"İstifa etmeyeceğim. Bütün ulusun önünde silahlı kuvvetler mensupları olarak vermiş oldukları sözde durmayan ve yükümlülüklerini reddeden askerlerin, bu akıl almaz davranışlarını şiddetle kınıyorum.
Haksız bir davranışla ve sadece kaba kuvvete dayanarak hareket edenlere karşı tarihe geçecek bir örnek olması için, her yola başvurarak yaşamım pahasına bile olsa direneceğim."
Seçimle iktidara gelen ilk Marksist devlet başkanıydı Allende.
26 Temmuz 1908. Şili-Valparaiso’da burjuva bir ailenin, Salvador-Dona Laura çiftinin bir oğulları oldu.
Salvador’un Marksizm’le tanışması ise lise yıllarında oldu. Eduardo de la Barra Lisesi’nde okurken, hem dersleriyle ilgilendi,
hem de Marksist literatürde kendini geliştirmeye çalıştı.
1926’da Şili Üniversitesi’nde tıp okumaya başladı.
1930, Şili Öğrenci Federasyonu başkan yardımcısı oldu. Federasyonda da düşüncelerini açık bir şekilde dile getirdi her zaman.
En çok da dönemin devlet başkanı Carlos Ibanez aleyhinde söylemlerde bulundu.
Bu söylemler, iyiden iyiye göze batmasına sebep oldu. Tüm bu aleyhte edilen sözlerin sonucu olarak da tutuklandı, okuldan uzaklaştırıldı.
Hekim çıktıktan bir yıl sonra, 1933'te Şili Sosyalist Partisi kurucuları arasında yer aldı. 1937′de parlamentoya girdi.
O dönemin devlet başkanı Pedro Cerda, Allende’yi Sağlık Bakanlığı’na atadı. Allende’nin tavrı her zaman yoksuldan yana oldu ve
bu tavır onun “Yoksulların Başkanı” olarak anılmasını sağladı. Nüfusun büyük bir bölümünü kapsayan sosyal sağlık hizmetleri ağını oluşturdu, işçi sağlığı, ana-çocuk sağlığına ilişkin bir dizi yasa çıkarttı. Okullarda çocuklara bedava kahvaltı verilmesini başlattı.
4 Eylül 1970´te Sosyalistler, Komünistler, Liberaller ve Hristiyan Demokratlardan ayrılmış olanların birleşmesiyle kurduğu Unidad Popular´ın (Halk Birliği) adayı oldu.
1952, 1958, 1964´ten sonraki bu dördüncü girişiminde,
1967´den beri Senato Başkanı olan Allende mutlak çoğunluğu (oyların % 36,3´ü) kazandı.
İktidara gelir gelmez kolları sıvadı. Amacı malı mülkü eşit olarak dağıtmaktı .
Yaptıkları belli bir kesim tarafından hoş karşılanmadı. Tepkilere tehditler de eklendi.
Düşük ücretlere zam yapıldı, memurların maaşlarına bir üst limit koyuldu. Yabancı işletmeler satın alındı ve yerli sermayeye dönüştürüldü. Esas problem ABD’lilere ait bakır madenlerinin devletleştirilmesinde başladı.
Kasım 1970’te Şili’nin, devrimci Küba’yla ilişkilerin geliştirilmesi yönünde adım atması, ABD-Şili ilişkilerini iyice gerdi. Bu gerginlik soğuk savaşa dönüştü.
Allende’nin devletleştirme konusundaki katı tutumu, ABD’nin birtakım konularda düğmeye basmasına sebep oldu.
1973 yılına gelindiğinde ise ülke terör saldırıları karşısında huzurunu kaybetmeye başlamıştı.
Şili parlamentosu, ABD baskısıyla Haziran 1973’te Allende ve yönetimini yasa dışı ilan etti. Bunu da, devletleştirme uygulamaları esnasında anayasayı çiğnediği suçlamasıyla yaptı.
