1)Dersim Harekâtı sırasında zehirli gaz kullanıldığını iddiası da Dersim isyancısı Nuri Dersimi ile Dersim Harekâtı sırasında Tunceli'de olmadığı halde harekâtı oradaymış gibi anlatan İ.Sabri Çağlayan'a aittir.
2)Nuri Dersim'i, Kürdistan Tarihinde Dersim adlı kitabında şöyle demiştir: "... Bölgeyi top ve uçakların saçtığı zehirli gaz bombardımanları yoğun bir sis tabakası altına almış,yaşayan hiçbir mahluk kalmamıştı.Yanan evler ve ormanlardan, cehennemi bir görüntü yansıyordu..."(791)
3)İ.Sabri Çağlayangil de anılarında, Dersim Harekâtı'nda "...Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi..." demiştir.
4) Kürtçü Nuri Dersimi'nin propaganda amacıyla kaleme aldığı Kürdistan Tarihinde Dersim adlı kitabındaki "zehirli gaz" masalını İ.Sabri Çaglayangil de anılarında tekrarlamıştır.
5)Ancak Dersim Harekâtı'nda Türk ordusunun "zehirli gaz"kullandığı iddiası tamamen yalandır. Çünkü hem Türkiye'nin o tarihlerde zehirli gaz üretimi yoktur hem de yabancı ülkelerden henüz zehirli gaz alınmamaktadır.
6)Cengiz Özakıncı, Bütün Dünya dergisinin Haziran 2012 sayısında "İngiliz Devlet Arşivi"nde Gizli Belgelerle Kanıtlıyoruz: Dersim'de "Zehirli Gaz Kullanılmadı" başlıklı yazısında İngiliz arşivlerinde bulunduğu iki belgeye dayalı olarak ++
7)1937-1938 Dersim Harekâtı'nda zehirli gaz kullanılmadığı kanıtlanmıştır.
8)BELGE 1: 24 Mayıs 1938-Türkiye, İngiltere'den zehirli gaz savaşı konusunda uzman istiyor. BELGE 2: 9-11 Ocak 1939-İngiltere, Türkiye'nin 24 Mayıs 1938'de istediği 'Zehirli Gaz Savaşı' uzmanının en erken 1939 Nisan ayından sonra Türkiye'ye gönderebileceğini bildiriyor.
9)SONUÇ: Dersim'de Zehirli gaz kullanılarak soykırım yapıldığı ileri sürülen 1937-1938 yıllarında,Türkiye'nin elinde zehirli gaz olmadığı gibi,zehirli gazın silah olarak nasıl kullanacağını bilen uzman da yoktur.'Dersim Harekât ı'nda zehirli gaz kullanıldığı'suçlaması; uydurmadr
10)Bu belgelerden sonra bir daha Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, Atatürk'ü, İsmet İnönü'yü, Celal Bayar'ı, Fevzi Çakmak'ı, Abdullah Alpdoğan'ı, Dersim'de Zehirli gaz kullanmakla suçlayacak olanlar; iftira suçunu işlemiş olacaktır.
Kaynaklar ve Dipnotlar: 1)Sinan Meydan El Cevap 2)Turgut Özakman Cumhuriyet Türk Mucizesi ikinci kitap 3)Resmi Gazete,20.01.1929 4) Cumhuriyet,28.06.1936
Kaynaklar: 4) Cengiz Özakıncı 'İngiliz Devlet Arşivlerinden Gizli belgelerle kanıtlıyoruz' Dersim'de zehirli gaz kullanılmadı, Bütün Dünya 1Haziran 2012
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Üçbuçuk sene savaştıktan sonra İzmir'e ilk giren kolordunun komutanı, Fahrettin (Altay) Paşa doğruca Karşıyaka'ya, baba ocağına koşar. Onca kan ve gözyaşının üstüne teyzesinin ona ikram edebildiği sadece salçalı ekmektir: "son zamanda elimizde bir bu kalmıştı" #9Eylul1922
Hasan Tahsin'in ilk kurşunu atması üzerine Yunanlılar Orduevini bastı.
