Con Sinov Profile picture
Jan 31 105 tweets 16 min read
Rusya, Ukrayna'yı neredeyse işgal etmek üzere. Bu gidişat basit bir toprak kavgası veya bölgesel bir kriz değil. Konu Ukrayna'nın çok ötesinde. Sovyetler'in dağılmasından sonra oluşan güç dengesi çatırdıyor. Türkiye de topun ağzında.

Size neler olup bittiğini anlatmak istiyorum.
1* Bugün, Avrupa'daki güç dengesi görece Sovyetler dağıldıktan sonra oluştu. O dönemde ABD tek büyük güçtü. Avrupa büyük ölçüde ABD'ye bağımlıydı. Çin sönüktü ve Rusya dağılmış bir vaziyette yağmalanıyordu.

Lafın gelişi değil. Rusya'yı bildiğiniz açık açık yağmaladılar.
2* Sovyetler döneminde devlete ait pek çok şirket genç Rus iş adamları tarafından kelepir fiyatına alındı. Alanlar tabii ki ABD güdümündeki tiplerdi. Bu tipler öyle büyük vurgun yaptı ki onlardan biri olan (Chelsea'nın sahibi) Abramovich parayı yemekle bitiremedi.
3* Ruslar bu yağmalama karşısında adeta felce uğradı. Soğuk Savaş'ın komünist devi utanılacak hale düşürüldü. Büyük bir ekonomik çöküş yaşandı. ABD o kadar özgüvenli ve güçlü durumdaydı ki o dönem bu durum için "tarihin sonu" dediler. Yani ABD tarihi bitirmişti.
4* ABD, ele geçirdiği fırsatla iki iş yaptı. Önce, Sovyetlerin çekildiği Doğu Avrupa'ya yayılarak Rusya'nın dibine kadar sokuldu. Bosna Savaşı'ndan istifade ederek Kosova'ya çok büyük bir üs kurdu. Balkanlar'da söz sahibi oldu.
5* ABD'nin yaptığı ikinci iş de Ortadoğu'ya girmek oldu. Böylece Sovyetler'in çekildiği alanlara bir güzel doluştu. Rusya o sırada ekonomik kriz ve dağılmanın şokuyla uğraşıyordu. Çin ise ekonomik gelişimini tamamlamadığı için topa girmiyordu.
6* Sonuç olarak ABD, Sovyetler'in dağılmasının sağladığı fırsatları 2000'lere kadar hunharca kullandı. Bu süreçte ABD'nin ileriye dönük hedefi de Orta Asya'ya yayılmaktı. Onu da Türkiye üzerinden ustaca yapmaya başladı. Kimleri kullandığını söylememe gerek yok.
7* Rusya, ilk etkili reaksiyonu ancak 2000'de gösterdi. Putin devlet başkanı seçildi. Bunun bir tür Rus derin devlet reaksiyonu olduğu söylenir. Fakat Putin ilk yıllarında dış politikada oldukça ılımlı, hoşgörülü ve güvercin bir politika izledi. Çünkü ilk hedefi içerideydi.
8* Zaten Putin, dağılmış ve sömürülmüş bir Rusya'yla tarihinin en güçlü dönemindeki ABD'ye kafa tutması mümkün değildi. Putin ilk olarak Sovyet kurumlarını yağmalayan ABD destekli genç iş adamlarını kovaladı. Yakalayabildiğini yakaladı. Abramovich gibileri de kaçıp kurtuldu.
9* Putin'in amacı önce devleti güçlendirmekti. Bu nedenle ABD'nin kurguladığı yeni güç dengesine çıtını çıkaramadı. ABD ilerledi ve ilerledi. Putin sadece izledi. Bu güç boşluğu ABD'yi öyle bir moda soktu ki, kendine zarar vermeye başladı.
10* ABD, tek kutuplu bu dönemin sonunu getirecek hareketi 2003'te Saddam'a saldırarak gerçekleştirdi. Uydurma gerekçelerle ve uluslararası hukuku ihlal ederek Irak'a savaş ilan ettiğinde herkes rahatsız oldu ama kimse ABD'ye açıktan suçlama yapamadı. Rusya da...
11* Irak'a saldıran ABD, aynı zamanda Soros üzerinden Rusya'nın burnunun dibinde bulunan üç ülkede renkli devrim ismi verilen darbemsi olaylar tetikledi. Bu ülkelerde ABD yanlısı hükümetleri iş başına getirmek için çabaladı.
12* ABD, Sovyetler'i yıkmıştı. ABD, Rusya'yı yağmalamıştı. ABD, Doğu Avrupa'yı ele geçirmişti. ABD, Irak'ı işgal etmişti. Ve ABD, Rusların tarihi bölgelerinde güdümlü hükümetler kurmuştu.

Üstelik tüm bu süreç, Avrupa'yı kenarda tutarak yaşanmıştı.
13* ABD ile AB ilişkisini ayrıca değerlendirmek gerek. Onu da kısaca anlatayım:

2. Dünya Savaşı sonunda Avrupa tarümar olmuştu. Ruslar Berlin'e kadar gelmişti. Doğu Avrupa, Sovyetler'in avucundaydı. Öyle ki İngilizler, Yunanistan'ı koruyamayacak durumdaydı.
14* Avrupa bu süreçte ABD'nin gücüne muhtaç durumdaydı. Dünya haritası Yalta Konferansı'nda ABD ve Sovyet liderleri tarafından çizilmişti. Haliyle Avrupa'nın ABD liderliğini benimsemekten başka çaresi yoktu.
15* Fransa lideri De Gaulle, bu durumu kabullenmek istemediğinde aşağılanacağı bir olay yaşandı: Süveyş Krizi.. ABD - AB ilişkilerini anlamak için bu olayı bilmek gerekiyor.

