“Post-Truth” Siyaset ve Yalan Terörü

Bu floodumuzda günümüzün yalana ve algı operasyonuna dayalı “Post-Truth” siyasetinin ne olduğu ve nasıl uygulandığını, sistematik ve profesyonelce söylenen yalanların artık bir #yalanterörü” teşkil ettiğini ele alacağız.
Yalan Terörü'nü Türkiye'de ilk kez kavramsallaştıran Hasan Basri Yalçın (@hby34) beyin yazısını burada paylaşmak isterim: sabah.com.tr/yazarlar/hasan…
Bu bağlamda Halkla İlişkiler disiplini ve modern propagandanın kurucusu Edward Bernays, siyasi iletişim türleri, söylenen yalan ortaya çıkınca başvurulan dil illüzyonları, algı operasyonu, kısaca DeepFake, Post-Truth siyaset örnekleri ve yalan terörüne değineceğiz.
Propaganda, kişi veya kitlelerin düşünce ve davranışlarını etkilemek ve değiştirmek amacıyla planlanmış argümanların hedef kişi ve kitleye sistemli şekilde iletilmesi sürecidir.
Nazi propaganda bakanı Goebbels'in “Tekrarlanan yalan gerçeğe dönüşür” sözü, propagandanın temel kuralı olarak bilinir.

Doğru olsun veya olmasın, bir argüman tekrarlandıkça insana doğru gelmeye başlar.

Bu durum psikolojide “gerçek yanılsaması” etkisi olarak tarif edilir.
Klinik deneylerde, insanların daha önce gördükleri bir şeyi, gerçekte doğru olup olmamasından bağımsız olarak, “doğru” şeklinde değerlendirebildikleri görülmüştür.
Bunun nedeni, bu şeylere “aşina olmalarıdır.”
Yapılan başka araştırmalar, bir şeyin doğru ya da yanlış olduğuna önceden bilse bile, o şeyle ilgili başka bir argüman ortaya çıkıp sürekli tekrar edilirse, kişinin yargıları etkileniyor.
Yani işin aslının farklı olduğu bilindiği halde, sürekli tekrar edilen başka bir argüman doğruymuş gibi algılanabiliyor.

Bunu ortaya çıkaran etmen şu: İnsan içgüdüsü, bir şeyin makuliyetini değerlendirme sürecinde, iradeyi “kestirme yollara” yönlendiriyor.
Halkla ilişkiler disiplini ve modern propagandanın kurucusu, Yahudi kökenli Amerikalı Edward Bernays’tir.

Psikanalizin kurucusu olan Sigmund Freud’un ablasının oğlu, yeğenidir.

Freud kadar bilinmeyen Bernays, aslında günümüz tüketim toplumunun mimarıdır.
20. yüzyıl başında önemli gelişim gösteren, 1. Dünya Savaşı sonrası rakipsiz konumda bulunan ABD sanayisi için önemli bir sorun vardı:

Talep yetersizliği.
Astronomik oranlardaki üretime karşılık tüketim sınırlıydı.
İnsanların “elindeki ürünü sürekli yenisiyle değiştirmek” gibi yönelimleri olmadığı için üretilen mamuller istenen seviyede satılmıyordu.
Bu durum sürekli genişlemek isteyen kapitalist ABD ekonomisinin önünde bir engel teşkil etmeye başladı.

Bu noktada göreve Edward Bernays koşuldu.
Bernays, dayısı Freud'un fikirlerini alıp kitlelerin manipülasyonu için kullandı.

İnsanların bilinçdışı arzularını harekete geçirerek ihtiyaçları olmayan şeyleri istemeye başlayıp satın almaya yönelmelerini sağlayan reklam -bir nevi “ikna mühendisliği”- yöntemleri geliştirdi.
1922’de ise New York’ta ilk halkla ilişkiler dersini veren Bernays, 1923’te Kamuoyunun Kristalleştirilmesi başlıklı ilk kitabını yazdı.

Daha sonra halkla ilişkiler ve propaganda konularında kitaplar yazmaya devam etti.
Bernays’in “tüketim toplumu” projeksiyonu çerçevesinde ABD genelinde süpermarketlerin yaygınlaştırılması için bankalardan finans sağlanmaya başlandı.
Bu süpermarketler, gösterişli-etkileyici mekan-raf dizaynı gibi çok çeşitli “beğendirme/ihtiyaç hissettirme” uygulamalarına sahne oldu. Buralarda moda gösterileri dahi yapıldı.
Bernays’in kullandığı önemli reklam araçlarının başında kadın dergileri ve ünlüler geliyordu.

