Bosna Savaşı'nda Sırp Çetniklerin yanında savaşan ve Srebrenica Soykırımı'nda rol alan Yunan gönüllüleri üzerine #TrakyaBalkanSerisi.
Ruslar kadar çok olmasalar da Yunan gönüllüler savaşta etkindi.
Yunan devleti bunlara hiç dokunmadı.
Sonra NeoNazi AltınŞafak Partisini kurdular:
11.07.1995, Srebrenica.
Ratko Mladic'in birlikleri ile en az 10 Yunan gönüllünün şehre girdiği biliniyor.
5 tanesi bu karede.
Sırbistan'daki Sırp savaş suçluları bile cezalarını çekti/çekiyor.
Ama Yunanistan bunları değil, bunları haber yapan gazeteci Takis Michas'ı yargıladı!
Yunanistan, Bosna'da Çetniklerin yanında savaşan ve Srebrenica Soykırımı'na katılan faşist Yunan gönüllüleri korusa da, Yunanistan'da bunları faş etmek için ciddi araştırma yapan gruplar var.
Bosna'da Çetnik Sırpların yanında savaşan gönüllü Yunan faşistlerini ifşa eden Yunan web sitesi tarafından hazırlanan videonun ikinci bölümünü de paylaşıyorum.
Srebrenica Soykırımı'na katılan Yunan gönüllüler var. Ayrıca radikal Sırp milliyetçiler ve Yunanların bağlantıları...
Bosna Savaşı'nda 100 kadar Yunan gönüllü Sırp güçlerin yanında savaştı.
Atina, Selanik ve Belgrad'daki Yunanlardan oluşan Yunan gönüllülerin Bosna'daki merkezi Vlasenica idi.
Yunanistan devlet istihbaratı baştan sona bunlarla irtibat halindeydi.
Yunan bayrağı ile bir kareleri:
Yunanistan ile Sırbistan arasındaki tarihi ve kültürel yakınlık, Bosna Savaşı'nda birçok Yunan'ın Sırp güçlerine destek vermesine neden oldu.
Bu yakınlığın temelinde iki ülkenin de Ortodoks olması ve 1. ve 2. Balkan ve Dünya savaşlarında aynı saflarda olmalarının payı büyük.
Yunanistan Başpiskoposu Seraphim, Radovan Karadzic'i 1993'de Atina'ya davet etti ve Karadziç, Yunanlıların desteğine duyduğu minnettarlığı dile getirdi:
"Bizim tarafımızda sadece Tanrı ve Yunanlılar var” dedi.
Bosna Savaşı'na Yunan gönüllülerin katılması da 1993'ten sonra oldu.
Bosna'da savaşan Yunan gönüllülerin NeoNazi AltınŞafak Partisi ve aşırı sağ ile bağlantılı olması şaşırtıcı değil.
Yunanistan'da dini retorik genellikle milliyetçi fikirler, yabancı düşmanlığı ve beyaz üstünlüğü ile el eledir. Rum Ortodoks Kilisesi genelde siyasi arenaya karışır.
Yunan liderler Mitsotakis ve Papandreu, Miloseviç rejimine yakın durdu, 1992 BM ambargosunu ihlal ederek askeri yardımda bulundu.
Yunanistan, 1994'te Sırp mevzilerine yönelik NATO hava saldırılarına karşı oy kullanan tek AB ülkesiydi ve Bosna'daki BM barış misyonuna katılmadı.
Miloseviç Aralık 1994'te Atina'yı ziyaret ettiğinde PASOK'lu Papandreu, Belgrad'ın Bosna'daki iddialarını desteklediğini ifade etti.
(PASOK'un yerini alan SYRİZA partisini başkanı Çipras'ın Srebrenica Soykırımı'nı tanıması ve sürekli anması bu nedenle önemli)
Yunan basınının çoğu da siyasiler gibi tavır aldı:
Srebrenitsa'da soykırım yaşanırken “TO ETHNOS” Sırp zaferini kutluyor ve katılımlarından dolayı Yunan gönüllüleri tebrik ediyordu.
13 Temmuz 1995'te “Sırp, Yunan, Vergina ve Bizans bayrakları yan yana dalgalanıyor” diye yazdılar.
Srebrenica Soykırımı sonrası Mladiç, "yanlarında savaşan cesur Yunanlıları" onurlandırmak için askerlere Srebrenitsa'da bir Yunan bayrağı çekmelerini emretti.
Yunan gönüllü Vasilis Schizas, elinde domuz kafası tuttuğu kareyi, altına “Sebrenica-1995” yazarak Facebook'ta yayınladı.
Zvonko Bajagic, Ratko Mladic ve Antonis Mitkos (Yunan gönüllülerin komutanı).
Srebrenica, 11 Temmuz 1995.
*
Savaş sırasında Yunan medyası ve siyasetçilerle kilise tarafından kutlanan Yunan gönüllüler, ellerini kollarını sallaya sallaya ülkelerine döndü ve kimse onlara dokunmadı.
Ancak Yunanistan'da bu konunun peşini bırakmayanlar da vardı.
Bazı gazeteciler ve sol aktivistler konunun üzerine gitmeye başladı.
