Person of Interest'i bitirdim. Streaming için hazırlanmamış bir dizi için harika. Daha iyi olabilirdi ama o zaman da 5 sezon sürecek kadar reyting almazdı.
Süper yapay zeka ve surveillance konularını da daha iyi işleyen bir dizi/film görmedim. Bir podcast bölümü yapacağım kesin.
Bir süper yapay zekanın yönettiği bir toplumu bariz bir distopya olarak göstermeyen sayılı yapımlardan.
Ama böyle bir bilinci asla anlayamayız, doğru/yanlış yargıları bizimkiyke alakasız olacak ve insanların iyiliğini gözetmeye devam edeceğinden de asla emin olamayız.
The Great Filter kavramını da ağzımıza bal çalıp kaçtılar. Herhalde uzatabilselerdi oradan yardiracaklardi.
Söylemeyi unutmuşum, Ramin Djawadi sağolsun müzikleri ve şarkı seçimleri harika.
Birkaç bölüm izleyip bırakan çok olmuş, o mesajlara cevaben: Bu dizinin ilk yarısı polisiye, ikinci yarısı bilimkurgu olarak düşünülmeli. İlk 2 sezonda atılan temeller sayesinde asıl konu 3. sezonda belli oluyor, sonrası tam gaz, finali de gayet tatmin edici.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Ekonomi sıkıştığında sisteme para, siyaset sıkıştığında da halka korku/gaz pompalayarak o anki engeli aşabilirsin.
Ama bu iki kurşun da çok seyrek ve kısa ömürlü kullanılmalıdır. Yoksa nasıl ki sürekli para enflasyona yol açar, sürekli korku/düşman da toplumsal travma yaratır+
Bugün TR siyasi diskuruna KESİNTİSİZ biçimde sürekli büyüyen bir tehdit algısı hakim.
Ekonomide atacak kurşun kalmaması gibi, siyasal söylemde de çıtayı yükseltecek yer kalmadı: Herkes terörist, herkes hain, herkes bize karşı.
Birine durmadan adrenalin basarsan kalbine ne olur?
5 dk dinlesen ne duyuyorsun? Darbe var, küresel faiz lobisi saldırıyor, PKK muhalefetle işbirliğinde, FETÖ her yerde, İsrail her şeye hakim, İslamofobi yükselişte, din elden gidiyor, LGBT, CIA...
Gerçek ve üretilmiş tüm krizler aynı anda, 7/24 devam ediyor yıllardır.
Yeni anketler geldiğine göre ABD seçimleri hakkında kısa ve hızlı bir zincir.
1/ Önce 101 seviyesi: Bu sadece başkanlık seçimi değil, tüm alt meclis ve üst meclisin 1/3'ü de seçiliyor. Bu işin federal kısmı sadece, yani DC'deki merkezi hükümet.
2/ Üstüne eyalet meclisi, valilik, belediyeler de var. Hatta bazı eyaletlerde referandum soruları da oluyor. Bunlar illa başkanlık seçimi sırasında olacak diye bir kural yok ama çoğu eyalet, milleti uğraştırmamak için aynı günde hepsini hallediyor. Yani oy pusulaları uzun.
3/ Başkanlık için aslında "genel seçim" yok, her eyalet kendi seçimini düzenliyor, kazanan -genelde- o eyaletin tüm seçim delegelerini alıyor, 270'e ulaşan da başkan oluyor.
"Delege" deyince kafanız karışmasın, vekiller ve senatörlerden farklı bunlar, meclisle işleri yok.
2/ "Kitap" sihirli bir format değil. Basım ekonomisinin bir yan etkisi olarak, 300 sayfa bir saygınlık ölçütü olmuş. Sanki söyleyecek bir şeyi olan illa kitap yazmalı. Halbuki 3 sayfalık bir makale dahi gayet zihin açıcı olabilir.
Mühim olan okumak ama AKTİF okumak. Yani?
+
3/ Okurken not alın, altını çizmek pek bir işe yaramıyor. Bölüm veya kitap bitince de *kendi kelimelerinizle* şunları özetleyin:
-Yazarın tezi
-Sizde uyandırdığı düşünceler
-Başka fikirlerle olası bağlantılar.
Sonuncusu en önemlisi. Öğrenmek bir ağ kurmaktır.
+
ABD'de olanlar hakkında çok çelişkili hislerim var. Kimseyi %100 memnun etmeyecek bir şeyler:
1/ Öncelikle biz bunların aynısının bir boy ufağını 5 sene önce yaşamıştık. Tarih tam anlamıyla tekerrür etmiyor, yani hareket dairesel değil, ama spiral.
2/ Her şeyden önce, sosyal medyada gördüğüm her şeyin çarpıtılmış olabileceğini kendime SÜREKLİ hatırlatmam lazım. Bu çarpıtma bir kaç seviyede işliyor:
a) Direkt fake haber.
b) Haber doğru ama bağlamı yanıltıcı.
c) Her şey doğru ama resmin ufak bir parçası (cherry picking).
3/ En sansasyonel şeyler de en öne çıktıkları için gerçeği bilemiyorsun.
Protestoların ne kadarı barışçıl, kaçı provakatör, kaç tanesinde ne kadar yağma oldu, kaçında polis göstericileri destekledi, kaçında tolere etti, kaçında ezdi...