Takkeci İbrahim Ağa Camii’nin üzüm salkımlı çinileri
İstanbul'dan Bağdat'a uzanan hikâyemizin konusu Topkapı’da sur dışındaki Arakiyeci (Takkeci) İbrahim Ağa Camii adlı küçük bir mescit.
Takkeci İbrahim Ağa'nın bu camiyi yaptırma hikâyesi ise oldukça ilginç ve sonu şaşırtıcı:
İbrahim Ağa'nın camiyi yaptırma hikâyesi ilginç ve sonu şaşırtıcı: Takkeci İbrahim kendi halinde yaşayan, geceleri yaptığı takkeleri satarak geçinen biri. Maddi imkânları son derece dar olsa da en büyük hayali ölmeden önce bir sadaka-i cariye sahibi olmak, bir camii yaptırmak.
Bu arzusunu bile arkadaşları arada hafiften dalga geçerlermiş onunla; Günlük ekmeğini zar zor kazanıyorsun cami yaptırmak senin neyine diyerek darlarlarmış Takkeciyi. Onlar dalga geçtikçe daha da çok arzularmış bu hayalini gerçekleştirmeyi.
Nihayetinde bir gece rüyasında ak sakallı dedeyi görmüş Takkeci İbrahim. Dede: ‘’Bağdat'a git, köprünün karşısında hurma ağacının altındaki asmada senin üç üzüm tanesi nasibin var, onu al ye!’’ demiş.
Takkeci uyanınca düşünmüş; ‘’Üç üzüm tanesi için aylarca sürecek böyle zorlu, tehlikeli bir yolculuğa değer mi? Otur oturduğun yerde’’ demiş kendi kendine. Fakat ertesi gece ve daha birçok geceler aynı rüyayı görür: ‘’Bağdad'a git, üç üzüm tanesi nasibini al!’’
Tekrar eden rüyanın etkisiyle Takkeci hazırlanıp yola revan olur ve yorucu bir yolculuğun ardından Bağdat'a varır. Arapça bilmez, kimseyi tanımaz, öylece gider ve Medinet'üs Selam Köprüsü'nün karşısında bir aşhanenin önüne oturur.
Etrafa bakarken gözüne hurma ağacına sarılmış bir asma ilişir. Kalkar olgun bir salkımdan üç tane kopararak ağzına atar. Bu sırada yanına ihtiyar bir hancı yanaşır. Hancı olduğu için birkaç dil konuşabilmektedir.
Sorar Takkeciye: ‘’-Arkadaş, düşüncelisin. Hayırdır ne için geldin Bağdat’a?’’ İbrahim Ağa ihtiyara rüyasını anlatır. Takkecinin heyecanla anlattığı rüyayı ihtiyar adam önce ciddiyetle dinler. Rüyanın anlatımı bitince Takkeci merakla ihtiyarın yorumunu bekler:
İhtiyar kahkaha ile güler: ‘’Yahu ne saf adammışsın! Ben üç seneden beri aynı rüyayı görürüm. Bana İstanbul'da Topçular’da bir takkecinin kömürlüğünün altında üç küp altın var. Git, aç, al derler de hiç ciddiye almam. Sen üç üzüm tanesi için Bağdat'a gelmişsin, yazık sana’’ der…
Takkeci İbrahim Ağa'nın gözünde sevinç şimşekleri ve gözyaşları aynı anda belirir. Tarif edilen yer kendi kömürlüğüdür. Ertesi gün dönüşe geçer ve İstanbul'a gelir. Kömürlüğü kazar, tepeleme dolu üç küp altını bulur ve mescit, mektep, kuyu ve sebilden oluşan camiyi yaptırır.
Dışarıdan son derece mütevazı görünen üç kapılı geniş bir avlu içindeki mescidin içine girince karşınıza muhteşem bir tezyinat çıkar. Mescidin muhteşem İznik çinilerinde en çok kullanılan Üzüm salkımları motifi ise Takkeci İbrahim’in rüyasının hatırasını fısıldar bizlere…
Mescidin ahşap gizli kubbesi, ahşap üstü kalem işleri, nakışlar da muhteşemdir. 16.yy.'ın en güzel İznik işi örnekleriyle pencerelerin kemer tepelerine kadar bütün duvarlar çiniyle kaplanmış.
İstanbul’u ya da herhangi bir şehri değerli kılan kuşkusuz bu kent hikâyeleri. Takkeci İbrahim Camii’nin üzüm salkımlı çinilerinin ardındaki tatlı öykü hepimizin öyküsü ve bizim sözlü tarih mirasımız.
