Con Sinov Profile picture
Feb 4 73 tweets 10 min read
Atatürk karşıtları her daim İzmir Suikasti yargılamaları üzerinden Atatürk'ü eleştirip Karabekir, Cebesoy ve diğerlerine haksızlık yapıldığını iddia eder. Maalesef bazı Atatürkçüler de bu konuda Atatürk'ü haksız bulur.

Bu konuda yazmak şart oldu. Toplanın, anlatıyorum.
1* Olay tam olarak 1925'in ilk günlerinde başlıyor. O dönemde Milli Mücadele kahramanlarından bazıları muhalefete geçmiş durumda. Bunlar Ankara'da tuttukları bir kulüpte vakit geçirip toplantılar yapıyor. Bir sabah Erzincan vekili Sabit Bey kulübe gelip Rauf Bey'i uyandırıyor.
2* Sabit Bey önceki gece İzmit vekili Şükrü ile oturup laflamış. Alkol alınmış. Şükrü Bey bir noktadan sonra Atatürk'e suikast yapılacağından bahsetmiş. Tertibin gizlice hazırlandığını söylemiş. İşin içinde (eski vekil) Ziya Hurşit'in de olduğunu anlatmış.
3* Burada adı geçenlerden bazıları muhalif taraftan olduğu için Rauf Bey endişe ediyor. Parti merkezine gidip Faik Bey'le görüşüyor. Faik Bey, Ziya Hurşit'in kardeşi bu arada. Meğer o günlerde Ankara'ya gelmiş. Rauf Bey onu da alıp Şükrü Bey'in evine gidiyor.
4* Şükrü Bey'i evde bulamıyorlar. Dönüşte yolda Ziya Hurşit'i görüyorlar. Rauf Bey, Faik Bey'e kardeşi Ziya Hurşit'le konuyu görüşüp partiye gelmesini söyleyip oradan ayrılıyor.
5* Refet Bey, Rauf Bey, Ali Fuat Bey, Şükrü Bey, Faik Bey vb burada ismi geçenler daha sonra partide toplanıp konuyu konuşuyor. Şükrü Bey suikast işinde olmadığını söylüyor. Ziya Hurşit de inkar ediyor.
6* İşin ilginç Faik Bey aynı günlerde Ayıcı Arif (Samsun'a giden gemide bulunuyordu) Şükrü ve Laz İsmail'i Arif'in Ankara'daki evinde toplantı yaparken bulur. Bu isimleri aklınızda tutun çünkü ileride konu yine bu isimlere gelecek.
7* Sonuç olarak muhalif vekillerin de içinde bulunduğu bir grup Ankara'da suikast toplantısı yapıyor. Aynı gruptan biri yine muhalif vekile sarhoşken konuyu anlatıyor. Konu, muhalif partinin yönetiminin kulağına gidiyor. Konuyu partide tartışıyorlar.
8* Bu kişiler suikast olayını inkar ediyorlar. Rauf Bey ve diğerleri de bunlara ya inanıyor ya da inanmak istiyor. Çünkü eğer iş ortaya çıkarsa partinin de suçlanabileceğinden çekiniyorlar.

Ama ortada bir gerçek var: Partinin bazı vekilleri bizzat işin içinde.
9* Nihayetinde konuyu Atatürk'e haber vermeme kararı alıyorlar. Yani Milli Mücadele kahramanları, silah arkadaşları, bir zamanlar reis bildikleri Atatürk'e böyle ciddi ve kritik bir konuyu anlatmıyorlar. Gizliyorlar. Saklıyorlar. İşin üzücü yanı, içlerinde Ali Fuat Paşa da var.
10* Ali Fuat Paşa Atatürk'ün okul arkadaşıdır. Atatürk okul döneminde bazen Ali Fuat'ın evinde kalırdı. Ali Fuat'ın babası da paşaydı. Atatürk'ü çok severdi. Öyle bir dostlukları vardı.

