Her türlü değerlerinden uzaklaşmış, kokuşmuş, şimdi ki Türk Milletinin yaşadıklarını yaşayan, Harzem Türk devletini yenen Cengiz Han, at üstünde şehre girdi, geniş bir meydan ararken, büyük camiyi gördü, sordu:
"Burası, sultan Muhammed'in, evi mi?"
Hocalar cevap verdiler:
"Hayır, Allah'ın evi!"
Cengiz Han yüzünü ekşitti; şu sözleri söyledi:
"Tanrı'nın evi, insanların yüreğidir. Siz bütün kötülükleri yüreğinize doldurup, sonra Tanrı'ya, koca koca evler yapıyorsunuz.
Eğer Tanrı'yı candan sevseydiniz, O da, sizi sever, kara günlerinizde, yardımınıza gelirdi"
Cengiz Han atından indi, dizginini bir hocanın eline verdi, ardında ki beylere de, aynı şeyi yapmalarını söyledikten sonra, camiye girdi, minbere çıkıp oturdu, yemek getirtip yedi.
Oradan bayram yerine gitti, Harzemlilerin başkenti Buhara’nın Bayram meydanında, Müslüman olan Türk halkını topladı ve aşağıda ki nutku söyledi;
“Siz kadınlaşmış erkeklersiniz. Yurdunuzu korumak için, ölmeyi beceremeyen; korkaklarsınız. Sizden iğreniyorum.
Siz yılan dilli, kahpe yürekli adamlarsınız. Birbirinize yalan söylüyorsunuz, düzen kuruyorsunuz. Padişahınız bayağı, Vezirleriniz bayağı, Beyleriniz bayağı. Siz de bayağı olduğunuz için, onların yaptıklarına göz yumuyorsunuz.
Hırsızların, elini öpüyorsunuz, kimi kuvvetli görüyorsanız, onun ayağına kapanıyorsunuz. Sizden tiksiniyorum. Şimdi istesem, hepinizi burada boğazlatır, leşlerinizi atlarıma çiğnetirim. Bunu yapmıyorum çünkü, benim elimle ve benim emrimle öldürülmeyi hak etmiyorsunuz.
Yalnız şunu bilin ki, günahınız çoktur, Tanrı'ya bakacak yüzünüz yoktur. Ben her şeyi bilen ve gören Tanrı'nın kılıcıyım, sizin boynunuza inmek için, kınımdan çıktım, pırıl pırıl parlıyorum. Eğer aklınızı başınıza devşirirseniz, belki murdar kanınızı size bağışlarım.
Yoksa hepinizi, erkek ve dişi, hepinizi üstünden bir alay kağnı geçen, çekirge sürüsüne benzetirim.”
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1)Atatürk'ün getirdiği Laiklik, çoğumuzun yanlış bildiği gibi, bir ‘Fransız Devrimi ürünü’ değildir; tam tersi, tarihteki uygulanmasını görüp, önce Fransız Devrimi’nin, sonra Atatürk ➡️
2)Devrimi’nin örnek olarak aldıkları ve yüzyıllar sonra bile başarıyla uyguladıkları, Türklere özgü bir ‘çağdaş yönetim’ biçimidir."
3)Laikliğin ilk adımı olan din ve devlet işlerinin ayırımı, 1050’li yılların sonlarında, tarihteki Türk Devletleri’nden Selçuklu Devleti’nin başı Tuğrul Bey’in bulduğu ve uyguladığı çağdaş ve akılcı bir yönetim biçimdir. ➡️
SUNİ OLARAK YARATILAN “KÜRT SORUNU” DEDİKLERİ ŞEY: 500 YIL ÖNCE YAVUZ’UN TÜRK DÜŞMANI SİYASETİ VE İSKAN POLİTİKASININ BİR DEVAMIDIR.
