1/5 İslam mitolojisine göre, 543-571 yılları arasındaki bir tarihte, o sıralar putperest mabedi olan Kabe'yi yıkmak için gelen Hristiyan Yemen Valisi Ebrehe ve kalabalık fil ordusunu gagalarıyla taşıdıkları taşları atarak yenilmelerine sebep olanlar Ebabil Kuşları idi.
2/5 "Karmatiler 930'da Mekke'ye baskın yapıp 10 bin hacıyı öldürmüş, 10 yıl sonra ayrılırken Kabe'nin kapısı ile Hacerü'l-Esved'i yanlarında götürmüşlerdi. Bunları Abbasiler 20 yıl sonra 120 bin dinar ödeyerek geri alabilmişlerdi. Bunlar olurken Ebabil Kuşları kimbilir neredeydi?
3/5 1979'da Suudi-İhvancı Uteybi kendini mehdi ilan edip 500 müridiyle Kabe'yi işgal etti, 30 kişiyi öldürüp 90 kişiyi rehin aldı. Ebabil Kuşları gelmeyince, Suudi yönetimi önce Pakistan birliklerini, onlar da başaramayınca Fransız anti-terör timini yardıma çağırdı.
4/5 "Gavur" Fransızların Kabe'ye girebilmesi için kağıttan okuyarak Kelime-i şehadeti getirip Müslüman olmaları için fetva çıkarıldı. Fransızlar teröristleri Kabe'nin altındaki dehlizlere basılan suyla ve gazla (bazılarına göre suya verilen elektrikle?) "etkisiz hale getirdiler".
5/5 Bugün ise Kabe'yi Ebabil Kuşları veya Fransızlar değil, ABD'li Patriot Füzeleri koruyor. Kimden koruyor, onu bilemiyoruz. Ama sonuçta Boğaziçili gençlerin Kabe resminin köşelerine çizdiği birkaç LGBT+ simgesi ile Kabe'ye zarar vermeleri mümkün değil. 😊english.alaraby.co.uk/english/news/2…
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1/7 Ayıp çok::)) 1920'de İstanbul’daki Divan-ı Örfi Mahkemesi’nde tehcir suçlusu bulunarak idam edilen Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, 1922'de Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey ‘Milli Şehid’ ilân edildi ve ailelerine ‘Emval-i Metruke’ faslından maaş bağlandı.
2/7 29 Mayıs 1926’da kabul edilen dört maddelik "Ermeni suikast komiteleri tarafından şehit edilen veya bu uğurda suver-i muhtelife ile düçar-ı gadrolan ricalin ailelerine verilecek emlâk ve arazi veya tazminat hakkında kanun" ile “şehid edilen rical,
3/7 Talât Paşa, Cemal Paşa, Cemal Azmi Paşa, Bahattin Şakir Bey, Cemal Paşa’nın Yaveri Süreyya Bey, Cemal Paşa’nın Yaveri Nusrat Bey ve Sait Halim Paşa ile Kürt Mustafa’nın riyaset ettiği Divanı Harp kararıyla idam edilen, Muş Mutasarrıfı Servet Bey, Urfa Mutasarrıfı Nusrat Bey,
+18
1/12 Cepheye giden başkomutan evden ayrıldığı andan başlayarak her gün karısına bunları yazıyorsa "erotik" olumsuzdur: "Bugünkü mektubumu da güzel vücudunun her tarafını öperek, öperek bitiriyorum. Umarım ki siz de şimdi bunları hissediyorsunuz. Ruhum.” (6 Aralık 1914)
2/12 "Elmasım, cicim müsaadenle güzel yanaklarından, dudaklarından, her yanından öpüp, kucaklayayım da uzakta daima sizi düşünen bir vücut bulunduğunu daha yakından hissediniz Naciye'ciğim." (13 Aralık 1914)
3/12 "Müsaade et de her tarafını emip, öpeyim de Enver'ini ömrünce unutma." (14 Aralık 1914) "Güzelim Naciye'ciğim müsaade et de vücudunun her güzel yerini koklayıp, öpeyim. Sizi kollarım arasında bî-huş edeyim. (19 Aralık 1914) (Not: Bu mektuplar baştan sona bu minvalde.)