İşte, o Ali Fuat Paşa da suikast konusunu Atatürk'ten gizledi.
11* Muhalifler, bu suikast konusunda adı geçenleri asla böyle bir işe girişmemeleri için uyarmakla yetiniyor. Eğer bir daha böyle bir haber gelirse konuyu hükümete götürmekle tehdit ediyorlar. Adı geçenler de iddiayı bir kez daha inkar edip Ankara'dan ayrılıyor. Konu kapanıyor.
12* Peki iddialar gerçek miydi? Evet.

Şükrü Bey'in sarhoşken ağzından kaçırdığı bilgiler gerçekti. Suikasti ilk önce mecliste gerçekleştirmeyi tasarlıyorlar. Atatürk'ü locasında meclisi dinlerken vuracaklardı.
13* Önce silah sıkıp sonra locaya bomba atmayı düşündüler. Ama sağ kurtulma şansı olduğu için vazgeçtiler. İkinci bir plan yaptılar.

Bu plana göre Atatürk'ü Ankara'da yaşayan Ayıcı Arif'in evinin civarındaki bir virajda seyir halinde vuracaklardı.
14* Atatürk o yolu sık kullandığı için ve virajda araba yavaşlayacağı için suikast kolay yaşanacaktı. Katiller cinayetten sonra Ayıcı Arif'in evine gidecekti. Arif de işin içindeydi zaten.

Atatürk'ün Samsun'a götürdükleri arasında Ayıcı Arif de vardı. Bandırma'daydı..
15* Fakat Şükrü'nün sarhoşken Sabit Bey'e anlattıkları meseleyi afişe etti. Gizlenebilmek için olayı inkar ettiler.

Aslında Faik Bey meselenin iç yüzünü tam olarak biliyordu. Çünkü Ayıcı Arif ona anlatmıştı.
16* Muhalifler, mesele ortaya çıkarsa partinin suçlanacağından çekiniyordu. Ayıcı Arif de "biri çıkıp Mustafa Kemal'i öldürmek istese partiyi ne alakadar eder" demişti. Hatta partidekiler için suikasti 15 gün erteleyebileceklerini bile söylediler
17* Faik Bey meselenin ciddiyetini anladığı için Rauf Beylere partiyi derhal kapatalım teklifinde bulundu. Ama Rauf Beyler Faik Bey'i sakinleştirip vazgeçmesi konusunda ikna etti.

Sonuçta ekip Ankara'yı terk eder, mesele kapatılır, Atatürk'e haber verilmez.
18* Ekip bir süre sonra tekrar harekete geçer. Atatürk'ü Bursa'da öldürmek için plan yapar. Laz İsmail Bursa'ya geçer. Ekipten bir kadını eşi olarak tanıtır. Şükrü Bey'den aldığı parayla planı yapar. Ama uzun namlulu silah gerektiğini anlayıp plandan vazgeçerler.
19* O sırada Atatürk'ün İzmir'e geçeceğini öğrenirler. Ekip İzmir'e gönderilir. Şükrü Bey, Laz İsmail ve Gürcü Yusuf'a silah ve fişek verir. İzmir'e Sarı Efe, Giritli Şevki ve Çopur Hilmi ile görüşme yapılır. Plan hazırdır.
20* Ekip suikasti yapacak akabinde Giritli Şevki'nin bulduğu motorla Yunanistan'a kaçacaklar. Fakat motorda haciz çıkıyor. 600 lira gerekiyor. Parayı muhalif vekil Abidin bey veriyor. Böylece her şey hazır hale geliyor.

