Against the Grain birçok yanlışı düzelten revizyonist bir kitap
Siyaset biliminin sıkıştığı yerden nasıl antropoloji, arkeoloji ve tarihle çıkabileceğini göstermesi açısından da önemli, ama zaten James C. Scott'u hepimiz biliyoruz
Hangi yanlışlar düzeltilmiş, madde madde:
1. Yerleşik hayata geçmek kendi başına avantajlı bir durum değildir.
Tek tip bir ürüne dayanma, virüsler ve hastalıklar, devletin koyduğu vergiler ve kurallar çiftçinin belini büker.
İnsanlar da zorunda kalınca mecbur toprağa bağlanmıştır.
2. Ama bu geri dönülmez bir süreç değildir. Çiftçiler birçok kez göçebeliğe, toplayıcılığa vs geri dönerler.
Çin Seddi ya da Mezopotamya'daki Salgi Duvarı gibi yapılar sadece barbarları dışarıda tutmak için değil, insanları içeride tutmak için de yapılmıştır.
3. Bitkilerine ehlileştirmesi hemen şehirlerin ve siyasi birimlerin oluşması demek değildir. Zaten arada en az 4000 yıl var
4. Devleti mümkün kılan tahıldır. Tahıl, patates ve legume'lerden farklı olarak vergilendirilebilir.
Patates gömülü olduğu için gözükmez, legume'ler belirli bir zamanda toplanmadığı için vergi toplayıcısından kaçırılabilir.
Oysa tahıl öyle değil. Kolaylıkla sayar ve toplarsın
5. Bu sayım ve toplama için devlet
1. kayıt altına alma (ilk yazı türleri ve bürokrasi) 2. Savunma (ordu) 3. İşgücü organizasyonu (angarya, serflik, kölelik ve dolayısyıla savaş)
fonksiyonlarını üslenir.
6. 1600'e kadar devlet hakim element değildir. Dünyanın çoğu devletsiz yaşar, devlet vergisinin masrafı karşılamadığı yerlere uzanamaz.
7. Barbarlık (genelde göçebelik) daha kötü bir yaşam formu değildir.
Daha iyi beslenen ve daha sağlıklı, daha özgür ve hiyerarşisiz toplumlar bunlar.
Bizi yanıltan yazılı kaynakların devlet tarafından bırakılması hep
Bunlar aynı zamanda sadece yıkıcı da değildir. Kendi üretimleri ve teknolojileri, zanaatkarları vardır ve ticaretle içiçedirler.
Burada Nicola di Cosimo'nun Hunluları bir araya gelip bir siyasi yapı kurmaya iten şeyin Çinlilerin kuzeye kadar uzanıp daha sonra göçebeleri ticaret yollarından yararlanamaz hale getirmeleri, yani köşeye sıkıştırmaları olduğu argümanını da hatırlatayım.
Devlet ve devletdışı yapılar bir madalyonun iki yüzüdür ve sembiyotik bir ilişki içindedirler.
Göçebeler iki şekilde kendi ayaklarına sıkarlar:
1. Birbirlerini köle edip satarak
2. Paralı asker olarak devletlere hizmet ederek
Ancak, geçiş yerleşikten göçebeye değildir her zaman.
Yasadan, vergiden, hastalıktan kaçıp göçebelere sığınan bir sürü insan var. Düz bir çizgide ilerlemiyor, en azından barut çıkana kadar
8. En son olarak uygarlığın çöküşü aslıdna kötü değildir. Bu dönemlerde nüfus ya da ekonomik durum kötüye gitmez. Sadece şehir merkezleri çöker ki bazı durumlarda bu gönüllü olur.
Ve böyle gidiyor gene sıkıldım. Şimdi oyun atma zamanı
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bu Osmanlı tarihçiliği çok garip bir alan. Dışarıdan fikir atanları hiç kale almamış ve muhtemelen haberleri bile olmamış.
Taner Timur, Sabri Ülgener, Timur Kuran. Hiçbiri profesyonel tarihçi değil, ama ortaya attıkları provokatif fikir ve modeller var ama tarihçilerden tıs yok
Alanını da sahaflıktan öteye götürememiş o yüzden. Bir Şerif Mardin'e uyandılar onu da başkaları kafamıza vura vura ki şu üçünün fikirleri çok çok daha orijinal.
Hele Timur Kuran tam o kim acaba muamelesi görüyor. Matbaa bu ülkeye her alanda tekrar tekrar gelmiyor çok enteresan
Hadi Taner Timur tarihçi değil, bazen çok speküle ediyor, Sabri Ülgener'e de mi bir böyle cevap verelim vs. demediniz.
Hoş tarihçi versiyonu Mikail Bayram'a şurada 5-6 sene öncesine kadar duymadım görmedim oynuyorlardı o da ayrı
Bir kişi daha niye bu kadar yabancı kelime kullanıyorsunuz derse, yemin ediyorum kafasına odunla hatta dur budunla vuracağım
Bu hızda bu kadar oluyor arkadaşlar, İng. okuyorsan İng. Fr. ise Fr. geliyor o an aklına yavaş konuşunca da sıkılıyorsun zahiriye değil batıniye bakın svp
Derdimi anlatırken defect demeyeymişim iyiymiş de neyse artık :)
Sistem çok sıkışınca, hızlı reform gerektiğinde ya da reformlar particular interestler nedeniyle sistem kilitlendiğinde (1788 Fransa'sı mesela) kriz derinleşir, bir noktadan sonra oradan kalkmak için kanlı etkili devrimlerden başka çare kalmaz.
Rus Devrimi de bunun örneği.
Başka türlü olabilir miydi. Belki de. Bilemeyiz. Ama komunizmin en büyük handikapı zaten harap olmuş geri kalmış yerlerde çıkması.
Sanayileşmiş yerlerde çıkınca da ya Çek örneğinde olduğu gibi genel sistemde periferik kalıyor, ya da Rusya'da olduğu gibi diğer bölgeleri fonluyor
Alan Sokal'ı Sokal Hoax'tan tanırsınız. Postmodern jargonla yazdığı doğa kanunları toplumların üstünde uzlaştığı konvansiyonlardır tarzı saçma conclusionlı bir makaleyi en prestijli bir dergide yayınlatıp ufak çaplı bir skandal yaratmıştı
Kitap ilk önce Fransızca Entellektüel Düzenbazlık adıyla çıktı ve büyük sükse yaptı
Şunu diyorlar:
1. Radikal postmodernizm obscurantisttir yani anlaşılmamak ister
2. Yeni kültürel sol solun temsil ettiği bilimcilik, ilericilik ve rasyonalite gibi değerlere ihanet etmektedir