Süveyş Boğazı dünya ticareti için çok önemliydi ve bu bölge İngiliz - Fransız kontrolündeydi.
16* Mısır'ın Arap Milliyetçisi lideri Nasır, 1956'da (Sovyetler'den güç alarak) Süveyş Kanalı'nı millileştirdi. Bu, İngiltere ve Fransa için çok kötü bir haberdi. Bu iki ülke, kararı önlemek için İsrail ve Mısır arasında bir savaş tetikledi. İsrail, savaşı kısa sürede kazandı.
17* Fransa ve İngiltere tam amaçlarına ulaşmak üzereyken Sovyetler sahneye inip bu iki ülkeyi nükleer füzeyle vurmakla tehdit etti. Londra ve Paris şoka uğradı. ABD ise bu iki ülkeye ders vermek için onları yalnız bıraktı.
18* Sonuç olarak bu iki ülke artık tek başlarına hareket edemeyeceğini, Sovyetler'e karşı ABD'ye muhtaç olduklarını acı şekilde anladılar. İngiltere büyük ölçüde ABD'ye biat etti. Fransız lider De Gaulle ise başka bir yol tuttu: AB
19* De Gaulle, Avrupa'nın bir ve beraber olmadığı sürece Sovyetler'e direnemeyeceğini ve ABD güdümünde kalmaya mahkum olduğunu anladı. Bu nedenle AB'nin atası olan kurumlar kurarak Avrupa'yı birleştirmeye çalıştı:

ABD ve Sovyetler'den bağımsız, güçlü ve silahlı bir AB...
20* Fakat De Gaulle'ün bu girişimi, ABD tarafından cezalandırıldı. ABD destekli protestolarla karşı karşıya kaldı. Seçime gitti. Seçimi kazansa da iç savaş çıkmasını istemediğinden kendi rızasıyla çekildi. Böylece AB girişimi ticari ve hukuki bir organizasyon olarak kaldı.
21* AB, bugün ekonomik açıdan Çin ve ABD'nin üzerinde olsa da askeri açıdan NATO güdümündedir. ABD'nin AB'ye biçtiği görev Batı sistemini yaşatmak ve destek vermek ve Washington'un kararlarına itaat etmekten ibarettir.
22* Fakat Sovyetler'in dağılmasından sonra, AB için bir umut ışığı doğdu. Artık Doğu'da güçlü bir nükleer tehdit yoktu. Artık AB için daha bağımsız hareket etme imkanı doğmuştu. Fakat Avrupa bu fırsatı şimdiye kadar hiç değerlendiremedi.
23* Trump başkan olduğunda, Soğuk Savaş günlerini andıracak şekilde Avrupa'yı aşağılamaya kalktı. Fransız lider Macron da karşılık olarak AB ordusu kurulması fikrini ortaya attı.

AB ve ABD arasındaki ilişkiler kabaca böyle. Kesinlikle süt liman değil.
24* Ukrayna konusunu konuşacaktık ama hala tarihten söz ediyoruz. Sıkılmış olabilirsiniz. Fakat öncesini bilmeden bugünü anlamak mümkün değil.

Bu sıralar Batı basınında Macron hakkında pek çok makale yazılıyor. Hepsinde De Gaulle'den esintiler var. Oraya geliyorum.
25* Dikkat ettiyseniz, Rusya'nın işgal girişimine karşı İngiltere güçlü destek verirken Fransa ve Almanya'dan farklı tutumlar görüyoruz. İtalya ise bambaşka bir alemde. Geçen gün havada barut kokusu varken Ruslarla ticari toplantı yaptılar. Bu tuhaflığın bir sebebi var.
26* ABD hala kısmen de olsa Soğuk Savaş günlerinin hoyratlığıyla hareket ediyor. Masada AB'ye pek söz hakkı tanımıyor. Haliyle AB de bu durumu kendi lehine kullanmak için hareket etmeye çabalıyor. Daha doğrusu Macron böyle yapıyor. Gücü nereye yeter belirsiz.
27* Neyse. AB kısmını burada bırakalım. Ama döneceğiz. Nerede kalmıştık? En son renkli devrimler olmuştu ve ABD, Rusların burnunun dibine kadar girmişti.

