1/15- TCMB yıl başında para politikasında U dönüşü yapmış normal bir para politikası uygulamaya başlamıştı. Yılbaşında politika faizi %17 seviyesindeydi. Mart toplantısında faiz %19’a çıkarılmıştı.
2/15- Politika faizi ile gerçekleşen enflasyon arasında pozitif fark korunuyordu. Reel politika faizi geçen yıl sonunda +2,4 puan iken Mart’ta +2,8 puan gerçekleşmişti.
3/15- 5 yıllık uzun vadeli tahvil faizleri yıla %13’ün üzerinde başlamıştı. TCMB faizi ile arasındaki fark -4 puana yakındı. Şubat’ta ABD tahvil faizlerindeki yükseliş Hazine tahvillerine de yansımış ve tahvil faizi %15’i aşmıştı.
4/15- TCMB Mart’ta faiz artışı yapmış ve 5 yıllık tahvil faizi ile politika faizi arasındaki -4 puana yakın olan fark korunmuştu. Pozitif reel faiz ve getiri eğrisinin negatif eğimi para politikasındaki sıkı duruşa işaret ediyordu.
5/15- Döviz kurunda istikrar sağlanmıştı. Yılbaşında 7,3₺ olan dolar kuru TCMB Başkanı’nın görevden alınma yani Mart ortalarına kadar bu seviyelerde kalmıştı. Ardından görevden alma olayı yaşandı. Risk algısı yükseldi.
6/15- 7,3 ₺ civarındaki dolar kuru yaklaşık %14 artarak 8,3₺ seviyesine yükseldi. 5 yıllık tahvil faizindeki artış 4 puana ulaştı ve faiz %19 seviyelerini aştı.
7/15- Eylül başına kadar faizler sabit tutuldu. Döviz kuru ve tahvil faizlerindeki yükseliş durdu ancak önemli bir geri çekilme de yaşanmadı. Bu arada enflasyon yükselişe geçti ve %20’ye yaklaştı. Pozitif reel faiz eridi, verim eğrisi dikleşti.
8/15- Eylül başında faiz indirim sinyali verildi ve Eylül toplantısından başlayarak ard arda faiz indirimleri yapıldı. Düşük faiz istendiği, yeni bir ekonomik modele geçildiği iletişimi defalarca tekrar edildi.
9/15- Kalan yabancılar çıkarken, yurt içi yerleşiklerin döviz talebi sıçradı. Eylül başındaki 8,3₺ dolar kuru 20 Aralık tarihinde 18₺’yi geçti. Döviz kurundaki artış %100’ü aşmıştı.
10/15- Hazine ve TCMB’nin kur farkını karşılayacağı yeni ürünün açıklanması ve TCMB’nin döviz satışlarıyla dolar kur yılı 13,5₺ civarında kapattı. Yılbaşından bu yana kurdaki artış %80’i bulurken, TL’deki değer kaybı %40’ın üzerine çıktı.
11/15- 5 yıllık tahvil faizleri faiz indirimleri öncesine göre yaklaşık 7 puan artarak %25’i aştı.
Başkan değişikliği hemen öncesi-Başkan değişikliği sonrası faiz indirimleri öncesi-Mevcut durum aşağıdaki gibi özetlenebilir.
Dolar/TL: 7,3➡️8,3➡️13,5
5 yıllık faiz: %15➡️%18➡️%25
12/15- Geçmişi aynen yaşamışçasına bu faiz takıntısıyla yine eriyen rezervler, %30-%40’lara fırlamış bir enflasyon ile karşı karşı kalıyoruz. Açıklanan kur korumalı ürüne talep artarsa yerleşiklerin döviz talebi kesilebilir ancak ürünün faiz artışı yerini alması zor.
13/15- Bol, ucuz kredinin bir şekilde teşvik edileceği, zorlanacağı anlaşılıyor. Bunun riskleri malum. İthalat ve döviz talebi ile zaten yüksek enflasyon ortamında harcamaları tetikleyebilir. Negatif reel getiriler harcamaları daha da artırabilir.
14/15- İnsanları sadece mali anlamda değil psikolojik olarak da harap eden şu son dönem yaşananların kök nedeni açık değil mi? Ülkenin demokratik standartlarını iyileştirmedikçe, 85 milyonun kaderini tek bir kişinin tercihlerinden kurtarmadıkça sürekli dejavu yaşamamız muhtemel.
