Günde 500 kelime yazmanın yararları. Hazırda, bitmiş durumda, 4 yazı daha var. Bu yazı hemen hemen 5000 kelime tuttu. Bir günde oturup cart diye 3000 kelime yazamayınca bırakmamak gerekiyormuş demek ki :D
Kitap okumalarım da, yazı yazmalarım da hep günlük motivasyon patlamaları şeklinde gerçekleşiyordu. İkisinin de bir düzeni var şu anda. Hayatımdaki hemen hemen her şeye normalde ayıracağımdan daha fazla zaman ayırabiliyorum şu anda. Okul, iş, kitap okuma, yazı yazma, dergi vb.
"Zamanım yok" lafının çoğumuz için gerçekten de bir bahaneden ibaret olduğunu iyice kavradım bu süreçte. Sosyal medyayı ve "takılmayı" azalttığınızda HAYVAN GİBİ vaktiniz olduğunu fark ediyorsunuz. Ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz hatta.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Kişisel gelişime karşı iki, birbirine zıt, tavır var. Bir kesim kişisel gelişim kategorisindeki bütün içerikleri inanılmaz pozitif bir tavırla tüketiyor. Genelde okumuş kesim (beyaz yakalılar) dahil bu kesime. Bir kesimse kişisel gelişime aşırı düşman.
Bu düşman olan kesim genelde doğa bilimleri veya sosyal bilim eğitimi olan ya da bu alanlarla ilgilenen kişilerden oluşuyor.
İdeolojinizi kimliğiniz haline getirdiginiz zaman düşünce süreleriniz otomatik hale geliyor. James Clear'ın Atomik Alışkanlıklar kitabında alışkanlıklar için söyledikleri düşünce örüntüleri için de geçerli.
Hemen şimdi yeni yıl hedefleriniz üzerine düşünmeye başlayın. Tam şu anda başlarsanız bu hedefler konusunda ne kadar ilerleme kat edebilirsiniz?
Sıfır olmadığı kesin.
O halde 2021 sonuna kadar yapacaklarınızla ilgili yeni bir liste yapmaya başlayın.
Bu listeyi hayalci bir şekilde doldurmak yerine daha mütevazı olmaya çalışın. Hayatınızda çözmeniz gereken acil problemler neler? Bunlara öncelik verin. Ardından kendi ideallerinizle ilgili birkaç hedef ekleyin. Ancak abartılı olmamalarına dikkat edin.
Erteleyerek ne şekilde haz alırsanız alın günü çalışarak ve sizin için anlamlı olan şeyleri yaparak geçirmenin yerini hiçbir şekilde tutmuyor. Sonunda sadece suçluluk hissi var.
Sosyal medyada saatlerce gezdikten, bilgisayar oyunlarıyla ve dizilerle/filmlerle saatler harcadıktan sonraki yorgunluk kafanın allak bullak olduğu bir durum. İnsan sonunda iğrenç hissediyor. Günü iyi geçirdiğinizde yorulsanız bile rahatlamış hissediyorsunuz.
İkisinin yorgunluğu bambaşka. İlkinin yorgunluğuna ihmal edilen sorumlulukların, kaçan fırsatların pişmanlığı eşlik ediyor. İkincisinin yorgunluğuna başarı hissiyatı eşlik ediyor. Kafanız karmakarışık olmak bir yana derli toplu bir hale geliyor.
Son birkaç hafta teşhis almadan kısa bir süre önce başladığım DEHB semptomlarıyla mücadele serüvenimin en iyi geçen haftalarıydı. Günlük rutinimde ve çalışma sistemimde sürekli ufak tefek değişiklikler yapsam da "nihayet oldu" cümlesini ilk defa kurabilecek durumdayım.
Son haftalarda sadece sorumluluklarımla (çeviriler, sunumlar, verdiğim grup dersleri ve özel dersler, koçluklar) ilgili yüksek performans göstermekle kalmadım, uzun zamandır okumadığım kadar kitap okudum, yazı yazdım ve benim için anlamlı olan kişisel projelerime vakit ayırdım.
Şu anda sahip olduğum sistem kendime bir şeyi şimdi mi yoksa daha sonra mı yapacağımı düşünme fırsatı vermemek üzerine kurulu. Eğer bir şeyi şimdi mi yoksa sonra mı yapacağım üzerine düşünürsem hiçbir şey yapmıyorum. Yapayım mı yapmayayım mı diye düşünürsem yine yapmıyorum.
DEHB olmak nasıl bir şeydir sorusu Nagel'ın "Yarasa Olmak Nasıl Bir Şeydir?" makalesindeki soruyla inanılmaz benzer bir soru. Eğer normal bir beyniniz varsa DEHBli birini anlamanız çok zor. Bu zorluk sadece sıradan insanlar için değil psikiyatristler için de geçerli.
Çünkü DEHB olmanın kendine has bir fenomenolojisi var. Bu her DEHBli tarafından aynı şekilde paylaşmıyor ama kesinlikle "yaşayan bilir" tarzı bir durum söz konusu - hemen hemen bütün akıl hastalıklarında olduğu gibi.
Bir örnek vereyim: "Nesne devamlılığı" konusunda DEHBlilerin yaşadığı bir güçlük var. Bir şey ve hatta bir kişi gözünüzün önünde değilse varlığını unutuyorsunuz. Bu yüzden uzun vadeli hedeflerimizi unutuyoruz, önem verdiğimiz insanlarları arayıp sormuyor ve ihmal ediyoruz.