ABD, tek kutuplu dünyanın gücünü hunharca kullanarak dengeyi bozdu. İlk alamet 2008'de görüldü. Osetya'da...
28* Gürcistan'ın kuzeyindeki Osetya bölgesi dünyada kimsenin tanımadığı bir bağımsızlık referandumu yapmıştı. Rusya, 2008'de bu ülkenin bağımsızlığını tanıdı. Gürcistan ise bölgeyi kendi toprağı görüyordu. NATO'nun desteğini alarak saldırmayı planladı.
29* Fakat o tarihe dek ılımlı ve güvercin olan Putin, tarzını değiştirmeye başladı. Çünkü ABD çevrelerinde Gürcistan ve Ukrayna'nın bile NATO'ya üye olabileceği konuşuluyordu. Gürcistan da bu nedenle arkasında NATO desteği olacağını düşünerek hareket etti.
30* Putin, savaşta Osetya lehine tavır koyunca tüm dengeler alt üst oldu. NATO, Gürcistan'ı adeta sattı. Çünkü destek vermesi halinde Ruslarla savaş ihtimali belirmişti. Sonuçta Gürcistan yenildi. Böylece güç dengesi çatladı. Aynı yıl Küresel Ekonomik Kriz patlak verdi.
31* Küresel Ekonomik kriz aslında kıyamet alameti gibiydi. Batı'nın üstün ekonomik düzeni yara aldı. Çin ise krizden güçlü çıkarak dünyadaki konumunun ilk işaretlerini verdi. Denge değişiyordu.
32* Bu süreçte ABD ve AB, lehlerine olan pozisyonlarını koruma yolunda yeterli adımları atamadılar. ABD ikinci büyük hatasını Arap Baharı ile attı. Batı ile entegre bir Ortadoğu pazarı için Türkiye ve Körfez ülkeleriyle hükümetler değiştirilmek istendi.
33* Arap Baharı'nın plansızlığı Ruslara iki büyük fırsat tanıdı. İlk fırsat Suriye'de yaşandı. ABD hem Esat'ı devirmek hem Suriye'de Kürt Özerk Yönetimi kurmak hem de Türkiye'yi mışıl mışıl uyutmak hatta gerektiğinde kullanmak istedi.
34* Önce Esat'ın karşısında Türkiye destekli bir İhvan gücü çıkardılar. Akabinde IŞİD'de Fırat'ın doğusunu işgal imkanı tanınmış oldu. IŞİD alana hakim olurken ne Esat ne de İhvan (birbirleriyle çarpıştıkları için) adım atamadı.
35* Akabinde ABD, PYD'yi destekleyerek bölgeleri IŞİD'in elinden aldı. Esat bu hengamede hayatta kalmayı başardı. Çünkü Obama, Irak işgali rezilliğinin yarattığı olumsuzluklar nedeniyle Esat'ın devrilmesi için silahlı müdahaleye yapılmasına onay veremedi.
36* Rusya tam bu esnada devreye girdi ve Esat'tan aldığı onayla bölgeye yerleşti. Bu Osetya krizinden sonra ikinci meydan okumaydı. ABD, Ruslara karşı Türkiye'yi kullanmak istedi fakat 15 Temmuz'dan sonra Türkiye adeta rota değiştirdi. Böylece Ruslar, Ortadoğu'ya girdi.
37* ABD bu süreçte Ukrayna'nın AB'ye üyeliğini tetikledi. 2013'te buna olanak sağlayacak önemli bir anlaşma imzalanacaktı. Rus yanlısı Ukrayna lideri anlaşmadan ani biçimde caydı. AB yanlısı Ukraynalılar büyük bir protesto başlattı.
38* Euromaiden isimli protesto olayları sonucunda Rus yanlısı lider Rusya'ya kaçtı. Batı yanlısı bir hükümet başa geçti. Fakat Putin bu gelişmeyi tanımadı ve akabinde Kırım'ı ilhak etti. Karadeniz'in kritik limanı şaşkınlık içerisinde Rusların eline geçerken Batı sadece izledi.
39* Özetlemek gerekirse Sovyetler'in dağılması sonucunda oluşan güç dengesi önce 2008'de Gürcistan'da, 2015'te Suriye'de ve 2014'te Ukrayna'da geri dönülmeyecek üzere çatladı.
40* Putin kısa süre içerisinde Ukrayna'nın doğusundaki iki bölgenin bağımsızlığını ilan etmesini destekledi. Böylece Ukrayna dört parçaya ayrıldı. ABD'nin verdiği tek karşılık ekonomik yaptırım oldu. Fakat Rusya bu süreçte yüz milyarla dolar rezerv biriktirmişti.
41* Gelişmelerin gösterdiği tablo açıktı: Rusya geri dönüyordu ve ABD'nin tüm girişimlerine karşı koyuyordu. Üstelik ABD 2015'in ardından pek çok cephede kayıplar yaşamaya devam etti.

Önce İran ve akabinde Afganistan'da adeta hüsrana uğradılar.
42* Putin son önemli zaferini Belarus'ta yaşadı. Tartışmalı seçimler sonucunda protesto yaşanan ülkede otoriter lider Lukaşenko'nun tahtı sallanırken Rusya destek vererek girişimi önledi.

Ve geliyoruz 2022'ye... Yani bugüne...
43* Putin bu süreçte en akıllıca hamlelerinden birini NATO'nun ikinci en büyük ordusuna sahip geleneksel bir Batı aktörü Türkiye'de yaptı.

