Abbasi Halifesi Harun Reşit çok zeki ve detayları hiç kaçırmayan bir idareciydi. En büyük taktiği ‘’farkında değilmiş gibi yapmak’’ ve vakti geldiğinde ‘’ansızın’’ hesap sormaktı. +
1. Çocukluğundan itibaren onu daha sonra veziri olacak olan İran, Fars asıllı Yahya el Bermeki yetiştirdi. Aslen Belh şehrinden olan Bermekiler'den ilk Müslüman olan Yahya el Bermeki'nin babası Halid bin Bermek'ti. Halid bin Bermek Budizmden İslama geçmişti. +
2. Harun, Yahya el Bermeki’yi ‘’baba’’ diyecek kadar çok sevdi. Tüm çocukluğu onun evinde ve oğulları Cafer ve Fadl Bermeki ile oynayarak geçti. Yahya el Bermeki’nin karısı Harun ve Fadl’ı bebekten emzirmiş ve Harun, Fadl ile süt kardeşi olmuştu.+
3. Harun Bermekilerin arasında geçen tüm çocukluğu ve gençlik yıllarında Farsçayı da onlar kadar iyi konuşacak kadar öğrenmişti. Yahya el Bermeki’nin diğer oğlu Cafer’i o kadar çok seviyor ve güveniyordu ki ileride halife olduğunda devlet / hilafet mührünü ona teslim edecekti.+
4. Harun gençliğinde özellikle Anadolu’ya, Bizans’a karşı çok sayıda sefere çıktı. Bir seferinde Üsküdar’a kadar geldi ordusuyla ve Bizans’tan haraç aldı. Ankara’yı 2 sene kadar ellerinde tuttu Abbasiler. Bu dönemde Bizans İmparatoru Nicephorus Focas ile mektuplaşması meşhurdur.+
5. Harun Malatya ve Maraş’ı alınca Focas ona ‘’Arapların Kralı Harun’a’’ hitabıyla başlayan bir mektup yazmış ve Malatya’yı boşaltmazsa Kâbe’yi yıkana kadar durmayacağını bildirmişti. Malatya'yı kaybetmek Focas'ı sarsmıştı. Battal Gazi hikâyeleri o zamandan, Harun dönemindendir.+
6. Harun’da Focas’a cevap olarak ‘’Ey Kâfir kadının oğlu! Mektubunu okudum. Cevabım ise duyacağın değil, göreceğin olacak!’’ cevabını göndermişti. İki tarafta geri adım atmayınca savaş kaçınılmaz olmuştu.+
7. Gerçekten’de Harun hem karadan kendisi sefere çıkmış, hem de Arap donanması ile denizden tüm Ege kıyı bandını işgal edip yağmalatmıştı. Sonunda Ankara’yı da alınca Bizans yıllık 2.5 milyon altın haraç karşılığında barış istemişti.+
8. Hem bu dönemde hem de halife olduğunda Bermekiler her zaman Harun’un yanında oldu ve tüm güçleriyle onu desteklediler. Bu sayede Bağdat’ın en zengin ailesi oldu Bermekiler. Zenginliklerini halkla da paylaşıyor, iyilikleri ve cömertlikleriyle herkesin sevgilisi oluyordu aile.+
9. Yahya el Bermeki’yi ve oğlu, en yakın dostu Cafer’i veziri yapan Harun, Yahya’nın diğer oğlu Fadl’ı da Abbasilerin en güçlü askeri gücü olan Horasan ordularının başına getirdi ve oraya vali olarak atadı. Bermekiler güçlerinin zirvesindeydi artık.+
10. Fakat ne kadar güçlü olurlarsa olsun, unuttukları ya da hafife aldıkları çok önemli bir detay vardı: Arapların ‘’asabe duygusu’’. Aile / Aşiret / Kabile bağlılığı olarak tarif edebileceğimiz asabe duygusu her Arap’ta olduğu gibi Harun’da da çok güçlüydü. +
11. Harun, Cafer Bermeki’yi Suriye’de birbirleriyle savaşan Arap kabilelerini gönderirken Cafer gerekirse güç kullanacağını söyleyince ‘’Sakın kılıcını çekme. Bunu asla yapma. Sen Farssın, onlar Arap. Bunu yaptığın an kendi iç kavgalarını bırakır, birleşip sana saldırırlar’’ der.
12. Ve ekler: ‘’Onlara asla kılıç çekme Cafer! Onların kanı kanım, etleri etimdir. Omuz omuza verirler seni mahvederler. Onları güzel söz ve ihsanlarla sakinleştir’’ diye emir verir. Bu, Bermekilerin Arap asabesi karşısında ilk yenilgisidir.
