Yazdığım hiçbir şeyi "bunu kimse bilemezdi, yalnızca ben bilebilirdim" minvalinde yazmıyorum. Aksine yazdıklarım uluslararası çevrelerde yazılan, çizilen, konuşulan konulardı.
Ben nispeten aklıma yatan görüşleri kendi düşüncelerimle harmanlayarak sizlere sunuyorum.
Bazen eski tweetleri alıntılayarak bu oldu, şu da gerçekleşti diye yazıyorsam bunun nedeni "bakın nasıl da bildim" demek için değil. Tamamen "bu niye oldu" diye merak eden arkadaşların kafasında bağlam kurulması için, bir şeyler oluyorsa bunun önü arkası anlaşılsın diyedir.
Açıkçası "bakın nasıl bildim" gibi kişisel bir tatmin yaşamıyorum. Çünkü bunlar kehanet değil, ben de kahin değilim neticede.
Kişisel tatminimi uluslararası çevrelerin yayınlarını okuyup, harmanlayıp sizlerle paylaştığımda yaşıyorum. Söylenenlerin gerçekleşmesi realitedir.
Son olarak bu işlerde mesele, bir noktayı gösterip onun olmasını beklemek değildir. Çeşitli senaryolar, ihtimaller vardır. Liderlerin ellerinde kartlar vardır. Bunların hangisinin kullanılacağını bilmek zor. Mesele, hangisi kullanıldığında, nelerin yaşanabileceğini öngörmektir.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
İsmet İnönü'nün Türkiye'yi 2. Dünya Savaşı belasından uzak tutmak için nasıl bir strateji uyguladığını, onlarca tehlikenin arasından nasıl sıyrıldığını ve vatanın işgal edilmesini nasıl önlediğini bilmek gerekiyor. Özellikle tam da bugünlerde...
Gelin anlatayım.
1* İnönü aslında diplomat değildi. Onun diplomatik yönünü keşfeden Atatürk'tü. İlk ciddi diplomasi deneyimi 1922'de gerçekleşti. Atatürk, Yunan ordusunu yendikten sonra ateşkes görüşmelerine İnönü'yü göndermek istedi.
İnönü şaşırmış ve kabul etmek istememişti.
2* Fakat Atatürk ısrarcı olunca İnönü reddedemedi. Yapılan görüşmeler sonucunda İstanbul ve Trakya kurşun atmadan Türklerin eline geçecekti.
İnönü için asıl görev sonra geldi. Atatürk onu barış görüşmeleri için Lozan'a göndermeye karar verdi.
Rusya Donbas'ı nasıl tanıdı? Sıradaki hamlesi ne olacak? Washington bu karardan niye rahatsız değil? ABD, Avrupa'ya nasıl bir tarihi kazık atmış oldu? Savaş riski niye hiç olmadığı kadar yakın? Ukrayna'da neden darbe olabilir?
Tarihi bir gece... Gelin iç yüzünü anlatayım.
1* Bu süreçte ABD (ve İngiltere) adımlarını sadece Rusya'ya karşı değil, dolaylı olarak AB'ye karşı da attı. ABD ve AB arasındaki kırılımın ve uyumsuzluğun nedenlerini geçenlerde yazmıştım. Buradan okuyabilirsiniz:
2* Krizin ne şekilde savaşa dönüşebileceği, Putin'in hangi yolları izleyebileceğini ve Türkiye'nin nasıl olumsuz etkileneceğini de geçen hafta yazdığım bilgiselde bahsetmiştim.
Zelenski, Münih'te Batı'yı sert dille eleştiriyor. Çünkü Batı'nın konuya yaklaşımı Batı'nın çıkarlarıyla ilgilidir. Bu çıkarlar gereği Ukrayna'nın işgal edilmesi veya parçalanması pek tabi mümkündür. Ama Zelenski ülkesi için tedirgin ve bu yaklaşım onu fazlasıyla rahatsız ediyor.
Aslında burada şunu görüyoruz: Bir ülkenin selameti falanca ülke veya filanca uluslararası örgütle sağlanamaz. Ülkenin haysiyetini koruyabilmesi için önce birlik ve beraberliğini sağlaması ve milli bağımsızlık için sarsılmaz bir iradeye erişmesi gerekir.
Hadiseler Zelenski'ye güçlü ülkelerle müttefik olmanın sorunları çözemediğini, sorunları çözmek için evvela o ülkenin bir ruha sahip olması gerektiğini, ülkede şuuru yüksek bir millet bulunmasının şart olduğunu gösteriyor.
Ukrayna ve Rusya savaşa hiç olmadığı kadar yakın. Macron'un savaşı önleme girişimini ABD ilginç şekilde sabote etti. Ruslar Ukrayna'yla nasıl savaşacağını büyük oranda belirledi. Karadeniz ısınacak.
Türkiye, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük riski yaşıyor. Gelin anlatayım.
1* Kısa süre önce gerilimin tarihsel sebeplerini, Putin'in isteklerini, ABD'nin tavrını ve AB'nin amaçlarını anlatmıştım. Bilmeyenler bu bilgiseli okumadan önce aşağıdaki bilgiseli okuyabilir. Bu bilgiselden sonra çok önemli gelişmeler oldu.
2* Biden, bir süredir bana göre çok güzel bir strateji uyguladı. Rusya'nın savaşı başlatmasının çok yakın olduğunu, provokasyon yapacağını, savaş için bahane üreteceğini, hükümeti darbe ile devireceğini söyleyerek bir tür "pasif caydırıcılık" taktiği uyguladı. Çünkü bir amacı var
Görünüşe göre büyük bir sürpriz olmazsa Kılıçdaroğlu aday olacak. Muhalefet tüm stratejiyi "Erdoğan'ı sandıkta devirip parlamenter sisteme dönmek" üzerine kurguluyor. Böylece ülkenin düzlüğe çıkacağı yönünde güçlü bir kabul var. Fakat gerçekler böyle mi?
Gelin anlatayım.
1* Öncelikle, ilginç bir şekilde tarihi tekerrür yaşıyoruz. Atatürk'ün en yakın arkadaşı Salih Bozok anılarını yazarken ilginç bir laf ediyor:
O zamanlar aldandığımız nokta şu idi: Biz sanıyorduk ki meşrutiyet bir amaçtır. Onu kazanınca yapılacak bir şey kalmamıştı.
2* Gerçekten o dönemde tıpkı Salih Bozok'un dediği gibi, muhalefet tüm umudu Abdülhamit'in devrilmesi ve meşrutiyetin ilan edilmesinde görüyordu. Bu iki gelişme yaşandığında ülkenin düzeleceğine inanıyorlardı.