Dünya tarihi boyunca büyük paradigma değişimlerini, ekonomik ve siyasi dönüşümleri tetikleyen 2 temel unsur olmuştur: Salgın hastalıklar ve/veya savaş.
Özellikle salgınlar emek gücü ve üretimleri, savaşlar sanayi gücü ve teknolojik atılımları tetiklemiştir.
Örneğin feodal yapı, Ortaçağ Avrupası’nda ortaya çıkan ve yüzyıllar boyunca Avrupa’nın politik yapısını derinden etkileyen siyasal, ekonomik ve sosyal bir düzendi.
Bu güçlü yapının Batı ve Ada Avrupa’sında çökmesindeki en büyük sebep VEBA salgınıydı.
Veba’dan dolayı çoğu çiftçi olan popülasyon hayatını kaybetmiş ve tarımsal üretim düşmüştü.
O şartlar altında (tarımsal) üretim ihtiyacı doğmuş, yani üretim önem ve değer kazanmıştı.
Üretimin değer kazanması ile başlayan süreç içerisinde feodalizm zayıfladı ve neticede çöktü.
15. yüzyılda Yüzyıl Savaşları’nın bitmesinin ardından (1453) Avrupa ülkeleri, Osmanlı gerçeği ile yüzleşmişti.
Zira kısa bir süre içinde Akdeniz, Türk gölü haline gelmiş ve Osmanlı’nın sınırları Avrupa’nın ortalarına dayanmıştı.
Osmanlı’ya karşı güçlenme arayışlarına giren Avrupa ülkeleri, 15. yüzyılda Osmanlıya karşı bir mecburiyet ile “coğrafi keşifler” diye bilinen süreci başlattı.
Bu dönemde hem alternatif ticaret güzergahları bulundu hem de sömürgecilik başladı.
Sömürgecilik de bir nevi bir savaş şekliydi ve bu savaş, günümüze kadar devam eden kapitalist sisteme dayalı Batı hegemonyasının temellerini attı.
Avrupa ülkeleri, askeri üstünlüklerini kullanarak dünyanın büyük bölümünü işgal etti, buralardaki yerlileri toplu katliama uğrattı.
Avrupa devletleri gittikleri ülkelerin yer altı ve yer üst kaynaklarını sömürerek büyük bir zenginlik ve güç elde etti.
Bu güç ve zenginlik,tefeciliğin de kurumsallaşması ile,Avrupa’da Reform-Rönesans-Bilim Devrimi-Aydınlanma süreçlerini tetikledi.
Bu süreçte Avrupa’daki din ve akıl kavgasında akıl galip geldi ve modernleşme başladı.
Ulus devletler, aynı zamanda imparatorlukların yıkımı ve sadece siyasal yeni bir form değil ekonomik bir form da demekti.
Fransız ihtilali (iç savaş) ile Fransa, Amerikan iç savaşı ile de Amerika modern devlete geçiş yaptı,
Laiklik(sekülerizm) hümanizm vb us odaklı kabullerle kurumlar oluşturuldu.
Sömürgeciliğin tetiklediği Modernleşmenin bir safhası olan enformatik devrim, 1. ve 2. Dünya Savaşı ile gerçekleşti.
Enformatik devrimde üretim, mimari ve siyasi tarzlarda değişim meydana geldi.
Daha sonraları yapıcı olarak adlandırılan birçok yıkıcı güç oluştu.
Bu önemli tarihi olaylara kısaca bu şekilde değinmemin nedeni şunu vurgulamaktır:
Büyük devrimler, dönüşümler ve atılımlarda büyük bedeller ödenmiştir.
Eski bir sistem eksik yıkılırsa yeni sistem de eksik inşa edilir; tamamen yıkıldığında ise yenisi daha sağlam inşa edilir.
Covid-19 pandemisi(salgını) de büyük bir dönüşüm imkanı sunuyor; dünya değişiyor ve tamamen dönüşüyor.
Salgının başından beri sermaye el değiştirdi,ticaretin hatta hayatın dijitalleşmesi ivmelendi,dijital şirketler devasa şekilde büyüdü.
Covid-19 pandemisi ile birlikte dünya üretim konusunu yeniden konuşuyor,finansın etki ettiği bir üretim krizi değil,üretimin etki ettiği bir finansal kriz konuşuluyor ve üretim üzerinden çözüm tartışmaları sürdürülüyor.
(Biz elbette hiçbir zaman sömürgeci bir zihniyete sahip olmadık, olmayacağız.)
Sanayi devrimini, 1. ve 2. Dünya Savaşları sonrası gerçekleşen enformatik devrimi gördük ve maalesef sadece izledik.
Dijital devrimin bir parçası olan büyük data konusunda geri kaldık yapay zeka devrimini yakalamaya çalışıyoruz.
Ancak içinde bulunduğumuz küresel sermaye hegemonyasının dışına çıkarak iktisadi bağımsızlığımızı kazanmak bizim elimizde.
Çünkü kendileri pandemiyle bu paradigmayı yıkıp yeniden yaratacak.
Dünya bir kez daha dönüşürken yeni atılımlar ve fırsatlara kayıtsız kalamayız.
Dünya yine bir salgın döneminde ve ülkelerin bu süreçte ayakta kalabilmeleri ve daha da güçlenmeleri için en önemli etken, üretim yapmaları.
Bu dönemde üretmeyen ve kendine yetip ihraç etmeyen ülkeler ayakta kalamayacak.
Finans ekonomisi değil üretim ekonomisi kazanacak.