15 Temmuz'da iktidar Batı tarafından yalnız bırakılırken Putin sahneye indi ve Ankara'ya el uzattı.
44* Rusya, Türkiye'de nükleer proje geliştiriyor. Rusya, Avrupa'ya giden gazın bir bölümü için Türkiye'de boru hattı inşa etti. Rusya, Suriye'de Türkiye ile koordineli. Rusya, Azerbaycan'da Türkiye ile iş birliği içinde ve Rusya Türkiye'ye S-400 tedarik etti.
45* Böylece Rusya, hem Avrupa enerji hattını Türkiye üzerine (ve Kuzey Akımı 2 ile Baltık üzerine) kaydırarak Polonya ve Ukrayna'yı önemsizleştirdi hem de Batı'nın ileri gücü olan Türkiye'yi onlardan kısmen de olsa ayırmayı başardı.
46* Putin Ukrayna'yı önce böldü. Akabinde Ukrayna'daki etnik Rusları hareketlendirerek ülkeyi istikrarsızlaştırdı. Ve Ukrayna'nın enerji avantajını bertaraf etti. Diğer taraftan bölgedeki Türkiye'yi kısmen yanına çekmeye başladı.
47* ABD bu süreçte AB ile ilişkilerini güçlendiremedi. Çin, bir ekonomi devi olarak sahneye çıkınca, ABD ile sürtüşmeye başladı. ABD, Ortadoğu, Orta Asya'daki hamlelerinde başarılı olamadı. Bu bölgeye kesin söz sahibi olamadı. Yani yerinde saydı. Hatta geri gitti.
48* İşte, Putin tüm bu elverişli koşullar altında Ukrayna sınırına büyük bir ordu yığdı ve ABD'ye bir liste uzattı. Listede yazılı maddelerin kabul edilmesini istiyor. Nedir bu listeler? Şimdi onlara geliyoruz.
49* Öncelikle belirtmek gerekir ki bu liste bana göre 1908 Reval Görüşmeleri ve 1945 Yalta Konferansı içerikleri kadar önemlidir. Bu listede yazılı bazı maddeleri biliyoruz. Ama bazılarını bilmiyoruz. Bizimle ilgili yani Türkiye ile ilgili neler olduğunu bilmiyoruz.
50* Bu listenin önemini kavramak için tekrar geçmişe dönelim.

Reval'de İngilizler ve Ruslar büyük bir paylaşım anlaşması yaptı. Onu da anlamak için daha geriye gitmek gerekir. Yani 1800'lere... Sıkılıyorsunuz belki ama mutlaka bilmek gerekir.
51* Osmanlı, aslında 1800'lerin başında fiili olarak çökmüştür. Fakat büyük güçler paylaşımı yapmakta başarılı olamadığı için resmi olarak çökertilmemiştir. Deyim yerindeyse İngiltere, Rus tehlikesine karşı Osmanlı'nın çökmesini engellemiştir. Tarih pek yazmaz...
52* İngiltere bu Osmanlı'yı sevdiği için yapmış değildi. Osmanlı'nın çökmesi halinde Rusya hem Balkanlara hem İstanbul'a hem de Ortadoğu'ya fiilen inebilirdi ve Mısır tehlike altına girerdi. İngiltere için Mısır kritikti. (Napolyon da tam bu yüzden oraya saldırmıştı)
53* Haliyle İngiltere'nin istediği şey, Osmanlı'nın İngiliz çıkarlarına göre dağılmasıydı. Fakat Fransa, İtalya, Rusya gibi ülkeler kapıda beklerken bunu yapmak güçtü. Özellikle Almanya 1800'lerin sonuna doğru süper güç olunca daha da zorlaştı.
54* İşte, Reval Görüşmeleri tam olarak Osmanlı'nın paylaşımının nasıl yapılacağıyla ilgiliydi. İngiltere bu görüşmelerde Balkanlar ve Boğazları deyim yerindeyse Rusya'ya bıraktı. Rusya da karşılığında Mısır ve Hindistan'a ilişmeyecekti.
55* İstanbul'da gücü elinde bulunduran İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı'nın dağılabileceğini öngörerek ani bir kararla harekete geçti ve yönetimi devralarak Meşrutiyet'i ilan etti ve Almanya'ya yöneldi.
56* Reval gibi, Yalta da bir paylaşım organizasyonuydu. Sovyetler Doğu Avrupa'yı deyim yerindeyse teslim aldı. Zaten fiilen oradaydılar ve ABD engelleyemezdi. Türkiye ise tartışma konusu oldu. Şahsi kanaatim, Türkiye bu konferansta dolaylı olarak ABD nüfuz alanı oluverdi.
57* Belirtmedim ama bir paylaşım anlaşmadı da Hitler ile Stalin arasında 2. Dünya Savaşı öncesinde yaşandı. Stalin, Boğazlar çevresini istedi. Fakat Hitler, Rusların bu bölgeye yerleşmesini istemediği için reddetti.
58* İşte, Putin'in bir süre önce Batı'ya uzattığı liste de bilinen ve bilinmeyenleriyle bir paylaşım organizasyonudur. Bilinenler şunlar:

Putin, Batı'nın Ukrayna'yı terk etmesini istedi. Bundan daha ağır bir talep daha oldu.
59* Putin, NATO'nun 1997 öncesi sınırlara çekilmesini istedi. Haritaya baktığınızda bunun neredeyse Soğuk Savaş sınırları olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda Putin, NATO silahlarının da Rus sınırları çevresinden sökülmesini istiyor.
60* Sonuç: Rusya geri döndü ve kurulan güç dengesini bozdu. Evet, tam olarak bozdu. Bu durumda güç dengesi yeniden kurulmak zorunda. Dünya bu tip hadiseleri geçmişte de yaşadı ve bu büyük oranda savaşlarla oldu.

