1/9- Öğrenci kardeşlerim ve konuya ilgi duyanlar için portföy seçimini örnekle basitçe anlatmaya çalışayım.
2/9- BIST100 ve ABD Doları olmak üzere iki tane riskli varlık seçeneğimiz olsun. Amacımız yüksek getirili, düşük riskli bir portföy dağılımı yapmak. İki yatırım aracının beklenen getirisi, riski (standart sapması) ve korelasyonunu hesap etmek gerekiyor.
3/9- 10 yıllık geçmiş yıllık getirileri alıyorum. Excel yardımıyla riskli varlıkların ortalamasını, riskini ve korelasyonunu hesaplıyorum. Risksiz faiz oranı olarak TCMB politika faizini kullanıyorum.
4/9- Her iki varlığın değişik ağırlıklardaki ortalama getirisi ve riskini buluyorum. Portföyün riskini hesaplarken getiriler arasındaki korelasyonu dikkate alıyoruz. Sonra hangi bileşimde sharpe rasyosu ((beklenen getiri - risksiz) faiz / risk) en yüksek diye bakıyorum.
5/9- Excel’de solver yardımıyla da sharp oranını maksimum yapan ağırlıklar hesap edilebiliyor. Buna göre örnekte mevcut risksiz faiz oranı seviyesinde BIST ve dolardan oluşan iki riskli varlık için optimum dağılım %31 BIST, %69 dolar çıkıyor.
6/8- Bir sonraki aşamada bu riskli portföyü risksiz faiz oranı ile birleştiriyorum. Bu bileşik portföyde sharpe oranı değişmiyor ama yatırımcının risk iştahına, fayda fonksiyonuna göre yeni bir dağılım oluşturuluyor.
7/9-Fayda fonksiyonu beklenen getiri ve portföyün riskini içeriyor. Yatırımcı riskten kaçındıkça risk daha fazla dikkate alınıyor ve fayda azalıyor. Tabloda risk tercihlerine göre fayda fonksiyonunu maksimum yapan riskli ve risksiz varlık dağılımları görülebilir👇
8/9- Daha kesin bir sonuç yine excelde solver yardımıyla bulunabilir. Örneğimizde dengeli bir yatırımcı için fayda fonksiyonunu maksimum yapan dağılım %59 riskli varlık, %41 risksiz varlık çıkıyor.
9/9- Örnekteki riskli varlık dağılımının %31 BIST, %69 dolar olduğu düşünüldüğünde orta düzeyde riskten kaçınan bir yatırımcı için toplam portföy dağılımını %41 risksiz varlık (ters repo gibi), %41 dolar, %18 hisse senedi olarak buluyoruz.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1/15- TCMB yıl başında para politikasında U dönüşü yapmış normal bir para politikası uygulamaya başlamıştı. Yılbaşında politika faizi %17 seviyesindeydi. Mart toplantısında faiz %19’a çıkarılmıştı.
2/15- Politika faizi ile gerçekleşen enflasyon arasında pozitif fark korunuyordu. Reel politika faizi geçen yıl sonunda +2,4 puan iken Mart’ta +2,8 puan gerçekleşmişti.
3/15- 5 yıllık uzun vadeli tahvil faizleri yıla %13’ün üzerinde başlamıştı. TCMB faizi ile arasındaki fark -4 puana yakındı. Şubat’ta ABD tahvil faizlerindeki yükseliş Hazine tahvillerine de yansımış ve tahvil faizi %15’i aşmıştı.
1/6- Bankadaki döviz mevduatı sahipleri kur arttığında kar elde ediyor. Peki bankalar zarar mı ediyor? Hayır. Pozisyonları dengede. Bu durumda zarar kimde? Bankalar pozisyonunu dengelerken kimden alacaklı, buna bakmak lazım. TCMB ve Hazine’yi düşünelim.
2/6- Bilanço içinde TCMB’den yaklaşık 80 milyar dolar, bilanço dışında yaklaşık 45 milyar dolar alacağı var. Hazine’den döviz alacağı ise yaklaşık 60 milyar dolar. İkisinin de pozisyonu açık. Döviz mudisi kar ederken, banka zarar etmiyor, zarar TCMB ve Hazine’ye kalıyor.
3/6- Hazine’yi ele alalım. Kur artışında borcu ve borç servisi artıyor. Yük vergi mükelleflerinde. Peki TCMB? Burada muhasebe biraz farklı. TCMB bankalardan farklı olarak gerçekleşmemiş kur farklarını kar zarara yansıtmıyor, değerleme hesabında izliyor.
1/7- Yabancıların DİBS’te 7,5 milyar doları, swapta 5,4 milyar doları kaldı, artık çıkacak yabancı az kaldı diye düşünenler olabilir. Halbuki döviz piyasalarını etkileyen bir çok unsur var. Bir kaçına bakalım👇
2/7- Bir örnek yurtiçi yerleşiklerin TL’den dövize geçmesi. Bu gerçek döviz değil, kaydi bir şey, neden döviz yükselsin diyenler olabilir ama TL mevduatın azalıp döviz mevduatın artması ile bankaların döviz pozisyonu açılır, kapatmak için döviz talep eder.
3/7- Ya da yurtiçi bankaya döviz kredisi borçlusunu düşünelim. Döviz kredi borcunu kapatmak istesin ama döviz geliri olmasın. TL mevduatını dövize çevirip döviz kredi borcu kapatıldığında yine bankaların pozisyonu açılacak ve döviz talebi artacaktır.
1/4- Merkez Bankası’nın enflasyon ve risk priminden bağımsız faiz indirip kurun çıktığını düşünelim. Normalde ne olurdu? Enflasyon beklentileri, belirsizliği artar, vade primi artar, bilançolar bozulur kredi mevduat faiz farkı artardı.
2/4- Şimdi bir kamu bankaları faktörü var. Kredi piyasasının yaklaşık yarısına hakimler. Rasyonel fiyatlama yapmayabiliyorlar. Sermaye, likidite de çok umurlarında olmayabiliyor. Hazine, tahvil verip işi çözüyor. Tabiki kamu borcu artıyor.
3/4- Döviz borcu nedeniyle bilanço bozulmasına gelince son yıllarda bu dert de azaldı. Gerçek kişiler(belirli bir kesim) döviz varlıklarını artırdı. Kur artışından net finansal varlıklar (servet/özkaynak) olumsuz etkilenmiyor. Firmalar da döviz borçlarının bir kısmını kapattılar.