1973 Ağustos´unun sonunda Allende tarafından silahlı kuvvetlerin başkomutanlığına getirilen General Augusto Pinochet 11 Eylül 1973’te CIA tarafından da desteklenen bir darbe gerçekleştirdi.
Önce Şili hava kuvvetleri başkanlık sarayı La Moneda'yı bombaladı,
daha sonra ise kara birlikleri saraya girdi. Darbe sırasında başkan Allende intihar mı etti, savaşarak mı öldü hala bilinmiyor.
Ölmeden hemen önce radyoda yaptığı konuşma şu oldu: “Dostlarım, hiç şüphe yok ki, bu sizlere seslenmek için son fırsatım.
Hava Kuvvetleri Magallanes Radyosu’nun vericilerini bombaladı. Sözlerim sitem değil, hayal kırıklığı taşıyor. Umarım, kendi sözlerine ihanet edenlerin utancı olurlar… Şili’nin askerleri, birer unvandan ibaret başkomutanları,
kendi kendini Donanma Komutanı ilan eden Amiral Merino, daha dün Hükümet’e sadakatini sunan, bugün ise kendini Carabinero’ların (paramiliter polis) başı ilan eden General Mendoza… Bu koşullarda, sözlerim sadece işçilere: Teslim olmayacağım!”
Allende hemen hemen tüm sanayiyi ulusallaştırdı ve bunlara Toplumsal Mülkiyet Bölgesi adını verdi.
Toprak reformu sürecini hızlandırdı ve tarımla uğraşan herkesi toprak sahibi yaptı. Sosyal güvenlik politikalarını hızlandırdı,
devletin, eğitim ve sağlık gibi aktif olması gereken temel alanlardaki hizmetleri geniş halk kesimlerine ulaştırdı.
Allende ‘nin ölümünden sonra Şili ‘de devletleştirme kapsamında alınan bakır madenlerinin tamamı, ABD ‘li şirketlere teslim edildi ve
Şili ABD bağımlısı bir devlet haline geldi.
İleriki yıllarda kamuya açılan CIA belgelerinde, Şili’deki CIA bölge şefliğinin solu itibarsızlaştırmak ve bölmek için bir dizi siyasi operasyonu yürüttüğü ifade edildi.
Nixon, Allende karşıtı operasyonlara CIA’e 10 milyon dolar bütçe verdi.
"İnsanlarının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin komünist olmasına seyirci kalamayız. Mesele, Şili seçmeninin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir"
Henry Kissenger
Kissenger'ın darbeden bir ay sonra 9 Ekim 1973'de Nixon ile yaptığı telefon görüşmesinde darbe sonrası yaşadığı mutluluğunu dile getirip "Darbenin başarılı olması için gerekli koşulları yarattık" diyordu.
Dünyanın halkını düşünen tek tük devlet başkanlarından birisi, hatta en önemlisi, dış destekli bir şekilde katledildi Dünyanın gözü önünde.
Pinochet’nin yıllar süren iktidarında kırk bine yakın Şilili hayatını kaybeder.
Antik Yunan tarihçilerinin bahsettiği efsanesi M.Ö. 12. yüzyıla kadar dayanıyor.
Truvalı Helen ve Paris‘in, Truva Savaşı’ndan önce burada mahsur kaldıklarına inanılıyor.
Herkül‘ün kendine başka isim takarak şehri ziyaret ettiği de söylenir.
Antik metinlerde ve arkeologlar tarafından bulunan birkaç yazıtta Thonis (Mısır adı) ya da Heracleion (Yunan adı) olarak geçen isimlerin aynı şehre ait olduğu dahi uzun bir süre onaylanamamıştı.
Antik tarihçiler Herodotus, Diodorus ve Strabo da bu efsanevi şehirden bahseder.