15/15- Yine de yeni yıla umutla girmek istiyorum. Ülkemiz insanlarının kendilerini daha özgür, güvende hissetmelerini, mutlu olmalarını, barış ve kardeşliğin egemen olmasını diliyorum. Sezen Aksu’dan “Gülümse” ile bitirelim👇
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1/9- Öğrenci kardeşlerim ve konuya ilgi duyanlar için portföy seçimini örnekle basitçe anlatmaya çalışayım.
2/9- BIST100 ve ABD Doları olmak üzere iki tane riskli varlık seçeneğimiz olsun. Amacımız yüksek getirili, düşük riskli bir portföy dağılımı yapmak. İki yatırım aracının beklenen getirisi, riski (standart sapması) ve korelasyonunu hesap etmek gerekiyor.
3/9- 10 yıllık geçmiş yıllık getirileri alıyorum. Excel yardımıyla riskli varlıkların ortalamasını, riskini ve korelasyonunu hesaplıyorum. Risksiz faiz oranı olarak TCMB politika faizini kullanıyorum.
1/6- Bankadaki döviz mevduatı sahipleri kur arttığında kar elde ediyor. Peki bankalar zarar mı ediyor? Hayır. Pozisyonları dengede. Bu durumda zarar kimde? Bankalar pozisyonunu dengelerken kimden alacaklı, buna bakmak lazım. TCMB ve Hazine’yi düşünelim.
2/6- Bilanço içinde TCMB’den yaklaşık 80 milyar dolar, bilanço dışında yaklaşık 45 milyar dolar alacağı var. Hazine’den döviz alacağı ise yaklaşık 60 milyar dolar. İkisinin de pozisyonu açık. Döviz mudisi kar ederken, banka zarar etmiyor, zarar TCMB ve Hazine’ye kalıyor.
3/6- Hazine’yi ele alalım. Kur artışında borcu ve borç servisi artıyor. Yük vergi mükelleflerinde. Peki TCMB? Burada muhasebe biraz farklı. TCMB bankalardan farklı olarak gerçekleşmemiş kur farklarını kar zarara yansıtmıyor, değerleme hesabında izliyor.
1/7- Yabancıların DİBS’te 7,5 milyar doları, swapta 5,4 milyar doları kaldı, artık çıkacak yabancı az kaldı diye düşünenler olabilir. Halbuki döviz piyasalarını etkileyen bir çok unsur var. Bir kaçına bakalım👇
2/7- Bir örnek yurtiçi yerleşiklerin TL’den dövize geçmesi. Bu gerçek döviz değil, kaydi bir şey, neden döviz yükselsin diyenler olabilir ama TL mevduatın azalıp döviz mevduatın artması ile bankaların döviz pozisyonu açılır, kapatmak için döviz talep eder.
3/7- Ya da yurtiçi bankaya döviz kredisi borçlusunu düşünelim. Döviz kredi borcunu kapatmak istesin ama döviz geliri olmasın. TL mevduatını dövize çevirip döviz kredi borcu kapatıldığında yine bankaların pozisyonu açılacak ve döviz talebi artacaktır.
1/4- Merkez Bankası’nın enflasyon ve risk priminden bağımsız faiz indirip kurun çıktığını düşünelim. Normalde ne olurdu? Enflasyon beklentileri, belirsizliği artar, vade primi artar, bilançolar bozulur kredi mevduat faiz farkı artardı.
2/4- Şimdi bir kamu bankaları faktörü var. Kredi piyasasının yaklaşık yarısına hakimler. Rasyonel fiyatlama yapmayabiliyorlar. Sermaye, likidite de çok umurlarında olmayabiliyor. Hazine, tahvil verip işi çözüyor. Tabiki kamu borcu artıyor.
3/4- Döviz borcu nedeniyle bilanço bozulmasına gelince son yıllarda bu dert de azaldı. Gerçek kişiler(belirli bir kesim) döviz varlıklarını artırdı. Kur artışından net finansal varlıklar (servet/özkaynak) olumsuz etkilenmiyor. Firmalar da döviz borçlarının bir kısmını kapattılar.