13. Bermekilerin büyük hatalarından biri de Harun’un İranlı bir cariyeden olan oğlu Memun’u veliaht yapma çabalarıdır. Memun'da tıpkı babası gibi Bermekilerin evinde, onların içinde yetişir. Annesinin Fars oluşu Arap olmayan halkların onu daha çok sevip, tercih etmesini sağlar.+
14. Oysa Harun’un tüm akrabaları, yani Kureşyli Haşimoğulları’nın Abbasoğulları kolu, Arap asıllı eşi, amcasının kızı Melike Zübeyde’den olan oğlu Emin’i veliaht yapmak istemektedir.
15. Bu uğurda Bağdat’taki Abbasi sarayında büyük mücadeleler verildi. Melike Zübeyde hem anne hem baba tarafından Kureyşli, Haşimi ve Abbasi’ydi. Harun’un bile annesi Yemenli cariye olan Hayzuran iken, Zübeyde cariyeden doğmamış ve hep hür Abbasilerin soyundan gelmişti.+
Dünya para tarihinin en ünlü parası:
'Martın 15'inde köleler özgürleşti'
Brutüs'ün, evlatlığı olduğu imparator Julius Caesar'ı öldürdükten sonra M.Ö. 43 yılında bastırdığı bu altın Roma parasına EID MAR (Eidibus Martiis), 'Martın 15'inde Köleler Özgürleşti' sloganını yazdırmıştı+
Brutus bo sloganı paraya özgürlüğüne kavuşan kölelere verilen başlık ve yine o dönem özgürlük sembolü olan iki hançer figürü ile desteklemişti. +
Brutüs paradaki iki hançerle askerlerine de bir mesaj veriyor ve onların diktatöre karşı ve senato için savaşan kahramanlar olduğunu bildiriyordu. Aynı zamanda bu mesaj, Mart ayında Roma halkını da diktatör Julius Caesar'dan kurtarıp serbest bıraktığını iletmeyi de amaçlıyordu.+
Osmanlı hükümdarı Genç Osman’ın, “Sisli Kır” isminde çok sevdiği bir atı vardı. Genç padişah Sisli Kır ile büyümüştü. Can yoldaşının günün birinde ölmesi üzerine çok hüzünlenip üzülmüş ve adını sonsuza kadar yaşatmak istemişti. +
Üsküdar’daki Kavak Sarayı’nın avlusuna defnedilmesini ve başına da kitabeli bir taş dikilmesini istedi. Emir yerine getirilerek Sisli Kır’a bir kabir yapıldı. Derken, bunu başka at kabirleri takip etti. Karacaahmet Mezarlığı’nda, günün birinde “atlara mahsus” bir bölüm açıldı. +
Mezarın hayalî bir altıgenin köşelerine yerleştirilmiş 6 tane mermer sütun üzerinde yükselen bir kubbesi de vardı. Sisli Kır’ın ve diğer at mezarlarının yerinde bugün yeller esiyor ama Sisli Kır’ın mezartaşı hâlâ duruyor +
Takkeci İbrahim Ağa Camii’nin üzüm salkımlı çinileri
İstanbul'dan Bağdat'a uzanan hikâyemizin konusu Topkapı’da sur dışındaki Arakiyeci (Takkeci) İbrahim Ağa Camii adlı küçük bir mescit.
Takkeci İbrahim Ağa'nın bu camiyi yaptırma hikâyesi ise oldukça ilginç ve sonu şaşırtıcı:
İbrahim Ağa'nın camiyi yaptırma hikâyesi ilginç ve sonu şaşırtıcı: Takkeci İbrahim kendi halinde yaşayan, geceleri yaptığı takkeleri satarak geçinen biri. Maddi imkânları son derece dar olsa da en büyük hayali ölmeden önce bir sadaka-i cariye sahibi olmak, bir camii yaptırmak.
Bu arzusunu bile arkadaşları arada hafiften dalga geçerlermiş onunla; Günlük ekmeğini zar zor kazanıyorsun cami yaptırmak senin neyine diyerek darlarlarmış Takkeciyi. Onlar dalga geçtikçe daha da çok arzularmış bu hayalini gerçekleştirmeyi.
Ağladım tükendi gözyaşım ağladım
Ağladım mumlar bitti ağladım Namaz kıldım
Bitirdi beni vardığım rükûlar
Sende Muhammed'i İsa’yı aradım
Ey Kudüs ey peygamberler kokusu
Ey yerin göklere en yakın avlusu

Ey Kudüs ey yolların ışığı
Ey parmaklarını yakan güzel çocuk
Ey Peygamber'in geçtiği gölgeli ova
Hüzünlü gözlerinle ey kentlerin incisi
Acıdır cadde taşları
Acıdır müezzin sesleri
Ey Kudüs ey sevdaya bürünen güzel
Kimdir Kıyamey kilisesinde çalan çanları
Pazar sabahları
Kim getirir çocuklara oyunları
Milat geceyarıları