ZİNCİR: Renklerin spor müsabakalarına etkisi üzerine enteresan şeyler okudum. Paylaşmazsam olmaz! O derece. Başlayalım...
1988'de Frank ve Gilovich, hokey ve amerikan futbolu geçmiş kayıtlarını inceleyince hakemlerin "siyah formalılar" aleyhine daha çok penaltı verdiğini bulmuş. Hatta geçmişinde forma renklerini değiştiren bir takım, yeni siyah formalarıyla daha çok penaltı cezasına maruz kalmışlar
2004 yılındaki Yaz Olimpiyatları'nda dövüş sporları kayıtlarına bakan Hill ve Barton (2005), kırmızı mayoluların/formalıların mavilere göre hakemler tarafından daha fazla puanlandırıldıklarını bulmuşlar.
2008 yılında Hagemann vd. "acep bu tesadüf mü?" diye şüphelendiğinden aynı tekvando maçını hakemlere dijital olarak videoyla oynayıp forma renklerini değiştirerek izletmiş. Aynı performansı hakemler "kırmızı" formayla oynandığında daha yüksek puanla değerlendirmişler!
Araştırmacılar futbol takımı başarılarında da kırmızı forma giymeyle, ligin üst sıralarında bitirme arasında korelasyon tespit edebiliyorlar. Aynı araştırmacılar, bir şehrin iki takımı varsa, kırmızı olanın daha başarılı olduğunu bulmuşlar. (Atrill vd. 2008)
Greenlees vd. ( 2010 ) penaltı atışlarında kaleci kırmızı giyerse penaltı başarısının daha düşük olduğunu tespit etmiş. Aynı araştırmacılar 2008'de penaltı atacak olanların kırmızı giyinmesi halinde daha özgüvenli ve kararlı algılandıklarını bulmuşlar zaten.
Kaynak: Resimdeki kitap içerisinden bir bölüm.
Wiedemann, D., Barton, R. A., & Hill, R. A. (2012). Evolutionary perspectives on sport and competition. In S. C. Roberts (Ed.), Applied evolutionary psychology (p. 290–307). Oxford University Press.
Dışarı çıkanlara yüklenmeyi anlamsız buluyorum. İstisnasız herkes en uygun, en mantıklı davranışı yapabilecek olsa sokağa çıkma yasağı gibi bir karara da ihtiyaç olmazdı. İnsanlar doğal olarak panikliyorlar. Kimisi yevmiyeyle çalıştığı için de bugün son ücretini aldı; 2 gün yok.
İnsanlar mecbur olmasa o kalabalığa girerek kendi hayatını riske atmaz bence. Mecbur olmayan manzarayı görüp geri dönmüştür.
Bu kadar kavga çıkmasının sebebi de "risk altında" hissetmenin gerginliğinden muhtemelen. Herkes barut gibidir orada.
1) Malumunuz kendine "akademik etik" diyen ancak etikle hiçbir ilgisi olmayan bir hesap, dün Çağrı Yalgın'a attığı pis ve kara iftira hakkında özür dilemek yerine önce sessiz sedasiz tweetini silip, sonra tepki verenlere saldırmaya başladı. Bunlardan biri de benim. Yanıt verelim:
2) Öncelikle bu hesabın tam bir "çamur at izi kalsın" hesabı olduğunu, kendisine katılmayan herkesi peşinen "kolpacı/sahtekar" ilan ettiği, Çağrı Yalgın olayında da olduğu gibi insanları tahkir ve tehdit ettiği, iftira attığının bir ton örneğini kolaylıkla görebilirsiniz.
3) Anonimliğin verdiği güvenceyle, insanları tehdit etme, hatta yayınlarını "çoktan incelemiş" gibi yaparak "bulduk!" diyerek korkutma yoluna başvuran bu "etik" hesabın doktora tezimle ilgili BAZISI ÇARPITMAYA dayalı tespitleri oldu. Yanıt vermeyecektim ama resmen zehir saçıyor!
BİZİM BÜYÜK KISIR DÖNGÜMÜZ: Greta'nın konuşması ve sonrası, bana kısır döngülere hapsolmamızın kaçınılmaz olduğunu düşündürttü. Greta belki iddia edilen her şeydir. BİLEMEM. Tek bildiğim bahsettiği dert GERÇEK. Sorun: Gerçek bir çevreci haykırışla, komployu nasıl ayırt edeceğiz?
DÖNGÜ 1- "Arkasında yeni/çevreci enerji sektörü var."
Eğer bir problem küresel ölçekte büyümüş, politik bir mesele olacak kadar herkesi ilgilendirir hale gelmişse mutlaka bir çözüm pazarı oluşmuş demektir. Salgınların ve kronik hastalıkların aşı ve ilaç pazarını yaratması gibi.++
Bu durum her türlü sosyal "yakarış" için, arkasında bir sektör olduğu yönünde komplo teorisi üretmenin mümkün olacağı anlamına gelir.
Çocuk: - "Ey BM! AIDS'e karşı daha ne bekliyorsunuz? G. Afrika'da Mbeki resmen çocukları öldürüyor!"
Mbeki - "Arkasında kesin ilaç sektörü var"
Arxiv'de ilginç bir çalışmaya rastladım. Videolardaki beğeni, yorum ve küfür sayısına göre eğittikleri YZ, bir videonun sağ-sol politika, sözdebilim ya da komplo teorisi hakkında olup olmadığını kaydadeğer başarıyla tahmin edebiliyor. scholar.google.com.tr/scholar_url?ur…
İçinde en az bir küfür geçen yorumların oranı. Üstte seçili Youtube kanallarındaki analiz, alttaysa video kategorisime göre analizin grafikleri yer alıyor. Komplo ve Sözdebilim, küfürde başı çekenlerden.
Komplocu ve Sözdebilimcilerin yorumları da kısa üstelik...
Çevre ve ekoloji duyarlılığı da kendi aptallarını yaratıyor. 30 kişinin öldüğü heyelan felaketi için diyor bunu. Geçenlerde de birleri "orman işçisi ağacın altında kalıp öldü" haberinin altına "doğa intikamını aldı" yazmıştı.
Doğaya, çevreye, diğer canlılara olan sorumluluk bilincini adeta bir din gibi algılayıp, "ben daha dindarım" demek için fırsat kollayan tipler bunlar.
#TarafsızBölge / #TaraflıBölge espirisi bana ABD'de "Astroturfing" denen kavramı hatırlattı... Belki çok ilgili değil ama "Astroturfing" taktiğinde de (Türkçeye "Bindirilmiş Kıtalar" olarak tercüme etmiştim), bir STK'ya gerçek (gizli) amacının tam tersi bir isim verilir.
Kavrama bu ismin verilmesinin nedeni, bizde "taban / kamuoyu" olarak andığımız politika teriminin İngilizcedeki bir karşılığının "grassroots" olması. Dolayısıyla da "yapay kamuoyu / sahte kamuoyu" için bir yapay çim markası olan "Astroturf" zamanla terimleşmiş ve kalıplaşmış.
Şöyle çalışıyor: Bir şirketin bir emeli var. Bu emeli yerine getirmek için kamuoyu baskısı lazım. O zaman STK'ymış gibi görünen bir tüzel kişiliğe ihtiyaç hasıl olur. Bu STK da halkı temsil ediyormuş gibi davranır. Şirketi emeline ulaştıracak politikaların yapılması sağlanır.