Antik Yunan’da ve Antik Roma’da seksin renkli yaşandığını düşünüyorsanız, Eski Mısırlıları duyana kadar bekleyin...⤵️⤵️
İlişkiler söz konusu olduğunda, Mısırlıların katı kuralları vardı. Zina (çoğu kültürde olduğu gibi) hoş karşılanmazdı. Doğum kontrolünün erken biçimlerinde öncülerdi. Antik Mısır’da Timsah gübresi ve Akasya sakızı hamile kalma ihtimalini azaltmak için kullanılan bazı yöntemlerdi.
Yunan ve Romalıların aksine, evlilik öncesi ilişkiler normaldi. Mısırlılar bekaret konusunda onlar kadar katı değildi. Bekâreti saf ve kutsal olarak gören, yani evlilik de cinsel hayatın büyük bir parçası değildi.
Ensest, Eski Mısır dünyasında büyük bir rol oynadı. Pek çok tanrı ve tanrıça erkek kardeş, kız kardeş, baba ve annedir ve birbiriyle evlenen ve çocukları olan çok sayıda Tanrı ve asilzade vardır.
Mısır kraliyet ailesi, ilahi olanı taklit etmeyi severdi, böylece sıklıkla evlenir ve aile içinde çocuk sahibi olurlardı. Bunun kan hattını güçlendirdiği düşünülüyordu. Ne yazık ki tam tersi bir etki yaptı.
Sıradan insanlar ensest yapmıyor gibiydi. Düzenli ilişkileri vardı ve ensest çoğunlukla seçkinlere özeldi.
Romalıların aksine Mısırlılar fazla erotik malzeme üretmediler. En ünlü örneği görsellerini ekleyeceğim Turin Papirüsü’dür. Ramesside Dönemine (MÖ 1150) tarihlenir. Onun cinsel uyarılma kaynağı olarak görüldüğünden daha çok bir hiciv eseri olduğuna inanılıyor.
Mısırlılar meninin omurgadan geldiğine inanıyorlardı. Meni, mitolojilerinde büyük bir rol oynar ve bu hayat veren maddenin omurilikteki belirli bir omurdan geldiğini düşünürler. Mısırlılara göre hayat bu kutsal kemikten doğdu. Tarih, sanat ve mitoloji hayatın kendisidir.🦋🌸
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersof’un Abdülhamit’in baskı dönemine yazdığı “İstibdat” şiiri.
Ey kirli baskı ve zulüm dönemi, yıkıldın gittin amma
Milletin kalbinde silinmez bir kirli hatıra bıraktın!
Atalarımız mezarlarından sesleniyor: "Ey sefil oğullar,
Niçin her gelen cellat binlerce suçsuzu öldürürken,
Son bir ümitsiz çırpınışla da olsa, kimseden bir feryat çıkmıyordu?
Otuz milyon insan üç eşkıyanın böyle mahkûmu
Olup hükümet diye böyle bir uğursuz yükü çeksin!
Zulmü yapanla zulme uğrayanı bir tutsalar utanmaz mıydınız?
Siz ey bu dünyanın insanlık yeteneğinden yoksun çocukları!
Aslı esası olmayan bir gölgeyi göklerden de yüksek tuttunuz!
🗽🇹🇷Flood: Osmanlı’da kendi heykelini yaptıran ve hatta New York’ta bulunan Özgürlük Heykelini Mısır için yaptırıp parasını da ödeyen, ilk ve tek heykeli olan padişah Sultan Abdülaziz ve heykellerinin hikayesi...⏬
1867 yılında Fransa’da gerçekleştirilen bir fuara katılan Sultan Abdülaziz, bu ziyaret sonrası batı usulü protokol, mekân düzenlemesi gibi konularda yeniliklere açık olmuş ve desteklemiştir. İlklerin padişahı diyebileceğimiz Sultan Abdülaziz, Avrupa seyahatinden dört yıl sonra
yine bir ilke imza atmıştır. Daha önce birçok padişahın plastik sanatlara ilgisi olmuşsa da heykel sanatı dinî sebeplerle kabul görmemiştir. Sultan Abdülaziz ise 1871 yılında sipariş ile kendi heykelini yaptırmak istemiştir.
