Hamburg, Almanya, 1 Nisan 1971, sabah 09.40.
Gök mavisi gözleriyle güzel ve zarif bir kadın, Bolivya konsolosluğuna girer ve hizmet için beklemeye başlar.
Kabul edilmeyi beklerken ofisi süsleyen tablolara bakar.
Bolivya konsolosu Roberto Quintanilla Pereira ofisine girer ve günler öncesinden röportaj talep eden, Avustralyalı olduğunu iddia eden bu kadının güzelliğinden etkilenerek onu selamlar.
Kadın, konsolosun gözlerinin içine bakar ve konuşmaksızın bir silah çeker, üç el ateş eder.
Atış hedefe ulaşır. Kaçarken çantasını, bir peruk, bir Colt Cobra 38 Special marka silah ve “Ya zafer ya ölüm – ELN” yazılı bir kağıt parçasını geride bırakır.
Gerçek adı Monica (Monika) Ertl olmasına rağmen kız kardeş anlamına gelen “İmilla” diye anılır.
Roberto Quintanilla Pereira, Che Guevara'nın infaz edilip daha sonra da ellerinin kesilmesinden sorumlu olan Bolivya Ordusu komutanlarındandı.
Monika Ertl, 7 Ağustos 1937 yılında Almanya'nın Münih kentinde dünyaya gelmiş.
Babası Hans Ertl dağcı, su altı yenilikçi teknikler kaşifi, yazar, film yapımcısı, antropolog ve amatör etnograftır.
Monica, çocukluğunu Almanya’da Nazizm’in kargaşa ortamında geçirir.
Bolivya’ya göç ettiği zaman babasının sanatını öğrenir ve bu onun daha sonra Bolivyalı belgesel yapımcısı Jorge Ruiz ile çalışmasına yol açar.
Monica, ırkçı ve çok kapalı bir çevrede büyür. Bu çevrede onun severek “Klaus Amca ” demeye alışık olduğu başka bir karakter vardır.
O, Fransa-Lyon’un eski Gestapo şefidir. Daha çok “Lyon Kasabı” olarak tanınır.
Kardeşi Beatrix'in anlattığına göre oldukça çalışkan bir kadın olan Monika yarı zamanlı olarak öğretmenlik yapıyor kalan zamanlarındaysa seyahatler düzenleyerek çocuklar için yardım topluyordu
Monika, birçoğu yerli olan yoksul aileler yararına çalışırken gördükleri sayesinde daha da radikalleşir ve Guevarist milislerin oluşturduğu ELN yani Ulusal Kurtuluş Ordusu'na sempati duymaya başlar.
Monica ,kız kardeşi Beatrice göre “Che’ye bir Tanrı gibi tapardı”.
Mülteci kampında kaldığı dört yıl boyunca, babasına sadece yılda bir kez yazar:
“Beni merak etmeyin… İyiyim.”
Pereira'yı cezalandırma kararı alan Monika sahte bir Arjantin pasaportuyla önce İsviçre'ye oradan da Hamburg'a geçer.
O amacını gerçekleştirdikten sonra geniş bir insan avı başlar.
Monika 2 yıl Fransa'da kaldıktan sonra 1973 yılında Bolivya'da görülür
Monica, bazı güvenilir kaynaklara göre hain “amcası” Klaus Barbie’nin planladığı bir pusuda, 1973 yılında öldürülür.
La Paz’da bir mezarlıkta, “sembolik olarak” Monica Ertl’in kalıntılarının dinlendiği söylenir.
Babanın talepleri olaydan sonra yetkililer tarafından göz ardı edilir.
Monica, beş yıllık gerilla faaliyeti sürecinde geride bir iz bırakmamaya özen göstermiş, Che ve Inti’ye adadığı iki şiirin dışında geride yazılı belge ya da düşünceleriyle ilgili hiçbir bilgi bırakmamış.
"Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikatımın da son maddesidir."
2 Ekim 1869’da Hindistan Porbandar’da dünyaya gelmiştir.
Babası , Porbandar’ın baş veziri, annesi dindar bir Hinduydu.
Hintli pasifist siyasetçi ve düşünce adamı Mohandas Karamchand Gandhi, ömrü boyunca ırkçılıkla mücadele edip Hindistan’ın bağımsızlığını kazanması için uğraştı.
Dünya onu Mahatma Gandhi olarak tanıdı. Mahatma kelimesi “yüce ruh” anlamına gelir.
Aynı zamanda Hindistanlılar Gandhi’yi Bapu yani “baba” olarak da anmaktadırlar.
Henüz 13 yaşındayken ailesi tarafından akranı Kasturba Makhanji ile evlendirildi. Kasturba ileride, dört çocuğunun annesi, öğretilerinin sıkı takipçisi ve hayat arkadaşı olacaktı.