Bernays, ürün reklamlarının kadın dergilerinde yayımlanmasını ve bu dergilerin geniş kitlelere ulaşmasını sağladı.
Bernays Freud dayısından aldığı desteklerle her insanda KORKULAR VE ARZULAR olduğunu biliyordu, geliştirdiği her metodun aldında bu psikanalize dayalı korkular ya da arzular vardı.
Reklamı yapılacak elbise ve takıların galalarda yıldızlara giydirilmesi gibi bugün de devam eden yöntemlerden, bazı ürünlerin insan sağlığına/psikolojisine iyi geldiğine dair doktor raporları yazdırılmasına kadar çeşitlilik gösteren işlemler Bernays’in kafasından çıkıyordu.
Bernays’in en bilinen propaganda uygulamalarından biri, kadınların sigara içmemesi yönünde bir toplumsal norm varken 1929’da New York’ta bir grup kadının eline Lucky Strike marka sigaralar verip basının önünde yaptırdığı yürüyüştü.
Bu olaydan sonra sigara ateşi (daha ziyade kadınlar için) “özgürlük meşalesi” olarak anılmaya başladı.

Feminist hareketlerin bekleyişlerine cevap veren bu adımla kadınlara sigara satışı arttı ve kadınların sigara içmeleri bir özgürlük arayışı ya da egemenlik belirtisi oldu.
Kitle tercih ve yönelimlerini ABD kapitalizmi lehine değiştirebildiği görülünce, siyasi konularda kamuoyu oluşturma ve yönlendirme için de Bernays’e başvuruldu.

Bernays’in Nazilerin propaganda bakanı Goebbels’e de ilham kaynağı olduğunu hatırlatalım.
2. Dünya Savaşı sonrasında Bernays, ABD hükümeti ve CIA için de çalıştı.

Adı meşhur Muz Cumhuriyeti’ne çıkan Guatemala’da çok geniş muz tarlaları vardı.

ABD merkezli United Fruit şirketi, diktatörlükle yönetilen Guatemala’da son derece etkindi.
1951’de yapılan ülke tarihindeki ilk seçimde devlet başkanı seçilen Albay Arbenz, United Fruit Company’nin ülkedeki hakimiyetini bitirdi.

Bu durum karşısında Guatemala’da darbe yapıp rejimi değiştirme kararı alan ABD yönetimi için gerekli kamuoyunu yine Bernays oluşturdu.
Bernays, insanların Guatemala yönetimini “komünist tehdit” olarak görmesini sağlayacak propaganda yöntemleri kullandı.

CIA ile işbirliği içinde sahte bir ajans kuran Bernays, ABD medyasında yayımlanacak yalan haberler üretti.
ABD halkı, “Rusya’nın ABD’ye saldırmak için Guatemala’yı üs olarak kullanacağına” inandırıldı.

Gerçekte ülkesini ABD kapitalizminin pençelerinden kurtarmaya çalışan seçilmiş Başkan Arbenz, Bernays tarafından ABD halkı gözünde “komünist tehdide” dönüştürüldü.
ABD Başkanı'nda da onayıyla ve CIA-United Fruit Company eliyle Guatemala’da darbe operasyonu başladı.

Ülke büyük bir siyasi karışıklığa itildi, ABD destekli Albay Carlos Castillo Armas darbe yaptı, cunta rejimi kuruldu.
Ülkede kaos devam etti, 36 yıllık çatışmalarda 200 binden fazla kişi katledildi.
Post-Truth ve #yalanterörü anlama yolunda Siyasi İletişim ve bağlı terimleri inceleyelim

Siyasal iletişim, siyasal nitelikteki söylem, açıklama ve mesajların; birey, topluluk, yerel ve uluslararası kuruluş ya da başka siyasi oluşumlara aktarılması amacıyla yürütülen iletişimdir
Siyasi propaganda ise kişilerin ve grupların siyasetle ilgili konulardaki görüş ve davranışını, amaçlanan doğrultuda değiştirmek için yapılan etkileme çalışmalarıdır. Siyasi iletişim iki taraflı bir iletişim süreciyken propaganda tek taraflıdır.
Sahip olduğu siyasi fikir ve duruşa, diğerlerini düşman görecek düzeyde fanatikçe bağlı olma, bu uğurda başkalarına zarar verebilecek kadar aşırı davranışlarda bulunma durumuna holiganlık denir.
Sözün yani iletişimin bittiği yer.

Farkı siyasi görüşlere sahip kişi ve grupların, üstünlük sağlamak, zarar vermek ya da ortadan kaldırmak amacıyla birbirleriyle sözlü veya fiili olarak mücadele etmesi de “çatışma” şeklinde tanımlanır.
Temelleri, halkla ilişkiler ve propagandanın kurucusu Edward Bernays tarafından atılan propaganda ve yalan haberle profesyonel kitle yönlendirme taktikleri, bugün artık “Post-Truth” tanımıyla ifade edilen yeni bir boyuta ulaştı.
2016’da Oxford Sözlüğü’nün “yılın kelimesi” seçtiği Post-Truth’un Türkçe’si “gerçek ötesi veya gerçek sonrası” olsa da bu ifade anlamı tam olarak karşılamıyor.