Heredot’un Mısır’ı ziyaretinden dört asır sonra, coğrafyacı Strabo, Herakles tapınağına sahip şehrin,
Geliştirilme sürecini tamamlayan farmakolojik maddelerin ilaç olarak sınıflandırılabilmeleri için bilimsel yöntemlerle test edilmeleri gerekir.
İlaç olmaya aday materyal içeriğindeki bileşenlerin, insan türü üzerindeki olası yan etkilerinin belirlenebilmesi için hayvanlar ve
insanlar üzerinde bir dizi deney yapılması tıbbi açıdan zorunludur.
1957’de Chemie Grünenthal isimli Alman ilaç firması, Thalidomide bileşiğini keşfeder.
Bileşik üzerinde çeşitli ancak yeterli olmayan testler yapar
Thalidomide, özellikle antiemetik (kusmayı önleyici) ve sakinleştirici etkilerinin keşfedilmesi sayesinde, 1957 yılında Contergan ticari ismiyle Batı Almanya’da piyasaya sürüldü.
Reçetesiz kullanım için ruhsat alabildiği ülkelerde,
Zekası ve fikirleri çağının çok ötesinde olan, inançları uğruna yaşayıp kimsenin karşısında eğilip bükülmeyen bir filozof ;
Celal Yalınız , nam-ı diğer Sakallı Celal...
İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkeleri askeri ve ekonomik olarak kötü durumdadır.
Savaştan galip çıkan Sovyetler Birliği ise güçlenmiştir.
Artan Sovyet baskısını gören ABD, Avrupalı devletlerin Sovyetlerin eksenine girmesinden endişe ederek,
Avrupalı devletlerin kalkınmasını sağlamak amacıyla bir plan hazırladı.
ABD kesenin ağzını açmış, ekonomisi çöküntüye giren ülkeleri Sovyetler’e kaptırmamak için Marshall planını devreye sokmuştu.
5 Haziran 1947 günü Harvard üniversitesinde konuşma yapan ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, konuşmasında bu plandan bahsetti.
Marshall Planı 11 Eylül 1947 yılında ABD kongresi tarafından onaylanmıştır.
Psikolog Bertram Forer, 1948 yılında öğrencileri üstünde bir araştırma yapar. Forer ilk olarak öğrencilerine bir kişilik testi verir. Kişilik testini tamamlayan öğrencilerine ise bir süre sonra zarf içinde kişiliklerinin yorumlandığı kağıtlar dağıtır.
Forer öğrencilerinden kişilikleriyle ilgili yorumların ne kadar doğru olduğunu puanlamalarını ister. Puanlama 0 ve 5 arasındadır. (0 = Tamamen Yanlış, 5 = Tamamen Doğru). Sonuçta öğrenciler kişilik yorumlarına ortalama 4.26 puan verir.
Forer'ın çalışmasındaki kişilik yorumları aslında rastgele bir gazetede yer alan astroloji sayfasından alınmıştır. Ayrıca her öğrenciye aynı yorum verilmiştir.
Nasıl oluyor da aynı yorumları okuyan öğrenciler bu yorumların kendilerine bu kadar uygun olduğunu söyleyebilir.
Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi veya Değişimi;
30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da yapılan ve resmi adı “Yunan ve Türk halklarının mübadelesine ilişkin sözleşme ve protokol” olan sözleşme uyarınca,
Türkiye ve Yunanistan’ın kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine zorunlu göçe tabi tutmasına, bir başka deyişle azınlıklarından “değiş tokuş yöntemi” ile kurtulmalarına verilen addır. Göçe tabi tutulan kişilere ise “mübadil” denmiştir.
– “Anadolu’da yaşayan 1.200.000 Rum (buna Mersin yöresindeki, Hıristiyan olan ve Türkçe konuşan Gagavuzlar ile Karamanlı Ortodokslar da dahildir), Yunanistan’a,
– Yunanistan’da yaşayan 750.000 Müslüman Türk kökenlinin