Görüldüğü gibi muhalif vekiller işin içinde. İÇİNDE.
21* Ekip 16 Haziran gecesi toplanıp planı gözden geçirdi. Açıkçası arkadaşlar, gerçekten başarılı bir plan. Normal şartlarda başarılı olmaları gerekiyordu. Atatürk'ün ölmesi gerekiyordu. Ama artık "devlet geleneği" mi dersiniz, şans mı dersiniz, ne derseniz deyin. Bir ŞEY oldu.
22* Atatürk, 17 Haziran olan İzmir ziyaretini erteledi. Giritli Şevki, ekipten iki kişinin (plana göre) İstanbul'a gitmesinden ve erteleme haberinden tedirgin oldu. "Hükümet planı haber aldı, ekip kaçtı, ihale bana kalacak" diye korktu. Ve gidip her şeyi anlattı.
23* Giritli Şevki'nin gösterdiği yerlerde silahlar ve fişekler bulundu. Laz İsmail, Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi de silahlar ve bombalarla yakalanınca gerisi çorap söküğü gibi geldi. En son Ziya Hurşit de ele geçirildi.

İzmir Valisi Kazım Dirik, durumu Atatürk'e haber verdi.
24* Faik Bey'in Ankara'da Şükrü Bey'den "suikast yapılacak" diye duyduğu ve Rauf Beylerin hükümete ihbar etmediği isimler, aylar sonra İzmir'de suç üstü yakalanmıştı. Ve hepsi, her şeyi anlattı.
25* Mesela Faik Bey, olacakları Rauf Beylere söylediğinde konuyu kapatmışlardı. Konuyu kapatanlardan biri de Refet Bele'ydi. Meğer Refet Bele de konuyu biliyormuş. Bunu da "Cafer Tayyar" söylüyor. O da muhalif bir vekildi ve konuyu protesto edelim, demişti.
26* Atatürk konuyu haber aldıktan sonra İzmir'e ziyareti iptal etmez. Tüm ısrarlara rağmen İzmir'e nereden ne şekilde girecek idiyse aynı şekilde girer. Suikast yapılacağı yere gelindiğinde "demek beni böyle vuracaklardı" der.

İstiklal Mahkemesi heyeti aynı gün göreve başlar.
27* Atatürk ertesi gün Ankara'da bulunan İsmet Paşa ile yazışmaya başlar. Bu yazışmalarda Atatürk'ün düşüncelerini görüyoruz. İtiraflar ve sorgular Atatürk'e aktarıldığı için pek çok konudan haberdar.

Suikast aslında iki parçalı bir yapı tarafından idare ediliyor.
28* Suikast ekibi Ankara'ya değil, İstanbul'a çalışıyor. Ankara'daki Rauf Beyler konuyu az çok bilmekle birlikte organize etmiyor. İşin organizatörü İstanbul'da bulunan ve çok taraflı bir konsorsiyum. Ana gövdeyi İttihatçıların bazı kalıntıları oluşturuyor. Başlarında da...
29* Başlarında da Kara Kemal bulunuyor. Azılı bir İttihatçı, tam bir komitacı. Eski bakanlardan. Milli Mücadele sırasında gizli Karakol Cemiyeti liderliğini yaparak hizmet etti. Ama zamanla Atatürk'ten uzaklaştı.
30* Kara Kemal ve ekibi muhalif vekillerden bazılarıyla irtibat halindeydi. Suikast deşifre olduktan sonra kaçmak istedi ama saklandığı evin kümesinde sıkıştırılınca intihar etti.

Yaşasaydı meselenin iç yüzü tam olarak anlaşılacaktı. Ama maalesef sağ ele geçirilemedi.
31* İstanbul grubu ile Ankara grubu arasında irtibat vardı ama ilişkinin iç yüzü tam bilinmiyor. Fakat muhtemelen Atatürk aradan çıkınca Ankara grubu ülkeyi yönetecek fakat İstanbul grubu arka plandaki güç olarak yerini alacaktı.
32* İstanbul grubu ülkeyi yönetecek itibara sahip değildi. Ama Ankara grubu toplum nezdinde itibarı olan Milli Mücadele kahramanlarından oluşuyordu. Millet hepsini sevip sayardı. Ülkeyi onlar teslim aldığında sorun çıkmazdı. Atatürk, iki grubun da ortak rakibiydi.
33* Şimdi bir anlığına Ankara'ya geri dönelim. Rauf Beyler yaptıkları toplantıda neden konuyu Atatürk'e bildirme kararı almadı?