1/7 Tuğgeneral Ziya Yergök anlatıyor: "[Sarıkamış Harekatı'nın kalbi] Köprüköy Pasin Ovası’ndaki öbür Ermeni köyleri gibi bayındır ve zengin bir Ermeni köyü idi. İçinde kadın, erkek, çocuk adına tek insan yoktu. Fakat öküz, inek, manda ve koyunlar ahırlarda olduğu gibi duruyordu.
2/7 Erzurum bölgesindeki kış çok ağır geçtiği ve çevre ile ulaşım kesildiği için çiftçiler kışın çalışmaz, ambarları yazdan hububatla doldururla. Köprüköy’de de aynı şey yapılmış, ambarlar un buğday, gendime gibi hububatla doldurulmuştu.
3/7 Kilerlerinde de hububat dışındaki yağ, peynir, kavurma ve turşular ile kış sebzeleri bol miktarda vardı. Yalnız sular donduğu için kışın değirmenler çalışmaz, kışlık un ihtiyacı yazdan karşılanırdı.
1/6 Alptekin Müderrisoğlu, Sarıkamış Dramı (Kastaş, 2006) isimli eserinde ilginç bir tıbbi olaydan söz ediyor: “Son günlerde eceliyle ölenlerin çoğaldığı dikkati çekiyordu. Donmadan, yaralanmadan, herhangi bir hastalık belirtisi görülmeden gencecik savaşçılar ölüveriyorlardı.
2/6 Nedenini anlayan, bilen yoktu. Savaşlarda pek alışılmadık ölüm türü olmasına rağmen, kişisel dosyalarına “eceliyle öldü”, diye yazılıyordu. “Eceliyle öldü”, yazılarak dosyaları kapatılan genç savaşçılar, gerçekte “hızlı yaşlanma” denilen bir tıp olayı sonucu ölmüşlerdi.
3/6 Bu insanlar, üç haftadır hızlı yaşlanmaya yol açan ağır koşullar altında yaşamlarını sürdürmüşlerdi. İlk günlerde sürekli yürümüşler, kısa molalar dışında dört beş günde ancak bir iki saat uyuma olanağı bulabilmişlerdi. Bu aşırı yorgunluğa bir de açlık eklenmişti.
1/13 Türkiye'nin tıpta,bilim ve teknolojide,sanatta,sporda, çevrecilikte öncü olmasıyla değil de SİHA'larla övünmesi sadece bana patetik gelmiyordur herhalde. Aslında (her ne kadar Türk denirken kastedilen açık değilse de) Türkleri askerlik alanında övmeyi Araplar başlatmış.
2/13 Mesela 9. yüzyılda yazmış büyük Arap edibi, düşünürü ve din alimi Cahiz’in, Türkler hakkında yazılmış ilk antropolojik eser sayılan "Türklerin Faziletleri" adlı kitabında, “Türkler askerlik konusunda dünyanın en ileri milletidir” denir.
3/13 Gerçi yazar bunları söylerken eski Yunanlıların felsefe ve bilimde, Çinlilerin sanatta, İranlıların devlet idaresinde, Arapların edebiyatta ileri olduğunu belirtirse de “Bir Türk tek başına bir millettir” diyerek milliyetçilerin kıvanç duyacağı şekilde noktayı koyar.
1/6 1925 tarihli Şark Islahat Planı, devletin gizli Kürt anayasasıdır ve bugün de geçerlidir...
Planın Kürtçe ile ilgili 14.maddesi: “Aslen Türk olup Kürtlüğe yenilmeye başlayan” Malatya, Elaziz, Diyarbekir, Bitlis, Van, Muş, Urfa, Ergani, Hozat, Erciş, Adilcevaz, Ahlat, Palu,
2/6 Çarsancak, Çemişkezek, Ovacık, Hısnımansur, Besni, Hekimhan, Birecik, Çermik vilayet ve kaza merkezlerinde, hükümet ve belediye dairelerinde ve diğer kurum ve kuruluşlarda, okullarda, çarşı ve pazarlarda, Türkçeden başka dil kullananlar..... cezalandırılacaktır" der.
3/6 17. maddeye göre Fırat'ın batısındaki vilayetlerde dağınık şekilde yerleşmiş olan Kürtlerin Kürtçe konuşmaları derhal yasaklanmalı ve kız okullarına önem verilerek kadınların Türkçe konuşmaları sağlanmalıdır.