1933–1945 yılları arasında, Nazi Almanya’sı 20.000 kamp kurdu.
Bu kamplar, zorla çalıştırma kampı, geçiş istasyonlar olarak kullanılan geçici kamp ve esasen ve özel olarak katliam için inşa edilen imha kampı gibi pek çok biçimde kullanıldı.
Toplama kampındaki ilk tutuklular Alman Komünistleri, Sosyalistler, Sosyal Demokratlar, Romanlar (Çingeneler), Yehova Şahitleri, eşcinseller ve “asosyal” ya da sosyal açıdan sapkın davranışlar göstermekle suçlanan kişilerdi.
Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesinin ardından, Naziler binlerce esirin yorgunluk, açlık ve açıkta kalmaları nedeniyle hayatlarını kaybettiği zorunlu çalışma kamplarını kurdu.
II. Dünya Savaşı sırasında, Nazi kamp sistemi hızla yayıldı.
Sefarad Yahudisi bir ailenin çocuğu olarak 3 Nisan 1921’de Aydın’da doğar.
Tren istasyonunda işçi olarak çalışan babası bir kaza sonucu vefat eder. Sonra da evleri bir yangında kül olur.
Anne, çocukları alıp İzmir’e taşınır.
Annesi Madam Roza tarafından geçim sıkıntısından dolayı yetimhaneye bırakılır. Dört yaşına kadar yetimhanede kalan Dario Moreno ( gerçek adıyla Davi Arugete ) daha sonra Yahudi ilkokulunu bitirir.
Sesinin güzelliği , ilkokul yıllarında söylediği ilahilerle fark edilir.
Gençliğinin ilk yıllarında, okul çaylarında İspanyolca şarkılar söyler, akşamları meyhanelerde çiftetelli çalarak insanları eğlendirir.
“Bu günümüz, dünün düşünceleridir; şimdiki düşüncelerimiz yarınımızı inşa edecektir; yaşamımızı düşüncelerimiz yaratır.”
Hindistan´ın ulusal destanı Mahabharata, aslında bir şiirdir ama çok büyük ve karmaşık bir şiir külliyatı olarak düşünülebilir.
Tarih olarak M.Ö 4.yy ve M.Ö 5.yy’larda derlendiği tahmin edilmektedir.
Sözcük sayısı “Mesnevi'den çok daha ötededir ama büyük olasılıkla tek bir kişi tarafından yazılmamıştır.
Sankritçe yazılmış olan Mahabharata şimdiye kadar yazılan en uzun şiirdir,
“stanza” denen yüzbin kıtadan oluşur yani İncil´in 16 misli, Ansiklopedi Britannica´nın tamamı kadardır.
Destanda; uzak geçmişte kaybolan bir uygarlık ve çok büyük bir savaş anlatılır.
Hintliler´e göre Mahabharata´da olmayan bir şey hiçbir yerde yoktur.
"İstifa etmeyeceğim. Bütün ulusun önünde silahlı kuvvetler mensupları olarak vermiş oldukları sözde durmayan ve yükümlülüklerini reddeden askerlerin, bu akıl almaz davranışlarını şiddetle kınıyorum.
Haksız bir davranışla ve sadece kaba kuvvete dayanarak hareket edenlere karşı tarihe geçecek bir örnek olması için, her yola başvurarak yaşamım pahasına bile olsa direneceğim."
Seçimle iktidara gelen ilk Marksist devlet başkanıydı Allende.
26 Temmuz 1908. Şili-Valparaiso’da burjuva bir ailenin, Salvador-Dona Laura çiftinin bir oğulları oldu.
Salvador’un Marksizm’le tanışması ise lise yıllarında oldu. Eduardo de la Barra Lisesi’nde okurken, hem dersleriyle ilgilendi,
Antik Yunan tarihçilerinin bahsettiği efsanesi M.Ö. 12. yüzyıla kadar dayanıyor.
Truvalı Helen ve Paris‘in, Truva Savaşı’ndan önce burada mahsur kaldıklarına inanılıyor.
Herkül‘ün kendine başka isim takarak şehri ziyaret ettiği de söylenir.
Antik metinlerde ve arkeologlar tarafından bulunan birkaç yazıtta Thonis (Mısır adı) ya da Heracleion (Yunan adı) olarak geçen isimlerin aynı şehre ait olduğu dahi uzun bir süre onaylanamamıştı.
Antik tarihçiler Herodotus, Diodorus ve Strabo da bu efsanevi şehirden bahseder.
Heredot’un Mısır’ı ziyaretinden dört asır sonra, coğrafyacı Strabo, Herakles tapınağına sahip şehrin,