Şunu sormak lazım: Atatürk öldüğünde ne olacaktı? Ülkeyi kim yönetecekti? İşte meselenin en önemli noktası burasıdır.
34* Atatürk öldüğünde ve İsmet Paşa yalnız kaldığında yönetimi tutabilecek gücü kalmayacaktı. Haliyle idare Kazım Karabekir, Rauf Bey, Ali Fuat Bey gibi kahramanların ellerine kalacaktı. Kara Kemal ve ekibi de bunu sağlamış olmanın karşılığını alacaktı.
35* Hal böyleyken, Rauf Beylerin suikast girişimini Atatürk'e haber vermemesi daha bir anlamlı oluyor.

Atatürk, 18 Haziran günü suikast ekibinin ifadesini okuduğunda tüm bu düğümü çözmüştü.
36* Atatürk, İstiklal Mahkemesi'ni konuyu soruşturması için serbest bıraktı. Fakat her gün bilgi alıyordu. Mahkeme, İstanbul grubu ve Ankara grubunun konuyla ilgisini anladığında tüm isimlerin tutuklanması için harekete geçti.
37* Paşalar tek tek tutuklandı. İsmet Paşa, mahkemenin çok radikal kararlar aldığını düşünerek (mahkemeden de habersiz şekilde) Karabekir'i Ankara Emniyet Müdürü vasıtasıyla serbest bıraktı.

Mahkeme konuyu öğrendiğinde çılgına döndü. Tarihi bir karar aldı: İnönü'yü tutuklamak!
38* İstiklal Mahkemesi, İnönü'yü tutuklamak üzere harekete geçince Atatürk duruma el koydu. Heyet ile Başbakan arasında iletişim eksikliği olduğunu saptayıp İnönü'yü İzmir'e çağırdı. Yapılan bir toplantıda tüm bilgiler İnönü'ye aktarılınca yaptığı için özür diledi. Konu kapandı.
39* Atatürk-İnönü yazışmalarını okuduğumuzda şunu görüyoruz:

Atatürk konunun tam kapsamlı bir girişim olduğunu düşünüyor. Paşalar ve İstanbul grubunun ortak hareket ettiğini ve hepsinin tutuklanması gerektiği kanaatinde.
40* İnönü ise emin olmadan böyle radikal kararlar almanın sakıncalı olduğunu düşünüyor. Fakat Atatürk, radikal kararlar alınmazsa konsorsiyumun yeni bir hamle yapabileceğinden şüpheleniyor.
41* İnönü yazışmalarda radikal kararlar nedeniyle "zalim" olmaktan çekindiğini yazıyor. Atatürk ise çekinmemesini, zalimlerden olmayacaklarını yazıyor.

Atatürk konuya daha soğuk kanlı ve tereddütsüz yaklaşırken İnönü, Atatürk'ü dizginleyici şekilde yaklaşıyor.
42* Bu arada Adnan Bey ve Rauf Bey'in olaydan bir süre önce yurt dışına çıktığını belirtmekte fayda var. Ne tesadüf değil mi?