Sorulması gereken soru: Türkiye bu paylaşımın neresinde?
61* ABD, Putin'in listesini reddetti. İlk hamle Ukrayna'ya destek sunmak oldu. Fakat bu askeri destek olamaz. Rusya alana çok hakim. Askeri çevreler, ABD'nin bölgeye Rusya'yı yenebilecek askeri gücü yığamadığını söylüyor. Yani işgal başlarsa, Rusları durdurmak mümkün değil.
62* ABD'nin karşı hamlesi ekonomik yaptırım şeklinde olacak. İçeriği bilinmiyor. ABD "görülmemiş düzeyde" olacağını söylüyor. Batı çevreleri bunun "Rusya'nın SWIFT" sisteminden bloke edilmesi olacağı görüşünde. Fakat işe yarayıp yaramayacağı tartışılıyor.
63* Rusya ise, SWIFT hamlesi yaşanması halinde AB'ye enerji vermeyeceğini ilan etti. AB (özellikle Almanya) Rus gazına muhtaç. Öyle ki Rusya (yukarıda bahsetmiştim) Baltıklar üzerinden Almanya'ya doğrudan bir hat çekti: Kuzey Akımı 2

ABD buna karşıydı ama Almanya dinlemedi.
64* ABD çevreleri, Trump'ı bu boru hattını engelleyemediği için eleştiriyor hatta Rus yanlısı olmakla suçluyordu. Sonuç olarak Biden geldi ve çaresizce kabullendi. (Ama ABD çevreleri onu bu yüzden eleştiremiyor)
65* ABD, Avrupa'nın Rus gazına bağımlılığını aşabilmek için ilk olarak Katar'la temas kurarak gemiyle LNG taşımacılığına yöneldi. Bu bir süredir gündemde pek konuşulmayan ama alttan alta yürütülen bir gündemdi.

66* Asıl hamle ise (bana göre) Akdeniz'de yaşandı: East Med...

ABD, Akdeniz gazını Türkiye'yi dışlayacak şekilde Yunanistan üzerinden Avrupa'ya taşıma planından sessiz sedasız çekildi.

Konunun hem bizimle hem de Ukrayna ile ilgisi büyük.
67* East Med, Türkiye'yi dışlayan ve Türkiye'nin hakkı olan rezervlere çökmeye çalışan emperyalist bir projeydi hatta 2019'da Akdeniz, Türkiye'nin karşı koyma çabaları nedeniyle ciddi şekilde ısınmıştı.

ABD bu plandan vazgeçmişe benziyor. Fakat bir gelişme daha var ki...
68* Bir süredir gergin süren Türk/İsrail ilişkilerinde sürpriz bir gelişme yaşandı. İki ülke ani ve beklenmedik bir yakınlaşmaya yelken açtı. İsrail lideri Türkiye'yi ziyaret etme kararı aldı.

Rusya'nın Avrupa'ya enerji tehdidi, East Med'in iptali ve İsrail görüşmesi.. Bağlantı!
69* ABD, Avrupa enerji ithalatını güvence almak için Akdeniz ve Ortadoğu'ya yöneldi. Bu planın sekteye uğramaması için kenara atılan Türkiye de oyuna dahil ediliyor. Böylece hem proje güvenceye alınıyor hem de Türkiye, Batı'da konumlandırılıyor.
70* İşte, Türkiye'nin rolü bu noktada kritik bir öneme sahip. Çünkü Türkiye NATO ülkesidir. Kağıt üzerinde Batı'nın yanındadır. Ama Batı tarafından (Fetö, F35, Pkk vs) dışlanmaktadır. Öte yandan Türkiye'nin Rusya ilişkileri iyi gitmektedir.
71* Rusya, Ukrayna'yı işgal ettiğinde NATO'nun Karadeniz'deki rolü çok kritiktir. Fakat Montrö, bu noktada Batı'yı Karadeniz'den dışlamakta ve Rusya lehine pozisyon yaratmaktadır.

(Bana göre Karadeniz'in savaş sahası olmaması gerekir)
72* Yani ABD açısından bakıldığında Türkiye avantaj yaratan bir partner. (Nedenlerini yukarıda parça parça yazdım)

Öte yandan Rusya açısından bakıldığında da Türkiye avantaj yaratan bir partner. (Onun da nedenlerini parça parça yazdım)
73* Burada ABD'nin Türkiye için istediği pozisyon Batı'nın yanında aktif olarak yer alması iken (bana göre) Rusya'nın istediği pozisyon Türkiye'nin tarafsız kalması ve rol almaması yani pasif/nötr kalmasıdır.

Peki Türkiye açısından bakarsak? İşler daha da karışıyor.
74* Türkiye, yakın tehlike olan Rusya'nın karşısında uzak tehlike olan ABD yanın yer almıştır ve bu doğrudur. (ABD güdümüne girmesini kastetmiyorum, o feci yanlıştır)

Yani Türkiye, Fransa gibi, özerk bir NATO üyesi olarak Batı'nın parçası olması halinde pek sorun yoktur.
75* Öte yandan Rusya, Türkiye için yakın tehlikedir. Hem geleneksel tehdittir hem de fiili tehdittir. Rusya'nın Ukrayna'yı ele geçirmesi en çok Türkiye'ye zarar verir.

