1)Kurtuluş Savaşı Ankara’sını görmeye gelen yabancı gözlemcilerin başında iki bayan gazeteciyi, siyasetçiyi anmamız gerekir; birisi, Mısırlı Prenses Kadriye, diğeri de Fransız gazeteci Berthe Georges Gaulis'dır...
2)İkisi de 1921 başında Ankara'ya gelmişler. Hele Berthe Gaulis 3 kez Ankara'ya gelmiş, Çankaya’da Mustafa Kemale konuk olmuştur. 1920-1921 Ankara'sında yaşayan, Mustafa Kemal'in özlemlerini, ++
3)+Ankara halkının Mustafa Kemal’e desteklerini yakından izleyen ve yazdıkları kitaplarla bunları dünya kamuoyuna yansıtan iki gözlemci.
4)Prenses Kadriye, Ankara izlenimlerini içeren kitabına, Mukaddes Ankara’dan Mektuplar ismini vermiştir. Bu kitap, Fransızca basılmış, ama Türkçe çevirisi ancak yıllar sonra 1999'da Cumhuriyet kitapları arasında yayımlanmıştır.
5)Berthe Gaulis,1921, 1922 ve 1923'te arka arkaya Ankara'ya gelmiş ve Kurtuluş Savaşı'na, Ankara'ya, Mustafa Kemal'e ait iki önemli kitap yazmıştır. Bunlar Çankaya Akşamları ve Türk Milliyetçiliğinin Merkezi adlarıyla Türkçeye çevrilmiştir.
6)Prenses Kadriye, Ankara'da gördüğü havayı "Mukaddes Ankara" diye nitelemektedir. Burada Kurtuluş Savaşı'nın kutsal bir kenti izlenimini edinmiştir. Berthe Gaulis ise, 1921 başındaki Ankara’yı "Kutsal Mekke" olarak anıyor.
7)Çünkü, her iki gözlemciye göre, Araplar dışındaki İslam dünyası gözlerini bu yeni merkeze dikmiştir.Türkiye'nin kurtuluşu kadar İslamiyet’in kurtuluşunu da Ankara'nın kazanacağı başarıya bağlamışlardır.
8)Altını çiziyorum, Arap dünyası hariç; çünkü Türk Kurtuluş Savaşı’nı destekleyenler Araplar değil, Hindistan, Afganistan, Türkistan, Rusya'daki Müslümanlar ve Türklerdir.
9)İşte, böyle bir dönemde, her iki gözlemci Mustafa Kemal’le karşılaşmışlardır. Berthe Gaulis, Çankaya'da bir ay süreyle Mustafa Kemal'in konuğu olmuştur. Onların izlenimleri, Kurtuluş Savaşı'nın merkezi durumunda olan Ankara'nın, gelecekte de siyasal merkez olacağı şeklindedir.
10)İnönü savaşları kazanıldıktan sonra, gelecekte merkezin, yani başkentin nerede olacağı yolunda Mustafa Kemal ve çevresindekilerin değişik görüşler taşıdıklarını, değişik önerilerde bulunduklarını bu yazarlardan öğreniyoruz.
11)Başlıca üç eğilim vardır: Birincisi, Ankara gelecekte de merkez olabilir. Bir başka eğilim, İzmir'dir çünkü Kurtuluş Savaşı'nın simgesidir, ulusal direniş Yunanlıların İzmir'i işgaliyle başlamıştır.
12)Yunanlılar denize döküldükten sonra, bir grup, “Başkenti oraya götürebilirmiyiz?” düşüncesindeyken; bir başka grup —isimleri az çok belli— Bursa'yı önermektedir.
13)Çünkü biliyoruz ki, Bursa, Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildiğinde Meclis matem tutmuş ve Meclis kürsüsünün üzerine siyah bir örtü serilmiştir. 0 örtü, ancak Bursa işgalden kurtarılınca kalkacaktır.
14)Fakat, Prenses Kadriye’ye göre, Mustafa Kemal'in eğilimi, onun zihnini okurcasına, başkentin gelecekte de denizlerden uzak, düşman donanmasının toplarının ulaşamayacağı bir yer olabileceği ve bunun Ankara olacağı yolundadır.
