Yunan Mitolojisi, Mısır Mitolojisi, Orta Çağ Mitolojisi...
Peki hiç Türk Mitolojisini duydunuz mu?
Gelin isterseniz Türk Mitolojisinde yer alan birkaç unsuru tanıyalım.
Erlik Han (Kötülüğün Efendisi)
Günümüzde iblis olarak kullanılan bir tür cin olmasına rağmen kötülüğü simgeleyen bir tanrı ruhudur.
Altayların bir yaradılış efsanesine göre Erlik Han, dünyanın yaradılışında Tengri'ye karşı fenalık yapmış bunun sonucunda Tengri de onu ceza olarak yeraltı aleminin efendisi yapmıştır.
Erlik Han, yeraltı Aleminin en alt katında yeşil demirden bir sarayda, gümüş bir tahtın üzerinde oturur. Emrinde dokuz semerli boğası olan Erlik Han yeraltı aleminde kendine koyu kırmızı ve çok az ışık veren bir güneş yaratmıştır.
Gezer Han
Gerçekleştirdiği akınlar ve yaptığı kahramanlıklar uzun destanlarda işlenmiştir. Tarihsel bir kişilik olduğu iddia edilmiş fakat bu ispatlanamamıştır. Mucizevi bir doğum sonucunda babasız olarak dünyaya gelmiştir.
Türk destanlarındaki gibi yeraltına iner, geri dönmeyi başarır. Asıl adı Büke Beligte'dir. Tanrılar tarafından gökyüzünden yeryüzüne gönderildiğine inanılır.
Tulpar
Başkurt inançlarına göre Tulpar'ın kanatlarını kimse göremez. Tulpar kanatlarını sadece karanlıkta, büyük engelleri veya mesafeleri aşarken açar. Eğer biri Tulpar'ın kanatları görürse, Tulpar'ın kaybolacağına inanılır.
Asena
Asena Türk mitolojisinde önemli bir rol oynayan efsanevi bir dişi kurttur. Efsaneye göre eski Türklerin en önemli hükümdarlarının mensubu olduğu Aşina, Zena, Asen ve Şunnu sülaleleri bu dişi kurt’dan üremiştir.
Kuyaş Han
İngilizce kaynaklarda 'Güneş Tanrısı' olarak verildiği halde Türkçe kaynaklarda bu yönde bilgiler bulmak mümkün değildir. Bu nedenledir ki günümüzde hakkında pek bilgi yoktur.
Tengri Han (Gök Tanrı)
Tengricilik inancına göre doğadaki tüm nesneler birer tine (ruh) sahiptir (Animizm). Tengri bunların en yücesi, en büyükleridir. İklim doğrudan Tengri'nin isteğine göre değişir.
Tengri, acunda (dünyada) dengenin yaratıcısı ve koruyucusudur ve iklimlerin doğal süreçleri, iklimlerin devinimleri onun tarafından sağlanır.
Diğer tanrısal varlıklar Tengrici toplumların mitolojilerinde ve kamlarının dualarında insanlara benzer kişiselleştirilmiş bir şekilde tarif edilir, ama Tengri kişiselleştirilmez; sadece zamansız ve sonsuz mavi Gök olarak anılır.
Ülgen Han
Ülgen Han göğün 16. katında, Altın Dağda ikamet eder ve Altın bir taht üzerinde oturur. Tahtı ay ve güneşin ötesindedir. Gök cisimlerini ve hava olaylarını yönetir. Ülgen Han ayrıca iyilik yapmayı da çok sever.
Ak Ana
Henüz hiçbir şey yaratılmamışken ve yalnızca uçsuz bucaksız bir su varken, sonsuz sulardan çıkıp Tanrı Ülgen’e yaratma ilhamını vererek tekrar sulara dalmıştır. Işıktan (cisimsel olmayan) bir bedeni vardır.
Başında gücü simgeleyen ve taca benzeyen zarif boynuzları bulunur. Alt kısmında denizkızı gibi çok uzun, hafif maviye çalan bir balık kuyruğu vardır. Etrafında denizyıldızları dolaşır. Hayatın başlangıcına dair ne varsa hepsine ruh vererek yaşam döngüsünü başlattığına inanılır.
