Kasım 2000 - Şubat 2001 hatırlatmasına çok sayıda soru geldi.
Biz içinde yaşadığımızdan olsa gerek imâ etmenin yeterli olacağını düşünmüştüm. Ama zamanın ne kadar hızlı geçtiğini yine unutmuş, bugünün kuşakları için o dönemin çoktan tarih olduğunu atlamışım.
O zaman haydi buyurun
1999’da Türkiye Marmara bölgesini etkileyen ve derin acılar bırakan 17 Ağustos ve 12 Kasım depremleriyle sarsılmış, resmi verilere göre 20 bine yakın insan yaşamını yitirmiş, bir yıl öncesinde başlayan ekonomik kriz derinleşmişti.
Enflasyon yüzde 70 iken ekonomide daralma yaşandı
Hazinenin borçlanma faizi yüzde 100’ün üzerindeydi.
9 Aralık 1999’da, enflasyonu kalıcı olarak düşürmeyi amaçlayan döviz kuru çapasına dayalı bir istikrar programı çerçevesinde IMF ile stand-by kredi anlaşması yapıldı.
1 ABD Doları + 0,77 EURO olarak hesaplanan kur sepeti bir yıllık bir süre için açıklandı.
Temel varsayım; kur artışının enflasyonun en belirleyici sebeplerinden olduğu ve kur çapasının geçmişe endekslemeyi sona erdirecek, enflasyon beklentilerini yönetecek bir araç olduğuydu.
Bu program üçlü bir sacayağı üzerine oturtulmuştu.
1) Döviz kuru çapası
2) Sıkı maliye politikası (faiz dışı fazlayı artırmak)
3)Yapısal reformların gerçekleştirilmesi (özelleştirmenin hızlandırılması, enflasyon hedefi ile uyumlu gelirler politikası)
Sabit/yönetilen kur politikası Merkez Bankasının TL üzerindeki kontrolünü ve para politikasının esnekliğini tamamen ortadan kaldırıyordu. TCMB, kur çapasının devam ettirildiği 18 aylık dönem süresince sadece döviz satın alınarak TL yaratabilecekti.
TCMB net iç varlıkları için tavan -1.200 trilyon TL (altı sıfır silinmeden önceki) olarak,
net uluslararası rezervler her çeyrek için $12 milyardan $13,5 milyara çıkacak şekilde belirlendi.
Programın dayanağı kısa vadede yeterli yabancı sermaye girişi olmasıydı. Bunu da IMF’nin gücencesi sağlayacaktı.
IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli’nin ve Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ajay Chhibber’in kendi ağızlarından bu destek güvencesini şahsen duyanlardanım.
Kur çapası istikrar programlarında döviz kurundaki istikrar, başlangıçta ekonomide genel istikrar sağlar. Ama bazı zayıf noktalar da vardır. Yerli para reel olarak değer kazanır. Yabancı para girişi, sabit kur sebebiyle parasal genişlemeye yol açar.
Yerli para cinsinden faizler düşer, kredi genişlemesi olur. Bu ise talep artışı, enflasyonun inmemesi, yerli paranın reel değer kazanması ve ithalat talebinde tırmanışa neden olma riski taşır. Sıkı maliye politikası ve yapısal reformlar bu bakımdan yaşamsal önem taşır.
Türkiye’de de aynen bunlar oldu.
İç talebin artması ve TL’nin reel değerlenmesi ihracatın duraklamasına neden oldu. Cari açık hızla arttı. Yapısal reformlar yapılamadı. Kamu zamları, petrol fiyat arışı ve yüzde 60’ı aşan ücret artışları sebebiyle gelirler politikası iflas etti.
Özelleştirmeler yapılmayınca IMF, stand-by anlaşması koşullarına uyulduğu durumda vermeyi taahhüt ettiği ikinci dilim krediyi vermedi, üçüncü dilimle birleştirerek vereceğini bildirdi. 2000 Eylül ayından itibaren finansal piyasalarda gerginlik arttı. Ülke risk primi yükseldi.
Bankacılık sektöründe ciddi sorunlar vardı. Grup şirketlerine kullandırılan krediler, düzmece forwardlarla kapatılmış gösterilen döviz pozisyon açığı,
Egebank, Yaşarbank, Sümerbank, İnterbank ve Esbank’ın TMSF’ye devredilmesinin yarattığı güven sorunu kırılganlığı artırmıştı.
27 Ekim 2000 tarihinde Bank Kapital ve Etibank TMSF’ye devredildi. Sırada hangi bankanın olduğuna ilişkin spekülasyonlar yapılıyor, TL para piyasasında borçlanma talebinin artması olumsuz bir gösterge kabul ediliyor, bankalar ellerinde likidite olsa da kredi vermekten kaçınıyordu
2000 yılında yapılan DİBS ihraçlarının beşte birini aldığı ve toplam DİBS stokunun yüzde 10’undan fazlasını taşıdığı tahmin edilen, mevduat tabanı yeterli olmadığı için bu büyük DİBS stokunu taşımak için kısa vadeli borçlanma yapmak zorunda olan Demirbank hedefe koyuldu.