15)Hatta daha da ileriye gidiyor, “Belki de gene Ankara yöresinde, Anadolu'nun içerisinde bir yeni merkez, başkent de inşa edilebilecektir" diyor.
16)Prenses Kadriye’nin 1921 martında söylediklerini biz 1923'te Mustafa Kemal’in konuşmalarında ve İzmit Basın Konferansı'ndaki açıklamalarında da buluyoruz.
17)Mustafa Kemal'in kafasında yatan…?
İstanbul gibi düşman toplarının atışlarına açık bir yer de başkent olamaz. Başkent mutlaka, Anadolu'nun içerisinde stratejik bir yerde, yolların kavşak noktasında olmalıdır.
18)Bu korku zannedildiği gibi yalnız 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelen İtilaf donanmasından kaynaklanmamaktadır.Düşman donanmasının toplarının bir büyük tehlike oluşturması, ilk kez bir yüzyıl önce yaşanmıştır; 1807'de.
19)Ruslar Eflak-Boğdan'a saldırdıktan sonra, İngilizlerle Ruslar, Fransız nüfuzu altına girmiş olan Osmanlı Devleti'ni bu politikasından caydırabilmek için iş birliği yaparlar.
20)İngilizler bu amaçla Babıali'ye şunu önerirler:
“Rusların istediklerini verin. Eflak-Boğdan'ı onlara bırakın, Fransızlardan da vazgeçin, biz size gereken yardımı yaparız.
21)“ Fakat Osmanlı Hükümeti bu öneriyi reddeder. Reddeder, ama çok geçmeden 12 gemiden oluşan bir İngiliz savaş filosu, Bozcaada’dan hareket ederek kolaylıkla Çanakkale Boğazı’nı geçer ve 29 Şubat 1807'de İstanbul'da Dolmabahçe önlerinde demirler.
22)Büyük bir korkuya kapılmıştır Osmanlı Devleti. Ne yapacağını şaşırır. Ne yazık ki —söylemek durumundayız— yardıma Fransız Elçisi Sebastiyani koşar. "Biz size yardım etmeye hazırız, siz de dayanın.
23)Ben de Fransız donanmasını getiririm, İngiliz donanmasının Çanakkale Boğazı’ndan çıkmasını önleriz."
24)Bu heyecan içerisinde İstanbul halkı da, sahillere kum torbaları yığarak kenti korumak girişiminde bulunur. Gerçekten de İngilizler "Çanakkale Boğazı’nı, Fransız donanması tutarsa, biz dışarı çıkamayız." diye, bir hafta sonra gerisin geriye giderler.
25)İşte bu korku, 1918 kasımında da yinelenince, tarihi geçmişi ve geçmişten ders alınmasını çok iyi bilen Mustafa Kemal'in kafasında artık, sahilde bir başkent olamayacağı fikri yerleşir.
26)Kaldı ki, bu 1807 korkusu, Il. Abdülhamit döneminde de yaşanmıştır. Şöyle yaşanmıştır.Şöyleki:
1876'da Kanuni Esasi hazırlanırken; biliyoruz, Sadrazam Sait Paşa'nın birçok konuda büyük katkısı var. Bunlardan biri"Devletin resmi dili Arapçamı olsun,Türkçe mi olsun?"sorunudur.
27)Abdülhamit Arapça olmasını isterken Sait Paşa buna şiddetle karşı çıkmış, "Türkçe olması zorunludur “demiş, sonunda da, 18. maddeye "Devlet memuru olanların devletin resmi dili olan Türkçeyi bilmesi gerekir"gibi bir hüküm konulmuştur.
28)İşte aynı Sait Paşa bu dönemde Abdülhamit'e, başkentin İstanbul’dan Anadolu'ya taşınmasını da önermiştir. Onun önerdiği kent, Bursa'dır.