Belki en güzel tanım: "Hakikati yok etmek" olabilir.
Post-Truth, geniş anlamdaki ilk uygulamaları 2016’da Trump’ın başkanlık seçimleri ve İngiltere’nin “Brexit” kampanyasında görülen yeni bir politik kültürü tanımlıyor.
Oxford Sözlüğü’nün Post-Truth tanımı şöyle: Herhangi bir konuda kamuoyu oluşturmak için nesnel hakikatlerin, duygular ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olmasıdır.

Post-Truth, siyasal alanda artık gerçeklerin değil; duygu, algı ve yalanların daha etkili olduğunu vurguluyor
Post-Truth siyaset yapanlar, siyasi söylemlerinde bile isteye, planlanmış şekilde yalan söyler, doğru olmayan verileri hakikatmiş gibi lanse eder veya ispatlanması mümkün olmayan yalan iddialarda bulunur.
Kuran-ı Kerim Nisa Suresinde şöyle diyor: "Yahudilerden bir kısmı kelimelerin manalarını çarpıtıyorlar." kelimeleri tahrif ediyorlar hakikati değiştiriyor hakikati, hakikati anlatan kelimeleri kullaranak yok etmeye çalışıyorlar. kadar eski.
Post-Truth kavramsallaştırması yeni olsa da tarihi insanlık tarihi kadar eski. Hakikatle savaşmak insanların içine ilham edilmiş takva ve fücur hallerinden ikincisi.
Post-Truth siyaset sadece kuru yalanlara dayanmıyor. Bu yalanların, kitlelerin duygularını harekete geçirmesi, bu duyguları yükseltip dönüştürecek içeriklere sahip olması gerekiyor.
Post-Truth çerçevede söylenenlerin yalan olduğu ortaya çıktığında genelde şu 3 yönteme başvuruluyor:

1- Konuyla ilgili daha büyük yalan söylemek

2- O yalanı unutturmak için sansasyonel argümanlarla dikkat dağıtmak, farklı konu hakkında yalan söylemek

3- Mağdura yatmak
1. yöntemde, yalan söylenmiş konuyu da içerek şekilde daha geniş konu ve olaylar hakkında yalan söyleniyor.

Burada, daha geniş bir konuyu kapsayarak söylenince, yalanın “ortaya çıkmayacağı” umuluyor.
2. yöntemde yalan söylenen konu ile bağlantılı veya bağlantısız meseleler hakkında spekülasyona dayalı söylemler üretiliyor.

İnsanların ilgileri, yalan söylenen noktadan başka noktalara çekilmeye çalışılarak dikkatler söylenen yalandan başka konulara doğru dağıtılıyor.
3. olarak ise yalan söyleyen kişi kendisini mağdur olarak lanse edecek argümanlara başvuruyor.

“Yalan söylediği konunun kendisine başkaları tarafından iletildiği”, “aslında öyle demek istemediği, söylediklerinin yanlış anlaşıldığı” gibi açıklamalar yapıyor.
Bu 3 yöntemin dışında, nadiren de olsa yalan söyleyen kişi-kurum, yaptığının yanlış olduğunu kabul ediyor, bazen özür diliyor.

Böylesi de genelde bir yaptırımla karşılaşmayacaksa ve kabul etmeyi inkar etmekten daha faydalı bulunca yalanını kabul ediyor.
İnsanların yönlendirilmesi için olayların gerçekte nasıl olduğu değil nasıl algılandığı önemlidir.

Propaganda ile anlam yakınlığı bulunan algı operasyonu ile birey ve kitlelerin, belli bir olay ve kişi hakkındaki bildikleri ve taşıdıkları izlenimler dönüştürülmeye çalışılır.
Bu amaçla ya var olan gerçek abartılır ya da olmayan bir gerçeklik varmış gibi anlatılır.

Algı operasyonlarında iki temel konu vardır. Var olan 1 ölçekteki kötülüğün 1000 ölçekmiş gibi sunulması veya var olan 1 ölçek iyinin 1000 ölçekmiş gibi abartılması.
Alkol kullanan dini hassasiyetleri zayıf olan birinin Cuma namazına 1 kere gidişiyle onun çok dindar olduğunu kamuoyuna anlatmak veya dindar bir insanın yapmış olduğu basit bir hata üzerinden onu ahlaksızlıkla suçlamak algı operasyonlarında son 2 yılda en çok uygulanan iki örnek.
Bugün çok ileri aşamalara gelen dijital teknolojiler, propaganda ve algı yönetimini yepyeni bir boyuta taşımış durumda.