1871’te Floransalı sanatçı C. F. Fuller tarafından
Medusa’yı hiç kanatlarıyla gördünüz mü? Şeytanlaştırılan ancak zavallı bir suçsuz olan, sırf güzel ve özel diye tecavüze uğradığı için lanetlenen bir kadın, Medusa. İlk tecavüze uğrayan, bu iğrenç olayın mite dönüşmüş hali. Tüm masum olup dışlanan, suçlanan kadınların sembolü.
Atina'daki Athena tapınağında; Phorkus ve Keto'nun kızları olan Sthenno, Euryale ve Medusa isminde üç kız kardeş yaşardı. Bu üç kız kardeşten sadece Medusa ölümlüydü. Medusa'nın güzelliği yüzünden yeryüzündeki bütün kadınlar onu kıskanırmış. Medusa kendisini tanrılara adamıştı.
Athena evinde yaşayan bu güzel kızı gördüğünde güzelliğinden etkilenmiş ama kendisi kadar güzel ve akıllı görmeyip umursamamış. Poseidon, karısı Athena'nın tapınağındaki Medusa'yı görünce onu arzulamış fakat bir ölümlüye aşık olduğu için küçümsenmekten korkup bunu gizlemiş.
📌Güne egzotik bir floodla başlamak istedim. ESKİ TÜRKLERDE CİNSİYET DEĞİŞTİRME, TRAVESTİZM ve YENİDEN DOĞAN ŞAMANLAR🦋🧝🏼♀️
Altay şamanizminde cinsiyet değişmenin en uç noktası erkek şamanın tıpkı kadınlar gibi doğum yapmalarıdır. Hatta adayın ölüp dirilmesi olarak bilinen⏬
..parçalanması sırasında da doğurma aktı görülmektedir. Ksenofontov’un derlemelerinde Güneş ve Ay Dağı’nda yeni soyulmuş huş ağacının üstünde parçalanan erkek aday, tıpkı bir kadın gibi doğurur. Tıpkı kadınlar gibi doğuran erkek şamanların olması, onların kendilerini erdişi
olarak tanımlaması olgusuna dayanır. Ayrıca şamanların çok sevdikleri anlatılar içerisinde fallus ve vulva önemli bir yer tutar. Bu anlatılanların erotizm mi, yoksa şamanların biseksüel varlıklarını öne çıkarmalarına mı dayandığı bilinmemektedir.
📌FLOOD: Erkeklerin olgun kadın “milf” sevdasının mitolojik kökeni. Oedipus ve Sphinx, Gustave Moreau.
Oidipus kompleksi Freud'un kurucusu olduğu psikanalitik teoriye göre karşı cins ebeveyni sahiplenme ve öteki ebeveyni safdışı etme konusunda beslenen duygu ve fantezilerdir.⏬
Freud'a göre her çocuğun ilk aşkı karşı cinsteki ebeveynidir. Erkek bebeğin sürekli annesine şımarması, babasının annesiyle ilgilenmesinden rahatsız olup ağlaması veya araya girmesi örnek olarak verilir.⬇️
Erkek çocuk genellikle evde güçlü bir otoritesi olan güçlü rakibi babadan çekindiğinden her iki ebeveynden de uzaklaşmak zorunda olduğunu hissederken, annesinden çekinen kız çocuk hayran olduğu güçlü babasına daha çok yaklaşır.⬇️
Flood: Ma’at Antik Mısır’da Adalet ve Doğruluk Tanrıçası
Eski Mısır’da doğruluk, adalet anlayışının timsali ve her şeyin üzerinde yer alan bir ilke olarak tanrıça kişiliğine bürünmüş “kozmik düzen” olarak kabul edilir. İnsanlar onu Güneş ve Ay’ın düzenli döngüleri...
Nil’in yıllık taşkınları, istikrarlı yönetim ve toplumsal uyum aracılığıyla kavrardı. Güneş Tanrısı Ra’nın kızı, Tanrıların Katibi Thoth’un eşiydi. İki Hakikat olarak bilinen tanrıçanın başlıca görevi firavunların yertanrısı Geb’in tahtına ne kadar layık olduklarını belirlemekti.
Saçına yüksek bir tüy takmış ve bazen de kanatlara sahip bir kadın olarak tasvir edilse de Ma’at sadece bir tanrıça değil, yaratılmış evrenin düzenleyici ilkesi ve varoluşun tasarımını mümkün kılan yasa olarak kabul edilir ve bu yasa, firavundan sade vatandaşa kadar geçerlidir.