"Deveyi hörgücünün külfetinden azat etmeyin; bunu yaparak onu deve olmaktan azat ediyor olabilirsiniz."
- G.K. Chesterton
Bu sözü insana uyarlayalım. Biz insanlar belli türden kulfetleri çekecek, çekmeden mutlu olamayan, en iyi haline gelemeyen varlıklarız.
Tamamen rahat, acısız, külfetsiz bir hayat bize göre değil. Bunlar olmadan doğru işlev gösteremiyoruz. Ya kaygılanacak yeni şeyler buluyoruz, ya da amaçsızca savrulup gidiyoruz. "Acısız, her şeyin düzgün gittiği bir hayat" arzulamak gerçekçi olmamayı geçtim mutlu dahi etmiyor.
Gereken belli bir dert miktarını normal görmek, tamamen kabullenmek. Özellikle okumuş, hali vakti yerinde insanların sıkıntılarının temelinde (ve bana kalırsa yeni neslin de her şeyden kaygılanmasının da) bu gerçekçi olmayan istek var.
Oysa insan tabiatına bakın. Görece yakın geçmişte insanlar olarak ne güçlükleri aşmışız. Bunlar da aşılır elbet.
Kısacası dertsiz olmaya çalışmayın. İyi dertler edinin.
Bu arada insan refahına tam anlamıyla faydacı bakamama nedenim de bu. Acının tamamen yok olduğu ve hazzını arttığı bir toplum insan kapasitelerinin çoğunun kullanılmadığı bir toplum. Belli miktarda riskin, acının olması insanlar için daha iyi.
Dediklerimden alakasız siyasi anlamlar çıkaracaklar olabilir. Mevcut durumumuzun refah açısından gecmistekinden fersah fersah ilerde olduğunu söylemem mevcut siyasileri ve kurumları eleştirmemek gerektiği, durumunuza koşulsuzca şükretmeniz gerektiği gibi anlamlara gelmiyor.
Yeni nesilden bahsederken de umutsuz bir boomer olarak görüşebilirim. Ancak şu bir gerçek ki yeni nesillerde strese, aksilige tahammül eskisinden daha az. Anksiyete oranlarının artışından belli bu.
Zorlukları mevcut kosullarimiza göreli şekilde tanımlıyoruz. 70 yaşındaki birinin zorluktan kastı 20 yaşındaki birinden farklı. O yüzden hiç değilse mevcut durumumuza -geliştirmeye çalışırken ve bunu siyaseten de talep ederken- şükretmemiz daha ölçülü bir bakış açısı veriyor.
Felsefe nerdü arkadaşlar için not: Burada faydacılık derken hedonist faydacılığı kastediyorum. Hedonistik olmayan, genel tanımlanmış bir mutluluğun maksimizasyonunu savunan faydacılık biçimleri buradaki eleştiriden etkilenmiyor.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Peki incelliğin bu "eleştiriyle" ne alakası var? Fikrine katılmadığımız bir erkeğe otomatik olarak sekse erişimin yok dememizin anlamı ne? Tweetin alıntıladığı kişinin incel olduğunu gösteren herhangi bir şey var mı?
Incel "makbul fikirleri olmayan erkek" anlamına gelmeye başladı da biz mi duymadık?
Bu arada incellerin sadece kadın nefretinden, anti-feminizmlerinden, sağcılıklarından vs. dem vuruluyor ama savundukları fikirleri neden savunduklarını ucundan kıyısından bilen tek bir eleştirmen görmedim. Inceller neyi savunuyor desem 30 saniye konuşabilecek çok az kişi var.
Psikiyatrik bozuklukların/hastalıkların kendilerine has bir fenomenolojileri (hissiyatları) ve bilişsel profilleri (düşünce biçimleri) var. Psikiyatristlerin/psikologların çoğu tedavi ettikleri bozukluklardan/hastalıklardan muzdarip olmadıklarından buna direkt bir erişimleri yok.