Ukrayna düşerse, bir sonraki adım Kafkasya'da, Orta Asya'da yaşanır. Rusya bu bölgelerde rakipsiz ilerler.
76* Rusya'nın bugün Türkiye ile iyi geçinmesinin taktiksel nedenleri var. Ortada Batı tehlikesi varken, Batı'nın güçlü bir askeri üyesini yakınında tutmak geçici bir hamledir. Rusya, Doğu Avrupa'da ilerlerse, Türkiye'nin işlevi yiter.
77* Rusya, Ukrayna'yı ele geçirdiğinde mevzu bitmeyecek. Sırada Doğu Avrupa ve özelikle Balkanlar olacak. Kaldı ki Ruslar (Ve Çin) Balkanlar'da ilerliyor. Sırbistan ele geçti. Bosna dağıtılmak isteniyor. Bu durumda Bulgaristan çevrelenecek.
78* Öte yandan Macaristan, gittikçe otoriterleşen bir iktidar tarafından AB'den soyutlanıyor. Rusya bir virüs gibi AB'yi ve Balkanları sabote ediyor. Ukrayna bunun öncüsü.

Her şey sona erdiğinde şöyle bir manzara çıkacak:
79* Rusya Doğu Avrupa ve Balkanları kontrol altına alacak. Böyle bir Rusya Karadeniz'in hakimi olur. Öte yandan Kafkasya'da rakipsiz kalır. Batı, çekilmiş olacağından Orta Asya, Rusya tarafından yutulur. İran oyun kurucu olur. Ve Suriye...
80* Ruslar aynı zamanda Libya'da da oynuyor. Ruslar bu dediklerimi yaptıktan sonra Ortadoğu'da Amerikan gücü azalacaktır. Yani Türkiye tam olarak Rus hinterlandı tarafından çevrilecektir.

Bu şu anlama gelir: Rusya için Türkiye önemini büyük bir ölçüde yitirir.
81* Türkiye mevcut durumda Rus-ABD çekişmesinin yarattığı türbülanstan faydalanmaya çalışıyor. Bizim gibi bir ülkenin yapabileceği şey az çok budur. Fakat Türkiye'nin selameti için bu çekişmenin dengede gitmesi gerekir. Rusya bu dengeyi bozmak istiyor.
82* Türkiye bu yüzdendir ki Kırım ilhakını tanımadı ve tanımayacak. Bugün de Ukrayna işgaline karşı çıkıyor. Putin ve Zelenski'yi davet ediyor. Arabulucu olmaya çalışıyor.

Ama Türkiye'nin çabası Putin'i caydırabilir mi: Hiç sanmıyorum.
83* Putin'in daveti kabul etmesinin tamamen taktiksel olduğu kanaatindeyim. Bu durumda konu ister istemez şu noktaya saplanıp kalıyor:

Putin'in ABD'ye uzattığı listede Türkiye'yle ilgili neler var? Türkiye bu paylaşımın neresinde? Reval ve Yalta'yı biliyoruz. Bunu bilmiyoruz.
84* Avrupa ise bambaşka noktada Almanya'nın şaka yapar gibi 5000 kast yardım teklifi manasız bir gevşeklik değil.

Macron, Ukrayna krizini De Gaulle'den kalma bir hayal için fırsat olarak görüyor.
85* Bir anlığına düşünün: Bütün olarak dünyanın en büyük milli gelirine sahip ve doğusunda Sovyetler gibi ideolojik düşman bulunmayan Avrupa için Ukrayna'nın Rusya tarafından ele geçirilmesinin maliyeti nedir?
86* Macron için Ukrayna'nın Batı güdümünde olması kritik olmasa gerek. Ukrayna, içerisinde fazlaca etnik Rus bulunduran, demokratik olmayan bir oligark memleketidir. Avrupa'ya vereceği bir şey yoktur.
87* Öte yandan ılımlı ilişkilere sahip bir Rusya, Avrupa'nın gaz tedariki için önemlidir. Avrupa, Sovyetler'in yarattığı tehlikeleri yaratamayacak bir Rusya'yla Balkanlar'da çekişmeyi göğüslemeyi tercih edebilir: Karşılığında ciddi bir kazanım imkanı olacaksa!

AB ordusu...
88* Macron da iyi biliyor ki Ruslarla yürütülen mevcut mücadelenin hamisi ABD ve NATO'dur. Haliyle Rusya kazanırsa başarısızlık da NATO ve ABD'nin olacaktır. Bu durumda Macron'a alternatif fikirleri sunma ve kabul ettirme imkanı olacaktır:

AB ordusu.
89* Özetle, Ruslar Ukrayna'yı ele geçirirse Macron "Artık ABD Avrupa'yı koruyamadığına göre, NATO'nun demode olduğunu ve başka çareler düşünmek gerektiğini" gülümseyerek ifade edecektir.
90* Bu durumda Avrupa, Fransa ve Almanya öncülüğünde hareketlenerek ticari ve hukuki AB konseptine askeri bir yön katacaktır. Buna en çok da 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ABD zincirleri altında bulunan Almanya heveslenecektir.
91* AB'nin askeri bir modele genişlemesi hem Fransa'nın tarihi bir davanın rövanşını alması hem AB'yi özerk bir dünya aktörü olarak sahneye çıkarması anlamına gelir. Böyle bir durumda AB ordusu Balkanları da koruyabilir.
92* Ve en önemlisi... Ordusu olan dünyanın en büyük ekonomik aktörü AB, Türkiye ile de askeri bir müttefik (NATO) olmaktan kurtulur.