Takkeci İbrahim Camii içindeki kitabelere göre kızı Ayşe, validesi Emine Hatun ile oğulları Mustafa ve Halil Çavuş, İbrahim Ağa'nın hayratını kuvvetlendirmek için ilave vakıflar kurmuşlar. Cami bir dönem Halvetî Tekkesi olarak da kullanılmış.
Ne yazık ki mescidin güzelim çinilerin bir kısmı zaman içinde arsız hırsızların yağmasına uğramış, çini panolardan onlarca kıymetli parça çalınmış. Çalınan çinilerin bazılarının izine Portekiz Lizbon'daki Gülbenkyan Müzesi'nde rastlanmış.
Yeşil, lacivert, parlak camgöbeği, narçiçeği kırmızısı renklerinin Hatayi ve Rumi desenlerle adeta hayat bulduğu pencere aralarına yapılmış vazolarla ve çiçek buketleri ile bezenmiş çini panolardan gözlerinizi ayıramayacağınız bu mescid İstanbul'un hazinelerinden.
V'esselam
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Ağladım tükendi gözyaşım ağladım
Ağladım mumlar bitti ağladım Namaz kıldım
Bitirdi beni vardığım rükûlar
Sende Muhammed'i İsa’yı aradım
Ey Kudüs ey peygamberler kokusu
Ey yerin göklere en yakın avlusu

Ey Kudüs ey yolların ışığı
Ey parmaklarını yakan güzel çocuk
Ey Peygamber'in geçtiği gölgeli ova
Hüzünlü gözlerinle ey kentlerin incisi
Acıdır cadde taşları
Acıdır müezzin sesleri
Ey Kudüs ey sevdaya bürünen güzel
Kimdir Kıyamey kilisesinde çalan çanları
Pazar sabahları
Kim getirir çocuklara oyunları
Milat geceyarıları
Yoksa sen Yusuf musun?..
Kahire’de gizemli bir mumya: Çok sayıda Mısırbilim uzmanının Hz.Yusuf’a ait olduğunu iddia ettiği mumyanın; Yu-ya'nın ya da Yu-sef'in ilginç hikâyesi:
1. Yusuf'u hazine bakanı / veziri olarak atayan kral kimdi? Ve Mısır tarihinin hangi döneminde yaşanmıştı bu olay?
2. Mısır'daki arkeolojik kazıların başlaması yaklaşık 200 yıl öncesine uzanıyor. Batılı arkeologların ve araştırmacıların Mısır’a olan yoğun ilgisinin önde gelen nedenlerinden birisi de Eski Ahit’teki Hz.Yusuf ve İbranilerin izlerini bulma arzusuydu.
Şaşırtıcı, Etkileyici Japonya
2016 yılında Japonya'nın Kansai Bölgesi Turizm Otoritesi'nin daveti ile bir ay süren bir seyahatim olmuştu. Klasik ve güncel tarzıyla Japon mutfağı gezi süresince incelediğim konu başlıklarından biriydi.
Kansai Bölgesi'nin önde gelen şehirleri Osaka, Kyoto ve Kobe dünyada en çok Michelin yıldızlı restoranın bulunduğu şehirler. Japon mutfağında yemek olabildiğince sade fakat minimalist sunum yaklaşımı oldukça etkileyici+
Tabaklar geleneksel, içindeki malzeme de 'tadımlık'. Aslında bu yaklaşım İspanya'daki tapas geleneğini andırıyor biraz.+
Medain Salih...
Varlığını halâ çok az kişinin bildiği, dağlara oya gibi işlenmiş evler ve tapınaklar çölün ortasında zamana meydan okuyor.
Bu gizemli antik kenti ziyaret ettiğimde karşıma kum tepelerinin arasında olağanüstü bir kültür mirası çıkmıştı.
Tebük’e bağlı El-Ula’da bulunan ve ‘’Salih’in Şehirleri’’ anlamına gelen Medain Salih' ulaşmak kolay değil. Cidde'ye 800 km., Medine'ye ise 400 km uzaklıkta olan antik şehre en yakın yerleşim yeri 20 km mesafedeki el-Ula.
Medain Salih Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’ne S.Arabistan’dan kaydedilen yegâne yer. Bölge halkı tarafından lânetli olduğuna inanılıyor. Kayalık arazi anlamına gelen el-Hicr adıyla da bilinen antik alan Nebatiler’in merkezi Ürdün Petra'nın 500 km güney doğusunda bulunuyor.