29)Bunun yanı sıra , 1.Dünya Savaşı’na giden dönemlerde biliyoruz, Osmanlı ordusunda görev almış, bir ünlü Von der Goltzyani Golç Paşa vardır. Devlet-i Aliye'nin Zaaf ve Kuvveti, yani Osmanlı Devletinin Güçlülüğü ++
30)+ve Zaafları diye Osmanlı nizamına, kuvvetine ilişkin bir kitabı da var, Osmanlı başkentinin daima tehlike altında kalacağını düşünen Von der Goltz, merkezin Konya’ya, Kayseri'ye, hatta gerekirse Şam'a taşınabileceğini önermektedir.
31)Demek ki daha Kurtuluş Savaşı’ndan çok önce, başkentin İstanbul dışına çekilmesi yolunda görüşler ve öneriler vardır. Başkentin neresi olduğu konusuna gelince,çevreden gelen istekler yine değişiklk göstermektdr. Mustafa Kemal’in not defterlri Genelkurmay Başkanlığı yaynlandı.
32)İzmir’e girdiği 10 Eylül 1922'den sonra Mustafa Kemal, defterine şu notu düşmüş:
"19 Mayıs 1919 Samsun, 10 Eylül 1922 İzmir, üç yıl, üç ay".
Ondan sonra hemen şunu yazıyor kendi kalemiyle:
33)“Merkezin nerede olacağı tartışmaları var. İzmir’de olursa, Hükümet ve Meclisin oraya naklini görüşeceğiz. Meclisin, Bursa’ya nakli temayülü (eğilimi) de vardır. ++
34)+Ben, Ankara'dan ayrılmayı, mucibi zaaf olarak telakki ediyorum. Bunun hakkında müdavele-i efkar edeceğiz." (Görüş alışverişinde bulunacağız). Tarih, Eylül 1922'dir.
Demek ki, daha merkezin Ankara olacağı yolunda kesin bir karar verilmiş değildir.
35)5 Ekim 1922’de Ankara halkı, Ankara Belediyesi, Mustafa Kemale, "Onursal Hemşerilik “beratı verir, bu hemşerilik beraatı kendisine ulaştırıldığında Mustafa Kemal, buna teşekkürlerini bildirir.
36)Bu arada,"Büyük millet Meclisi, sizin kahraman muhitinizde, pervasızca bağımsızlık mücadelesine devam edebilmiştir. Hemşerilerimin ve kardeşlerimin gözlerinden öperim." der, ama başkent sorununa değinmez. Bu konuyu daha sonraki İzmit Basın Konferansı'na bırakmıştır.
37)Lozan'daki görüşmeler hakkında Ankara hükümetinin kararlarını açıklamak, Kurtuluş Savaşı aleyhinde yayın yapan İstanbul gazetecilerinin sorularına cevap vermek amacıyla, tarihi önceden saptanarak ilan edilen bir basın konferansı 16-17 Ocak tarihinde İzmit’te düzenlenmiştir.
38) (Mustafa Kemal'in annesinin cenazesine gitmeyip de, niçin İzmit'te olduğunun yanıtıdır.)Bu toplantı da merkezin, yani başkentin neresi olacağına ilişkin sorular üzerine Mustafa Kemal, bu konuda 2 yönden inceleme yapılması gerektiğini belirtiyor:
39) “1- Her tür taarruz ve tecavüze karşı yerinden kıpırdamayarak kuvvet ve sükûnetini koruyabilecek bir yer olmalı başkent. Bir geminin topundan telaşa düşecek bir yerde hükümet merkezi olmaz.
40) 2 - Merkez, öyle bir yerde olmalıdır ki, hükümet bakışlarını memleketin bütün yörelerine eşit surette çevirebilsin.
43)Anadolu’nun ortasında, merkez olacak bir şehir, Ankara, Kayseri, Sivas üçgeni içindeki bir yer olmalıdır. Fakat öyle bir noktada yeni bir şehir yapıp, o şehrin bütün memlekete ulaşımını temin etmek biraz güçtür.”
44)Demek ki yepyeni bir başkent yapmak eğilimi, düşüncesi de var. Ama Mustafa Kemal devam ediyor:
"Fakat yeni bir şehir yapmak ve o şehri memleketin diğer yöreleriyle ulaşımını sağlayacak yolları yapabilmek çok zordur. ++
45)+Bu üçgenin bir ucunda bulunan Ankara, Türkiye'nin pekala merkezi olabilir ve hadiseler de orasını merkez yaptı. Dolayısıyla, Ankara'ya karşı nankörlük etmek caiz değildir."