17 Kasım Cuma günü sermaye çıkışı günlük 110 milyon USD ile başladı. Pazartesi borsa ciddi biçimde düştü. Yabancı yatırımcı elindeki TL varlıkları satıp döviz almaya çalışıyordu. Bono faizleri yüzde 50 seviyelerinde kalırken gecelik repo faizleri yüzde 100'ün üzerine çıktı.
21 Kasım 2000 tarihi itibarıyla Demirbank’ın elinde bulunan DİBS stokunun değeri, 3,5 milyar TL civarındaydı ve 2,9 milyar TL'lik kısmını repo yoluyla fonlanmıştı. Repoda günlük faizler %250'ye çıkınca banka bir günde 8 milyon, tıplamda 280 milyon TL fonlama zararına uğradı.
22 - 30 Kasım tarihleri arasında, TCMB, Açık Piyasa İşlemleri kanalıyla piyasaya 3,9 katrilyon TL likidite sağlamak zorunda kaldı. Piyasaya sağlanan bu likidite nedeniyle Net İç Varlıklar hedefi aşıldı. İnterbank faizi yüzde 300’ü olurken, gecelik repo faizi de yüzde 150’yi aştı.
18 Aralık’ta IMF ile 5,8 milyar SDR (7,5 milyar USD) kredi içeren ilave bir stand-by yapıldı. Türkiye Kasım 2000’de sermaye çıkışı ve spekülatif döviz hareketini çok yüksek faiz ile ve büyük döviz rezervi kayıplarıyla güç bela atlatabildi ve kur çapasını savundu.
Doğal olarak sermaye çıkışları sürdü. Sonunda “kendi kendimize kaldığımızda, 21 Şubat 2001’de ekonomiyi tam anlamıyla çökerten ve büyük siyasal-toplumsal değişimlerin önünü açan kriz yaşandı.
Kur serbest bırakıldı ve USD kuru 670 bin TL’den 1 milyon 200 bin TL’ye çıktı.
2000 Kasım’ında yolun sonuna gelindiği görüldüğü halde Türkiye sabit kur rejiminde neden ısrar etti?
IMF’nin döviz kurunun bir bant içinde serbest bırakılmasını istediği söylenir. Buna kim, neden karşı çıktı?
Kasım 2000-Şubat 2001 arası kimler pozisyonlarını nasıl değiştirdi?
11 Kasım günkü paylaşımımda işte bunları hatırlattım ve sordum:
“22 Kasım 2000 - 19 Şubat 2001
döneminin dikkatle incelenmesini öneririm.
Sabit kur sisteminden niye çıkılamadı? Kim ne aldı, ne sattı?”
Arada bir şeyler oldu sanki...
Sonunda görünen o ki yine biz bize kalıyoruz.
Not: [Büyüme eski seriye göre yüzde -6,4 yeni seriye göre yüzde -3,4 oldu]

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Ibrahim M. Turhan

Ibrahim M. Turhan Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @ibrahimmturhan2

4 Apr
Demokrasiye, hukuk devletine ve bu bağlamda anayasal milli iradeye sahip çıkma konusunda en ufak bir tereddüde yer yok.
Tarafımız belli;
*evrensel insan hakları,
*demokrasi,
*anayasal kuvvetler ayrılığı düzeni,
*siyasal iktidarın özgür ve adil seçimle belirlenmesi.
NOKTA!
“Aksi halde, T.C., tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir” ifadesini;
seçimle belirlenen siyasal iktidara demokrasi dışı müdahale anlamı taşıyan, muhtıra niteliğindeki açıklamayı açıkça eleştiriyoruz.
Bizim bu konudaki eleştirimiz ‘ama’sız ve net.
Tabi her şeyin de bir sırası var. “Ehem mühimme müreccahtır” derler. Şu listenin sonuna ekliyoruz:

-Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasını,
-Hukuka aykırı KHK zulmünü,
-Meclis iradesinin ayak oyunlarıyla hiçe sayılmasını,
Read 7 tweets
2 Apr
Kur bir miktar gevşeyince (ne gevşeme ama!) sosyal medya hemen hareketlendi. Danışmanlar TV ekranlarından erken zaferler ilan ediyor.
Aklıma şu meşhur “Ettehiyyatü fıkrası” geldi. Hani sonu şöyle bitiyor;
“Bakalım en son oturunca ne edeceksin.”
“Good Friday-Easter Monday” hazır piyasalar kapalıyken, biraz küresel piyasalarda hafta başından beri hâkim olan olumlu havanın biraz da yatırımcı toplantısında verilen “yeminle indirmeyeceğiz” sözünün etkisiyle ve yeniden başlayan ‘nazik dokunuşlarla’ şimdilik idare ediyorsunuz.
İyi de sorun sadece spekülasyon değil ki!