Üretimle birlikte dijitalleşmenin de had safhada önem kazandığı bu dönüştürücü (YIKICI YARATIM) pandemi sürecinde Türkiye, dijitalizasyon devrimini de kaçırmamak için veri hızı aktarımını artıracak Türksat5B, yapay zeka laboratuarlarının kurulması gibi binlerce adım atıyor.
Devlet ve özel sektör, tüm faaliyet alanlarında kullandığı ve yürüttüğü geleneksel araçlar ve süreçler dışında dijital unsurları daha ön plana çıkarmakla yükümlü.
Devlet yasalarla kurumsallaşmayı, finansla üretimi desteklerken özel sektör değerli teknolojik üretime odaklanmalı.
Bu çerçevede dünyada pandeminin tetiklemesiyle YARATICI YIKIM türü sert bir dönüşüm süreci yaşanırken Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, yeni bir ekonomik program uyguluyor
Bu programın hedefleri:
- Kalıcı üretim
- Değerli ürün
- Kalıcı yatırım
- Kalıcı ihracat
- Kalıcı istihdam
Türkiye, bu hedeflere yönelik riskleri göze alarak, yüksek faize dayalı ve sadece milyarder sermayedarların kazançlı çıktığı mevcut ekonomik sistemin dışına çıkmaya çalışıyor.
İnsanlar 3 şeyden vazgeçmez, vazgeçme zorluğuna göre sıralarsak.
- Yaşama isteği
- Alışkanlıklar
- Yönetme/kontrol etme isteği
Dünyada devrimler yaşanırken bedeller ödenmiştir.
Öğrenilmiş alışkanlıkları değiştirmenin çok zor olduğu bir gerçektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” olarak isimlendirdiği bu mücadele ve yeni sistemin inşası elbette kolay olmayacak ve bedel ödenecektir.
Herkes kendi oranınca biraz sahip olduğumuz koşullardan konforumuzdan, harcama alışkanlıklarımızdan feragat edeceğiz.
Ancak ödediğimiz bu bedellerin sonunda elde ettiklerimiz de çok büyük ve kalıcı olacak.
Türkiye başarılı olursa bu sefer paradigma değişimini kaçırmayacak.
Uzun olmayan bir süre içerisinde faiz tek haneye inecek gibi görünüyor.
Yüksek faize dayalı, paradan para kazandıran vurguncu ekonomik düzen son bulacak.
Vadeli ve vadesiz hesaplardaki paralar, faizden yüksek getiri olmadığı için yatırıma dönüşecek.
Faiz karlılığı biten mevduat hesabı sahiplerinin dövize yönlenmesi, burda oluşan yükseltici etkiyle yastık altı birikimin dövize dönüştürülmesi sürecin birkaç aya stabil bir hale geleceği düşünülüyor.
Bu stabil durumun sağlanmasıyla,
Kurdaki hareketlilik sona erecek
Dolarda kar satışları başlayacak ve dolar düşecek
Ülkeye yabancı yatırımcı gelecek
Üretim ekonomisi sayesinde cari açığımız kapanacak, cari fazla vermeye başlayacağız
Enflasyon düşecek ve tek hanelere inecek.
Son olarak çok basit bir not düşmek isterim ☺️
Yabancı yatırımcı bir ülkeye kar etmek için gelir
Yabancı yatırımcı bir ülkeye yatırım yaparken ya bir şeyi satın alır ya ortak olur ya kurar ya da şube şeklinde ifade edebileceğimiz yan birimler açar.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Dün Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın açıkladığı “Dövize Endeksli Türk Lirası Mevduat” hesaplarıyla DÇM'lerin aynı olduğunu söyleyen yazarlar ve haberleri görünce bunları yazmak istedim.
1970'lerde Türkiye'de kambiyo (sermaye hareketlerini kontrol etme) rejimi uygulanmaktadır, Türkiye içinde dövizle işlem yapmak yasaktır.
Aynı zamanda Türkiye'de çok büyük bir döviz açığı vardır, ayrıca dövizin kendisi de yoktur, döviz kıtlığı vardır.
1967'de Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesapları açılır, bu hesap sahipleri için döviz işlemi yapma hakkı verilir, ayrıca Merkez Bankası oluşacak kur farkını karşılayacağının garantisini verir.
Devlet teorisinin en önemli tanımlarından biri güçlüler arasındaki ilişkiyi belirleyip güçlülerin güçsüzlere zulmetmesini engellemektir, kavram olarak hukuk en temel noktada budur.
Türkiye Cumhuriyeti mağlup olduğumuz bir Cihan Harbi'nin bize bakiyesidir.
İkinci Endülüs Sendromuna dönüşebilecek 1. Dünya Savaşı,Kurtuluş Mücadelesi ile kısmi olarak engellenmiş ve Anadolu yurt olarak bizlere kalmıştır.
Bu floodumuzda günümüzün yalana ve algı operasyonuna dayalı “Post-Truth” siyasetinin ne olduğu ve nasıl uygulandığını, sistematik ve profesyonelce söylenen yalanların artık bir #yalanterörü” teşkil ettiğini ele alacağız.
Yalan Terörü'nü Türkiye'de ilk kez kavramsallaştıran Hasan Basri Yalçın (@hby34) beyin yazısını burada paylaşmak isterim: sabah.com.tr/yazarlar/hasan…
Bu bağlamda Halkla İlişkiler disiplini ve modern propagandanın kurucusu Edward Bernays, siyasi iletişim türleri, söylenen yalan ortaya çıkınca başvurulan dil illüzyonları, algı operasyonu, kısaca DeepFake, Post-Truth siyaset örnekleri ve yalan terörüne değineceğiz.