46)Artık karar verilmiştir. 17 Ocak 1923'te Mustafa Kemal'in kesin kararı Ankara'nın başkent olacağı yolundadır. Basında da tartışmalar başlamıştır, ama buna Mustafa Kemal'in en yakın arkadaşları bile itiraz etmektedir. Başta Refet Paşa başkentin İstanbul olmasından yanadır.
47)Hüseyin Cahit Yalçın, başkentin İstanbul’dan dışarı taşınmasından yana değildir ve "Eğer başkenti Anadolu’ya götürürseniz, Türkiye'de bir Çin Seddi örersiniz. Yani ulaşım zor, haberleşme zor, İstanbul dışında nerede haberleşeceksiniz? Bir Çin Seddi örersiniz." demektedir.
48)Ankara’nın başkent yapılmasına ilişkin İnönü ve 14 milletvekilinin verdikleri yasa önerisinin gerekçesi, Mustafa Kemal'in İzmit Basın Konferansı'nda belirttiği özellikleri yansıtır.
49)13 Ekim 1923’te TBMM’de kabul edilen tek maddelik bir yasa ile Cumhuriyet’in ilanından önce, Ankara yeni bir devletin başkenti olmuştur.Mustafa Kemal ve Temsilciler Kurulu üyelerinin Ankara'ya geldikleri gün kente girişlerinde karşılandıkları bugünkü Genelkurmay ++
50)+kavşağında 1954'de bir düzenleme yapılmış, bu arada bir sütun üzerine Atatürk'ün hükümet merkezinin Anadolu'nun ortasında olması gerektiğini vurgulayan ve Ankara'nın bu yönden önemini belirten sözleri kazılmıştı.
51)Aslında bu sözler, Berthe Gaulis'in Çankaya Akşamları adlı kitabında aktardığı değerlendirme olup içeriği yönünden önem taşımaktadır:
"Siyasi merkezimiz Anadolu'nun ortasında kalacaktır, Batı'nın ve Doğu'nun temsilcileri bizimle bu merkezde temas edeceklerdir. ++
52)+Bu merkezde her türlü diplomatik meseleler görüşülecektir. Bu merkezde memleketin iç ve dış politikası idare edilecektir. Bu merkezde milletin sinesinde doğan hükümet çalışacaktır. Ankara merkez-i hükümettir (hükümet merkezidir) ve ebediyen öyle kalacaktır.
53)“Ne yazık ki o kavşaktaki son düzenlemede, bilinmez hangi nedenle o sütun da ortadan kaldırıldı......."
Metehan'ın askeri bir tatbikat esnasında, at binmesini beğenip,
“Çağırın yanıma gelsin...”
diye buyruk verdiği binicinin, genç bekar bir kız olduğu anlaşılınca...
KIZIN;
"Töre mi değişmiştir ki hatunlar er kişilerin ayağına gidecektir?“
çıkışı üzerine, Metehan'ın kızın ayağına gitmesi, kadına verilen değerin en üst düzey göstergesidir, Türk'ün asaletinin tecellisidir...
Özbenliğini yitiren, kadının üç adım geriden gelmesini isteyen ar*p sevicilere ders niteliğindedir...
Kemâlistler kimlerdir❓
1)Yobazların, devşirme ve türedilerinin sık sık dillendirdiği;‘Kemalistleri’dinsiz hâtta ve hâtta vatan haini olarak gösterip milyonlarca gencin beyinlerini yıkadığı günümüzde‘Kemâlistlerin’ aslında kim olduğu sorusunun cevabını gelin hep beraber bulalım:
2)17 Eylül 1922’nin L’Illustration dergisi…
Yani Büyük zaferden yalnızca birkaç gün sonra dış basında zaferi anlatan yazılı ve görsel bir belgeyi görüyoruz. Kapağında Mustafa Kemâl ve İsmet Paşa var. ++
3)+Fransızlarca notlandırılmış bu fotoğrafın altında yer alan ‘Kemâlist‘ yazısına dikkât!