Gazeteci Takis Michas'in kitabı “Kutsal Olmayan İttifak: Yunanistan ve Miloseviç'in Sırbistan'ı” ülkede büyük bir tartışma başlattı.
Yunan gazeteci Michas, Bosna'daki Yunan gönüllüler hakkında verdiği röportajda, "Yunan adalet sistemi hiçbir noktada bu insanları aramayı ve potansiyel suçlar hakkında bilgilerini soruşturmayı düşünmedi" diyor.
Bosna'da savaşan bir Yunansa, Srebrenica'da olduklarını reddediyor:
2005'de MV Andreas Andrianopoulos'in girişimiyle 200 aydın, gazeteci ve politikacı "Yunanlıların Bosna'da işlediği savaş suçlarının" araştırılması istedi.
Adalet Bakanı, "Yunan adalet sisteminin davayı ele aldığını" söyledi.
Yunanistan'da Bosna Savaşı'na gönüllü katılanlar ve Sırbistan'a verilen desteklerle ilgili bazı araştırmalar, 2002'de, Hollanda TV'sinde bir belgesel olarak yayınlandı:
Bosna'da savaşan gönüllü Yunanların hemen hepsi ülkeye dönünce NeoNazi Altın Şafak Partisi saflarında yer aldı.
Bazıları uyuşturucu ticareti ve benzer mafyavari suçlar nedenlerle tutuklandı.
Altın Şafak Partisi bulaştığı şiddet suçları nedeniyle geçtiğimiz yıl kapatıldı.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Atatürk 1930'da Edirne'ye geldiğinde Selimiye Camii'ni de ziyaret eder.
Ziyaret öncesinde yaşanan bir kasırga, Selimiye Camii başta olmak üzere birçok camiye ciddi zarar vermiş, minareleri yıkmıştır.
Atatürk hasarı yerinde inceler.
“Bir dine bağlı olmayan kalp istirahattan mahrumdur. Bakınız ecdadımız İstanbul’un fethinden 125 sene sonra, bu şaheser camiyi İstanbul’da değil Edirne’de yaptırmış; Edirne’ye mührünü basmış, tapulaşmıştır. Büyük Usta Mimar Sinan, sanat ve din aşkıyla bu eseri bina etmiştir” der.
Atatürk, hemen Bayındırlık ve Vakıflar Müdürlerinden, başta Selimiye, Edirne’nin hasar gören tüm camilerinin tamiri için gerekli keşfin yapılarak bilançosunun 3 gün içinde kendine verilmesini ister.
Fakat o gün, Menemen'de şeriatçı ayaklanmada Kubilay başı kesilerek katledilir.
Bugün size Hırvat tiyatro ve film yönetmeni Slobodan Praljak'ın en baba kurgu senaryolarda bulamayacağınız ilginçlikteki gerçek hayat hikayesini anlatacağım.
Sırp Konstantin Mihailoviç Osmanlı tarafından devşirilip yeniçeri yapılmış.
Daha sonra kaçan Mihailoviç 1451-1463 arası Osmanlı'da yaşananları yazmış.
Ben bu #TrakyaBalkanSerisi'nde şahsen katıldığı Vlad Drakul, nam-ı diğer KONT DRAKULA ile savaşlarda yaşadıklarını aktaracağım.
Osmanlı'ya bağlı Eflak voyvodası; büyüğü Vlad, küçüğü (Güzel) Radu adında 2 oğlunu Edirne Sarayı'na gönderdi.
Voyvoda ölünce, büyük oğlu Vlad yeni voyvoda olarak yollandı.
Küçük kardeşi ise sarayda tuttuldu.
Vlad, başta birkaç yıl vergilerini ödese de sonra ödememeye başladı.
Bunun üzerine Fatih, Hamza Bey’i İbrail şehrine, Drakul'a elçi olarak gönderdi.
Fakat Vlad onla görüşmeden ordusunu topladı, donmuş Tuna üzerinden geçip Niğbolu çevresinde Osmanlı topraklarını yağmaladı.
Müslüman-Hristiyan ayırmadan halkın burunlarını kesip Macaristan'a yolladı.
Gündem çok hızlı; korkunç olaylar dahi saman alevi gibi geçiyor.
Daha dün orman yangınları vardı, üstünden sorumluluk atmak isteyenler yangınları sabotaja bağladı, halkı kışkırttı, kimi elinde silah yol kesti.
Linçler yaşandı.
Nasıl ateşle oynandığını Cezayir örneğiyle anlatayım
Geçtiğimiz günlerde Cezayir'de orman yangınları çıktı.
Başbakan "yangın doğal değil, suç eylemi", içişleri bakanı "ülkemizden nefret eden haydutlar yaktı" dedi.
Resmi ağızla komşu ülke Fas suçlandı.
Halk arasında başka illerden gelenlerin yaktığı dedikoduları dolaşmaya başladı.
Cezayir'de sıcaklıklar 46 dereceye çıkmış olasına rağmen ne yetkililer ne de ülkenin başlıca medya kuruluşları, yangınların sebebi ya da geniş bir alana yayılmasının nedeni olarak iklim değişiminden bahsetmedi!
Oysa aynı dönem Akdeniz çevresinin hemen her yeri yanıyordu.