Esir aldıkları,Miralay Süleyman Fethi Bey’den,halkın önünde Vito (Yaşa) Venizelos diye bağırması istendi. Son sözü Kato (Kahrol) Venizelos oldu.
Şehit edildi.
Yunana, İngilize, Fransıza kafa tutan ordunun Genelkurmay Başkanının eşini, annesini oturdukları evden çıkartır, sokağa atar işgal kuvvetleri. Ülkenin yarısı tamamen yanmış, yıkılmış, gerisi elindekini orduya vermiş.
Bu şartlarda girilmiş İzmir'e, herif hâlâ "ama adalar" diyor!
İzmir Bergama’da, 14 Eylül Anadolu Lisesi’nin depreme dayanıksız olduğu için yıkım kararı alınınca, bu öğrenciler binaları yan yana olan Kız ve Erkek İmam Hatip Liselerine yerleştirildi.
Ancak, Bergama Milli Eğitim Müdürlüğü ve Kız İmam Hatip Lisesi Müdürlüğü, 14 Eylül Anadolu Lisesi öğrencilerini ötekileştirerek izole etti. Kız İmam Hatip Lisesi’nin en üst katına yerleştirilen 14 Eylül Anadolu Lisesi öğrencilerinin, ++
Dil, bir toplum için her şeydir. Toplumların ilerlemesi için sadece anlatmak veya konuşmak yetmez. Bunların kaydı ve konuşulamayan kimselere de yazılı sevki gerekir. Başta da öğrencilere.
Dil, okunup yazılamıyorsa kitap da yazılamaz kitap olmaz ise ne bilim olur ne de sanayi. "Kültür kaynaklarımızdan koptuk" palavrası, son 300 yılda elle yazılan topu topu 80 kitap, zaten matbaa sokulmuyor 300 yıl, neyle kültürel kaynak ürettin de koptun?
Böylece; ülke güçsüz, millet cahil (%3-5 okuma oranı) kalır. Zaten böyle olmasaydı imparatorluk çökmezdi. Tarihi vakıaya sonradan hayali palavralar eklenmesi komedidir.
Her milletin kendisine göre özellikleri vardır. Bu özellikler genetik koda kaydediliyor. Kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Bu aktarımda en büyük rolü, kültür oynuyor.
Kültür, kolay değişmez. Din biraz etkiler. Ama kök değişime uğramıyor. Din ile çarpışan zıtlıklar, optimal bir ölçüde uzlaşıyor. Tipik örnek Türkler ile Araplar arasında görülüyor.
1. Kadına bakış açısından, Araplar ile Türkler arasında tam bir zıtlaşma vardır. Araba göre kadın eşyadan ibaret. Ödünç dahi verilebilir. Türk kültürüne göre kadın evin direğidir. Türk, kadınına yan gözle bakanın gözünü oyar.
2.Abdülhamid'in torunu Osman Ertuğrul, Tv de dedesinin Rom içtiğini söylediği zaman siyasal islamcılardan hakaret ve küfürler yedimişti.
Onların gözünde bütün Osmanlı Sultanları, içmez,yemez,sevişmez hiçbir zaafı olmayan üstün insan ''Evliyaullah''tandır.
İşte görmezden gelinen gerçekler :
İlk bira fabrikası Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1890'da İsviçreli Bomonti kardeşler tarafından Feriköyde kurulmuştur.
Biranın Osmanlı topraklarına girmesi 1839 senesine Osmanlının batıya açılma sürecine denk gelir.
1840 lı yıllardan itibaren çeşitli illere birahaneler kurulmuştur. İzmir Alsancak’ta bulunan A. Prokopp’a ait birahanenin seramik şişesinde, kuruluş tarihi 1846 olarak belirtilmektedir.