Açıkça görülmektedir ki Kemalistler, İzmir’e giren Türk Süvari birlikleridir, Türk halkıdır, Fransızların deyimiyle Mustafa Kemâl Paşa’dır, Türk milliyetçileridir..
1)İskilipli Atıf Hoca şapka kanunu yüzünden mi asıldı? Sorusuna bir yanıt vermemiz ve bu konuyu açılmamak üzere kapatmamız gerekmektedir.
2)Öncelikle bakmamız gereken İskilipli Atıf Hoca’nın sicilidir.
* İskilipli Atıf Hoca’nın eserleri nelerdir?
* Şapka Kanunu yüzünden neden yargılandı?
* Yazmış olduğu Frenk Mukallitliği ve Şapka adlı 32 sayfalık risalesi nedir?
3)* İskilipli Atıf’ın Teali İslam ve İngiliz Muhipleri Cemiyetleri ile bağlantısı nedir?
Biz en başta bu ve dahası sorulara yanıt vermeliyiz. Öyleyse cevaplamaya başlayalım.
Doğu ile Batı arasındaki fark; siyahla beyaz arasındaki fark gibi ayan beyan ortada iken; neden Ortadoğululaşmak için çaba gösterirler anlamak mümkün değil.
‘’Ortadoğululuk nedir bilir misiniz?❓’’
*Ölümü yüceltip; güzel yaşamayı aşağılamaktır.
*Hurafeyi yüceltip; bilime kayıtsız kalmaktır.
*Lideri yüceltip; iyi sistem kurmayı aşağılamaktır.
*Duyguları yüceltip; mantığı küçümsemektir.
*Müteahhidi yüceltip; mühendisi aşağılamaktır.
*Üniversiteleri ile değil; camileriyle gurur duyup, övünmektir.
*İmamları yüceltip; filozofları, öğretmenleri aşağılamaktr.
*Ev kadınlığını yüceltip; kariyer yapan kadını aşağılamaktr.
*Kendi çocuklarını yurt dışında okutup; halk çocuklarını imam hatiplerde okumaya zorlamaktır.
ATATÜRK'ÜN, (KIYTIRIKTAN) DÜŞMANLARI,
İYİ DİNLEYİN ŞU SÖYLEYECEKLERİMİZİ...
BOŞVERİN CENAZELERİNİZE 100.000'LERİN KATILMA DURUMUNU, YABANCI ÜLKELER 3.KATİPLERİNİ GÖNDERİNCE BÜYÜK ADAM OLUYORSUNUZ YA;
ATATÜRK'ÜN CENAZESİNE, SAYGILARINDAN
8 ÜLKE ASKERİ TÖREN BİRLİKLERİNİ GÖNDERDİ.....
OKUYUNDA, GÖRÜN, NE KADAR KÜÇÜKSÜNÜZ!
Yıllar önce bir internet müzayedesinden aldığım 1929 baskılı D. von Mikusch'un ''GAZİ MUSTAFA KEMAL'' kitabının arasından 1938 yılına ait, yani sonradan kesilip konmuş bir gazete kupürü çıkmıştı. Atatürk'ün cenaze törenini takip eden bir Alman gazetecinin haberi.
"Neredesin mağrur Komutan Hacı Anesti❗ Gel de ordularını kurtar ❗
BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Yunan orduları Başkomutanı Hacı Anesti, 1922 yılı baharında tüm hazırlıklarını tamamlamıştı. Arkasından hiç eksik etmediği yabancı gazeteciler, fotoğrafçılar, Papazlar ve diğer sık sık davet ettiği kişilerle cepheyi geziyor, mağrur, küstah konuşmalar yapıyordu.
Son taaruzdan evvel, yine böyle bir kalabalıkta cepheyi gezmiş, mevzileri görerek İzmir'e dönmüştü. İzmir Baş Piskoposu Hristotomos, Yunan Başkomutanı için büyük bir karşılama töreni hazırlamış, dini ayinler düzenlemişti.