Gelişmiş yapay zeka uygulamaları ile sahteliği ayırt edilemeyen fotoğraf ve video “üretme” işlemi, artık masrafsız ve son derece hızlı gerçekleşiyor.
İnsanlığın bugüne kadar karşılaştığı en büyük siber tehlike olan DeepFake (derin sahte) uygulamaları ile herhangi bir kişi, aslında hiç yer almadığı bir fotoğraf veya videoya, sahte olduğu anlaşılamayacak şekilde yerleştirilmektedir.

Bizi bekleyen en büyük yalan terörü bu olacak
DeepFake videosu yapılmak istenen kişinin gerçekten yer aldığı bir video baz alınıyor.

Bu gerçek videodaki veriler yapay sinir ağlarıyla işleniyor.

Kişinin ışık ve açı değiştikçe alacağı görüntüler gerçekçi bir şekilde taklit ediliyor.

Ses mimikler görüntü her şey aynı...
Gerçek-sahte arasındaki fark, çıplak gözle anlaşılamayacak şekilde ortadan kalkıyor.

İnsan yüzünde olduğu gibi insan sesinde de yüksek teknoloji ile düzenlemeler yapılıyor.

Söylenmemiş şeyler söylenmiş, yapılmamış görüşmeler yapılmış gibi ses taklit ve üretimi uygulanıyor.
Böylece yaşanmamış olayların gerçekleşmiş gibi lanse edilmesi ve geniş kitlelerin buna inandırılması, bundan önce hiç olmadığı kadar kolay.

Unutulmamalıdır ki yalanın yayılma hızı gerçeğin yayılma hızından 17 kat daha fazladır, ulaşılan kitle ise çarpan etkisi oluşturmaktadır.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Emrah Atila

Emrah Atila Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @e_atila

21 Dec
Dün Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın açıkladığı “Dövize Endeksli Türk Lirası Mevduat” hesaplarıyla DÇM'lerin aynı olduğunu söyleyen yazarlar ve haberleri görünce bunları yazmak istedim.
1970'lerde Türkiye'de kambiyo (sermaye hareketlerini kontrol etme) rejimi uygulanmaktadır, Türkiye içinde dövizle işlem yapmak yasaktır.

Aynı zamanda Türkiye'de çok büyük bir döviz açığı vardır, ayrıca dövizin kendisi de yoktur, döviz kıtlığı vardır.
1967'de Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesapları açılır, bu hesap sahipleri için döviz işlemi yapma hakkı verilir, ayrıca Merkez Bankası oluşacak kur farkını karşılayacağının garantisini verir.
Read 17 tweets
20 Dec
Dünya tarihi boyunca büyük paradigma değişimlerini, ekonomik ve siyasi dönüşümleri tetikleyen 2 temel unsur olmuştur: Salgın hastalıklar ve/veya savaş.

Özellikle salgınlar emek gücü ve üretimleri, savaşlar sanayi gücü ve teknolojik atılımları tetiklemiştir.
Örneğin feodal yapı, Ortaçağ Avrupası’nda ortaya çıkan ve yüzyıllar boyunca Avrupa’nın politik yapısını derinden etkileyen siyasal, ekonomik ve sosyal bir düzendi.

Bu güçlü yapının Batı ve Ada Avrupa’sında çökmesindeki en büyük sebep VEBA salgınıydı.
Veba’dan dolayı çoğu çiftçi olan popülasyon hayatını kaybetmiş ve tarımsal üretim düşmüştü.

O şartlar altında (tarımsal) üretim ihtiyacı doğmuş, yani üretim önem ve değer kazanmıştı.

Üretimin değer kazanması ile başlayan süreç içerisinde feodalizm zayıfladı ve neticede çöktü.
Read 28 tweets
23 Nov
Ekonomik Kurtuluş Savaşı Nedir?

Devlet siyasal, ekonomik ve sosyal organizasyonların hukuk çerçevesinde bir arada bulunma ve eşgüdüm halinde işlemesidir.

#EkonomikKurtuluşSavaşı
Devlet teorisinin en önemli tanımlarından biri güçlüler arasındaki ilişkiyi belirleyip güçlülerin güçsüzlere zulmetmesini engellemektir, kavram olarak hukuk en temel noktada budur.
Türkiye Cumhuriyeti mağlup olduğumuz bir Cihan Harbi'nin bize bakiyesidir.

İkinci Endülüs Sendromuna dönüşebilecek 1. Dünya Savaşı,Kurtuluş Mücadelesi ile kısmi olarak engellenmiş ve Anadolu yurt olarak bizlere kalmıştır.
Read 51 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(