Mahkeme konuyu ikiye bölerek Ankara grubunu ayrı yargılamaya karar veriyor.
43* Rauf Bey bu sırada yurt dışında konuyla ilgili "muhalifleri sindirme operasyonu" minvalinde açıklama yapıyor. Konu yurt dışında Atatürk'ün suikast bahanesiyle muhalifleri ezme girişimi olarak ele alınıyor.
44* İstiklal Mahkemesi heyeti ise Atatürk ve İnönü'ye nazaran çok daha radikal bir tutum içerisinde. İstanbul grubunun olayın ana nedeni olduğunu, Ankara grubunun ise bilmekle birlikte konuyu hükümetten gizlediğini düşünüyor. Hatta bir duruşmada Karabekir'le polemiğe giriyorlar.
45* Heyet Başkanı, Karabekir'in siyasete atılmasıyla ilgili konularda yorum yapıyor. Yargılamayla alakasız şekilde polemik cereyan ediyor. Konu Atatürk'ün kulağında gidince çok sinirleniyor. Heyeti İzmir'deki etkinliğe konuşmak için çağırıyor. Heyet etkinliğe gidiyor.
46* Etkinlik yemek vs derken uzayınca görüşme sağlanamıyor. Heyet bir yolunu bulup etkinlikten kaçmak için fırsat kolluyor ama çıkışta Atatürk'e görülme ihtimali olduğu için çıkamıyorlar. Çareyi pencereden atlayıp gitmekte buluyorlar.
47* Heyetin Ankara grubuna da idam cezası vermeyi düşündüğünü Fahrettin Paşa'nın anılarından biliyoruz. Paşa, Atatürk'ün kaldığı Kordonboyu'ndaki eve çağrılıyor. Atatürk, İnönü ve Fahrettin Paşa o gün uzun uzun konuşuyorlar.
48* Fahrettin Paşa görüşmede Atatürk'ün "kederli" olduğunu söylüyor. Konuşmanın bir yerinde Atatürk, Paşa'ya dönüp "Ali Bey (mahkeme başkanı) bizim paşaları da asacak" diyor.
49* Fahrettin Paşa'nın anılarından mahkemenin o güne kadar alacağı kararda Atatürk'ten bağımsız olduğunu, Atatürk'ün de idam kararları çıkmasından endişe ettiğini görüyoruz.
50* Fahrettin Paşa o anı şöyle anlatıyor:

Yüzünden kederli olduğu anlaşılıyordu. Atatürk bana hitaben "Ali Bey paşaları da asacak" dedi ve fikrimi sorar şekilde bana baktı. İnönü başını eğmiş yere bakıyordu.
51* Fahrettin Paşa, paşaların idam edilmemesinden yana olduğunu söylüyor ve Atatürk'ün de böyle düşündüğünü tahmin ettiğini Atatürk'e söylüyor. Atatürk ise "İyi amma sonrasından emin olabilir miyiz" diye soruyor.
52* Buradan Atatürk'ün idamlara karşı olduğunu ama sonrasında yeni bir girişim olup olmayacağından emin olamadığını anlıyoruz.

Sonuçta mahkeme Paşalara beraat kararı veriyor. Atatürk konuyu yıllar sonra başka bir yerde anlatıyor.
53* Atatürk, Hasan Rıza Soyak'a suikast kendisine yapıldığına göre, sanıkların lehine müdahale etme hakkı olduğunu ama bazı nedenlerden ötürü hepsini kurtaramadığını anlatıyor ve ekliyor:

Yalnız, komutanları vermedim.
54* Atatürk'ün bu sözlerinden mahkemenin Karabekir, Ali Fuat ve Refet gibi paşaları idam etmeye kalktığını ama Atatürk'ün komutanları vermediği anlaşılıyor.
55* İşin ilginç yanı, Rauf Bey, suikast konusunu bilmesine ve hükümete haber verilmemesi için mücadele vermesine rağmen, sanki bunlar muhalifleri bastırmak için yapılan bir komploymuş gibi yurt dışında çaba içine girmiş.

Bunu iyi niyetle açıklamak mümkün değil. İhanet bu.
56* Ali Fuat Cebesoy'a gelirsek... Onun gibi Atatürk'ün gençlik arkadaşı, silah arkadaşı, kader ortağı olmuş birinin konuyu Atatürk'e anlatmaması gerçek bir nankörlüktü.