Macron, NATO'yu eleştirirken daima NATO aktörü Türkiye'nin NATO düşmanı Rusya ile olan ilişkilerini gerekçe gösteriyor. Şaşmamalı.
93* Bu nedenlerden ötürü AB, Ukrayna'nın işgaline karşı ABD gibi net bir ses çıkarabilmiş değil. Bu ister istemez Batı'nın görüş ayrılığı içerisinde olduğuna yönelik izlemin yaratıyor. Batı makalelerinde sıkça yer alan bir husus.
94* Fakat yine de Macron için tek seçenek Rusya'nın Ukrayna'yı yutması beklemek değil. Bu noktada ABD'ye bir misyon düşüyor.

Şayet ABD, AB'nin askeri rolüne alan açarsa ve konumunu güçlendirmesine olanak tanırsa mesele değişir.
95* Bana göre de en mantıklısı bu. ABD, AB'nin özerkleşmesini kabullenmeli. AB'yi bir "denk" partner olarak görmeli. Askerileşmesine müsaade etmeli. AB ile ortak olmayı benimsemeli.

Brzezinski de böyle düşünüyordu.
96* Böyle bir durumda AB ve ABD askeri ortaklığı, ABD'nin büyük patron ünvanından bir miktar vazgeçmesi karşılığında Rusya aleyhine pozisyon sağlar.

Aksi halde Rusya ilerlemeye başladığında Çin de ilerleyecektir. Tayvan deyim yerindeyse kaynıyor.
97* Rusya'nın Doğu Avrupa'daki güç dengesini yıkması halinde gücü deforme olmaya başlayan Çin'in aşırı milliyetçi bir politikaya düşmesi ve Tayvan'ı ilhak etmeyi denemesi işten bile değil.
98* Askeri çevreler ABD'nin Tayvan'ı bugün çıkacak bir çatışmada koruyamayacağını düşünüyor. Tavyan'ın işgale direnmesi için ABD'nin bir kaç yıla ihtiyacı var. Ama zaman daraldı.

Dünya savaşları göstermiştir ki barut bir defa ateşlenince her yerde ateşlenir.
99* İki dünya savaşı da maalesef sınırları çizmede başarısız olmuştur. Dünya sıkı bir irredantizm içerisinde boğuluyor. Pek çok ülke başka ülkelerin sınırlarına itiraz ediyor.

İlk ateşi Rusya yaktı. Batı, oldukça hazırlıksız. Bugün çok çarpıcı bir makale okudum.
100* Makalede ABD'ye Monroe Doktrini'ne geri dönülmesi tavsiye ediliyor. Bu çok gülünç ve küçük düşürücü.

Bu doktrin, ABD'nin 19. yy'da benimsediği, kabaca Avrupa işlerine karışmamak ve kabuğuna çekilmek üzerine kurulu bir doktrin.
101* Monroe, ABD'nin en çok sevilen başkanlarından biriydi ve doktrini dönemi için oldukça kazançlıydı. Fakat Wilson'la birlikte ABD bu doktrini kısmen yıktı ve dünyanın jandarmalığına soyundu.

Artık ABD'nin bu konsepte geri dönmesi konuşulur oldu.
102* Yazacak çok şey, anlatacak çok konu var. Fakat artık burada bitirmek gerekiyor. Özetle dünya yeniden paylaşılıyor.

Unutmayın, Doğu ile Batı'nın savaşında Türkiye hangi tarafı seçerse seçsin, tam ortadadır. Bu hem kritiktir hem de berbat bir talihtir.
Dipnot:

Bu yazdıklarım tarih okumalaırm, beslendiğim güncel makaleler ve kendi fikirlerimden oluşmaktadır.

Temmuz 2020'den bu yana okuduğum makaleler (1684) ve sadece Ukrayna krizi üzerine okuduğum makalelerin adeti (103) ektedir.

Saygılarımla.
Bu emeğin bir karşılığı olsun isterseniz Patreon sayfamda desteklerinizi beklerim. Abone olursanız sizi zengin bir içerik bekliyor. Türkiye politikası hakkında orada yazmaya başlıyorum:

Patreon.com/consinov

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Con Sinov

Con Sinov Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @lordsinov

Jan 14
#ZübeydeHanım'a vatanı kurtaran adamın annesi gözüyle bakıyoruz hep. Atatürk'ün bize yaşattığı saadetin kaynağı gibi görüyoruz onu. Bu yüzden de büyük bir dramı gözden kaçırıyoruz.

Ömrünü oğluna hasretle geçiren, tam kavuşmuşken hayatını kaybeden bir ananın yarım kalan öyküsü.
Zübeyde Hanım'ın yarım kalan öyküsü aslında aslında Fatma, Ömer ve Ahmet isimli evlatlarını çocuk yaşta kaybetmesiyle başlıyor. Mustafa doğduğunda onun da ölmesinden çok korkuyor ve bu nedenle ona derin bir bağlılık başlıyor.
Fakat çocuklarıyla sınanan Zübeyde Hanım bu defa eşini kaybediyor. Hayatı, derin kayıplarla sürerken Mustafa ve Makbule isimli iki çocuğuyla yaşama tutunmaya çalışıyor.

