senaryoları arasında kendinizi en bulmak istemeyeceğiniz, yaşama şansınızın karşılık verme / düşmandaki ağır silah sayısı / ne kadar yakın oldukları / hava şartları gece karanlığı gibi bir çok değişkene bağlı olarak en hızlı azaldığı durumdur.
Çapraz ateşi kırmanın tek yolu da üstün ateş gücüdür. Pusuya girenler pusu atanlara bunaltıcı bir serilikte mermi yağdırmayı başarırlarsa kafayı kaldırıp durum değerlendirmesi yapabilir, insiyatifi ele alabilir, oradan çıkmak için manevraya girişebilir.
Yapamazsanız hareketsiz kalmak ve saklanmak dışında yapılabilecek hiç bir şey yoktur. Bu zayıflığı da düşmanlarınız farkederse yaklaştıkça yaklaşırlar ve el bombası menziline girersiniz. Sonrası ise kelimenin tam anlamıyla bir felaket olur...
Doğankent karakol komutanı astsubay basçavuş karakolda yattığı ve o sırada orada bulunduğu halde odasının delik deşik olması yüzünden can derdine düşüyor. Silahı elde yatağının yanına çöküyor ve orada kalakalıyor. Karakolu kendi haline bırakıyor.
Diğer astsubaylar ise o gün izinli. Erleri yönlendirecek kimse yok ortada. Böylece karakolda tam bir cehennem senaryosu hüküm sürüyor ve teröristler bunu da çok geçmeden farkediyor. Ateşi yoğunlaştırıp yaklaşmaya başlıyorlar, silah sesleri gitgide yakına geliyor.
Bu sırada en olması beklenmeyen şey vukua geliyor ve erbaş arasında bir çocuk öne çıkıyor, beyaz atleti şortu ile diğerlerinden ayıramayacağınız elinde g3'ü ile duran bir uzun dönem asker.
Ateş sürerken kaos esnasında kafasını parapetin üzerinden kaldırıp kendince durum değerlendirmesi yapıyor. Bir onbaşı bu... Henüz 20 yaşında. Kafasının üzerinde vızıldayan mermilerden bir gram çekinmiyor. Atış ve yaklaşma noktalarına üstünkörü bakıp başlıyor emirler yağdırmaya.
-Hüseyin sen şu duvara koş", "Selim sen şu noktayı tara", "Kadir sen her otuz saniyede bir aydınlatma mayını at önümüzü görelim", "MG3 sen şu alanı tara, sırtımızı temin et" diye bağırarak duvarın ardında ayağa kalkıp bizzat kontrollü bir atışa başlıyor.
Bunu gören erler korkularından silkiniyorlar. O ana kadar ne yapacaklarını bilemeden titreyen er-erbaşlar birden arkadaşlarından gelen kendinden çok emin ve otoriter bir edayla verilen bu emirleri hiç sorgulamadan hemen harfiyen uygulamaya başlıyorlar.
Hayatında 3 mermiden fazlasını atmamış olan başlarında komutanları olmayan bu çocuklar bir anda inanılmaz bir savunma duvarı oluşturuyorlar, kendi başlarına...
Askerliğin pratiğine dair fikirleri olmayan askerler korkunç bir ateş volümü yakalıyorlar. Onbaşı o kadar doğal bir liderlik sergiliyor ki çatışma on dakikayı geçince atış yoğunluğunun azalmaması için koruma ateşi desteğinde malzemeliğe iki kişi gönderip mermi ikmali yaptırıyor.
Ateş altında kendine komando binbaşı diyenlere taş çıkartırcasına karar veriyor, uyguluyor, sevk ediyor. Savaş alanını resmen domine ediyor.
Teröristler de durumun ciddileştiğini farkediyor, komando unsurlarının karakolda olduğunu düşünüp, aynı zamanda mermileri de azaldığı için çatışarak çekilip kaçıyorlar.
Sakızlı Hacıali istikametinden Tarsus tarafına doğru kaçıyorlar. Daha bildik bir tabirle "gece karanlığından faydalanarak" gidiyorlar. Zaten öğlen güneşi altında kaçsalar da kovalayacak kimse bulunmuyor.
Ertesi gün oluyor...

Raporda Doğankent bütün gece çatışmış ama ölü yaralı yok yazıyor. Başçavuş silah sesleri kesilince odasından çıkıp telsizle yardım istemiş. Yardım gelince de erlerin ifadeleri doğrultusunda hemen göz altına alınıyor.
Yaklaşık bir buçuk yıl kadar süren bir mahkeme süresince "korktum" diye kendini savunuyor. Askeri hakim heyeti de korkmanın insani bir duygu olduğu yönünde emsal bir karar alıyor. Başçavuş ceza almıyor ancak meslekten men ediliyor.
İl jandarma alay komutanı karakoldaki kurşun deliklerine baktığında yaklaşık 1000-1200 mermi isabeti olduğunu görüyor. 45 dakika-bir saat boyunca erlerin neler yaptıklarını dinliyor. Tüm erler tek bir onbaşıyı işaret ediyorlar. Bizi o sevk ve idare etti komutanım diyorlar.
Jandarma albay, onbaşıyı karşısına alıyor. Hikayeyi bir de ondan dinliyor. Zira o onbaşı olmasaydı bir ihtimal o gün gazeteler 30 şehit haberi yazacaklardı.
Şans... Albay da biliyor ki o gün herkes şansa kurtuldu karakolda ve oraya zorunlu askerlikle getirilmiş, aslında o işi kariyeri olarak yapmayan, yapmak istemeyen bir güruh içinde tam da ihtiyaç anında bir doğal lider çıkması ne büyük bir şans.
Aralarında şu konuşma geçiyor:

- Nerelisin sen onbaşı?
- İzmirliyim komutanım.
- Ne iş yapıyorsun?
- Kunduracı kalfasıyım komutanım.
- Karakolu bütün gece savunmuşsunuz evladım, bizzat sevk ve idare etmişsin. hiç korkmadın mı?
-Korktum komutanım.
-Ee? nasıl başladın ya emir vermeye?
-Kendimi sorumlu hissettim komutanım... En rütbeli bendim.
Onbaşı teröristlerin nerelerden geldiklerini, ne tip silahları olduğunu, malzemeliğin kapısını nasıl kırmak zorunda kaldıklarını anlatıyor. O anlattıkça zabitan heyeti dinliyor. Adana'da ne kadar rütbeli asker varsa bu kunduracı onbaşının sözünü kesmiyor.
Karşısında da oturmuyor. Lider yetiştirilenlerin lider doğana bir yerde saygılı olması da böyle insanın içine çok işleyen bir manzaradır.
Sanki bütün o üniformaların, maskelerin ardında askerliğin daha antik koduna şahit olmak gibi bu. Nihayetinde askerlik kahramanlık mesleğidir. Arada gerçek kahraman da görürüz. Tıpkı bu onbaşı gibi.
Daha sonra Doğankent karakolu hemen tadilata girer, dört makineli tüfek bir zırhlı araç ile takviye edilir. Astsubay yerine bir de üsteğmen atanır.
Kahraman onbaşı önünde kalan 90 günlük askerliğini yapmaz. Hemen o gün terhise hak kazanır. Kendisine kırmızı tezkere yazılır ve bunu 6. kolordu komutanı korgeneral bizzat eliyle takdirnamesiyle beraber imzalar.
Kaynaklar: Hürriyet, sözlük yazarı: Anglachelm

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Esrarengiz Olaylar

Esrarengiz Olaylar Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @esrarengizdurum

6 Dec
BİR ANDA ORTAYA ÇIKIP KAYBOLAN GİZEMLİ MONOLİTLER
Geçen hafta ABD’nin Utah eyaletinde ıssız çölün ortasında bir metal monolit bulunmuş ve tüm dünyanın ilgisini çekmişti.
Yetkililer, bulunan yapının Stanley Kubrick’in ‘2001: A Space Odyssey’ filmindeki bloklara benzerliği sebebiyle bir hayran tarafından yerleştirildiği tahmini yürütmüştü.
Read 14 tweets
5 Dec
HINDENBURG FELAKETİ
Hindenburg'un İnşaatı
LZ-129(Luftschiff Zeppelin-129) olarak kodlanan Hindenburg,inşaası 1931-1936 yılları arasında gerçekleşen, Alman Zeppelin GmbH tarafından dizayn edilip inşa edilen ve gününün en geniş ve en uzun hava aracı ünvanını alan Alman ticari yolcu taşıtıdır.
Read 20 tweets
4 Dec
DEDESİNİN MEZARINI TAŞIYAN TORUNUN NAKİL ESNASINDA YAŞADIĞI PARANORMAL OLAY Image
Ekşi Sözlük yazarı "hayrullah amazingogullari"nın başından geçen olayın insanı etkilememesi ve korkutmaması oldukça zor:
Dedem, 1997 yılında öldü. İstanbul Büyükçekmece mezarlığına gömüldü.
2007-2008 gibi toprak kaymasından ötürü belediye toprak kaymasından etkilenen mezar sahiplerine kağıt gönderdi.
Read 19 tweets
21 Nov
TARİHİN EN BÜYÜK DENİZ FACİASI:TITANIC
Hakkında birçok söylenti olan Titanic, kimileri için biletlerin arkasında yer alan Tanrı’nın bile batıramayacağı gemi sloganını, kimileri için buzdağı kazasını, kimileri için ise Protestan iş birlikçilerinin tuzağını ifade eder.
Bunlar devrinin en muazzam gemisinin batmasındaki sebep ve söylentilerden sadece bir kaçıdır. Buz dağı çarpması bizlere en mantıklı gelen seçenekti. Bu muhteşem buhar gemisinin özellikleri ve batma sebeplerini sizlere sıralayalım
Read 20 tweets
21 Nov
Paralel Evrenler Teorisiyle Alakalı Ortaya Atılan Son İddia Bilim Dünyasını Karıştırdı!
Şu an siz bu yazıyı okurken, başka bir evrendeki ‘siz’ tam şu an ne yapıyor acaba?
Şöyle mi sormak lazım yoksa, başka bir evrende başka bir ‘siz’ olduğu fikrine inanıyor musunuz?
Paralel Evrenler Teorisi, yıllardır bilim dünyasını en çok meşgul eden konuların başında geliyor.
Cevaplanamayan soruların en çok yığıldığı konudur ayrıca bu teori.
Read 20 tweets
20 Nov
ŞİZOFRENİ
Düşünce, coşku, irade, kişilik ve davranış bozukluklarıyla ortaya çıkan bir ruhsal hastalıktır. Hasta dış dünyanın gerçeklerinden kopar, adeta kendisinin kurduğu bir dünyada yaşar.
Hastanın kişiliği dağılmış, yıkılmıştır. Hastalık genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar. Kadın ve erkeklerde hemen hemen aynı oranda görülür.
Read 20 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!