Atatürk buna rağmen daha sonra onu affetti. Onunla görüştü ve sıkça vakit geçirdi.
57* Ve Kazım Karabekir... Bilgisel boyunca ondan bahsetmedim çünkü onun bu konudaki durumu ayrıydı. Mahkeme, yargılama esnasında Karabekir'in "suikasti Atatürk'e haber vermeme" kararı alınan toplantıda yer almadığını saptadı.
58* Karabekir de ifadesinde konudan haberdar olmadığını söylemişti. Fakat ortada çok büyük bir tuhaflık bulunuyor:

Karabekir partinin lideri. Partini vekilleri suikastin içinde. Partinin tepe kadrosu suikasti haber alıp gizliyor. Ama Karabekir'in hiç bir şeyden haberi yok.
59* Karabekir tesadüfi olarak o günkü toplantıda yer almayabilir. Vekillerinin karıştığı işleri de bilmeyebilir. Ama parti olarak toplantı yapıldıktan sonra yakın arkadaşlarının konuyu ona hiç haber vermemesi oldukça ilginç ve ilgi çekici bir durum.
60* Üstelik suikast ekibinde yer alan isimlerden biri o günlerde mecliste Karabekir ile görüşüyor.

Yine de mahkeme herhangi bir delil elde edemediğinden, şüpheleri gideremediğinden Karabekir için beraat kararı veriyor.
61* Karabekir bir süre sonra anılarını yazıyor. Atatürk'ü eleştiriyor. Hatta Atatürk'le ilgili çok ağır iddialar ortaya atıyor.

Tüm bunları yazan Karabekir, partisinin karıştığı, arkadaşlarının gizlediği suikast konusundan nedense HİÇ bahsetmiyor.
62* Oysa Karabekir ve arkadaşları en zor dönemde CHP'den ayrılıp parti kuruyor. Bunun için görüşmeler yapılması lazım. Pek çok temas kurulması lazım. Fakat Karabekir anılarında bunların ne zaman, nerede ve nasıl gerçekleştiğini hiç yazmıyor.
63* Karabekir'in bu sürecin neresinde olduğu bir bilinmez olarak kaldı. Sonuçta, ortada bir şüphe varsa, bunu Karabekir lehine kullanmak gerekir. Adil olan budur. Ama Karabekir'in daha sonra bu konuları yazmaması, haksızlıktı. Hatta nankörlüktü.
64* Karabekir, Rauf Bey, Ali Fuat ve diğer paşalar bir Milli Mücadele kahramanıdır. En kötü dönemde ortaya atılmış kimselerdir. Büyük adamlardır. Onların hakkını kimse ödeyemez.

Suikast konusu ise Atatürk'le şahsi işleridir. Ve Atatürk onları affetmiştir. Konu kapanmıştır.
65* Fakat yıllar sonra konuyu açmak, üstelik bu konuda Atatürk'ü suçlamak hakkaniyetli mi?

Herkesin düşünmesini istiyorum ve soruyorum: Siz olsanız, muhalif bile olsanız, suikasti haber vermez miydiniz?

Lütfen cevap verin.
66* Atatürk'ü bu süreçte en çok üzen, kader birliği yaptığı arkadaşlarının öyle veya böyle, onu öldürmek istediklerini bilmelerine rağmen kendisine söylememeleridir.

Bana kalırsa da bunu saklamamaları gerekiyordu. Böyle büyük adamlara o küçük hareket hiç yakışmadı. Yakışmaz.
67* Olaydan bir süre sonra Hasan Rıza Atatürk'le paşaları barıştırmak için girişimde bulunuyor. Atatürk şu yanıtı veriyor:

Tabii o da olacaktır. Fakat derhal değil. Hele bir müddet geçsin. Hislerimiz yatışsın. Kendimizi buna alıştıralım. Ondan sonra.
68* Belli ki Atatürk de arkadaşlarını affetmek istemiş ama kendisine yapılan ayıbın yarattığı hislerin dinmesini beklemiş. Ali Fuat Paşa ile daha sonra barıştı. Ama Rauf Bey memlekete dönmedi. Karabekir'le barışması da kısmet olmadı. Muhtemelen bazıları bunu istemedi.
69* İşte, suikast meselesi böyle. Şimdi kaynaklara gelelim:

Mahkeme kayıtlarında anlattıklarımın büyük kısmı yazıyor. Faik Bey' de işin aslını yıllar sonra, 1956'da anlattı. Mahkeme üyesi Kılıç Ali de yargılamalara ilişkin pek çok bilgiyi anılarında yazdı.
70* Atatürk ve İnönü yazışmaları, resmi kayıtlarda bulunuyor. Atatürk'ün Bütün Eserleri 18. cildinde mevcut. Fahrettin Paşa ve Hasan Rıza da ismi geçen yerlerdeki konuları anılarında yazdı.
Kaynaklar:

1- Atatürk'ün Bütün Eserleri 18. cilt
2- Kılıç Ali'nin Anıları
3- Atatürk'ten Hatıralar - Hasan Rıza Soyak
4- 10 Yıl Savaş ve Sonrası - Fahrettin Altay
5- İzmir Suikasti - Cemal Avcı
Okuduğunuz için teşekkürler. Bu ve daha fazlası çalışmayı barındıran patreon sayfamda desteklerinizi beklerim. Abone olursanız sizi zengin bir içerik bekliyor:

patreon.com/consinov

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Con Sinov

Con Sinov Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @lordsinov

Jan 31
Rusya, Ukrayna'yı neredeyse işgal etmek üzere. Bu gidişat basit bir toprak kavgası veya bölgesel bir kriz değil. Konu Ukrayna'nın çok ötesinde. Sovyetler'in dağılmasından sonra oluşan güç dengesi çatırdıyor. Türkiye de topun ağzında.

Size neler olup bittiğini anlatmak istiyorum.
1* Bugün, Avrupa'daki güç dengesi görece Sovyetler dağıldıktan sonra oluştu. O dönemde ABD tek büyük güçtü. Avrupa büyük ölçüde ABD'ye bağımlıydı. Çin sönüktü ve Rusya dağılmış bir vaziyette yağmalanıyordu.

Lafın gelişi değil. Rusya'yı bildiğiniz açık açık yağmaladılar.
2* Sovyetler döneminde devlete ait pek çok şirket genç Rus iş adamları tarafından kelepir fiyatına alındı. Alanlar tabii ki ABD güdümündeki tiplerdi. Bu tipler öyle büyük vurgun yaptı ki onlardan biri olan (Chelsea'nın sahibi) Abramovich parayı yemekle bitiremedi.
Read 105 tweets
Jan 14
#ZübeydeHanım'a vatanı kurtaran adamın annesi gözüyle bakıyoruz hep. Atatürk'ün bize yaşattığı saadetin kaynağı gibi görüyoruz onu. Bu yüzden de büyük bir dramı gözden kaçırıyoruz.

Ömrünü oğluna hasretle geçiren, tam kavuşmuşken hayatını kaybeden bir ananın yarım kalan öyküsü.
Zübeyde Hanım'ın yarım kalan öyküsü aslında aslında Fatma, Ömer ve Ahmet isimli evlatlarını çocuk yaşta kaybetmesiyle başlıyor. Mustafa doğduğunda onun da ölmesinden çok korkuyor ve bu nedenle ona derin bir bağlılık başlıyor.
Fakat çocuklarıyla sınanan Zübeyde Hanım bu defa eşini kaybediyor. Hayatı, derin kayıplarla sürerken Mustafa ve Makbule isimli iki çocuğuyla yaşama tutunmaya çalışıyor.

Nihayetinde oğlu askeri okula gidince bu defa ona olan hasreti başlıyor.
Read 27 tweets
Jan 12
Bu mevzudaki asıl tedirginlik kaynağı, cemaatlerin kendi dini anlayışları üzerinden insanları etkileme kaabiliyetlerindeki sonsuz avantajıdır.