Nihayetinde oğlu askeri okula gidince bu defa ona olan hasreti başlıyor.
Read 27 tweets
Jan 12
Bu mevzudaki asıl tedirginlik kaynağı, cemaatlerin kendi dini anlayışları üzerinden insanları etkileme kaabiliyetlerindeki sonsuz avantajıdır.

Din faktörü çarpıtıldığı vakit Fetö'yü de ortaya çıkarır, el kaide'yi de ışid'i de.. Buna neden olan işte bu kaabiliyettir. Image
Konuya politik bakanlar ister muhafazakar olsun, ister Kemalist olsun yanlış bakıyor demektir.

Mesela bir Kemalist, cemaatlere gıcık olduğu için bu yurtların kapatılmasını istiyorsa, mevzuyu o da anlamamış demektir.

Şöyle izah edeyim:
Bir üç kağıtçı, kendisine doktor izlenimi vererek sahte muayene ve tedavi adı altında insanları istismar edebilir. Çokça para kazanabilir. Ama bunun bir sınırı vardır. Kimse sahte doktorun lafıyla canlı bomba olmaz.

Çünkü sahte doktor istismarının sınırları vardır.
Read 8 tweets
Dec 9, 2021
Faizler inatla düşürüldü. Enflasyon yükseldi. Dolar sıçradı. Zamlar yağmaya başladı. Finans ve ekonomi uzmanları anlam veremedi. Toplum ekonomik güçlüklerle boğuşurken bir anda "Çin Modeli" kurtuluş formülü olarak ortaya çıktı.

Peki Çin modeli nedir? Şimdi bunu konuşalım.
1* ABD, Soğuk Savaş döneminde baş düşman olarak Sovyetler Birliği'ni görüyordu. Liberalizm ve Komünizm adeta iki düşman gibi çarpışıyordu. Çin, o dönemde komünizmi benimsemişti ve Sovyetler'in potansiyel müttefiki gibiydi. Fakat işler öyle gitmedi.
2* Çin'in komünist lideri Mao ile Sovyetler arasında çeşitli sorunlar yaşandı. Detaya girmiyorum. ABD, düşmanı olan Sovyetler'i yalnız bırakabilmek için Çin'le örtülü bir diplomasi geliştirdi. Bu diplomasinin mimarı ünlü stratejist Kissinger'dı.
Read 60 tweets
Dec 9, 2021
Çocuğun öldürülmesi felaket. Çocuğun babasının cümleleri milli güvenlik sorunu.
O mahfillerin kafa yapısını bilmeden, babanın bu cümlesini tam olarak kavramak mümkün değil.

Baba için o mahfil o kadar mukaddes ve yüce ki, uğrunda çocuğunun kafasının kesilmesi bile kabul edilebilir bir kurbandır.

Allah uğruna ölmekle eş tutuyor o mahfili.
Cemaat yurdunda sapıtık bir görevlinin çocuğunun kafasını kesmesini, sırf bu eylem cemaat habitatında gerçekleştiği için kutsallaşıyor. Burada esasen gizli şirk bile olabilir.

Bir de şu var. Cemaat uğrunda ölmesini geçtik, cemaat yurdunda vahşice katledilmesi bile yetiyor.
Read 5 tweets
Dec 9, 2021
Sergen Yalçın'ın Beşiktaş'ı yönetmemesi için yoğun uğraş veren bir yönetim kurulu grubu ve onlarla hareket eden bazı medya aktörleri vardı.

Bunlar, takımı şampiyon yaptığında bile faaldi. Takım kötüye gitmeye başladığında fırsatı değerlendirip hocanın gitmesini sağladılar.
Bu grup Sergen Yalçın'ın takıma gelmesini baştan istemiyordu. Geçen sezonun başında işler kötü giderken başka hocalarla görüştüler. Sezon sonunda şampiyon olmasına rağmen yeni sözleşme görüşmelerini baltaladılar. Takım kötüye gittiği anda Sergen'e taarruza başladılar.
Bu yöneticiler (ve medya aktörleri) isteselerdi şampiyon takıma ve hocaya destek vererek çok daha başarılı bir ortam yaratılmasını sağlardı. Ama bunun yerine hocaya duydukları karşıtlık nedeniyle şampiyon takımın sezona yeterince hazırlanamamasını tetiklediler.
Read 9 tweets
Dec 7, 2021
Bazıları "ama o da alkolu motor kullanıyor" şeklinde savunma yapıyor. Alkollü araç kullanımına yapılacak işlemler belli. Polisin meşru savunma hakkı belirli durumlarda var ama görüntüde bunu gerektirecek şey olmadığı belli.

Yani polis burada kendi kurallarını uygulamış.
Görüntülerin başı ve sonu yok evet. Ama kanunda polisin bu şekilde tokat atmasını sağlayacak imkan yok. Yani başında ve sonunda ne olursa olsun bu tokat açıklanamaz.

Bu keyfiyettir. Doğru değildir. Yanlıştır. Buna yanlış demezseniz benzeri sizi bulabilir.
Bu tip hadiseleri çok yönlü değerlendirmek gerekiyor. Polislerin sinirleri çok mu gergin? İş şartları çok mu ağırlaştı? Yoğun çalışmanın getirdiği olumsuzluklar mı var? Yoksa polis, tahrik edildiğinde tokat atacak gücü kendinde buluyor mu? Bana bir şey olmaz düşüncesi mi var?
Read 5 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

:(