Evet; NİĞDE ve ULUKIŞLA’da oldu bunlar..
Ama neden yaptı..? Niçin oldu..? Sebep neydi..?
Bu işin arkasındaki gizem neydi..? sorusunu kimse sormadı..
Meydanı boş bulan Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları 70 yıldır bu propagandayı yaptı. Maalesef gerçeği bilemeyen ve doğru bilgiye ulaşma imkanı olmayan halkımızın büyük bir bölümü bu yalanlara inandı..
Yalanın siyasi rant sağladığını gören iktidar mensupları dozunu her geçen gün artırarak yalanlarına devam ediyor.
Daha birkaç gün önce diyanetçi bir öğretim görevlisi Tv ekranlarından
Onların, yalanlarını günde 40 kere tekrarlayabilecekleri onlarca Tv kanalı var..
Bizim sosyal medyadan başka gerçeği anlatacağımız hiçbir kanalımız yok..
Evet, İNÖNÜ bazı tarihi camileri kapatmış, başına da jandarmalar dikmişti..
Bu camilere kimseyi yaklaştırmıyordu..
Hükümet hakkında aleyhte propaganda alıp yürüyor..
Buna rağmen kimseye de bir açıklama yapılmıyordu..
Peki neydi bu olayın ardındaki sır:
Atatürk ölmüş… İkinci dünya savaşı başlamış,
İnönü cumhurbaşkanı seçilmişti..
Hitler'in Orduları Avrupa ülkelerini birer birer ezip geçiyordu..
Alman tankları Fransızların asla geçilemez dedikleri Maginot hattını bile geçmişti..
Daha 1941 yılında 13 ülke teslim bayrağını çekmiş, Alman Orduları Türkiye sınırına dayanmıştı..
Türkiye de boş durmuyordu..
Alman tanklarına karşı Trakya’nın altına binlerce KORUGAN yapılmıştı..
Bununla yetinilmemiş, Alman Ordularının İstanbul’a girişini önlemek için Çatalca –Büyükçekmece hattına Maginot hattının bir benzeri ÇAKMAK HATTI inşaa edilmişti..
Alman tanklarına karşı önlem alınmıştı..
Peki ya Alman uçakları..?
Alman uçakları İstanbul’u bombalarsa..?
Tarihimizin maddi manevi en değerli hazineleri, kutsal emanetler ne olacaktı..?
Bir Alman taarruzuna karşı kutsal emanetlerin Alman uçaklarının menzili dışında bir yere taşınmasına karar verildi..
İnönü, herşeyin gizlilik içinde yapılmasını, Almanların kutsal mekanlara dokunmayacağının da hesaba katılmasını istedi..
Düşünüldü taşınıldı.. İstanbul saray ve müzelerindeki tüm değerli eşyaların Anadolu’nun ortasında Niğde ve Ulukışla’da dini mabetlere saklanmasına karar verildi..
Özel tren hazırlandı.
İçi çinko, özel bölmeli sandıklar yaptırıldı.
Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki kutsal emanetler,
Hazreti Muhammed’in hırkası, mühürü, kılıcı, oku, yayı, Kabe’nin anahtarı, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran-ı Kerim’i, padişahların tahtları, eşyaları, hazine, silah, tablo, porselen, paha biçilmez el yazması eserler, büyük bir gizlilikle ve titizlikle sandıklara yerleştirildi.
1942 yılı.. Alman Ordularının Trakya sınırımıza dayandığı o günlerde… Bir gece 391 sandık… 48 vagona yerleştirildi.. Tren.. paha biçilmez değerdeki yüküyle.. Büyük bir gizlilik içinde ve koruma altında Anadolu’nun ortalarına doğru hareket etti…
Kutsal emanetler ve paha biçilmez değerdeki mücevher ve el yazması eserler Niğde’de Ak Medrese ve Sarı han ile Ulukışla’da bir camiye yerleştirilir..
Herşey gizlilik içinde yapılmak zorundadır.. Yerel yöneticilere bile bilgi verilmez..
Camilerin etrafına özel askeri birlikler konuşlandırılır… Bu ibadet yerlerine kimse yaklaştırılmaz..
1943 yılında İnönü, Churchill ile görüşmek üzere Adana’ya giderken treni Ulukışla’da durdurur..,
Kutsal emanetlerin saklandığı 3 binayı teftiş eder.. Kendisi bile içeri girmez, Birliğin komutanından bilgi alır.. Ayrılırken de “-Bize emanet, size emanet.. Gözüm arkada kalmasın..” der..
Dört sene geçer, savaş biter.. Dünyaya sükunet hakim olur..
Kutsal emanetler 1947 yılında tekrar getirilir.. Saray ve müzelerindeki yerlerine konur..
Yıllar geçse de ne İnönü, ne CHP bu konudan söz etmez.. Kendilerine bir paye çıkarmaz..
Bunu fırsat bilen cumhuriyet düşmanları 70 yıldan beri “-İnönü camileri kapattı..” yalanını yayarlar..
Hatta daha da azar, kapatılan camilerin çevresindeki koruma askerlerinin atlarını bahane edip “-İnönü camileri ahır yaptı..” yalanını işlerler de işlerler..
Kemal Arı’dan muhteşem bir belge (-“Sizi Gidi Maskaralar Sizi!”)...
Alıntıdır.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Mustafa Sabri 1869'da Tokat'ta doğdu. Kayseri'de ve İstanbul'da medrese tahsili gördü, sonra siyasete girdi, Hürriyet ve İtilâf Partisi'nin kurucularından oldu ve Tokat'tan milletvekili seçildi.
O günlerin en sert şekilde konuşup yazan politikacılarından idi, siyasî ve dinî çok sayıda yazı kaleme aldı, Vahdettinin Damad Ferid Paşa hükümetlerinde dört defa şeyhülislâmlığa getirildi ve "sadrazam" yani "başbakan" vekilliği de yaptı. Sevr anlaşmasına olur fetvası verdi.
1947 yılında, elleri kelepçeli olarak Bursa garajında otobüsten, çıkını sırtında elleri kelepçeli olarak, jandarmalar arasında sürgün olarak Bursa’ya girer ..
Günlerce gazetelerde iş arayıp bulamaz , para kazanmak için çok değişik işler yapar. Bir süre yağlıboya ile yastık yüzlerine resimler yapar. Renk renk Bursa ipeklileri üzerine gül, menekşe motifleri, manzara resimleri çizer.
"Sizler, üzerinize büyük bir mesuliyet almış bulunuyorsunuz. Genç dimağlar, ancak sizlerden ilham alacak ve kurtulan vatanı mamur kılacaklardır.
Bir talebe, Cebirden bir formül unutabilir, kimyadan belki bir madeni hatırlayamaz. Fakat Efendiler; bir talebe, tarihini asla unutmamalıdır ve ona tarihi unutturulmamalıdır.
#MustafaKemalATATÜRK
Bir işi zamansız yapmak, o işi başarısızlığa uğratmak olur. Her şey sırasında ve zamanında yapılmalıdır. 1919 (E.ÖK Atatürk’le Beraber II, s. 235)
Herhangi bir zorluk önünde kaldığım zaman benim yaptığım iş şudur: Vaziyeti iyice belirlemek, sonra bu vaziyet karşısında alınacak tedbirin ne olduğuna karar vermek.
Bu kararı bir kere verdikten sonra artık acaba yapayım mı, yapmayayım mı, diye tereddüt etmemek, tereddütsüz kararı uygulamak! Ve başaracağıma inanarak uygulamak! (G.D.D., s. 109)