Kayra Han
Tanrıların en büyüğü ve en önemlisidir. Her şeyin yaratıcısıdır. Mutlak üstünlüğü vardır. Göğün 17. katında oturur. Diğer Tanrıları da o yaratmıştır.
Bu anlamda diğer Tanrıların kendisiyle kıyaslandığında, emirlerini yerine getiren veya verdiği görevleri yineleyen birer melek konumunda olduğu yaklaşımı yanlış olmayacaktır.
Ancak İslam öncesi Türk kültüründe melek veya benzeri bir kavram yer almadığı için bu sonuca yalnızca kıyaslama neticesinde ulaşılabilir. Evrenin yazgısını belirler. İyilik yönü ağır basar.
Yeryüzünü yarattıktan sonra dokuz dallı bir ağaç (çam veya kayın) dikmiştir. Bu ağaç yerle göğü birbirine bağlayan yaşam ağacı “Uluğ Kayın”dır. İnsanların atası olan dokuz kişi bu ağacın dallarından türemiş ve dokuz boy (dokuz ırk) bu kişilerin soyundan ortaya çıkmıştır.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Kavram ilk olarak bir psikoloji dergisinde yayınlanan makale ile ortaya çıktı. Söz konusu kavramın bilişsel ve sinirsel yönü değişik bilim insanları tarafından çokça irdelense de kavrama ismini veren durum çok daha kalıcı bir üne sahip oldu.
Bahsi geçen diyalog Tolstoy’un bir günlüklerinde şu şekilde geçer:
Polonyalıların II. Dünya Savaşı'nda Bulup Bir Asker Gibi Eğittiği Ayı Wojtek'in İlginç Hikayesi
İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkeleri Almanlar tarafından işgal edilen Polonya ordusundan arta kalan askerler ve gönüllüler bir şekilde kaçıp Almanlara karşı çeşitli cephelerde savaşmak için İngilizlere başvurmuşlardı.
Buna karşın İngilizler Polonyalıları silahlandırmış ve Almanlara karşı savaşmak için bu küçük Polonyalı kuvveti Çöl Tilkisi Rommel’e karşı Ortadoğu’ya göndermişti.
İNSANLARIN CANAVARLAŞMAKTA SINIR TANIMADIĞININ ACI BİR ÖRNEĞİ: FERHUNDE
Farkhunda Malikzada 27 yaşındaydı, Müslümandı, inançlarına sıkı sıkıya bağlıydı ve öğretmen olmayı istiyordu.
Afganistan'ın başkenti Kabil'de yaşayan Ferhunde, 2015 yılında şehir merkezindeki bir türbeyi ziyaret etmişti. Türbenin önünde muska satan birini gördü, takip etti ve kadınlarla konuşup muska satmaya çalışan bu kişiyi uyardı.
Fahire Kara Batman Beşirili. 9 kardeşi ve 12 çocuğu var.
1990 yılında en küçük çocuğu henüz 9 aylık. işte bütün olaylar 1990 yılında başlıyor. Söz konusu yıl, Fahire Kara ve eşi Abdurrahman Kara, ikinci defa hacca gitmeye karar veriyorlar.
Fakat daha önce hacı oldukları için kuraya giremiyorlar ve Suudi Arabistan’a özel şirketler aracılığı ile aslında devletin haberi olmadan hacca gidiyorlar.
İstanbul'da 2000'de İşlenen ve Sırrı Hala Çözülemeyen Kesik Bacak Cinayetleri
2000-2001 yılları arasında İstanbul'un çeşitli semtlerinde 8 kesik bacak bulunmuştu. 1 erkek, 7 kadın bedenine ait olan bu kesik bacakların sırrı o zamandan bu yana hala çözülebilmiş değil.
Öncelikle olay nedir?
2000 yılında başlayıp 2001 yılında son bulan gizemli ve faili meçhul cinayetlerdir kesik bacak cinayetleri.
1980 yılında Almanya’nın kuzeyindeki Niedersachsen (Aşağı Saksonya ) eyaletinin Papenburg kentindeki Mayer Werft tersanesinde inşa edilen M/S Estonia Feribotu 28 Eylül 1994 tarihinde Baltık Denizi’nde batar.
Estonya’nın başkenti Tallinn’den İsveç’in başkenti Stockholm’e giden 989 yolculu feribottan sadece 137 kişi kurtulur, 852 yolcu boğularak yaşamını yitirir.