Din faktörü çarpıtıldığı vakit Fetö'yü de ortaya çıkarır, el kaide'yi de ışid'i de.. Buna neden olan işte bu kaabiliyettir. Image
Konuya politik bakanlar ister muhafazakar olsun, ister Kemalist olsun yanlış bakıyor demektir.

Mesela bir Kemalist, cemaatlere gıcık olduğu için bu yurtların kapatılmasını istiyorsa, mevzuyu o da anlamamış demektir.

Şöyle izah edeyim:
Bir üç kağıtçı, kendisine doktor izlenimi vererek sahte muayene ve tedavi adı altında insanları istismar edebilir. Çokça para kazanabilir. Ama bunun bir sınırı vardır. Kimse sahte doktorun lafıyla canlı bomba olmaz.

Çünkü sahte doktor istismarının sınırları vardır.
Read 8 tweets
Dec 9, 2021
Faizler inatla düşürüldü. Enflasyon yükseldi. Dolar sıçradı. Zamlar yağmaya başladı. Finans ve ekonomi uzmanları anlam veremedi. Toplum ekonomik güçlüklerle boğuşurken bir anda "Çin Modeli" kurtuluş formülü olarak ortaya çıktı.

Peki Çin modeli nedir? Şimdi bunu konuşalım.
1* ABD, Soğuk Savaş döneminde baş düşman olarak Sovyetler Birliği'ni görüyordu. Liberalizm ve Komünizm adeta iki düşman gibi çarpışıyordu. Çin, o dönemde komünizmi benimsemişti ve Sovyetler'in potansiyel müttefiki gibiydi. Fakat işler öyle gitmedi.
2* Çin'in komünist lideri Mao ile Sovyetler arasında çeşitli sorunlar yaşandı. Detaya girmiyorum. ABD, düşmanı olan Sovyetler'i yalnız bırakabilmek için Çin'le örtülü bir diplomasi geliştirdi. Bu diplomasinin mimarı ünlü stratejist Kissinger'dı.
Read 60 tweets
Dec 9, 2021
Çocuğun öldürülmesi felaket. Çocuğun babasının cümleleri milli güvenlik sorunu.
O mahfillerin kafa yapısını bilmeden, babanın bu cümlesini tam olarak kavramak mümkün değil.

Baba için o mahfil o kadar mukaddes ve yüce ki, uğrunda çocuğunun kafasının kesilmesi bile kabul edilebilir bir kurbandır.

Allah uğruna ölmekle eş tutuyor o mahfili.
Cemaat yurdunda sapıtık bir görevlinin çocuğunun kafasını kesmesini, sırf bu eylem cemaat habitatında gerçekleştiği için kutsallaşıyor. Burada esasen gizli şirk bile olabilir.

Bir de şu var. Cemaat uğrunda ölmesini geçtik, cemaat yurdunda vahşice katledilmesi bile yetiyor.
Read 5 tweets
Dec 9, 2021
Sergen Yalçın'ın Beşiktaş'ı yönetmemesi için yoğun uğraş veren bir yönetim kurulu grubu ve onlarla hareket eden bazı medya aktörleri vardı.

Bunlar, takımı şampiyon yaptığında bile faaldi. Takım kötüye gitmeye başladığında fırsatı değerlendirip hocanın gitmesini sağladılar.
Bu grup Sergen Yalçın'ın takıma gelmesini baştan istemiyordu. Geçen sezonun başında işler kötü giderken başka hocalarla görüştüler. Sezon sonunda şampiyon olmasına rağmen yeni sözleşme görüşmelerini baltaladılar. Takım kötüye gittiği anda Sergen'e taarruza başladılar.
Bu yöneticiler (ve medya aktörleri) isteselerdi şampiyon takıma ve hocaya destek vererek çok daha başarılı bir ortam yaratılmasını sağlardı. Ama bunun yerine hocaya duydukları karşıtlık nedeniyle şampiyon takımın sezona yeterince hazırlanamamasını tetiklediler.
Read 9 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

:(