Mecburen tedavi ettikleri kişilerin söyledikleri, yaptıkları üzerinden "dışarıdan" bir kavrayışa sahip oluyorlar. Bunun sık sık psikiyatrik sorunları olanlarla akıl sağlığı profesyonelleri arasındaki iletişimi güçleştirdiğini düşünüyorum.
Diyelim ki elimizde her psikiyatrik bozukluk/hastalık için haplar var ve bunlar geçici bir süreyle kullananların majör depresyon, anksiyete bozukluğu, DEHB, bipolar bozukluk, OKB, şizofreni, otizm, borderline gibi durumları deneyim etmelerini sağlıyor olsun.
Bir görüşü/ideolojiyi kimlik olarak çekici bulmuyorsak çoğumuz kendimizi ne yapıp edip onu reddetmeye ikna ediyoruz. Ama çekici buluyorsak da ne yapıp edip kendimizi onu kabul etmeye ikna ediyoruz.
Örnek: Z kuşağı dinden neden uzaklaşıyor? Bunun tek nedeni olmasa da önemli bir nedeni "dindar" kimliğinin ciddi bir kesim için cazibesini tamamen yitirmiş olması. Bunu tersine döndürmek istiyorsanız argümanlar öne sürmek yerine dinin imajını düzeltmekle işe başlamanız lazım.
Liberalizmin imajı soldan genel olarak daha kötüydü. Son yıllarda liberal gençlerin ortaya çıkma nedeni de liberal kimliğinin kısmen daha cazip hale gelmesi.
"Başarılı olanların, para kazananların tamamı ruhunu satıyor." muhabbetinin başarısız insanlar için bir başa çıkma stratejisi olduğunu düşünüyorum. Çoğumuz için ruhumuzu satmadan, haysiyetimizden ödün vermeden maddi açıdan başarılı olmanın yolları var.
Tabi bazıları için bu daha zor. Antikapitalist biri için bunun hemen hemen hiç yolu yok. Belki bir yolu kooperatif formatında iş kurmak olabilir.
Yüksek sanatlardan haz alanlar için de bu biraz daha zor. Genelde ya sanatciliktan vazgeçmeleri ya da istemedikleri şeyler yapmaları gerekiyor.
"Görelidirler" ile kastedileni anlamadım. Epistemik açıdan mı görelidirler? Yani hiçbirimizin karara varmasının mümkün olmaması anlamında? Yoksa ontolojik anlamda ve doğruluk açısından mı görelidirler? Yani konuyla ilgili hiçbir objektif doğru mu yok?
İyi niyetli bir şekilde yaklaşırsam ilkinin kastedilmesi lazım. Ama ilk tez bile problemli, çünkü bu görüş yanlış anlamıyorsam evrenden yola çıkarak yaptığımız bütün çıkarımların aynı epistemik güce/geçerliliğe sahip olduğunu varsayıyor.
Diğer alanlarda yaptığımız çıkarımlarda böyle bir görelilik yoksa özellikle felsefi/teolojik çıkarımlar hakkında bunun olmasını beklemek için bir gerekçemiz var mı? Olduğunu sanmıyorum.
Pair-bonding bir tür olduğumuz için açık ilişkinin problemleriyle başa çıkmaya çalışmamız -ortada daha az riskli bir alternatif varken üstelik- akıntıya karşı kürek çekmek anlamına gelirdi.
Bu konudan şurada bahsetmiştim. Risklerden bahsettiğim için "İnsan biyolojisi açık ilişki yaşamayın diyor" dediğim ya da ahlaki bir eleştiri yaptığım düşünülebilir. Ancak kastettiğim bunlar değil.
Yanlış anlaşılabileceği için KİMSE AÇIK İLİŞKİ YAŞAMASIN DEMEDİĞİME dikkat çekiyorum tekrar. Bunu demiyorum, ama mutlu olmak istiyorsanız muhtemelen açık ilişki yaşamamanız lazım.