1)Bu günlerde Kürt “Kürt Sorunu”diye piyasaya sürülen şey,Yavuz’un 1512 den sonra İran’ın Kirmenşah bölgesinden Anadolu’ya getirttiği ve İran Türkleriyle,Anadolu Türkleri arasına kama gibi sokup,kendi iktidarını sağlama almak için yerleştirdiği İrani ( Pers) göçebe bir ➡️
2)aşiret topluluğudur. BUGÜN Türkiye’de ben kürdüm diyenlerin bir çoğuda Osmanlı 16. yüzyıl tahrir defterlerine bakarsanız Anadolu kökenli ve Yavuz’un Anadolu’ya İran’dan getirdiği Pers aşiretleri tarafından asimilesi edilmiş, kayıtlarda TÜRKMEN olarak adı geçen,➡️
1)Türkiye'yi kelimenin tam anlamıyla her bakımdan ABD emperyalizmin pençesine bırakan Menderes, bilindiği gibi siyasi gücünü din istismarı ve köylü-çiftçi odaklı söyleminden almıştır.
2)Ancak aynı Menderes, bir taraftan Atatürk'ün Türkçe okuttuğu ezanı yeniden Arapça okutmayı "dine dönüş" olarak adlandırıp, milletvekillerine "Siz isterseniz Hilafeti bile getirebilirsiniz" demiştir. Menderes'in DP'sinin 1950/1960 yılları arasında ABD ile imzaladığı tarım
3)anlaşmalarında Türkiye'nin ABD'nin kalmış don yağını ve konserve etlerini de aldığı belirtilmiştir. Ancak bu yağların ve etlerin ne eti olduğu konusunda en ufak bir açıklayıcı madde ve bilgi yoktur.
"Atatürk demek, namus ve şeref demektir...
Atatürk demek, hiç bir ülkenin egemenliğinde olmamak demektir...
Atatürk demek, bu sokaklarda korkmadan yürümek demektir...
Bu şehre, bu memlekete, BENİM VATANIM diyebilmektir...
Anladın mı oğlum?"
YAŞA YAŞA BİN YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA!
4 ya da 5 yaşında idim. Yıl 1952-53 olmalı...
Bir gün Anneannemle Söğütlü çeşmeden Altıyol'a doğru yürüyorduk...
Yol kenarındaki kitap satan bir satıcı vardı. Tezgah üzerinde başka kitaplar vardı ama Atatürk'ün kitapları yerde idi...
Anneannemin kitap satan adama ;
''Atatürk'ün kitapları niye tozun toprağın içinde, onları tezgahın üstüne koysana" diye bağırdı.
Kitap satan adam da;
"Amaaan teyze ölmüş gitmiş adam ne olacak" dedi...
Osmanlı İmparatorluğu dünyada hiç bir ulusun yapmadığı hatayı yaparak devşirmelere devletin tüm yönetim kadroları teslim etti. Görevleri savaşmak olmayan sadece padişahı korumakla görevli olan Kapıkulu Sipahileri gibi özel muhafızları tamamen devşirmelerden seçtiler.
Bu devşirme unsurlar imparatorluğun asli kurucusu olan Türklere yapmadıklarını bırakmadılar. Bu devşirmelerden Sadrazam Rum Mehmet Paşa Karamanoğulları'nı Konya'dan Aksaray'a yalın ayak kırbaçlatarak yürüttü.
Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet tarafından görevden alındıysa da kısa süre sonra tekrar göreve getirildi. Türk vezir Çandarlı Halil Paşa katledildi, Rum Zağanos Paşa vezir yapıldı. Zağanos'un sonunda ki Nos kelimesi Rumca'da bey demektir.
Siyasi ve askeri dehası üzerine binlerce kitap yazıldı. Ama ülkenin gelmiş geçmiş en vizyoner en isabetli girişimcisi olduğu pek yazılmadı.
Ömrü boyunca tek hatalı ekonomik karar almadı.Temelini attığı devlet şirketlerinin %100'ü başarılı oldu.
1924'de Türkiye İş bankasını kurdu, bir asır geçti halen bankacılık sektörünün lideri.
Ekonomik dehasının kanıtlarından biri de, Türk tekstilinin temeli kabul edilen Nazilli Sümerbank Basma fabrikasıydı.
Ruslar'a yaptırdı.
Krediyi Ruslar verdi.
Makineleri Ruslar getirdi.
Rus mühendisler kurdu, eğitim verdi.
Eğitti, öğretti.
1937'de bizzat açtı.
2500 insanımız istihdam edildi.
Kadın-erkek moral motivasyon baloları düzenleniyordu.
700 kişilik sinema salonu vardı, haftanın 6 günü film gösteriliyordu.