İlk üç ayda 11 milyar dolar dış ticaret açığı oldu. Covid vaka sayıları ve Ukrayna gerilimi sebebiyle turizm rezervasyonları da sıkıntıya girdi.
Önümüzdeki üç ayda bankalarla reel sektörün 14 milyar dolar kredi geri ödemesi var.
Read 5 tweets
1 Apr
Burada bir bilgi sunduğumda doğru olmasına özen gösteririm.
Elimden geldiğince alanımla ilgili gelişmeleri izlemeye çalışırım.
“Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp” sözünü ilke edinmişim.
Öğrenmek amacıyla, iyi niyetle soranlar dışında yanıt vermem, kimseyle polemiğe girmem.
Ama bazen densizliklere usulünce karşılık vermek gerekiyor. Son dönemde türeyen ‘yarı-cahil tayfa’ ne yazık ki bir dönem, saygın devlet kurumlarında konum elde ettikleri ya da oralarda bağlantıları olduğu için arsızlıklarını hadsizlik düzeyine çıkardı.
Zırvalarını bilgi diye yutturmaya çalışıyorlar. Ağızlarına sakız ettikleri de şu;
“Dünya da değişti, merkez bankaları da. Herkes para basıyor. Son gelişmelerden haberiniz yok. Onlar mazide kaldı.”
Quant modellerle hedge fund yönetir gibi merkez bankacılığı yapılabilir sanıyorlar.
Read 7 tweets
1 Apr
Son günlerde yeni bir para-kredi genişlemesi yapılacağına, bunun finansmanının da Merkez Bankası kaynaklarıyla karşılanacağına ilişkin haberler dolaşıyor.
Merkez Bankası başkanının 19 Mart’ta görevden alınmasının altında yatan gerçek neden, bunu kabul etmeyecek olması olabilir.
*TL’ye güven sarsılmış,
*Döviz arzı-talebi arasındaki denge bozulmuş,
*Yurt dışından sermaye girişi imkanları azalmış,
*Enflasyon beklentileri bozulmuş,
*Para politikasının bağımsız karar alamayacağı kanısı yaygınlaşmış,
Üstüne bir de para basıp kredi genişlemesi mi yapacaksınız?
İtirazları duyar gibi oluyorum;
“ABD Merkez Bankası Fed, Avrupa Merkez Bankası ECB, Japonya Merkez Bankası BoJ buna benzer uygulamalar yapmıyor mu?
Niye karşı çıkıyorsunuz? Eskinin öğretilerini bırakın! Ülkeyi bu hale getiren hep bu ‘biz yapamayız-edemeyiz’ zihniyeti oldu”
Read 9 tweets
31 Mar
Açık yazalım da insanların kafası karışmasın, yine bir dizi komplo teorisi geliştirilmesin.
25.000 TL olan TCMB’nin sermayesi, her biri 10 kuruşluk 250.000 adet hisseye ayrılmış olup, hisse başına 1,2 kuruş, toplamda Hazine hariç 1.346 TL (bin üçyüz kırk altı) 40 kuruş temettü.
Onun da 576 TL 72 kuruşluk kısmı tamamı Hazineye ait olan Ziraat Bankasına ödendi.
Bütün kâr her zaman olduğu gibi Hazineye gidecek.
Hayır efendim; maalesef zannettiğiniz gibi değil...
Rothschild ve Rockefeller aileleri hiçbir şey almadı (hiçbir zaman almadıkları gibi).
Ortaklık yapısı da şu şekilde.
MERVAK (Merkez Bankası Vakfı), birçok bankada olduğu gibi, BES’in olmadığı yıllarda çalışanlar için kurulmuş bir munzam sandık vakfıdır. Oy ve pay hakları TCMB Başkanı tarafından temsil edilir.
Read 4 tweets
30 Mar
Bir kere daha vurgulamak gerekiyor. Geçen hafta yaşanan kriz, denge ve denetim mekanizması kalmayan devlet yapsında, gücün ve yetkinin tek elde toplanmasına yol açan hükümet sisteminin durup durduk yerde, keyfi kararlarla çıkardığı bir krizdir.
Ve hâlâ ısrarla devam ediyorlar...
Küresel ekonomi toparlanır, piyasalar olumlu gelişmelerle rekor üstüne rekor kırarken sırf “ben dedim, oldu” anlayışının sonucu yaşanan bir kriz yaşıyoruz.
Bu defa sorumluların ne suçu atabilecekleri dış mihrak vardır ne de arkasına sığınabilecekleri zayıf da olsa bir mazeret...
Acil önlem olarak; artık sağlıklı karar almayı olanaksız hale getirdiği her gün yeni bir örnekle ortaya çıkan “Ali kıran baş kesen” ruh halinden sıyrılmaya çalışmalarını öneririm. Gerekiyorsa profesyonel destek alsınlar. İnsanın kendisine de zarar verebilecek bir duygudurum bu.
Read 4 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!